July 15, 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20

July 15, 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kase. .. İşiksiz siyah bir gece, karşı- daki tepeyi kara kollarile sarıp, bir gölge heybetile yükselmiş.. den geçtikten sonra daralan.. ve yandaki ağaçların gölgelerile büsbütün ene Köyün için- siyah yol, bir yılan gibi kıvrılarak bu tepeye sarılmış.. Yolun bittiği ye İK bir ateş yanıy Bütün bu karanlıklarla alay eden kızıl bir dil gibi.. Bu uzun yolda beyaz bir gölge var, Esinin önüne katılan kuru bir yanar hızıyla bu steşe doğru uçuyor an Yol boyunca vakit vakit görünerek, ye ei ve yürüdü, yürüdü... Kızıl ateşin, halka halka karan- ğı e açıklık kenarında, ulu bir gacına dayanar, iğ durdu. Bu, e elinde süt bakracı taşıyan köylü bir kızdı, Rengi heyecan ve yorgunluktan solmuş, zayıf göğsü e m inip kalkıyor, gözleri a ve end ile büyüyerek etrafına bakı Ateşin iğ büyük beyaz ka- yaya arkasını dayayan, köyün damlarına hiç benzemiyen yepyeni bir dam gölge sessizliğile kapıya yaklaştı, eşikte bulunan ibriğe bakraçtaki sütü yavaşça boşalttı. Elleri titriyor, kalbi göğsünü delecek gibi atıyordu. Titreyen elile göğsünü bastırdı, ve yavaşça ilk durduğu kestane ağacının dibine geldi. Büyük gözlerini, yakan bir ışıkla ateşe çevirdi. Orada şezlonga uzanmış, gözleri kapalı bir insan vardı. ve şey, bunun © köylü olmayışı id 25 yaşında tahm edilen geniş il ilk bakışta inin güzellikten çok saran Gi ğe solgun a çim rli ii i bu. Çok a i anındaki ümitsiz kia ii babi mi Başlarda okunuyordu. Ateşin kızıllıkları solgun yüzünde dolaşıyor, bunlar, içindeki büyük acının kazıl e süslüyor yüzünü Köylü kız, uzun kirpiklerin çlediyi ıslak gözleri biyüyerek; kıpırdamadan ba- kiyor ona. Bu gözlerde ancak Tanrı kar- şısında duyulabilecek kadar yüksek duy- guların, inanışların, sevgilerin yanışı var.. Ve o kızcağız, bu anlayamadığı bir sürü duygunun, içinde düğümlenişile, öyle şa- Şirmiş ki... Biraz sonra siyahlıkların da- gıldığı lâciveret ie Ger arkasından, temiz bir gülüş gibi ay doğdu.. Işıktan izlerle yaprakları ildeki, Kız korkarak silkindi. Gözleri ayın ak yüzünden tekrar gencin ve ei döndü. Ve son olarak, için- k duygunun ye oymak bil- ik Eiki baktı... beyaz bi göle gibi, uçarak li Yollarda geri Solgun ay, savrulan eteklerini, sarı başını kn yaldızlıyordu. 18 BEYAZKAYANIN AYŞESİ EN Yazan : MUAZZEZ KAPTANOĞLU *» Köye girdi. Dört yandan köpekler ulu- maya başladı. O, bir çitin yn sola rak hafif ıslıkla onları susturdu, He kuyruklarını sallıyarak e aldılar ve o, bir sürü köpeğin sevinçli harıltılariyle *n oracıktaki ya- m. damdan içeri girdi. Hemen tağına olduğu gibi uzandı... “ .. Karışıklık zamanlarında (İstiklâl ei e vakıt vakıt çarpışan köylülerle Gene bir akşam, çarpışmaktan mi a oturacak yer arıyorlar. Köyün ileri gelenlerinden çetebaşı Mahmut anlar | dedi. Sizi Beyazkayaya götüreyim, onun dibinde gönül ferahı ile bir nefes alalım, ürüdüler. Kaya dibinde kımıldanan bir gölge vardı. Yaklaştıkları zaman hep- sinin gözleri korku ve hayretle büyüdü. Çünkü parça parça kesilmiş et yığının başında, altı yaşında bir kız çocuğu vardı. Bal renkli gözleri büyümüş, yüzü bembe- az.. Mavi entarisi kıpkırmızı kan içinde.. Dağılan et parçalarını bir araya toplaya- rak bir insan yapmağa çalışıyor k seslerini işidince döndü, ve en önde olan Mahmut Çavuşun yanına koşup: Câvurlar Okardaşımın bir kolu ile bir bacağını nah bu Beyar- kayanın ardına attılar.. Anam: «Sen dur Ayşe, ben onları bulup getireyim de ek- liyelims dedi, gitti. Daha gelmedi. Ben bunları bırakamıyorum. Anam kuşlar kapar dedi de... Biyol bakıverin.. Boynunu büküyor, ellerini kavuşturu- yordu. Hepsinin gözleri doldu. Mahmut bu yavruyu kucağına aldı. Öbürleri karde- şinin kalay vücudunu topladılar, O inde; lanmış kardeşini bü- tiilekeye çalışan.. deli anasını uçurumda iz babasını yurda şehit veren Beyazkayanın Ayşesi, (Mahmut an kızt oldu. Gerçekten onu kızı gibi seviyordu. Kendinin de bir kızı vardı. Fakat ne yazık ki karısı aksi bir kadındı. Kendi kızının Ayşeden çirkin Şa çekemiyordu. Eh, Tanrının işiydi bu.. Tanrının ini ama, karı kısmı lâf anlamıyordu ki.. — Ağal dedi, onra parça * LE Ayşe günden güne büyüyor... Fakat Fatmâ kadın ona düşman olmuştu. O varken, kendi kızını beğenmezlerdi ki.. Bu fikir kadının aklında bir inanış haline gelmişti. Bu inanışla şeyi mili ardına saldı.. Aklınca, onun çoban oldü- gunu görenler beğenmiyeceklerdi. Aişe baygın siyah gözlerinin günahını çekiyor. du. Fakat bundan şikâyetçi değildi. Ana, kızın suratını çekmektense.. sevgili kuzula- rile yeşil bayırlarda dolaşmak elbette daha iyi idi.. Hem onu ne çok sevi- yordu.. Biraz uzaklaşsa meleşerek yanına koşarlardı, elini yalarlardı, Böylece günleri kuzuları ardında, gece- er ei yanında bir ot minderi üstünde . Ve bir gün Beyazkayanın Ayşesi baharına girdi. Bir akşam arda kalmış, üşümüştü. Dama erkence döndü, koyunları ağıla doldurdu, çitin kenarında Fatma kadınla rastlaştı. O, sert sert; — Ayşe gız, İredebi güneş sen kısrağı al da bir yük odun getir.. Olmaz! diyemezdi ki. Oysakim içi nıyor, çit başında dönüyordu. Çarnaçar atladı ui ağa.. Hayvancağızı durmadan dürtüşlüyor, bir ân önce işi bitip dönsün diye.. kuzuları vurmuş, Kafası öyle karışıktı ki, nereye e bile kestiremiyordu. Kısrak, birşeyden ürkmüş gibi birden sıçradı. Ayşe, ne De duğunu bilmeden gemi azıya alıp, uçar gibi koşmağa başladı. Korku ile atın boy- nuna sarılmış, onu durdurtmağa çalışmıyor bile.. Batı ışıkları Beyazkayayı baml Muhayyelesinde bundan on dört önceki o kızıl görünüş canlandı. kardeşinin parçalanmış vücudunu, saçla dağılmış anasının uçuruma doğru atılışını gördü sanki.. Dudaklarından sevinçli bir yak gil le , senin yanına geliyon.. Kaya Giz Ee in golunu bacağını beraber Ve acı acı güldü.. Seviniyordu sanki, Fakat birden, kaya dibinden yıldırım hızıyla biri çıktı, Uçan atın boynuna sa rıldı, onu durdurdu. Bu, ölümü hiçe sayan bir saldırıştı. Ayşe, melek gibi yetişen bu kurtarıcıya baktı. OKırsaçlarla süslenen genç başında, hayatın bütün kKaygularını taşıyan bu insan, köyün kızanlarından de- gildi. İçinde tanımadığı bir acılık duydu, sarı yüzü kızardı. — Beyl.. dedi. Yüreğinin derdi bitsin. ancı ona bakmadı bile. Yalnız du- daklarındaki acı gülüş derinleşti, kaya dibine doğru yürüdü. Ve Ayşe, içinde doğan bu isimsiz ağrının derdile, hastalı- gını unutup atını sürdü, işini bitirip döndü köyceğizine... * ww Artık aklı fikri, gözleri, görünmiyen diyarlara dalan kırsaçlı delikanlıda idi. Kimdi, nereden gelmişti ? Bunları sora miyordu ki kimseye.. Birgün yanaşma Recebe sokulup :

Bu sayıdan diğer sayfalar: