21 Mayıs 1930 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 2

21 Mayıs 1930 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Doktorlar münakazasımn hakika;iî Tababetimiz adi ticaret gibi rakabet ha_lindedir ! YARIN P HEkGRAFLARI Na Bravo! ->rrcte Efendiler!Doktorlukmpâra kazanmaya| Kadın tayyarecı vasıta edilmek bayağı bir işdeğildir.. Tababet, bastalıklara karşı daimi surette müdafaa halinde bulunan bir sıhhat bekçiliği de- mektir. | Fakat bu bekçilik ortaya ge- lişi güzel beş on tabip serpiver- mekle ifa edilmiş olmaz. Nasıl- ki bir memlekette kuvvei inzi- batiye yer yer taksim ve tevzi | edilir, her birinin kuvvetine ayrı bir mevki ve kıymet verilirse etibba arasında da böyle esaslı | bir taksime lüzum vardır. | Bu gün tababetimiz alelâde | ticari işler gibi kuvvetli bir re- kabet mevzuu halindedir. Vak- ! tile tıp fakültesine dahil olurken, hocalarımız bize demişlerdirki : *Efendiler, para - kazaumak | için tabip olmak niyetinde ise- niz bu sevdadan vazgeçiniz. Dok- torluk, para kazanmaya vasıta edilecek bayağı bir iş, değildir. Mevzuüunuz — sıhhattır, hayatlır.? Para için insanların sıhhat ve hayatile oynanmaz. Tez. ancak kazanç hırsından azade bir ilim ve insaniyyet kay güsu ile hastanıza vakfı nefs et- ı İ aei fi a için tanıdı? n #ööbukçularla gö- rüşeceğim ve #&Ceki hususların | talakkukuna —kanunen — imkân | olduğü takdirde (devamını benim aleyhimde açılmış olan davanın) isteyeceğim. Mevzubahs hususlar şunlardır: (1) Davanın üçünçü cezadan başka bir mahkemeye nakli. (2) Yeni baştan görülmesi. (8) Göstereceğim bütün şahit- lerin istimaı, (4) Gazetelerde edilebilmesi. j İşsizlikten o kadar yorgun bir hale düştüm ki ancak yukarıda saydığım — hususların teminine kanunen mesağ bulunduğuna kanaat getirirsem dediğime te- vessül edeceğim. Yoksa ne me- calim ne de ömrüm ( burmevr ) mahkeme kapılarına taşınmama müsait değildir. mevzubahs Mektubumun dercini rica için kanundan istianeyi zait görür |* ve hürmetlerimi takdim eylerim efendim. 20-5-930 Birinci B. M. Meclisinde İzmit Meb'usu Mehmet Fuat Te ria NO ” Büye ; haline sokmak lâzımdır. | sörlerin kapılarına koşuyor. | becerebileceklerini tikçe yükselirsiniz. İşte tababetin asıl kazancı bu şereften ibarettir.,, Halbuki bu asil görüş taba- betimizde umumi bir sahal tat- bik bulmaktan maalesef nekadar uzaktır... izki ozamanki çok müs- tağni, gönlü ve irfanı çok yüksek şahsiyetler var. Fakat bu mese- | leyi ferdi dir günlük işi olmak tan çıkarıp şümullü bir teamül | Bu gün kendinde hastalık hisseden herkes' üç beş lira faz-| la verip doğrudan doğruya en | büyük tabibe koşmak istiyor.Lü- | zumlu lüzumsuz, anadolulardan, | köyden, ocağından ayrılıp pröfe- Fakat acaba bu kadar feda- | kârlığa lüzum varmıdır. yokmu- | dur? Onu bittabi hasta kendisi | bilmez.Ona bunu ögretecek olan . | memleketindeki, köyündeki dok- ? tordur.. Halbuki hasta ona gözü kmeden kalkıp istanbula gel- | miştir. imdi, profesörün bu hastaya | karşı muamelesi ne olmalıdır. Eğer ortada halledilecek him, nazik bir hastalık varsa, bunun tedavisini profesörün tat- bik ve takip etmesi bir vazile ve haktır. Yok alelade bir has- talık, pratisiyen etibbanın da pek âlâ teşhis ve tedayi edebilecek- | leri adi bir. vak'ai tibbiye İse, | işte o zaman büyük hekimin göstereceği büyüklük, o hastayı memleketine avdete sevk etmek, oradaki etibbanın da bu işi hastaya tel- kin ederek, hem hastayı fazla zahmetten kurtarmak, hem de ufak etibbayı himaye etmektir. Memleketindeki hekimin de bir kıymeti olduğunu sizin ağzı- nızdan işitmek halk içinnakadar emniyetbahş bir şeydir !.. Hasta hiç olmazsa artık başka bir defa itimatla ona müracaat eder. — O doktora kendini gös- ter, deyiniz.ğ Bu iş rekabet | işi değildir. Necip ve ulvi bir in- sanlık davasıdır ! Esasen küçük işler sizi bü- yültmez. Siz profesörlüğünüzü takınınız, ancak büyük ilmi müşküllerle meşgul olunuz. Muntazam seriri eşkâl tahtın- “da seyreden bir hastalığı diplo- 21 Mayıs 19380 Ankarada Eı_r_ macera da bu deyilmi ya? belkide İstan- | bul meb'usu ve nafla encümeni reisi Ramiz beyenfendi ile çok sıkı ve mahrem münasebetlerini her kese göstermek istiyorlardı. Fakat, bütün bunlardan bana ne? Sekiz gündenberi - çok valnı- zım. Artık onu göremiyorum. Karşımda ince kaşlarını kavis- lendirerek küçük parmakları ile beyaz patisler üzerine iğnesini batırarak dalgın dalgın perde işleyen Handan bir hayal oldu. Artık akşamları güneş batarken, tozlu tepelere yorularak tırma- namıyoruz. Ah* şehre girerken, beyaz güvercin yavrularına ben- zeyen tembul ayaklarındaki is- Yazan : AY HAN karpinlerinin tozlarını silkdiğim alaca karanlıkları hatırlıyorum : — reca ederim diye elimi yavaş- | ça iter, sonra teslimiyet gösterir- di? Çadır gölgeli ihtiyar ceviz ağacına yaslanarak baş başa (Pulatlı ) açıklarında kaybolan güneşe bakar ( Elma ) dağı üze | rinde alacalaşmağa — başlayan akşamların —esmer — gölğelerini seyrederdik amcam bile son | günlerdeki dalgınlığımın farkına | varmış. O bile kırgın ve neş'esiz w geçen ıztıraplı günlerimi farke- | debilmiş: — Bu günlerde sana bir | şeyler oldu çocuğum! dik- | alara müdahale ediniz. | orada gösteriniz. O büyük irfa- erkekleri bastırdı Londra, (20) — İnğiliz kadın tayyarecisi Amy Johnson, Cava adasının limanı olan Soral vasıl olmuştur. Mumaileyh gapour'dan Batava'ya kadar ga- yet heyecanlı bir steyahat yapmış ve dalğaların üstünden ancak iki metre irtifada uçmak mecburi- yetinde kalmışlır. Jomal'de ka- rayaiindiği zaman tayyaresinin bezi beş yarden yırtılmış idi. bu | yartiklar İngiliz taftalarile tamir | edimiştir. bilir. Bunu yapamıyacaksak ne- den bize diploma verdiniz ? Bir elinizle verdiğinizi öteki elinizle | almayınız. Sizin kıymetli dimağınız ehem- miyetsiz hastalık vukuatı ile yorulmasın. Alelâde vekayi sizi iz'aç eden bir 'şematetten ibaret | kalsın, Siz ancak muntazam eş- kâli seririye — arzetmediği için teşbislerinde güçlük çekilen vak'- İlminizi | niniz küçük işlerle meşgul olarak küçülmesin. Bu suretle hem hastalar lü- | zumlu İüzumsuz fedakârlıklara | | İHTİLÂLİ KEBİR! | katlanmakdan kurtulur, hem genç etibba işsiz kalmaz, hem de sizin başınız biraz dinlenmiş olur. İstanbuldaki büyük etibba muayenehanelerinde görülen iz-, diham dünyanın hiç bir tara- fında yoktur. Avrupada büyük etibbanın ka- bul edilecek hasta miktarı mu- ayyendir. Bu miktarı aşınca, artık tabip kapısını kapar ve o ması olan her hekim tedavi ede- | Binlerce adam boğuldu Bükreş, 20(A.A) — Bistrisa üzerinde kâin Bakao'da feye- zanlar 300 evi istilâ etmiştir. Felâketzedelerin miktarı 3500 kişidir. I'—Feyezan! N YEMATS DT . .. ce . Hiç görülmemiş . e YaB bir intihar Tokyo, 20(A.A) —Bahriye kay- makamlarından kusakari Harakiri yaprak intihar etmiştir. İntiharın sebebi Londra misakının akdi ve Japon bahri kuvvetinin tenzili hususunan bais olduğu teessür olduğu söylemektedir. Posta tayyaresi kapaklandı Madrit, 20 (A.A) — Seville'den | bildirildiğine göre Almanya'dan gelen ve postayı hamil olan tay- yare kapaklanmış iki tayyareci yaralanmıştır. Tekar yola! | | | | ü | | Seville, 20(A.A )— Zeplin | saat 8,32de buradan hareket zeman — kendiliğinden bir tak- | simi âmâl hüsule gelerek, basta- ların birazıda değer doktorlara müracaat eder. Karşınızdaki | hasta, bu tehacüm arasında a- | caba derdin! layikile anlatmağa olsun vakit bula biliyormu ? İşte, profesörün her hastaya kapısını açımaması bu demektir, Yoksa bir hastayı istediği he- kime müracaattan menedebile- cek başka türlü bir kayt şüphe- siz ki olamaz. Temennimizi tekrar ediyoruz: Büyüklerimiz her hastaya ruyi kabul göstermesinler, biraz müş- külpesent olsunlar. Bu hareket onları daha ziyade büyültecektir. Doktor Muhip Nurettin işi ve gücü ile meşgul olduğu zamanlarda, telefonla — soruyo- rum; Annesi eyicedir. Diyor, gelmiyorsunuz, görünmiyorsunuz diye serziniş ediyor. Bu akşam ceviz ağacımıza kadar çıkmak istedim. Orada onun hayali ile oturup kızıl yangınlı gürübü seyr edecektim. Hem oradan (Keçi ören ) sırtları da görünüyor. Ber. aber geçdiyimiz yollarda lu'zl.ı savruluyor. Ruzgâr, bile neş'etiz esiyor. Şu tümsek üstünden at- layarak bağa girerdik. Eteğinin bir çalıya takıldığı olurdu bazen, beraberce kurtar- mağa çalışırdık. Haddeden geç- miş gibi muntazam baldırlarının açıldığı olurdu. Gözlerimi kapa- yarak görmek, bakmak istemez- dim. Parmaklarım kanayarak dikenli — çiçeklerini — toplamağa çalıştığım çalılarda, üzerleri tüy- lü penbe çiçekler kalmamış ü- zerlerinden - kırmızı kirazlar sar- İbtilâli merhalesine kadar götüren MİZ A Bombaî —a Romte Hintlilerin yeni sılâhı Londra 20, (A.-A) — Bof baydan Daily Maail'e blldlrm"' Hindistanın - mühtelif V' rinde zabıtaya bomba atılı Madrasta mahkeme önünde atılan 6 bombadan yal nız biri patlamıştır. Biri İngiliz. olmak üzere İkl polis yaralanmıştır. Vadala! tuz deposunu İşgal için yal akıncı bir teşebbüs dahi kalmıştır. G1 kişi tevkif miştir. Gandistlerin Bingale €Y4” letinde kâin kalada aktetmek istedikleri miting polis tarafif” dan dağıtılmıştır. ZİŞ Nümayisçiler zabitayı tatl” dıkları için 19 kişi tevkif olul” muştur. Pençap eyaletinde Mülton Bazara atılan bo! bir” polis müfettişi ile 8 pol” neferi yaralanmıştır. Milli kongreye darba Londra, 20 (A.A) — milli kongrasının komite nami' adolunan taşra şübeleri akim edil “İhtilâl bittiği yerdenbaşlar! Durmak öl - mektir .,, « Danton'un kafasını göğ- desinden ayı- ran tevakku- fun satırı biz- Ve merbalesinde kaldığı gün kafa- sını hatip DANTON giyotine uzatan büyük bir kıp kızaran parlak kabuklu ki- raz ağaçlarının — yapraklarını tozlar bürümüş, Uurtıllar beyaz ağlar örmüşler. İhtiyar arnavut yaprakları kuruyan çardağının altında kavalını titrediyor. Ah burada otururduk üzerine caketi serdiğim yumuşak ceviz yaprak- ti sararıp — kazelleşmişlerdi. Oturduğu yerden ayaklarını uza- tır, günün ihtisasatını cıvıldıya- rak anlatırdı. Şen ve kaygusuz çocuklar gibl safiyetle gülerdi. küçük asmalardan fışkıran yeşil filizleri soyar, dudaklarını buruş- turarak yemeğe çalışırdı. Arnavudun getirdiği sapları bir- çift kiraz çengellerinden kulaklarının üstüne küpeler asar, beş yaşındaki çocuklar gibi ya- kışıyormu derdi. sonra gün kara- rirken dönerdik. Arnavut cağız bile merak et- Miş görünce ellerime sarıldı. me- rak etmiştim. dedi. den uzak ol- sun ! » SEN JÜST Onu sordu. çok hasta olduğu” — nu söyledim. çocuğuna hayıflanı? — gibi yüreği sızladı. kendisine gÖ” — re ilaçlar saglık verdi. gurubt — kadar kaldım. o kavalını çaldı — ben kuru ceviz yaprakları üzeri” ,Ğ;_ ne eliştim. ği * * * $ Haftalar geçiyor. muztarif — günler tevali ediyor. MM; be hanım ve zevci büyük bir # — için Viyanaya gittiler. büsbütüf yalnız kaldım. evelki gün Ketİ ören baglarına gittim. eski Ankaf?” lılar teverrün edenleri bu yedi t4” rafından serin rüzgârlar esen t7 pelerde tedavi ederlermiş. Kİ çük bir tepenin üzerinde gibi bir köşk agarıyordu, iki tar rafını kuru yapraklar basan bif patikadan geçerek yürüdüm, kö” şedeki pencereler açıktı. Haf” dan orada bihuş yatıyordu tÜP” hesiz; taş merdiven ( Devamı var ) Kd

Bu sayıdan diğer sayfalar: