12 Temmuz 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

12 Temmuz 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L ge— ZABITA MUHARRİRİM İZİN MÜŞAHEDELERİ: —». | Esrarkeşler arasında ALEM Yazan: Ahme Bi VN t Süleyman ça G Kadın esrarkeşler Sevdiğim bu delikanlıyı ya bana | Lira kazanan numara yapacak veyahut başını alıp Yarım saat süren güzel ve hazin fastılları müteakıp sa- zendeler ayağa kalkarak Sa- fiye sultana birer secde edip dairelerine çekildiler. O ara Safiye sultan da ayağa kalktı, yine lâla ve dadıların tazim- leri arasında gül ve gülüstan- hk içinden geçerek odasına girdi. Bu oda o kadar şık, o ka- gdar mefruş idiki tarifi gayri- kabil... İşte, bu mefruş ve “Cenneti dünya , diye dillere destan olan odaya girer girmez ilk işi hemen kapısını kapamak olmuştu. Kapadıktan sonra - ipekli maşlahını sırtından, — sırmalı tülbent baş örtüsünü de başın- dan çıkarıp astı. Ondan son- da incecik dekoltesi üzerinde olduğu halde gerdan ve kolları tamamen meydana çıkmış bir vaziyette denize nazır pençe- relerden birinin önüne gide- rek camını kaldırdı. Açılan camdan başını dı- şarıya uzatarak yarı beline ka- dar sarkmış bir vaziyette deni- zin manzarasını seyrediyordu. O ara deniz üzerinde kü- gücük bir sandal içerisinde de genç ve yakışıklı bir delikanlı- Rın oturduğunu gördü. Hemen dürbününü alıp merak ve endişe ile — seyret- meğe başladı. Saatlerden beri oralarda gezinen bu genç te Safi- e sultanın bu halini görünce he- men' elini cebine atarak çı- kardığı beyaz bir mendili sal- lamağa ve sultan hanımı (!) selâmlamağa başlamuştı. Bu hali gören Safiye sul- tan, bu sefer daha iyi ve dik- katli bakmağa başladı. Baktı, defaatle baktıktan sonra kendisine perestiş eden bir genç olduğunu gördü ve bellisiz. tebessümlerine devamla zavallı gencin kendi- ve âşık olduğunu anladı. Tekrar bir iki baktıktan tonra başını içeriy çekerek hafif bir selâmla camı aşa: & indirerek tül perdesini çek- “ Çektiken sonrada kendisini kaldırıp şezlongun üzerine at- h ver — Güzel, emsalsiz bir gü-z zel delikanlı! Fakat, nensin ve kimin nesi? Diyerek düşünmeğe başladı. © ara kapısı vurulmuştu. Kendisini toparlayarak: — Kimdir o. diyerek vee- lendi. Dışardan bir sest | | ta bu saraydan kaçacaksın Diye cevap verdi. Bu ses üzerine hemen elle- rini çırparak: —Dadıcığım, sen misin da- dıcığım! Diyerek kapıya koştu ve açarak: — Allah gönderdi dadıcığım, Allahım ? Dedi ve boynuna sarılarak içeriye aldı. Bu hale şaşırıp kalan dadı: — Hayırdır inşallah sulta- nım hayırdır demeğe başladı. Safiye sultan da: — Hayır veya şer dadıcığım. Bilmiyorum Allah aşkına, sen şu İşi görde ona göre ka- rarını ver, dedi ve dadısını kolundan tutup pencerenin önüne götürdü. Tekrar camı açarak - elini uzattı ve genci ererek: — Bak dadıcığım bak, de- di ve dürbünü de dadısına, verdi. Dürbünü alan dadı da baktı ve mendil sallamasına devam eden o genci gördü. — Hmmm! veni dedikten sonra başını sultana çevirip: — Gördüm sultanım, gör- düm. diyerek gülmeğe başladı. O sıra Sultan hanım (!) kızmış, fena halde canı sıkıl- mıştı. Kaşlarını çatmış, gözle- rini de açmıştı. (Devamt var) serlredüreesassesserALALE Hamallar Yük tarifesile alay ediyorlar Hamalların, yük tarifele- rini değiştirmek için müra- enat ettikleri yazılmıştı. Köptü iskeleleri hamallar kâhyası dün bu müracaat hak- kında şu sözleri söylemiştir: — “Belediye, İstediği ka- dar tarifelerimizi indirsin; biz, istediğimiz. kadar bunu yük- selimek teşebbüslerinde bulu- nalım, halk bizimle çekişe çekişe pazarlık ettikten sonra tarifeden dun bir meblâğ ak- mak mecburiyetinde - kalıyo- ruz,, Bütün hamallar ayni söz- leri hemen hemen tekrar et- mektedirler. İclerinden Balıkpazarı ha- malları kâhyamı da “Kâhyalar arasında itilâf husule gelmedik ten sonra tarifelerin hiç bir kıymeti olamaz, diyerek zaif bir moktaya temas etmiştir. Filhakika hamal ücretle- rinin yeryer tehalüfü arala- rındaki ademi tesanüdü gör- — Dadınız Cevher kalfa. ENVER” PAŞAI ———| termeğe kâfidir. Turan İmparatoru! — Enver, ilâhi işaretler Hatıratını yazan: ./.L gördüğünü, gayipten sesler işittiğini ileri sürerek büyük vatana istiklâl temin edeceğini iddia ediyordu —I Firariler, torpitonun güver- | tesine çıkmışlardı. Örümüzde, siler içinde kaybolan bir şeh- rin canlandığını görüyorduk. Bu şehir, firarilere yaşamak, * dünyadan kâmı almak vaitlerini veriyordu. Enver, torpitonun güverte demirlerine dayanmış, yeni maceralarının filmini seyreder Tibi dalğın dalğın ufuklara ba- * K - 2— kıyordu. Her yer, ööleli idi. Hiç birşey,açık görünmiyordu. Bu talih kuşu bu sisler için- de karanlık bir sergüzeştten başka bir şey görememişti. Fakat, öyle bir tavırla ufukla- ra — bakıyordu ki ,kendisini Abdülhak Hamid'n Tarik bin Zeyyadı gibi bir fatih kahraman zannett ği anlaşılıyordu. Bu fikir, bir şimşek sür'atile ak- İ Tayyare piy_angösu (Dün piyangoda kazanan numaraları| aynen neşrediyoruz Dün tayyare p'yangosu | çekilmiştir. Kazanan numara- | lisşesini aynen aşağıya derce- ı Piyoruz: | 200000 48839 | 50010 | Lira kazanan numara 5741 10000 Lira kazanan numara 25129 30['0 lira kazananlar 38786 26323 30170 7244 40620 11375 vulü lira kazananlar 13170 10251 10278 30489 14760 — 41352 1000 WLT Hira kazananlar 29553 — 1440 4109 9264 42391 26425 4327 3941 11883 22118 — 7362 26965 36820 11612 21157 250 lira kazananlar 47494 36692 - 20050 — 47602 28766 38541 11304 — 7440 | 19898 38802 37164 17932 | 1158 43855 11639 49624 | 48941 35110 24685 | 3559 — 329 24134 | 33481 — 9256 7195 24117 11355 200 lJira kazananlar 24665 33024 30365 32815 3985 — 5664 42116 28147 44489 72 17788 10382 36258 34364 14208 31729 39040 43218 44419 28019 20235 3496 6163 - 44752 24477 37670 39502 27787 13063 47854 48989 31766 22531 4881 19327 - 17365 35128 | 25147 23354 36190 | 33510 12719 37309 | 16552 — 3713 12524 | 30042 26666 16109 46339 403.6 1781 23618 36662 29584 | 42936 — 2433 3436 40594 22335 9031 26854 30628 14180 48385 40357 29963 24208 100 lira kazananlar 32101 5896 10662 32968 41 51 46629 13613 27522 — 8471 18102 4701 29772 44321 415 28401 30749 35345 19662 47511 31502 34101 20146 32753 19525 44081 31795 — 3539 43526 24680 41208 28209 13832 8609 21249 45632 23110 48590 26679 — 5011 3224 358 2 26347 14547 46631 35276 TLlI 43078 - 30136 14282 34:65 21301 31009 43401 49951 12304 48078 10689 45129 621 27117 9130 | 29262 39419 37175 45283 - 18847 41282 230 37931 42175 24140 - 42809 42528 | 29268 31090 43914 11941 6524 48859 3754 24145 48487 15158 42793 29807 37717 34863 10432 1662 22253 9156 42610 hmu gelmişti. Enini boyunu düşünmeğe vakit kalmadan: — Paşa dedim, arkamızda | asker yüklü bir donanma ile | bu şebre çıksaydık, (Abdülhak | Hamit Bey ıkinci bir Tarık bin Zeyyal yaralmış olurdu. Enver, bu manasız cümle- lerin tesiri altında kalmış gibi diyordu ki: — Bu yolculuğun sonu, Ta: rık bin Zeyyadın fütuhatından | daha büyük olacaktır. Biz, firar etmiyoruz. Turanın istiklâlini iMân etmeğe gidiyoruz. İçimde sonsuz bir heyecan vardır. Bu heyecan ilâhi bir işaretten baş- ka bir şey değildir. Arap hocanın hir sözünü hiç unutmuş değilim: l ham bir heyecan içinde gelir. Hsan, gayıptan sesler işitmeğe | 38480 9046 48329 7299 16338 44712 24410 49855 27847T 1957 20176 15166 33921 Za2I4d 23158 13907 23988 45896 39524 24252 25231 44963 8486 13256 4822 35856 32449 40811 37058 26216 33090 11 00 43753 22383 31179 47173 39893 39715 35537 28500 43052 14136 80649 — 3363 6403 » 46291 10599 — 17607 45681 1306 791 — 5793 365.9 40670 40607 — 4524 7405 45656 7524 »2 8992 8 33102 50 4401 31231 32993 18943 25287 15546 36528 18046 31893 35610 37451 46201 23617 — 4289 25197 — 9227 36675 22225 TU8BS — 49270 43055 42512 £5503 14434 13901 — 13228 10808 — 2053 1002- 30097 44785 28794 37949 23406 11369 22814 26599 37169 43709 12838 9564 16691 6037 14800 21618 40671 21422 2969 18584 16470 11702 46126 19170 27093 47735 35108 5722 32405 34484 11699 44642 45883 37560 41511 1908 48518 36014 10242 3639 5415 5409 30748 5381 18108 9815 40114 34530 33550 754 548 31334 22655 32212 11978 16597 26040 46866 4370 13928 35080 47188 35286 2124 26162 16812 46751 17421 37569 26717 18654 32347 42927 26059 1541 192567 25516 4214 27262 4128 21685 28663 40138 23868 37594 23378 14594 937 36747 24080 42517 33129 28432 1962 44434 17930 34141 18047 19792 47724 22133 2450 35808 2802 20084 19133 26911 49336 47189 47528 37700 27503 48703 37436 12270 10841 24743 18322 47595 45826 20307 37287 14108 22568 43473 31974 47377 26648 20009 12704 18948 10814 48848 36709 49602 23547 25578 34808 29056 47948 40422 36063 5105 21952 39735 28094 1313 47288 16946 46810 10710 26262 39256 46878 39139 479804 27994 38898 46724 12745 381122 43698 1631 35607 12779 26623 5704 10117 31970 34784 33317 47574 17733 5871 31:64 26865 402 8640 323 6 7760 33221 49266 16695 Zi7TOL 3895 83234 1189 37845 36076 13147 40054 19157 38776 36213 8134 12058 35957 11542 6966 36352 2064 38959 41543 3026 18170 11529 35328 32453 11589 2096 6931 32367 16728 47003 30837 32954 16700 9932 17783 3 490 12983 5457 17572 14816 20699 22922 8507 3445 25081 34789 23300 4732 12763 43046 32749 37929 29022 26555 27450 24940 32711 23429 28012 20807 477157 49921 39580 5503 34445 37113 25414 3634 45 .74 31417 başlar. Bana Inanınız: Bu 1'âhi sesleri işitiyorum. Ne Türkiye, Türklere vatandır, ne Türküstan Vatan büyük ve mücbbet bir ülkedir: Turant Hiç mütcessir değilim. Kü çük vatanımdan büyük vata. mma gidiyorum. Büyük vata- nımla küçük vatanıma tekrar geleceğim. Şimdi, Sarıkamış bozgu- nunun müsebbibini anlamıştım. Bu adam, iİnsan bilgisile değil, ilâhla işaretler, gayıptan ses- leerl hareket ediyordu. Enverin meşbur cesareti, göğsünden kurşun — geçmez, biçak işlemez — hamayilisini taşıyan — mevlevi — şeyhinin kerameti gibi bir şeydi. 39854 | 12 Temmuz “ Meclisteki istizah takriri celsesi Celse zabıtları Meclisteki son matb zabitlarını ayn (Birinci sahifeden devam) En hürriyetperver, merahili medeniyenin kusvasına kadar yükselmiş memleketlerden mi- sal almak islterseniz oralarda gazeteler mubakkak ya büyük | #irketlerin, ya cemiyetlerin ve yahut fırkaların elindedir. ve bu gazetelerde çalışan muhar- rirlerin kalemi bu müesseseler, | cemiyetler ve bu fiırkaların kon- trolu altındadır ve bizatihi bu fırkalar, cemiyetler, şirketler de hükümetin kontroluna ta- bidir. Bizde nasıl oluyor da bir tek adamın eline bütün bir milletin menafii ile alâkadar olan matbuat müessesesi, kon- trolsuz, kayitsiz, şartsız bırakı- labiliyer. Hükümetten bun bu husustaki noktai nazarını 10 ruyoruz. Arkadaşlar, nihayet hürri- yeti matbuat, serbest münaka- ga, fikir ve neşir bürriyeti is- timal ediyoruz diye fesata, velveleye, veren, ellerindeki hak denen, hücriyet denilen bu mukaddes mefhumları millet, — inkılâp, cümhuriyet aleyhine — suilsti- malden bir an feragat etmriyen betbahtlar — bilmelidirler ki, başkasının cebine elini sokan bir yankesicinin kolunu tutan polise o yankesicinin “efendim benim masuniyet ve hürriyeti şahsiyem var ve mukaddet- tir, demesine ne kadar hak verilebilirse şunun, bunun na- müskâr insanların haysiyetine kalem uzatan fa- zilet düşkünü küstahların da kalemlemleri kırılırken “efen- dim, tahrir ve neşir hürriyeti mu kaddesitir,, iddialarına o kadar ilüfat olunur, o kadar hak verile- bilir!.. (Şiddetli alkışlar, bravo sesleri). şeref ve Bütün mütefekkir beşeri- yetla tahtı tasdikında olan bir hakikati ifade ediyorum; bu hakkın ve hürriyetin sutisti- malcileri pek eyi bilmelidir- ler ki, her yerde ve bilhassa Cümhuriyet Türkiyesinde teş- kilâtı esasiye kanunu; namus- lu yatandaşlar kanunudur. Namuslu vatandaşlara ve- rilen hakların, hürriyetlerin kanunudur ve bunların hüsnü istimalini âmir olan kanundur (alkışlar). Mümkün olsaydı bu memlekette bu günkü rejimi, tokılâbı ve kurtuluşu yaratan ve yaşatan en büyük adam zümresinin hükümelinden şu- nu isterdim: Bir — mubarrire bu günkü türk münevverinin yazifesi ne olduğu, Mmes'uliye. ti ne olduğu, ve Mmefküresi ne olduğu, evvelce sorulmalı ondan sonra,bunlara imtiyaz ve neşir hakları verilmeli idi, Fakat filiyat ve tatbikat bunu mümkün kılmıyabilir.. Efendiler; son söz olarak şunu arzetmeliyim ki: billassa hükümetin nmazarı dikkatine vazetmeliyim ki, mutlak hak ve mutlak hürriyet diye ameli hiç bir mefhum yokttır, mev: cut olmaz.. Alman milletini yetiştiren büyük adamlardan birisiz — Hürriyet — bağıktır, mes'uliyetlir, vazifedir ve müş terek duygudur diyor. Bu, çok doğrudur. Ve bu ilmi, bu yük- sek menfaatin icabıdır ki ken- disinde vazife ve mes'uliyet hiasi olmıyan, bu günün müş- terek duygusu demek olan kur- tuluş ve istiklâl prensiplerini benimsemiyen insanların hür o) maları değil zabita mezareti al- tında yaşamaları bizatihi hak ve hürriyetin mahfuziyeti için bir vecibe, bir geritadır... Bi- naenaleyh Hükümetimizin bu cihetleri ve yüksek — esasları nazarı dikkate alarak uzun uzadıya İzah ettiğim mahi- yeti menfurede istimal edilen hak ve hürriyet kelimelerine istinat ile oaları — sulistimal eden düşman matbuatın boz- güncu, fesatçı ruhuna karşı (Devamı var) l mâni olacak kat'i — tedbirler v kâlnatı | yaygaraya, | 2— uat münakaşalarının en neşrediyoruz | alın... Talebimiz budur. (Bra- | vo sesleri, alkışlar.) Mazhar Müfit B. (Denizli) Arkadaşlarım, kanunu esasi ile idare olunan ekseri dev- Tetlerde olduğu gibi bizim de teşkilâtı esasiye kanunumuz- | da matbuata ait olan bir mad- de vardır ki, o maddede (mat- buat, kanun — dairesinde ser- besttir') der. Efendiler, bu me- selede “en nazik olan cihet işle o kanunun sureti tanzi- mindedir. Bu kanun ne suret- le tanzim edilmelidir. Biliriz ki, bu -kanun üç şekli ihtiva eder, üç suretle tanzim olu- nab li-. Birincisi : Kanun mef- kuttur, denecek bir şekilde | yapılabilir. — İkincisiş kanun mutedil bir şekil ihliva eder Üçüncüsü ; kanun müstebittir. Fakat müstebit kanun, bizim | asla halır ve hayalimiizden geçmez.. Şu halde ğımız kanun için mikyas ve miyar nedir. Hangi şeyi mik- yas ittihaz ederek matbuatı kanun dairesinde tesise gide- ceğiz. Zannı acizanemce ya- zıcının derecel İrfanı, hali ve Şşanı ve — okuşucunun derecei tahammülünü aramak lâzımdır. Şimdi arkadaşlar, ilim ve irfanına fazıl ve ke- maline hakikaten şabit oldu- ğumuz yazıcı arkadaşlarımız- dan sarfınazar fakat bu gün | tenkittir diye, diye kalem yapaca. muhalefettir oynatan, küfür saçan bu yazıcıların ahvali- | ne bakalırı. Malüm olan bu yazıcıların tercemeci bali ve mazileri ve hattâ mazi denil- miyecek kadar pek yakin olan işgel zamanında ve mü- cadelei milliye zamanındaki efal ve harekâtı cümlemizin malümudüur. Biz müsbet ve fi- kire müstenit bir tenkit ve muhalelete kemali hü metle boyun — eğeriz. Fakat bugün bu tenkit faaliyetinde ve mu- halefet — vadisinde hiç müt. bet fikir beyan etmiyerek yalıız ve — yalnız — bütün hakikati inkâr ederek hiç bir şey yoktur diye bazan #insi sinsi, bazan daha cesu- şrane ve hainane zehirler sa- | çan bu mahut kalemlerin ma- zisi nedir? Efendiler, pek âlâ biliyoruz ki mücadelei milliyo zamanında bu adamlar, mü-, cadele edenlere karşı; celâlt eşkıyasıdır, dediler. Yine bu adamlar; işgal zumanında bu beyaz ay yıldızılı kırmızı bay- rak artık bu meml.ketin sa- adetini temin edemez, beşka bayraklar arayalım - dediler, Böyle diyen adamlar reüca. delei milliyeyi çok fena gö- ren, bize haindir diyen bu adamlar bu gün karşımıza çıkıyor. Bunlar çok büyük vatanperverdirler, Meğerse haln biz imişiz. Mücadeleye Aştirak eden bütün vatanper- verlere ellerinden gelse haini yatan diyecekler. Aşkolsun ! Fakat efendiler, bu gün işte ay yıldızlı kırmızı bayrak bu memlekete saadet geliremez diyen alçaklar, mücadeleye iştirak edenlere serseri adam |lardır, diyen adamlar en bü- yük vatanperverdirler. (Devamı var) n ddd | Mazbata | Küçükpazarlılar | Belediyeye verdiler | İstanbul cihetinin ea işlek yerlerinden biri de Kantarcı- lar, Küçükpazar caddesidir. Bu civarda oturan halk ve esnaf, aralarında bir mazbata tanzim ederek Belediye retsli- ğine vermişlerdir. Bu mazbatada bu civarda hiç bir sokak feneri olmaması dolayısile sık, sik hiraz'ık vukuatı olduğu, bunun önüne geçilmesi için hiç olm-szsa iki Tâmba talik edi'mesi isten miştir. Belediye tahkikat yap-

Bu sayıdan diğer sayfalar: