15 Temmuz 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 19

15 Temmuz 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eriyordüm. di çağırma- | irmüyor, ol: ın ona koş, ştım ki, ba- dı: gün bile w hatıralarını | ılmağa kuv: ıra daha çök inu yadırgi: umuyor mu: | her bağ, be yge, Bülend: ak. inlen.. : kuvvetli gö: | kendini ala ip biçtikten sıcı olur am ı yola çıkıla" nüjdesini ak babamın &£ yor, hem gü durmadan ö yi babasısın. viyorum Kis : senin kadı" bize de güle aşamanın mi enin hakkınd! annenin dedi” ıcak | ” | inden kork- yarın | aha iki saat önce yorgu uğu mü, rimel halde O. söylemiştim. Bu değişikliğin, verdiği mektuptan doğduğunu görünce oda ço- cuk gibi sevindi, Kocasını: bebek, top, besik, falan ne bulursa kız çocuklarının verek oynıyacağı oyuncakları almak üzere çarşıya koşt pi N , Hem hazırla- nıyor, hem Göylenir DE — Evi baştan Miz dei Nermin. Herşey yakışan yerlere geçmeli. Tab. lğlar, kolicldar) piyano, herşey, ve her- if Tabir, yalnız babamın odasına do- unma, dan sonra benim de kızım var yaşlarında Ona güzel bir o- da hazırlamalısn. Tapka benim çocuk- Daire gibi. Ayşenin odasında her- şey beyaz ve Go şık olacak, Evi baş- tanbaşa Mek süsle.. Nereye bak- sak birkaç rak, birkaç renk gör- elişi, RİO değil mi i dadicığım? Ne bileyim, ve aklıma hepsi gel- miyor. Anne sut günlerinde neler yaptırıyor, EL Dağ EE şimdi eye manayı ver. Sen akıllı, becerikli kadınsın Nermin. O gülümsiyor, bir tar —Sen hiç düşünme. Geldiğin zaman vo ni ra e ki.. belki n bile mmm bele anne: min albümünü koymayı unu — Hiç onu unutur muyum akla) Son düdük öttü. Zil sesi ile a me) yolcula- rına acı acı bak r, Şimdiye kadar ya m. ilkimiz « de has- a gibi bir köşeye çekilir; ayrılıp bu- kuşanan ağlaşıp gülenlere hep başka dünyanın insanları imiş gibi ini a > kardık. bir insan ihtirası ile her- kese YL İŞ ve ince bir dikkatle ba- kıyorum, Şurada, küçük mendiline göz- lerinin, yaşını içirmek isteyen bir genç iz.. Ötede sesle ağlayarak çırpınan bir ç Bi Z İZ herşeyi ayak altına a- lan bir aşkın kudretini gözlerinde ya- kan iki sevgili.. apur yavaş yavaş başını kıyılar- dan kurtardı. Sular köpüklenerek, çırpınan gemi- yi kucaklıyor. İsta bil pırıl yl yanan ışıklarıyle gittikçe uzakla şma sevinçle taze bir e koşarken, yor- gunluk hissedilir mi hiç?.. amla hasır koltuklara gömüldük. Önümdeki masada iyi bir kahvaltı var. Heyecandan yemek yiyemiyeceğimi p tabii bulan babam, en sevdiğim e leri, sandoviçleri önüme li Büyük bir lezzetle çaylarımızı içiyoru: Baba, ne vakit biamlira çi kalır? — İki ile üç arası. — Hemen tren var mı? — Hayır. Sabahleyin yedide kalkı- Yen zannederim. Eri ah, o zamana kadar ne ya pacağız — Simli eniyisi, biraz sonra kama- raya çekilip uyumağa çalışmaktır, Çiğ- dem. Çünkü yarın uzun bir tren yolcu- ğü var. — Kaç saat sürer? — Sekiz, dokuz saat kiz ha uzun süren yolenliklar yap- b — Fakat birşeye yetişmek için koş: mak ihüyacında değildik değil mi ? k bakıştık. Gülüşe Yavağ yavaş ilerliyor. Sanki Marmaranın ipek eteklerini büvüyiie: maktan korkuyor. Yıldızlar sularda tit riyor ve ay, zi an çizgisi ile yolu- muzu EY ıy Gec e “derin kucaklamak; yıl- dızlar e ışığı ve bütün güzelliği, de: rinliği” ile onu göğsüme doldurmak is- tiyorum. Kamaranın temiz, dar yatağında u- yumak benim için mümkün olmadı. Sa- baha kadar gözlerim ampulün sarı ışı. ğına e e Bülendi düşündüm. zi görünce ne Yayeei Ay: şe beni zl yaar mı? TER sesi sanki hep: “Bülend, gecelerinden I. yıldızlara karşı onunla elele geçirecek miyiz Denizin koyulaşan, kıvrılan, derin- leşen ve sonsuzlaşan dalgalarına baka- rak aşkın en büyüğünü, saadetin en bu- lutsuzunu tabinta' müjdeliyecek miyiz ? Bülend, Bülend! . diyeceğim. H yı, hiç birşey söylemiyeceğim o na, onu bulmaktan, onun ol İünceye kadar onun eşi, sevgilisi, her- şeyi olmaktan gelen bir ele Hİ için- de yalnız yüzün e bakacağım Titrcye titreye özlediğim yözlerinde sevgili; bağlılığımın büyük tarihini OENYAR A yük yp gibi en büyük lie dü İdilsizdir zlarımda vücudumun her zer: resinde vuran bu ilâhi sevgiyi dile dü- şürmeğe lüzum var mı Nihayet on GE otomobil yolculuğu da sona er Köyün dim durduk. Babam, ş0- före beklemesini yayin sonra, ko- lumdan tuttu. Titriyorum. Sevinçle aş- tığım bu uzun yolların ucundan, mek- tubunun Gl ie iği için Bülendi loşluğu inmeğe baş- tan çıngırak sesleri geliyor. n iniyor olmalı. Nihayet yo- lun dönemecini geç nıyan kız çocuğuna dalgın dalgın ba- , kayordu. im başladım. Ba heyecanıma karşı gelmeğe aliyor dik irden nasıl oldu, ne oldu, hangi ruh yakınlığı ve hangi isimsiz kuvvet, başını bizden yana çekti bilmem? Bülend, kırık çeşme taşları üstün- den atladı. Bize koşarken çocuk gibi ağlıyordu: iğ şan küçük kız, bir çiçek kadar temiz ve bir ışık kadar canalıcı Ayşe, baba- mın kollarında idi. Birşey bulup söyliyemiyor, kalple- rimizin sesini yine kalplerimizde bıra- karak titriye titriye Bakışıyonduk. Babam, yıllardır birçok acılar çek- tikten.. ve çelin sınamalar verildikten sonra gelen bu heyecanlı buluşmanın romantikliğini değiştirmek için, şen bir sesle : — Bülend, bu gece sana misafiriz, dedi lim köyüne düştü. Bir yandan bizi ağırlamağa, bir yandan da hazır- lanmağa çalış. Çünkü bu sevgili baba kı- zı, köyden kaldırmağa geldik. Yarin döneceğiz. Ne dersin sen bu işe küçük Ayşe? Çocuk, büyük bir sevgi ile yüzüme bakıyor, gülüresiyorde, Kollarımı aç- tım. Sanki bunu bekliyormuş gibi he- men atıldı. Rek renkli dudakları yü- zümde dolaşırken — Sen ga keiki güzelsin, seni çok sevdiml.. dedi. Bülend, derinliğinde bütün bir ha- yat ifadesi taşıyan gözlerle, yüzüme ba- kıyor; dudaklarımdan EE sözleri sanki korku ile bekliyo benden, dünya ei ki bütün güzelliklerden de güzelsin Ayşe, dedim. Ben de seni öyle e ve een sa e çok seveceğim ki.. Yeol k kızım, yok; Kn Giğdöral kadar değil, dedi. kadar değil e arama girmenize pek kolay kolay katlanamam. Gel bakalım Ayşe. Bak sana İstan- buldan neler getirdik. Yatınca gözleri: ni yuman bebek mi, karnına bastıkca havlıyan köpek mi.. Otomobilde, gel beraber sürüşelm de alalım onları. Sonra izel — D de eve e yürüyünüz. Ak- şam yemeğini aaa elbet unut- e değil m abam, am elinden tutarak gel- diğimiz yollardan ilerlerken, biz de köy yollarına daldık. ii Elele ve büyük bir gönül tokluğu içinde yeni hayatımıza doğru akarken, * sanki yıllarca çektiğimiz bütün acılar ve umutsuzluklar yokolup gitmişti. BİTTİ —

Bu sayıdan diğer sayfalar: