8 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

8 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ ( İKTIBASLAR | Türkiye ve Akdeniz Paktı N. K. Türkiye, kendi dâvasını batı devletlerine kabul ettirecek durumdadır. Zi- ra onun daha geçen harb de, yakın şarkta oynadığı rol azımsanacak gibi de- gildir. Batı devletlerini ihtilâfa düşüren Filistin meselesinin — yatışmıya yüz tuttuğu bu günlerde Türkiye, batıda müdafa- ya ait diğer bütün mua- hedelerin bir Akdeniz ile tamamlanmasını İstiyor. Türkiyenin bu haklı talebini yerine ge- tirmek, zannediyoruz ki, üç bir şey olmuyacaktır. — Çeviren: azırlanmakta olan At- lantik paktı etrafında dönen münakaşalar ve tereddütler, bir çok memleket- lerde haklı bazı endişelere se- hep olmuştur. Ötedenberi bu paktı imzalamıya salâhiyetli di- ye tanılan milletler, Amerika- a kayıtsızlığı karşısında bu- gün telâşa düşmüş görünüyor- lar. Fakat bu kayıtsızlık önün- de en çok kuşkulanan memle- ketler, bahis mevzuu olan pak ta'dâvet edilmiyenlerdir. Siyasi kaynaklardan sızan son haber- lere göre, Almanya, İtalya, Yu nanistan ve Türkiye, Atlantik paktına iştirâk ettirilmiyecek ve bu suretle batı Avrupa ile doğu memleketleri arasında bir nevi tarafsız bir mıntakanın tesisine imkâm verilecektir. Almanyada mes'ul bir hükü- metin yokluğu, bu memleketin şimdilik Atlantik paktı dışında kalmasına kâfi bir sebep teşkil edebilir. Hattâ İtalya için de ayni şey söylenebilir. Fakat Slav dünyasile sıkı bir temas halinde bulunan Türkiye ve Yu- nanistana gelince, bu iki mem- leketin batı ile işbirliği yapma- & zaruridir; halen Yunanistan, batı dünyasını yakinen ilgilen- 'diren amansız bir savaşa girmiş bulunuyor. Dünya barışını gerçekleştirmi ye çalışan Türkiye ise, millet- İerarasında birinci plânda gelen mümtaz bir mevki işgal ediyor. Onun Dışişleri Bakanı Necmed- din Sadak, daha geçenlerde ver diği beyanatında, memleketinin on yıldanberi Türk — gençliğini Bilâh tuttuğunu, büdee- sinin yarısını Millt Savunmaya ayırdığını ileriye — sürüyordu. Bu nokta göz önünde bulundu- Tulacak olursa, Türkiyenin kıy metli bir kale vazifesini gördü- ğü, Akdeniz müdafaasında bir müvazene unsuru olduğu bütün açıklığilo “meydanâa çıkar, Yine Necmeddin Sadak kendi ifade- sine göre, Türkiye, sadece şima- Ni Atlantik sahillerinde bulunan milletlerden mürekkep - bir blo- kun teşekkülünün endişesile kar şiliyacaktır. Türk tezi; sırf coğ- rafi mülâhazalar — yüzünden, Müştenek müdafa sistemine ka- tılmayı arzulıyan milletleri ber- taraf ederek, Avrupada münfe- rit bir teşekkül kurmanın teh- likeli olacağı — merkezindedir. Diğer hür Avrupa memleketle- rini hesaba katmıyan bir batı bloku asla tahakkuk - edemiye- cektir. Bunun için, istisnasız diğer bütün Avrupa milletlerini ihtiva eden bir tek Avrupanın teşekkülüne çalışılmalıdır. Eğer bu fikir kabul edilecek olursa, Atlantik paktının hazır- lanması sırasında tatbikine gi gilecek usulün hiç bir ehemmi- yeti yoktur. Bu takdirde Atlan tik paktı, Skandinav ve Akde- 'niz muahedelerile pekalâ geniş- letilebilir. ve bu muahedelere girişen muhtelif milletler, müş- terek müdafaa sisteminin koru- yucuları vasfını kazanabilirler. Şu halde dünya barışına ve hür Tiyete susamış bütün milletle- ri, Atlantik paktına, ithal-et- OMRuMuN TE mek Tüzimdır. İşte bu yüzdendir ki Türkiye, Akdehizin emniyetile ilgill mil- letlerin başında — gelmektedir Filhakika Türkiye kendi coğra- fi durumu bakımından hususi bir ehemmiyeti haizdir. Şimdiki o, Karadenizde Rus donanması- nın günden güne daha çok kuv vetlenmesile tehlikenin artaca- ğanı idrâk ediyor. Zaten Rusla- rın 1946 sonbaharından beri kurcalamaktan geri kalmadıkla rı Boğazlar meselesi do henüz halledilmiş değildir. Bu sebep- 'ten dolayı Ankara hükümeti, Norveç gibi acı bir. sürprizle karşılaştığı - takdirde, kimlere güvenebileceğini şimdiden esas- h bir surette tesbit etmek eme- lindedir. Bununla beraber — Türkiy kendi haklı dâvasını Batı dev- letlerine kabul ettirecek durum dadır. Zira onun daha geçen harbde, Yakınşarkta oynadığı Tol azımsanacak gibi değildir. Batı devletlerini ihtilâfa düşü- ren Filistin meselesinin yatışmı ya yüz tuttuğu bu günlerde Türkiye, batıda müdafaaya ait diğer bütün muahedelerin bir Akdeniz anlaşmasile tamamlan- masını istiyor. Türkiyenin bu haklı talebini yerine getirmek, zannediyoruz ki güç olmıyacak tır. Kaldı ki Atlantik paktına tutunarak, — şarki Akdenizde, açılması ihtimali olan bir gedi- #i görmemezlikten gelmek akıl ye mantığın kârı olmasa gerek- tir. «dournal de Genöve'dece Parasız çocuk bakımı Çocuk Esirgeme Kurumu İs- tanbul İl Merkezinin Eyüp Gün düz Çocuk Bakımevinde çocuk hastalıkları mütehassısı bir dok tor tarafından her Pazartesi - Çarşamba'- Cuma günleri her yaşta hasta ve her Salı - Per- gembe günleri bir yaşına kadar süt çocuklarını ve Cuma günü de Bakımevinde bakılan çocuk- darı saat 10 dan 12 ye kadar muayene ve tedavi etmek üzere bir dispanser açılmıştır. Milli Eğitim Bakanı Ankaraya gitti Bir müddettenberi şehrimizde bulunan Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu dün Milli E- te Dergisi temsilcilerini kabul ederek kendilerine üniversiteye teallük eden meseleler hakkında izahat vermişti Bakan, dün akşam Ankaraya hareket etmiştir. Hava şehitleri ihtifali 16 Mart Hava şehitleri ihti- fali üçin ilgililerce hazırlanma- ğa başlanan program tamam- lanmak üzeredir. O gün Fatih parkında bir me- rasim yapılarak yurt müdafa- asında şehit olan havacılarımız anılacaktır. Mr. Holt'un konferansı İngiliz Kültür Heyetinin da- vetlisi olarak şehrimizde bulu- nan 1948 Londra Olimpiyad Organizasyon Direktörü, Millet lerarası Amatör Atletizm Fede- Tasyonu Fahri Sekreter ve Vez. nedarı Mr. E. P. Holt 11 Mart Cuma günü saat 18 de Eminönü Halkevinde «1948 Londra Olim- piyad Oyunları Organizasyonu ve Türk Güreşleri» mevzulu bir konferans verecektir, Giriş ser- bestir. Havuzlarımızda tamir edilecek Macar gemileri Macar bandıralı <Buddapest> ve «Tissa> gemileri havuzlan- mak ve tamir edilmek için dün ğitim Müdürlüğünde Üniversi- |, ŞEHİR L HABERLERİ Et fiyatları yüksekliğini muhafaza ediyor Ticaret ofisi bayileri de etin kilosunu 300 kuruştan satıyormuş Mezbahada — kesim miktarı yükselmiş olmakla beraber, et fiatlarında bir iniş müşahede edilmemiştir. Dün kesilen 4587 baş hayvandan 800 ü Ticaret Ofisine aittir. Ofis, bayilerinde — etin kuruşa satılması lâzım geldiği halde, bayi kasaplar taahhütle- rine sadık kalmıyarak etin ki- Tosunu 300 kuruştan satmakta- dırlar. Belediye ve Ofisin bu bakımdan da mürakabeye hız vermesi lâzım gelmektedir. Diğer taraftan vilâyet et ko- mitesi bu sabah saat 11 de top- lanarak et vaziyetini inceleye- cektir. Ticaret Ofisi, et fiatla- rının 260 kuruşa yükseltilmesi- ni istemektedir. Komitenin, bu toplântısına Ticaret Bakanı Ce- mil Sait Barlas'ın başkanlık et- mesi kuvvetle muhtemeldir. Ticaret Bakanı, dün Vali ile şehrin et durumu üzerinde gö- Tüşmüştür. Mezbahadaki fabrikası yenilenecek buz Mezbahanın ıslahı ve bura- daki buz fabrikasile soğuk ha- va tesislerinin yenilenmesi için faaliyete geçilmiş bulunmakta- dır. Belediye 25 yıldanberi faa- liyetine devam eden buz fabri- kasinin, artık işlemez bir hale geleceği endişesile muhtelif ec- nebi firmalarla fabrika makine- lerinin yenilenmesi için temas- lara başlamıştır. Türk Mikrobiyoloji Cemiyetinin toplantısı 'Türk Miğrobiyoloji Cemiyeti 10 Mart Perşembe günü saat 18.30 da Etibba Odasında top- lantı tertip etmiştir. Toplantıda, Tababette Penisi- linin kullanılışı; D. D. 'T. nin taz Tihçesi, Kütle radyografisi ve kazazedelere tıbbi yardım mev- zıl:_ımııaı filmler gösterilecek- tir. Şükrü Kanatlı Val ziyaret etti Şehrimizde bulunan jandarma genel komutanı Şükrü Kanatlı, dün Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar'ı makamında ziyaret etmiştir. Bir motörün atlattığı tehlike Hacı Yusufa ait 39 tonluk <Azaklıoğlu» motörü odun yük- lü olarak Yenikapı açıklarından geçerken makinesi arıza — yap- mış, havanın sertliği dolayısiyle 0 civardaki kayalar üzerine düşmekte iken imdat üstemiş ve derhal hâdise mahalline gönde- rilen Galata romorkörü tara- fından kurtarılmıştır. İhtiyarlık sigortası kanun projesi tedkik ediliyor Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan ihtiyarlık sigortası projesi İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine gönderilmiş tir. Fakültece teşkil edilen bir komisyon, proje hakkındaki mü taleasını Yakında Bakanlığa bil ; ; eylerbeyi dergâhı eski B Postnişini geyh Nured- din Artam; Arapçayı 2ftri, Farsca ve Garp dillerini de iktisabi olarak mükemmel bilir, her hal ve kârında radyo- da ciddi ve siyasi konuşabilme- yi becerir, Ulusdaki sütununda | iğneli eğlencelikler yazmayı bi garır bir liyakatli söz ve yazı üstadıdır. Ayni zamanda, Kızılbaş ve Hurufi nefesleri tarzında pek içli nazımların şairi ve meşhur asri ilmihal kitabının mübtedi'- lerinden biridir. Biz eskilerin maruf tâbirlerince Cami'ülaz- | dad olan bu zat; «vicdan hürri- yeti> ile ekör taassub» u, «ala- bilir» ile «alamaz> 1 ayırdede- miyecek kıratta değildir. Bilâkis çocuklarımızın «Bâtın> ımı kesti remediği <Zevahir» in mahiyet- lerini de öğrenmiştir ve - bilir. Fakat, nedense bilmez görünme yi uygun bulur da, Kur'an, A- cemce, Çince, Çerkesce, Arna- vutca, hasılı her dilde okunu da Türkçe okunmaz olur mu? karar kılar! Buna Jstad, cevabı verilmi: neticeye varılmış mesele- ler yetişmiyormuş gibi, hatiçte lüzumu sezilmiyen işleri de id- .-- —.. Süt mütehassısı tedkiklerine başladı İstanbul Belediyesinin daveti üzerine evyelki gün gehrimize gelen Fransız süt mütehassısı Mösyö Frappe, dün Belediyede tetkiklerine başlamış bulunmak tadır. Mösyö Frapfe, belediye İkti- sat işleri müdür muavini Emin Erer* ile teşriki mesai ederek, sıhhi ve pastörize süt imali için gimdiye kadar hazırlanan rapor ve projeleri gözden — geçirmiş- tir. Mütehassıs, raporlarını — tet- kikini müteakip, bir rapor ha- zırlayacak ve şehrimizde bir ay kadar kalacaktır. Hakem Fikretin ölümü- ne sebep olma dâvası Vefa stadındak. bir maç zında maç İdare eden bölge hi kemlerinden #ikret Kayralı döğ- mek ve bu yüzden ölümüne ge- bep olmaktan sanık ve — mevkuf, Adnan Orhunun duruşmasına dün, 2 inci ağır cezada başlanmıştır. — Ben Fikreti yumruklama dım. Hâdisenin nasıl - olduğunul hatırlamıyorum. O — esnada ben, de sinirden - bayılmışım. — Sonral Fikreti ağzı yüzü kan içinde gör düm... demiştir. Dünkü celsede talep - üzerine “Adnanın 500 lira kefaletle tah - liyesine karar verilmiş ve şahit-) lerin celbi için duruşma tâlik e - dilmiştir, Tahliye y kanlı kavga Samatyada Narlıkapıda — otu - yan Cevdet, kiracısı Ahmet hak- kında tahliye kararı alarak ken- Gisini evden çıkarmıştır, Bu yüzden Ahmet ve — damadı. Sırrı ile ev sahibi Cevdet, oğlu Sabahattin arasında bir kavga çıkmış, Sırrı hem Cevdeti — heni e oğlu Sabahattini bıçakla muh telif yerlerinden yaralamıştır. nden çıkan Düğün evi çöktü, yaralananlar var Şehremininde Tatlıkuyu cad - desinde Behçet Cideler adında bi- Tinin oturduğu ahşap evde dü -| Bün yapılırken döşeme — çökmüş, Muammer Artaç ile Resmiye Ar-| tun adlarında iki kadın çöküntü arasında — Xalarak ağır — sürette) limanımıza gelmiştir. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT — Hayır, çıkmadı. — Onu son defa ölmeden evvel, kaçta gördünüz? Bir erkeği, ne kadar alçak- laştırabilirse o kadar alçaklaş- tıran bir kadını, hâlâ sevmeğe devam eden bu çok garip adam, Mmüddeiumuminin, — <Onu ölme- den son defa kaçta gördünüz?» demesi Üzerine, yeniden derin bir ıztıraba kapılarak, başını bi- Taz daha masanın üzerine doğ- Tu eğiyor, ve sonra ağlar gibi bir sesle, ve belki de kirpikleri- nin ucunda beliren bir damla yaşı göstermemek için, hareket- BİZ. durup — Geceden sonra onu görme- dim efendim diyor; sabahleyin haberim olmadan yataktan kalk Tş ve erkenden çıkıp gitmiş!,.. — Buna rağmen karınızın bir ihanetinden, herhangi gizli bir günahından yine şüphelenmedi- niz öyle mi? vilmek için lâzım gelen va- sıflardan Allahın kendisini mah rTum ettiğini bilerek, her türlü zilleti kabul ile, yine sevdiği ka dını yanından ayırmak istemi- yen bu zayıf karakterli, irade- siz adam, asil olmamakla bera- ber, iğrenç de denmiyecek ve hattâ merhamet hissi dahi uyan dırabilecek çok ıztıraplı bir ha- reketle, başını kaldırıyor. Hi- Cap dolu bir bakış ifade eden gözlerini, müddeilumuminin göz- lerine götürüyor: — Belki, diyor; şüphelendim, belki şüphelenmedim, Bence İn- san ya bir geyi anlamağa çalış- direcektir. Tefrika No. 17 malı, yahut her ne olursa ol- sun, anlamaktan vazgeçmeli! Yalnız, kendi kendime — daima göyle düşündüğümü de, sizden saklamak istemiyorum: Hangi insan bu dünyada günahsızdır. Hangimiz, Allahın huzurunda bir günah işlemediğimizi açık kalblilikle itiraf edeblliriz Maamafih ben yine zaman za- man, derin bir yeis içinde göz- lerimi, ölen karımın gözlerinde tutar, Allah bu kadını yaratır- ken, onu bir parçacık daha yük- seltemez miydi, Diye düşünürdüm!... Fakat bu düşünüş, bu görüşler neye yarar!... - Ahlâk dediğimiz şey de, tıpkı alın yazısına benziyor. Ne yapsanız nafile; değiştire- miyorsunuz ki bir türlü onu!..ç YAYANAAA AAA AA AARARARAAAAAAAAAAARARADA DA GÜNÜN MES ELELERİ yaralanmışlardır. Adam cebinden mendilini çı- kararak, ağır bir el hareketile, kaşlarının - üzerinde — parlıyan ter damlalarını siliyor. — Neyse olan oldu şimdi e- fendim diyor, kendi arzusile ö- lenlere acımamak - belki daha doğrudur, Eğer onlar hallerin- den şikâyetçi olmasaydılar, ya- hut bazı geyleri istemeseydiler, canlarını feda edecek kadar bir kahramanlık gösterir, kendi- lerini öldürürler mi idi hiç Bırakalım onları kendi ıztırapla- Tile, kendi hatıralarile başbaşa. Bu kadar azap, bu kadar e- lem çekerek konuşan bu adamın, Bamimiliğine şüphe edilemiye- cek, bu düşünüşlerinde, bir fa- zilet mi, yoksa bir ruh bayağı- lığı mi mevcut olduğunu, bu a- dama acımak mı, veyahut sade co nefret hissi duymak mı lâ- zım geleceğine bir türlü karar veremiyen müddeiumum!, belki do daha fazla onu bu mevzu ü« zerinde konuşturmamak için, derhal suallere geçiyor yine!.. — Peki efendim diyor, karı- nız her zaman Bize ait olan ta- SABAH I M. Raif Yazan: STETEESN OGAN dia eyliyorsun!> denilmek yerin dedir. İranın neresinde hın Arapcası yerine okunduğu vardır? Çinde böyle bir gey olmamış- 'tır ve yoktur. Çerkescesine ge- lince: Belki Rus kızılları, İslâm vahdeti noktasında toplanan Türk, Türkmen, Çerkes, Baş- kurt, Tatar, Azeri... ve sair İs- lâm dinine sâlik, çoğu ırkımıza mensup halkları birbirlerinden uzaklaştırmak üzere belki böy- le yapmış-olabilirler. Nitekim, Bolşevikler idareleri altındaki İslâm kavimlerini Arap harfle- rini atmıya mecbur kıldılar, am- ma bizim harflerimizi'kabul et- tirmediler. Her birini ayrı bir siyasi teşekkül imiş gibi parça lara ayırıp hepsini Moskovanın mutlak emrine bağladıkları gi- bi, 'yine her birine de ayrı alfa- beler tâyin ettiler ve bunda hem bizimkinden, hem birbirlerinden ayrılığı iltizam eylediler, daha Sonra doğrudan doğruya Rus alfabesine göre tertip eylediler. Evvelce, din işlerine sözde ilişik etmemek biçiminde bir iddia ile Arap harflerile okuyup yazma- larına karışmazlarken, hepsinin de özleri ve dilleri Türk ve Türkçe olmasına rağmen alfa- beleri değiştirilince aralarında- ki yazı ve okuma birliği bozul- du. Yakut Türkü hudutları için de basılmış bir. kitabı, Azeri Türkü okuyamaz oldu! Tek ve müşterek kültür; yerini köksüz yayınlara terkeyledi. Arnavut- caya gelince: Osmanlı impara “torluğunun en dar ve fakir vi lâyeti İşkodra bölgesine sıkış- tırılan Arnavut kavminin de Bolşeviklerin baskısı altında böyle bir sapıklığa sürüklenmiş olabilmelerini istib'ad eylemem, amma sayın üstad; bütün bu o- luşları Çini Maçinin, Kafkas ve Arnavutluğun hangi inanılır istatistiğinden bulup kesin ola- ya atmıştır, orasına şa- lı#qurkçe kadar başka âme de olunur, tef- Kelâmulla- Farscası sir-de © f. Ancak, iş; etilâ- vet> e ve İbadetlerde «mütaba- at> a gelindE; nazm ve mânanın Allah olduğunu; Allahın bildirâ'ği Allah kitabının; yal- nız ve'münhasıran Arapçası o- kunur. Bu kadar basit ve ilim adamlarınca kökünden hallolun müş bir keyfiyet üzerinde ne mugalata, ne safsata para et - mez. İddialar; sadece, iddia sa- hiplerinin ya cehlini, yahut ta- rafsız niyetten uzak kaldıkları- nı açıklatır ki, ikisinden de kur tulmak ancak kendi ihtiyarların da ve ellerindedir. Nureddin Artam; «bir çok şeyler için ihtisas arandığı şu zamanda bir takım insanlar ya- zı yazmanın da bir ihtisasa lü- zum göstereceğini neden unu- turlar? Dini simsarlar; piyasa- 'ya bir takım (köhne maarif) sürmekte belki de fayda bul - maktadırlar, «Şuna şüphe etmiyelim ki di- nin de karaborsası vardır!» bu yurmakla yüksek hitap ve itap larına son veriyorlar. Doğru- dur, şikâyet de buradan çıkıyor yal Âmmenin dini ihtiyaçları; ihtiyaçları da değil zaruret ve mecburiyetleri kârşısında ihti- sas göyle dursun, tetebbu' sahi bi dahi olmuyan bilgiçlerin; din imanı ekör taassub» saydık- ları bir. karaborsaları vardır! Ve böyle oluşundan dini hüküm lerin şahsi kıyasa göre tevil ve tarif olunmasından, dolayı ıztı rap meydandadır. Ne edilsin ki, söyliyenlerden bir takımı - 80- rumsuzluk sandalyesine sahip- tif, bir takımlarının da gündelik yayınlarda sütunları vardır. Onların; istediklerini, istedik leri gibi söylemeleri, söyliyebil meleri ihtisassızlık olmuyor da, iman ve iz'ana bağlı kalanların tetebbu' ve tahkikata dayanan cevapları, yahut gikâyetleri ne- den had bilmezlik sayılıyor! 1 kararları gibi fev- türedi zenginler çıka , fakat din ve imana do- kunulmamasını istiyenlerin na- sipleri; sadece bazen sözle, ba- zen de Artamın yaptığı şekilde gazete sütunlarının penceresin- den baş uzatılarak azarlanmak tan ve tahkir edilmekten başka sı olamamıştır! Köhne maarif vasfına eskiler satıldığı da yoktur. Am- ma, bilindiği üzere iki türlü «eski> vardır: Biri; üzerinden yüzyıllar geçtikçe kıymeti artan ve artık bir benzerinin daha meydana konulmasına imkân bulunmıyan eskilerdir. Bunlar; Mmaarif> dir. Üzerine titrenir, can bahasına muhafa- zasına dikkat edilir. Diğerleri; pek mahdut bir zamanda eski- yip değerini kaybeden «köhne lerdir, ister meta', ister fikir ol- sun! «Kur'an> ın tercümesinin Kur'an yerini tutabileceği 'düva sı; ikinci kısım hırdavatçılık kategorisine girer, rağbeti ve iltifatı çekemez, çünkü: Özsüz ve değersizdir ve tam mânasile «köhne maarif> bunlardır. Bi- rinci kısım ise, dört yüz milyon luk bir çoğunluğun bin üç yüz altmış yıldan beri - bağlandığı «Kâlayı maarif» dir ki; gün geçtikçe değeri çoğalır ve ehem miyeti anlaşılır. Buna bağlanmanın ne beyaz, ne de karaborsası yoktur, ola- maz da. Borsa; ister gizli ister açık olsun, birbirlerile değişti- rilmeleri mümkün olan kıymet- ler içindir. Din ve iman; kendin den başka bir kıymetle müba- dele olunamıyacak — üstünlükte bir eşsiz kıymettir. Tenezzül ve tereffu'u düşünülemez, baha biçilemez, ne satılır, ne de satın alınabilir.Onun yeri, inananların dimağları ve yürekleridir. İfaza sebebi ise, yalnız ve ancak Al- lahın hidayetidir. * Müfettiş oğlu adında bir zat ile Server Bedi'in de Kur'an tercümesi hakkında Ulusta ya- zıları çıktı. İlk zatın yazısı tahkik ve tetkike değil sadece kendi öz aklının insiyakına dayanmak tadır. Eğer; bütün mevcut ilmi tahkikatı okumak zahmetine katlanmayıp her aklına eseni, hakikatin ta kendisi imişcesine ortaya atanların her birine ce- ,BÜTÜN 4 DÜNYA'nın $ Martânı bancayı bulundurur mu İdi? — Hayır, tabanca daima kon solun üzerinde idi, — Bir sual daha!... Uşağı- nızla hizmetçiliniz, sizin, cina- yet işlendiği sabah evden çık- madığınızı söylediler. Siz bunu başka bir dille teyit edebilir mi Biniz? Adam hayretle gözlerini açı- yor. — Karımı benim öldürdüğüm den mi şüpheleniyorsunuz? — Bizim her şeyden şüphelen meğe hakkımız yardır! , Adam susuyor o zaman! Şöyle bir düşünüyor ve sonrat — Kaçta öldürmüş karım kendisini diyor? — Tahminen saat sekizle, se- kiz buçuk arasında! — © halde, ben dün sabahi 'tam saat sekiz buçukta, banka- mizın müdür muavini Rüstem beyle bir mesele için telefonla Börüştüm. — Siz mi açtınız telefonu, o mu aradı evvelâ sizi? — O aradı yanında Ölünceye kadar dans'ettiler *Coronel 1 hasında ; okuyunuz. — ——— —. — — Peki efendim, bu kadar!.. Serbestsiniz, gidebilirsiniz! Adam dosyada gösterilen ye- re imzasını koyduktan sonra, güçlükle sandalyeden kalkarak, geldiğinden daha çok müteessir ağır ve biraz da mahçup adım- larla, odadan çıkıp gidiyor Kapı kapanır kapanmaz sav- cı İle öbür masanın önünde du- ran kâtip, ihtiyarlarının hari- cinde, bir an gözlerini kaldırıp birbirlerine bakıyorlar ve indi- riyorlar hemen gözlerini! Şu insanlar ne garip mahlük- lardır!.., Bir çok ciltlerin birle #İp vücude getirdikleri muaz- zam kitapların dahi anlatamıya cağı en muğlak fikirler, içinden çıkılmaz en derin mânalar, ba- zen insan gözlerinin bir saniye lik bakışı ile ne güzel izah edi- lir, ne açıkça ifade olunabilir!. Müddelumumi, tekrar zile ba- Biyor. — Getiriniz bana o Sermet ismindeki delikanlıyı diyor! (Devamı var) ; ; AAAAAARARIRARAAAARAARAAAAAARRARİ Din Karaborsası vap verilmek iktiza ederse, bu- 'na ne yazanın takatı, ne de gaze tenin sayfaları tahammül etmez. Zaten lüzumsuzdur ve icabeden mukabele yapılmış olduğundan isterse onları oküyabilir, der ve geçeriz. Amma, Server Be- di'e gelince: Edip Peyami Sa- fa; ilmt ve edebi kadar felsefi malümatı ve sağ duyusu da kuv vetli bir değerli mütefekkirdir ve «Hakikat» leri <hakikat» 0- larak kabulden çekinecek tiynet te değildir. Ona gu kadarcı- ğını hatırlatmak kâfi gelecek- tir, sanırım. Mevzu; «Kur'anın tercümesi yapılmaz, tefsirl vü- cude getirilemez» keyfiyeti de- ğildir. Tercüme edilir, edilmiş- tir ve daha mükemmellerinin vücude getirilmesi de imkân dı- şında değildir. Mesele; «iba- det> de ve etilâvet» de met- ni mütevatirin yerine tereüme- sinin ikame olunamıyacağında- dır ve eğer dünyada «ilim> /ve cilmi tahkikat> diye bir şey varsa, bu işin İhtisas ve yetki sahibi ilim adamlarınca incele- nerek böyle bir kat'i neticeye varılmış olduğudur. Hepsi bun- dan ibarettir. Peyami Safa; yalnız edip ve hakim değil, be- nim bildiğim ariftir de. Arifle- re işaret yeter. Bir genç kıza tecavüz etmek istiyenler yakalandı Nedim, İsmall ve Nuri adların| da üç delikanlı Bakırköyde Yeni mahallede — Adalet — çıkmazında, 5 No. lu'evde oturan Melâhat a Gında bir genç kıznı yolunu kes mişler bıçakla tehdit ederek te- cavüzde bulunmak istemişlerdir. Melâhatin, avaz avaz bağırma-, B Üzerine etraflan yetişenler kendisini mütecavizlerin kurtarmışlardır. Sanıklar yakalanmışlar adliye- ye verilmişlerdir. Metresini 7 yerinden bıçaklayan zorba Dün sabah Galatada kanlı bir. hâdise olmuş bir genç metresi - ni bıçakla delik deşik etmiştir. Şehremininde Çukurbostan sem tinde — oturan - Mahmut - Sümer| Keziban Kangal edında bir ka - dınla metres yaşamakta iken bir haç gün evvel ayrılmışlardır. Kezibanın Arap camlinde bir fab) rikada çalıştığını öğrenen Mah -| mut, dün sabah #aat 8 sularında Bezibanın önüne çıkmış, kendisi 16 tekrar birleşmeyi teklif etmiş- tir, Keziban bu teklifi - reddedince Mahmut sinirlenmiş, bıçağını çe- kerek eski metresini T yerinden vurmak suretile delik deşik et - Tüştir. Keziban ümitsiz bir halde has, tahaneye kaldırılmaş, — tahkikata| başlanmıştır. D. P. nin şahsiyeti mânevi- yesini tahkir edenler mahküm oldu Ankara 7 (Hususi) — Demok rat Partinin şahsiyeti mânevi. yesine hakaretten sanık Saadet Savaş ile Hüseyin Gürer hakla- rında Ilgaz mahkemesinde ya- pılan yargılamada fiillerinin sü bütuna binaen Saadet Savaşın iki ay hapsine ve 80 lira para cezası ödemesine, diğer sanık Hüseyinin de iki ay on gün hap sine ve 93 lira para dezası öde- mesine karar verilmiştir. KISA HABERLER 4 Evvelce toplattırılmış olan| <Azizname> adlı bir kitapta Cum hurbaşkanı ve hükümetin mâne- Vi şahsiyetini kırıcı yazılar yaz - Gığı için müharrir Aziz — Nesin) hakkında adii takibata — başlan- mıştır. * Fillstine gitmek Üzere pa- #oport almak için emniyet m Gürlüğüne müracaatlar devam et| Mektedir. Dün kadın, erkek 200)| kadar müsevi müracaat etmiş - tir, İstanbul Üniversitesi İçti » maiyât Enstitüsü arafından İş ve İşçi hayatımızı aydınlatmak mak tadile hazırlanan — Konferansla - zın birincisi bugün Eminönü Hal kevinde Prof, Kessler tarafından saat 10.15 de verilccektir. Mevzu: (Zonguldak'ta ve — Karabük'te 1ş ve İşçi hayatı» olan bu. kon- teransa giriş serbestir. elinden | Çocuklarınızı anlamağa “çalışınız “Parents magazine” 8 MART 1919 DÜN ve —— BUGUN Kravçenko ve Stalin «Hürriyeti — Seçüm> — isimli meşhur eserin muharriri Vik tor Kravçenkonun bir Fransız komünist dergisi aleyhinde aç- tığı dâva bütün dünya tarafın- dan büyük İlgi ile takip edili- yor. Bu dâva hakikatte Rus siste- mi komünizmle batı demokrasi- leri arasındaki fikir ve ideoloji düvasıdır. Kravçenko müdafaa şahitleri bulmakta güçlük çek- medi ve bunların sayısı yetmiş kadardır. Komünist dergisini de Kremlin destekliyor; Moskova- dan Parise gramofon plâğı gibi doldurulmuş şahitler gönderdi. Stalin demişti ki: «Kravçen- ko mutlaka ortadan kalkmalı- dır.» bu maksatla her türlü te- gebbüsler yapıldı;. Kravçenko Amerikada gizli yaşamıya mec- bur oldu; buna rağmen türlü sulikastlere ve takip- lere uğradı; — Moskova'nın ajanları onu yok etmek için ne mümkünse yaptılar, fakat mu- vaffak olamadılar; Amerika bü kümeti de kendisine sığınmış o- lan bu hürriyet kahramanını ko rumak için hiç bir şeyi esirge- medi. Bir gün Kravçenko kendisi- nin iki meçhul şahıs tarafından ısrarla takip edildiğini - sezdi; sokaklara saptı, ileri geri gide- rek arkadan gelenleri şaşırtma- ğa çalıştı. Muvaffak olamayın- ca bir apartmanın açık kapısın dan içeri daldı; bir müddet xon- ra oradan yaşlı ve sıkı örti müş kadın çıktı; kalahalığa karışıp gitti. İki Moskof bütüm gün ve gece apartman kapısını gözetlediler; çıkıp giden kadı- nn Kravçenko - olduğunu bile- memişlerdi. Başka bir gün Kravçenko trende seyahat ediyordu; takip edildiğinin farkına vardı; onla- rı şaşırtmak için kompartıman değiştirdi, vagondan geçti, lâkin takip edenlerin lerinden kurtulmak mümkün olmadı. O zaman son çareye baş vurdu; kendisini trenden aşağı attı ve bir tesadüf eseri olarak ölmedi. Kravçenko diyor ki: «$imdi maksadım Moskova tarafından bir uyuz köpek haline getiril- miş olan Rus milletinin intika- mını almaktan ibarettir. Ben bir işçi çocuğuyum. Bir zaman- lar komünisttim, fakat Krem- linde oturanların milleti ihtilâ- lin yemişlerinden mahrum et- mekte olduklarını görünce ko- münistlikten vaz geçtim.» Kızıl Rus cehenneminden her nasılsa kaçıp Türkiyeye sığın- mış olanlar «Hürriyeti seçtim» eserinin tamamile hakikate uy- gunluğunu tasdik — etmektedir- ler. Krayçenko bu eserde Nazi Almanyasile Bolşevik Rusyayı söyle mukayese eder: «Hitler, Almanlardan başka bütün mi letleri köle yapmak dâvasını güttü; Moskova ise Rusları da köle yapmıştır.» Bu meşhur eser, Kravçenko- tarafından — yazıldığını — isbat mümkün olmasa bile, kıymetin- den bir zerre kaybetmiyecek- tir; zira bir hakikatin dir ve gayesine ulaşmıştır. Kadircan KAFLI vagona ( Nöbetçi eczaneler & Taksim Taksim Galnta : Merkez I Şişli : Halk Ec l —( TAKVİM Z ( MA 8-3- 949 Üsküdar —: İttihad Kadıköy —: Rifat Muhtar Beyamt —: Kumkapı Eminönü —: Mehmet Kâzım Küçükpazar : Küçükpazar Alemdar a Sırnı Rasim Beşiktaş —: — Vidin Evüp —: Eyüpsultan Bakırköy —: Bakırköy Heyollu GÖY ” tİ| SUBAT|MART 1949| Hicai | Rurat 1368 eT CEİ b 23 SALI 8 Kasım: 121 - Ay: 8 - Gün: 67 Vasati — Ezani Güneş 6 2, 12 16 Öğle 12 25 6 18 İkindi 15 39 9 388 Akşam — 18 0812 Yatsı 19 38 1 30 || tmsak * 47 10 0 - BÜTÜN. DÜNYA'nın Martanüshasında . okuyunuz!

Bu sayıdan diğer sayfalar: