12 Kasım 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

12 Kasım 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

El 1 âretle Gal VR kapitalin €ryadı ? an feryadı bası - ; e yabancı şir - Tüy ap diye. Niçin? e ge, yede menfaatleri pale, eTÜYOrMRş?, il Be Beleş ellerinden alındı? dün ma mı geçmez denil - ip üstüne Okililmi e ,, 79) iç, Pıldı > d. : ediy, "e istiyorlar? hi Ürki eN #uduş; Mİ aray! ökonomik kalkın. | Çürkiyede son yüz s€- nh, Sbancılar kendilerine etler terin ettiler ve İğ ile o memleket bir Sn, halini aldı. b) ülke olmak Osmanlı | m son yüz sene | King, © siare idi. Bu za- hong, Yabancı kapital sa - ay Dena çalıştı: *ten dışarıya satıla- çim z yn ye İdeleri ucuzlaştır « ? nevi tehdit vasıtası v, Mig Kapital memleket i maksadı temin için | yda MA içeri giren mal- ii ıwmak ta bu kapita- | İh Buna göre teşkilât Md pahalı sattı. Bu ş * ülkede sosyal bir gine bir kölelik, bir Yürüdü. Med, Mirketlerin. yüz yil > *me şartları ba idi. *e# is) ya pe Türkiye i- i o ikaten müşküldü. Vw kırana kadar Türkiye w emeliyle çalışan, pi r, kayaileşmemiz, lek Sai in Yay Sadri Etem avasr açan . bir halde ! ! tarafından TR tecavüze uğ- ve “şup gelen iş v Refik Bey, | Mütecaviz, emesi ta - 1.* Bej, 1 earlk bu eski haliy. ip ölemezdi. şartlara uymak | de, Sidi. S alışanlar için ko « we “msenemezdi. Hele m Ma, “rin'işine gelmi- ulusal | na Uygun pro- i şı . or. a fanları mem « i etimizde yabancı az di in dık, fakat bu ir Yarı koloni de- tk a md garip bir h* a <asr Halit ef, a, iç ? Sar N çin * sa fen oz Hr gibi yurda sümü: Kaya milletler üFüsn- star kolonideki gi- 3 Dileşmesi, ken - bun Koromi yönde- ere Smamız hâlâ ko - > ağırtılar. onların Mete, k plmak şartiyle a- el eye v bi, Pilal bilmeli. Niş and in a, ". tevkif müzek sdilmiştir. Adliyede: Beşibirlik nasıl uçurulmuş? Kunduradan çıkan bir dava mahkemede Nedim beyisminde birinin Kumkapıda iki arkadaşıma zabita memuru süsü verdirerek müştere- ken yaptıkları iddia edilen bir do- İ landrıcılığın muhakemesine dün ikinci ceza mahkemesinde başlan- mıştır. Davacı mevkiinde bulunan Ahmet Hilmi efendi, davasını $öy- İ le anlattı: — Bir gün deniz kenarından giderken Saim isminde tanımadı - ğrm biri yanıma geldi. Elinde tut- tuğu bir ayak kabıyı satmak iste - diği söyledi. Baktım, Fena br şey değildi, — Peki... Ben alırım. Kaça ve- | receksin? dedim. —Beş liraya. dedi. Ayak ka» bıyı giydim. İyi geldi. Bunun üze- İ rine pazarlığa giriştik. Dört lira - ya mutabık kaldık. Ayak kabıyı çıkarmadım. İki Yirasmı peşin ver» | dim. Diğer iki lirâsımi da eve uğ- rayarak almasını rica ettim. Kabul | etti, İ Doğru eve geldim. Eski ayak kabilârı bırakıp işime gidecektim. Kiracimiz Nedim efendi beni ça » | ğirdr. Yanına gittim. Ayaklarıma bakarak: — Bu Ayak kabılar benim a « | yak kabılarımdır, dedi. Ben: — Nasıl otur. Daha buygüm mi 44. .— I dım. Neden senin oluyor? dedim | Jüri heyeti Ankaradaki — Çıkar bakalım, Hem o ayak kabıların rengi sarıdır. dedi. Halbuki ayak kabılar siyahtı. | Fakat çıkardım. Ve: — Bak, dedim. Rengi sarı de - | ğil.. Fakat fazla bir şey söyleme - ğe vakit bulamadım. Nedim efen- di ayak kabiları elimden kaptığı gibi odasına kaçtı. Ne yapacağımt şaşırdım. Odasına giderek ayak kabılarımı pekâlâ alabilrdim am « ma, o vakit odaya tâârruz etti diye | iddia edebilirdi. Doğru eve'dön * düm. Fakat bu vaziyet beni müt - | hiş surette sinirlendirmişti; O gün bu yüzden bâstalandım. Annem: — Yarın poise şikâyet edersin. edi. Ikinci günü ben kalkamadım. Annemi çağırmışlar. Nedim efen- di yanmda diğer iki arkadaş daha bulundurmuş. Onlar: — Biz polis memuruyuz.. de * İ mişler Annem okuyup yazma bil - mediği için inanmış. Kendine po- sü veren zat: — Çocuğun hırsızlık yapmı$-- Nedim beyin ayak kabılarını çal- mış, şimdi bunun cezası var. Cezs | on liradna yüz liraya kadar, hapis de bir aydan on seneye kadardır. Sen ona göre hareket et, demişler, İ annem: “-— Ben ne yapayım? Diye sormu, “— Parasını 6 demişler. Bunun üzerine Nedim efendi, annemin boğazındaki beşi birliği göstermiş: “— İşte onu ver... de- miş. Annem vermek istememiş, fakat memurlar, beni derhal götü- receklerini söyleyince annem ta * hammül edemiyerek beşi bir yer- deyi vermiş (ve “— Ama üstünü d lis dez; İdümdi getirin!,, demiş. Memurlar - Piyango çekildi Muallim Iffet H. Büyük ikzamiyeyi kazandı, aldı On sekizinci tertip tayare pi- yangösunur birinci çekilmesi dün yapılmıştır. Bu keşidenin en bü - yük ikrâmiyesi 17727 numaralı bi- lete çıkmıştır. Bu biletin bir par - çası Büyükderede 30 ncu ilk mek- tep muallimlerinden İffet hanım- dadır. İffet hanım dün hissesine düşeh iki bin lirayı Rauf Bey kişe- sinden almıştır. Sekiz bin lira kazanan bilet 9095 dir. Bu biletin talihlilerinden biri de Kasımpaşada Mehmet Na- hayetlenen biletler ise ikişer lira amoriti alacaklardır. Dün çekilen numarları sıraya konmuş bir halde onuncu şayıfamızda bulacaksınız. Posta umum müdürü Posta umum müdürü Nazif Bey İs- tanbuldaki posta ve telsiz merkez- lerini ve bü meyanda (Osmaniye telsiz istasyonunu tetkik ve teftiş etmiştir. Umum müdür Nazif Bey dün akşamki trenle Ankaraya git- miştir. lk ai gir Maarif Vekâletinin satın aldığı tablolar * Maarif vekâletinin teşkil ettiği sergiyi gezmiş ve teşhir edilen tablolar - dan bin dört yüz liralık tablo sa - tn alınmasını kararlaştırmış, tab- i loları seçmiştir: —— Eczanelerin kapanma saati Nöbetçi olmayan eczahaneler bugünden itibaren akşamları saat İ yirmi birde kapatacaktır. Yalnız İ Sarıyer gibi bir tek eczahanesi 0- lan yerler bu karardan hariç bıra» kılmıştır. Belediye reisliği tarafm- tebliğat yapılmıştır. meri iman dan biri: -— Beş dakika sonra.. demiş ve hakikaten beş dakika sonra elin- de on beş lira ile gelmiş ve şunları söylemiş: — Çocuğun bir değil, tam beş ayak kabı çalmış, onun i- çin sana ancak on beş lira verebi- leceğiz!,, Diğer tarafta o vakte kadar işe karışmıyan ve kendisine memur süsü veren zat da: — Beni yatağımdan kaldırarak buraya getirdiler. On lira isterim. demiş ve annemin elinden bir on liralik daha O kapmıştır. Bundan sönra üç arkadaş çıkıp gitmişler - dir. Bunun üzerine ben ikinci şu - beye müracaat ettim. İş mahke - meye intikal etti. Reis sordu: — Nedim bey merdedir? — Onu bende bilmiyorum. Kândisinden üç aylık da alaca - ğrm vardır. Mahkeme, Nedim Beyin polis marifetile buldurulmasına karar ci Beydir. Sonları 14 ve 60 ile ni- | Bir hafta &vvel İstanbula gelen | İ dan şube müdürlerine bu hususta | Şişlide bir kürt | köpeği kudurdu Hayvan hastanesi müdürü Santur Bey ne diyor? Haber aldığımıza göre dün Şiş- lide Osmanbeyde bir kurt köpeği kudurarak birkaç kişiyi ısırmıştır. Isırılanlar, derhal - hastahaneye kaldırılmıştır, Bu hal, her apartımanda birkaç | köpeği bulunan Şişli muhitini en- dişeye düşürmüş ve haber aldığı - miza göre Osmanbey civarında o- turanlar belediyeye müracaat ede- rek köpek besleme vaziyetinin bir şekle konmasını istiyen karar ver- mişlerdir. Bu hususta dün kendisi» | İe görüştüğümüz bayvan hastaha- nesi müdürü Santur Bey, bize şun- ları söyledi: — Bundan bir müddet evvel de gözümün önünde buna benzer bir çarşısında Hasan Ali Bey apartı- manında oturan Madam Beatris İ isminde bir kadının köpeği kudur- muştu. Oraya gittim. Köpeğin mu- hafaza altına almması lâzım geldi ğini söyledim. Bir yere kapadılar. Birkaç gün sonra (tekrar gittim. Köpeği çıkardılar. Ve küçük kö- pek çıkar çıkmaz evvelâ bir Al - | bozgununun, vaka cereyan etti. Şişlide Bulgar | 12 Teşrinisani 1934 — Sütunlarda | SEYAHAT Ana babanın payı Bundan önceki bir yazımda ba- kaloryalardan konuşmuş ve bu ya. raya ne kadar yakından bakarsak o kadar iyi olur demiştim. Bugün yine o çok ağrılı yere parmağımı | koyuyorum: Yıllardanberi sürüp gelen bilgi korkunç © yüzünü mektep dışındakilere gösterişi bir | kaç aylık bir iştir. Ana baba, an- cak ateşi, saçağı sardıklan sonra uyandılar. çocukların verimsiz olu | şunda şimdiye kadar hiç göze İ çarpmayan bir sebep var ki, orta- dan kaldırılmadıkça dilediğimiz yükselişe kavuşamayız. Son imti « handa dönenlerin leyli ve nehari sayımları o yapılmadı. Halbuki İ yavruların neden ötürü geri kal « dıklarını hangi engeller önünde devrildiklerini anlamak için böy - le bir klavuzun elimizde bulunma- İ sı gerektir. Benim kendi görüşüm şu: Geceyi mektepte geçirenlerle | eviler arasında geniş ölçü ayrı « lıkları var. Birinciler yüzde alt- mışı gçiyorlarsa, ötekiler de bu tartı yüzde on beşe güç çıkıyor. Bu çapraşık notta or. taya çıkınca, bozgun köklerinin ne derinlerde &ranmak lâzım gel. diği kendiliğinden anlaşılır. Mek- | tepli, oturduğu semte, yaşadığı İ çevreye göre üç türlü hava içinde- İ dir: 1 — Kenar, düşkün yerler. 2 — Orta halli dediğimiz yanlar. 3 manın kurt köpeğini ısırdı, Al - man farkında değildi. Kendisini çağırarak vaziyeti anlattım, küfür ederek gitti. Kuduz köpek gözü » İ mün önünde iki köpeği daha ısır- ,: | dı. Derhal, merkeze müracaat ede- | |vek, bu köpeğin yakalatılarak öl - dürülmesini, aksi takdirde birçok kimseleri ısırabileceğini söyledim. Karakolda bulunan polis: — Ben yalnızım, Gidemem. Bekçi geldiği vakit öldürtürüz. Dedi: Sonradan öldürttükleri- ni haber aldım. Fakat köpek, bu müddet zarfında birkaç köpeği ve bir kaç kişiyi ısırmış, hastalığı aşı- lamıştı. Bunlardan birkaçını has- tahaneye götürerek aşılattım. Sağlik zabıta kanunlarma göre çok büyük bir ehemmiyet verilme- si lâzım gelen bu mesele ihmal e- dilmemelidir.,, Karısını öldüren adamın muhakemesi Kumkapıda karısı Melâhat ha- nımı öldürmekten süçlü balıkçı İs- mailin muhakemesine.dün ağır ce- za mahkemesinde devam edilmiş, müdafaa © şahitleri dinlenmiştir. Dün dinlenen şahitlerden Cambaz Osman, kaçakçılıktan bir sene ha- pise mahküm bulunduğundan jan- | darma ile mahkemeye © getirildi. | Osman, şunları söyledi: — İsmail efendinin ailesini her gün bir başkası ile görürdüm. Ah- lâksız bir kadındı. İsmail efendiyi yirmi senedir tanıyorum, dedi. | Diğer şahit yetmiş üç yaşında Etem ağa şunları söyledi: — Bir gün İsmail yoktu, ailesi İ kahveye geldi. İsmailin aleyhinde söylemeğe başladı. O esnadi İs - mail de Kabveye geldi. İsmaile: — Ben artık senin ile yaşıya - mam, Seni istemem.. dedi. | Orada bulunan Ahmet efendi ! İ aralarma girdi. Böyle bir şey doğ» ru'değildir, dedi ve onları barıştır- dı. Beraber evlerine götürdük, i « kinci gün cinayet işlenmiş. Başka bir şey bilmiyorum. Üçüncü şahit Şeref efendi de |— yüksek Horantalar (*). Bu üç İ türlü havanın üçü de başka yol - lardan çocuğu zehirler. Birinde yazın ışık, kışın soba, çalışmak is- tiyen mekteplinin önüne dikilir, Ba dert ikincide de ortaktır. So - nancada ise gece toplulukları, o - yunlar, radyo, gramofon birer ay. re belâdır. Yalçın yüzlü bir kitap yeprağının bu gürültü içinde oku- nup anlaşılmasındaki güçlük, bil. mem ki, söylenmeğe değer mi? Unutmayalım ki, karşımızdaki a- dam değil, saçının her telinde ay- n kavak yelleri esen bir delikan » lıdır. En ince gönül rüzgârları, on- ların sinirlerine yay gibi sürtünür ve bin türlü sesi birden çağlatır. Orlar bu görünmez fakat çelikten sert ağlar içinde kaldıkça bozgun- dan başka ne bekliyebiliriz?.. A - na babanın çoğu oğlunun hanki sınddta olduğunu bile bilmez. Yıl » | da bir olsun mektebe uğramaz ve İ bir tâ yıkım gününe kadar böyle - ce görüp gider. Uçurum görünün « ce de hocaların merhametine sı - ğınmak, yalvarıp yakarmak nöbe- ti başlar. Düşünmeyiz ki, çocuğun okuyu- şunda nektep Kadar ana babanın da payı vardır ve onlar el ele ver- mezlerse bu çetin yol aşılamaz. Seyyah w Horanta, Ürküp, Konya, Karaman taraflarında aile karşı - liğı olarak kullanılmaktadır. . şunları söyledi: — Melâhat hanım, deniz ke - narlarında gezer rakı, esrar içer, bağırır; nara atardı. dedi. Bunlardan sonra Melâhat hanı- mın annesi Marikaya ne söyliyece- ği soruldu. Marika: — On altı senedir evli idiler. Madam ki Melâhat hanım kötü idi şimdiye kadar niçin yanmda sak- lamiş?. Kanun ne ceza verecekse ben raziyim.. dedi. Neticede, gelmiyen müdafaa sahitlerinin getirilmesi için muha- | keme birinci kânunun 16 ncı gü- İmü sabah saat on buçuğa bırakılda,'

Bu sayıdan diğer sayfalar: