28 Haziran 1930 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3

28 Haziran 1930 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 Haziran İçtimi görüşler J! TALAK! | rianae Talâklar neticesinde | larımızın iktisap edecekleri va- x ziyet Türk camlasını alâkadar | eden pek mühim bir mes'eledir. Bu husustaki müteaddit mü- | şahedelerimiz bizde şu kanaatı î tevlit etmiştir ki: Talâk kararı almak için mahkemelere müra- Caat hemen ekserisi müşterek haya- imkilâbından sonra o kıymettar çocuk- eden karı ve kocalardan tin zevale Müşterek — hayatın mahsulünün maruz kalacağı va- ziyetleri biran için olsun dü- | tünmek, muhakeme etmek zah- metinde bulunmamaktadırlar. Halbuki her ne sebebe müp- | teni olursa olsun iki taraf ayrılık- tan evvel yavrularının vaziyetini | ve istikbalini göz önüne alıp | kendi günahlarının tahammülfer- | $4 azabının zebunu olacağını | kat'iyetle bilmelidirler. Hali ha- | zırda vuku bulan talâkların yüz- | de doksanından zavallı yavrı- | tukların müteessir oldukları ba- | Sit bir tetkikle tezahür eder. | Vakıa bu betbaht den bir kısmı ana ve babasının | maliğ iktidarı müsait olduğu | takdirde yoksuzluga maruz kal- mak tehlikesinden azadedir. Fa- | kat manevi öksüzlüğün saf ve | nezih ruhunu ana ve baba aşk Ve sevgisini hiç bir suretle telâfi edemiyeceklerine kani olmalıdır- lar. Şu hakikat inkâr edilemezki: Maa- lesef son senelerde talâklar kor- kunç bir tezayüt evlenmelerde o nisbette tedenni | etmiştir. Bu ( hal ) memleketin letikbali için elim bir medeni fa- çladır. Bunların esbap ve avamilini tahlil ve teşrih edip daha fazla | tevessüüne mani olunması lâzım- dır. Bu da Yeni Evleneceklerin yekdiğerini hüsnü intihap etmek ve evlenenlerin de ara sıra ta- | haddüs edecek bir az küçükler- | derecede ve tlevi sızıltılara karşı | müsamahakâr olmaları | süretile kabili izaledir. Mesela. Âli tahsil görmüş bir gençle tahsilsiz gencin ve kezalik fakir- zenginin — kuracağı — saadet | yuvasının ekseriyetle payidar ol- madığı tahakkuk ötmiş bir haki- | kattır. Bu cihetler pek mühimdir. | Yeni evleneceklerin her şeyden | evvel bunları tetkik ve mülâhaza etmeleri — müstakbel namına bir farizadır. Muhakemesiz ve ani karar- ! le | saadetleri Tefrika No: 68 | faaliyet Sahife 3 ETe AM KUT . |GÜNÜN HABERLERİ| Zam! | Halk yaya yürü- meğe başladı Vesaiti nakliyeye yapılan 80 para köprü zammı halk üzerinde umulmadık bir tesir yapmış, mü- him bir ekseriyet kısa mesafeler için yürümeyi tercihe başlamış- lardır. verdiği malümata göre bu yüzden tünel şirketi hasılâtı mühim miktarda azalmış, şirket müşkil vaziyete ! girmiştir. Yolcu azlığı bu şekilde devam ederse girket 6-7 ay sonra tatili etmek mecburiyetinde Alâkadarların kalacaktır. Bunun önüne geçil- ; mesi için bilet ücretlerinde ten- zilât yapılması düşünülmüş, fakat | yapılan tetkikatta bunun kabil olmadığı, Aanlaşılmış. Mamafih şirket mehafili halkın bu vazi- | yetin çok devam etmiyeceğini | ümit etmektedirler. Buğday Yeni sene mahsulü gelme- ge başladı Anadoludan yeni sene mah- sulü bir kaç gün evel gelmeye başlamıştır. | Bu hafta içinde Pulatlı ve Es- kişehir istasyonlarından şehrimi- ze ancak & vagon kadar buğ- | day gelmiştir. Bir kaç gün son- ra Yalovadan ilk mahsul gelecek- tir. Trakya 'daha ihracata başla- mamıştır. Orta Anadoluya yağan | sik yağmurlar harman işlerini | | bir iki hafta geri bıraktırmıştır. | Kibritle oynarken Karagümrükte Tekirsarayın- da terzi İlyanın 4& yaşındaki oğ- lu İstimat evde kibritle oynarken entarisi — tutuşmuş — vücudunun muhtelif yerlerinden yanmıştır. | çocuk Balat hastahanesine yatı- rılmıştır. larla teşriki hayat eden çiftlerin maalesef henüz bal aylarını idrak | ederlerken talâk mahkemelerinde | arzı endam ettikleri sık sık göze | çarpmaktadır. Bunun başlıca sebebi iki ta- | rafın bir birini iyi seçmemesidir. | Dediğimiz gibi bu değişen tarzı hayattan daha ziyade müte- | essir ve zarardide olacak masum Hekim oğlu M. İhsan yavrucuklardır. 28 Haziran 1980 Ankarada bir macera KA0RN Ü AM NR N reketlerinden mes'ut bir zevk ve haz duyuyordu. Senelerden beri Handan için çektiği içli iztırap- Tarın manasızlığına hükmetmişti. Kendisinin gıyabında onun baş- ka biriyle teşriki hayat etmesini çok tabli bulmaya başlamıştı. Bu izdivaç Handanın arzusu ile olmamış) bulunsa bile nihayet karı koca senelerdenberi bir bi- rine kaynaşmışlar, senelerce bir yastığa baş koymaktan hasıl olan mütekabil hürmet — ve itimat devresine girmişlerdi. Fazla ola- rak bir de çocukları - olmuştu. Nede olsa, mühendis Kâminin ilmine olan gururu, bu yüzündeki Feridun,genç kadının bu ha- 1 Yazan : 4Y HAN et ve renk çizgileri güzel olmıyan adama bir başkalık veriyordu. Bir başkalık ve ağırlık ki bu Fe- ridunun taze ve kırışıksız. - yü- zünde yoktu, Göze çarpmıyordu. | Kâmi bey, her mübahasede da- | ima vaziyete hakim oluyordu. Bu zamanlarda gözlerinin be- bekleri bir başkalıkla büyüyüp parlıyor, sarımtırak, esmer ve kırışıklı yüzü Penbeleşip şetaretle tazeleşiyordu. Handanın kocası- na karşı duyduğu hürmet ekse- riya bu anlarda ziyadeleşiyor, genç kadının parmaklarının, diz- leri arasına başını sokan küçük Nerminin altın saçlarını taraya- rak uzun kirpikleri içinde nur- İ İ İ İ | | İ Yazıktır efendiler! “imcmğee Türkçocuğusokak- tan toplanmıyor Şehir bandosundan sokaga atılan Iki bedbaht Dün matbaamıza boynu bü- kük iki çocuk geldi. Aglayarak , anlattılar: Sekiz aydan. beri şehir ban- | | dosünda talebe olan Emin ve İr- mail namındaki bu yavrular bir dersten imtihan veremediklerin- den bandodan çıkarılarak soka- ğa atılmışlardır. Kapıdışarı edi- | lirken elbiseleri bile üzerlerinden * soyulan bu biçare çocuklar sekiz ay evvel darüleytamdan alınarak şehir bandosuna getirilmişler. Önbeş onaltı yaşlarında olan bü kimsesiz iki Türk çocuğunü | metelâyik ğörmeyip sokaga at- mak onları manen ve maddeten öldürmek demektir. Türk çocükları bu kadar ka- yitszlıkla israf edilebilmek için yırlarda mı yetişiyor, sokaklardan toplİnıyor! Şehremanetinin bu iki yav- ruyu kendilerini bekleyen feci akibete bırakmayarak hiç olmazsa ! evvelce aldığı darüleytama iade | edecegini ümit ediyoruz. Esnaf Mutlaka ticaret odasına yahut cemiyete girecek | bir kedi kadar alâka ve merha- | e Mallarımız Enstitü teşekkül etti İhraç edilecek malların hileli ve karışık olmamasını tetkik için şehrimizde bir ihracat enstitüsü aktır. Buna ait hazırlıklar ikmal edilmiştir. Kadro vekâleti tarafından hazırlanmış- , tir. Bu sene için teşkilât ufak | olacak, gelecek sene tevsi edile cektir. İhracat enstitüsü müdür- lüğüne Avrukada bulunan tica- ret mümessillerimizden biri tayin edilecektir. Bu hususta ismi kuvvetle söy- lenen Marsilya ticaret mümessili Şerif beyle Berlin ticaret müme:- sili Necdet beydir. cat enstitüsü 15 temmuzdan iti- baren işe başlıyacaktır. osta başlıyor |Berlin-Istanbul hava pas- |taları yakında başlıyacak Berlin sefirimiz. Kemalettin Sami Paşanın büyük ve son sistem bir. Alman tayyaresile bugünlerde — şehrimize — muva- salatına — intizar — ediliyor. Bu tayyare — Berlinden 24 atte gelebilecek haizdir ve 10 kişiliktir. sürati | acaba hudayi nabit otlar gibifba- | Esnaf cemiyetleri hakkındaki | yeni nizamnamenin tatbikine baş- lanmıştır. Yeni nizamname muci bince kâhyalıklar ilga edilmiştir. Esnaf ya ticaret odasına, yahut bir esnaf cemiyetine âza ola lJaşan takdirli bakışlarla Kâmiyi süzdüğü görünüyordu. İşte bu an- da Kâminin ellerini arkasına bağ- layıp önüne — bakarak düşün- celi iri adimlarla salonda aşağı yukarı ğidip gelmesi vardı. Bu hâl Feridunun bile hoşuna gidi- yordu. Bu gün hava çok sıcaktı. Ya- | zıhane pencerelerinin üstüne ta- * kılıp gerilen kırmızı beyaz güner Hkler, güneşin hararetini zapte- dip kesemiyorlardı. Fasıla ile cad- deyi sulayan sert horultulu aro> zözlerin fışkırttığı serinlik açık | pencerelerden içeriye doluyor ve sonra sıcağın ağır basan kâbusu- na mukavemet edemiyerek bahhur edip zail oluyordu. Mü- hendis Kâmi resmi — telefonla kü- üplere ikide bir talimat veriyor, ya bir evrak istiyor, yahut tel- grafhaneden getirilecek telgraf- ların nafla dairesinde kendisine getirilmesini emrediyordu. Bir Tayyare şehrimize geldikten | sonra Berlin - İstanbul hava se- ferlerine başlanacaktır. Seferler | haftada ikt defa tcra edilecektir. K rle dE, vapuru bir kaza geçirdi Evelki gece Şirketi Hayriye- Şirket nin 54 No. Vapuru, Anadoluhi- | lskelesine yanaşmak üzre iken makineleri tornistan yapa- mamak yüzünden başını alamı- yarak kumluğa oturmuştur. Bunun üzerine vaziyet şirket idaresine bildirilerek 48 ve 57 No. Vapurlar tahrik — edilmiş, | vegece saat 23 € doğru yolcu- | darı alıp İstanbula getirmişlerdir. | 9830 tediye muvazencsi Âli iktısat meclisi umumi kâ- tibi Nurullah Esat B. 930 senesi- nin tediye muvazenesini tetkike başlamıştır. Bu tetkikat Ali ik- tısat meclisinin kânumuevel içti- maında görüşülecektir. iki meb'usla bazı ecnebi fabri- kaların Ankara vekillerine saa lerce dert anlatan Feridun yorul- muş ve sıcaktan bunalmıştı. Bir an evvel bağa dönmek istiyordu. Zaten Kâmi ile kayın pederinin münakasadan dönecekleri sant belli olamazdı. Bazan gece yarı- larına kadar kalarak müzakerede bulundukları da vaki idi. Feridun Dikmene döndü. Bağlar arasında tatlı bir rüzgür esiyordu. Yola yakın bağ evlerinin ruzgârdan beyaz perdeleri yelken- lenen pencerelerinde dolgun ve yuvarlak omuzin kadın başlari ağarıyordu. Köşke gireceği zaman ilerdeki ihtiyar dut ağaçının ka- raran kabuklu göğdesinin arka- sından Nerminin gıdıklayıcı gül- meleri işidiliyordu. Bağın alt ba- şından hıriltili bir gramofon sesi geliyordu. Feridun yavaşça dut ağacının arkasına ilerledi. Neyyi- re hanımla Nermin bir Uşak sec- iktisat | | memesini temin | şahne ihtiyacının tesbiti zamanı- bahisleri SAHNE ! aa Yeni tiyatro mektebi ve “O- pera, cemiyeli — samimiyetle alkışlarken ; memleketin irfan hayatı ile çok yakından alâka- San'at dar olan esaslı bir ihtiyaca da işaret etmek lâzımdır. Bu bizde henüz mabiyeti Çâyıkı veçhile anlaşıl- mana ve | mamış olarak görünen “sahne, ihtiyacıdır. Sabne ; kolislerin a- rasındaki ve “süflör, sandığının önündeki bir bütün hayat ve dar sahadan ziyade, muhayyelesi gibi tabiatin, bütün tip ve karakterlerin içinde, si- nestinde barındığı ve kaynaştığı romancı | geniş bir âlemdir ve bu âlem de bilhassa ca'liyet vesun'iyet yaşa- yamaz. Sahne bir mekteptir ve sahne san'atkâr kendi benliginden ay- rilarak, temsil ettiği tipin, şah- | siyetin ve karakterin benliğine Verilen malümata göre ihra- | ruhiyatma geçen ve ona temesm- sül edebilen san'atkârdır. Sah- nemizde, “Don kişot, un seci- yesini tahlil edecek ve onun hü- viyetine, haleti ruhiyesine temer- edebilecek kaç göstermek mümkün olur ?! Güllü sül san'atkâr Agop ve orta oyunu tarzların- dan arpa boyu kadar olsun ileri geçemiyen bu günkü halk — sah- nelerine ve tuluata, şalvar ile aptal uşak kuşağını çıkarıp frak | ve ya smokin giydirmek, dilin- İstanbula | den “Babil kulesi, havaları ça- lan gramofon — pilağını kaldırıp san'atın kendi öz sesini vermek ne kadar Bu ne kadar lözumlu ise; ünvanın da; lüzumsuzdur. etiketinde bile burnozlu bir hüvi- | yet taşıyan Tepebaşı sahnesinda yeni bir şekil ve ifade kudreti sunmak o kadar zaruridir. Halk sahnesi, panayır saluşt ve yük- sek sahne de “lüks, sahne demek değildir ! Geçen sene temsil edilen “altı şahıs muhar- ririni arıyor İşun panik — tevlit etmesi Darülbedayi için şimdi- lik çerçeve Şiçinde kalacak ve kendi seviyemize — hitap edecek mevzular - seçilmesi lü- zumunu gösteren misallerdendir. Darülbedayiin bu sene de ha- talara dişmemesini ve repertu- ara verilecek eserlerin hey'eti edebiye ihtilâflarına Feda edil- ederken : yeni san'at nın çoktan gelmiş ve eskimiş oldu- ğunu da hatırlatmak — istiyoruz, Hasan İlhami cadesi üzerine oturmuşlardı. Neyyire boş kutulardan mu- rabbalar yapıp sıralamış: — Ya, cicim. Diyordu., Bu cici annenin odası. Bu da bey babanın... Nermin çocuk bakışlı alaca gözlerini soluk yüzlü tey- zesinin iri gözlerine dikmişti: — Ama senin odan nerde? Di- ye sordu. Neyyire gülerek: Ah yavrum benim. Diye ipek saçlı küçüğün yanaklarını öptü. Ner- min boğumları belli olmıyan kü- Çük şahadet parmağıyla işaret etti; — Buda Feridun odası mı teyze ? Feridun — saklandığı yerden birden bire çıktı. onu kucaklı- yarak öpmeğe başladı. Neyyire hanım seccade üzerinde ayağa kalkmış, utanarak önüne bakı- yordu ve yavaşça; (Devamı var) amcamın İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: