18 Temmuz 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 11

18 Temmuz 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KLÂSİSİZMA VE KLÂSİKLER Keyliusrevin istilâsındaki Atina yangınında bunlar İrana, oradan da İskenderiyeye geçti. Ora- da «Anaxargue» ve «Callistener bu Likürg'ün ve Pizistrat'ın vücuda getirdikleri külliyatı baş» tan başa tekrar süzdüler, bahislerini tanzim, kısımlarını tertip edip inceden inceye bunların yerlerini bulan ve kelime kelime baştan başa süzen Aristo'nun da elinden geçmiş ve bu su- retle en İiakiki, en doğru ve en nihai şeklini bu- lan eser Plütark'ın Cassolte adile ekmel şeklini buldu dediği nüshalar vücuda geldi. Birçok zaman sonra birinci Ptolemüs, Efes'li İlenadote'u bu eserleri yeniden tetkik ve tah- ile memur elli. Nihayet © zamanın sanalına karşı ütizliğile, dürüstlüğile tamnan meşhur münakkidi Arislargue tarafından en son nüsla çıkarıldı. İki bin sene geçti. Kadim devrin bu ilâhi şaheseri * orta devrin ve son zamanların bir şiir şalakı olarak tekrar doğdu. Beşer edebiyatına analık yaptı. Her medeni lisana defalarla, itina- larla, şerhler, izahlarla tercemeleri yapıldı. Bu ve Mae — N büyük milletlerin bü- yük e i vücuda geldi, İlk defa (9 Eylül. 1488 I öö Floransada Atinalı Şalkondil ve Giritli Demetriyus taraflarından basıldı ve tereemei hal kısmı Herodotla Plütarks tan alındı. (1504) te Venedikte iki cilt halinde basıldı. (1566) da biri manzum, biri mensur iki şekilde lâtince (1530) da Fransızça tercemeleri çıktı. Aynı zamanda diğer lisanlara da aynı suretle geçli. Şimdi İlyadanın biraz da ne ve nasıl oldu- guna bakalım. İlyada ilâbi bir şiir, hilkat ve kâinat gibi güzelliği ve tazeliği daima kendin. den gelen ve onun gibi yaratılan bir eserdir. Bu kısa telkikte bunun beşeri sanatından, ezeli kıymet ve meziyetinden, erkek sesi ve öz cev- herinden bahsedecek değilim. Son beş asrın dünya medeniyeti bunu bize ciltlerle anlatama- mıştır. Ben yalnız üstünkörü mevzuunu zikredip yeçmek istiyorum. İlyada on yıl süren Trova cenşrini anlalır —lİrovanın şimdiki Çanakkale havzası olduğu malüm — cengin sebebi Tro. va hükümdarı Priyamın oğlu Paris tarafından Atina hükümdarının kardeşi Menelasın güzel VI zevcesi Eleninin kaçırılmasıdır ama bu, çekinil. mesi imkânsız mukadder bir akıbelin neticesidir ki bundan evvel cereyan eden ve başı ilâhların hüküm ve dileklerine dayanan ( fesat elması ) elsanesinin bize anlattın vakadan doğmuştur. Nim ilâhlardan sayılan büyük kahraman Aşilin babası « Pele» denizler ilâhının kızı « Tetis » le evlenirken düğüne çağrılmayan fesat ilâhı «Eris» bu göz alıcı elmayı gizlice düğün sofrasına koymuş, ilâheler arasında rekabeti ateşlemiş, ilâhları da hüküm vermekte müşkül vaziyete sokmuştu. Büyük İlâh Zevs o zaman İda dağla- rında babasının sürülerini otlalmakta olan güzel Parisi bu işe hakem yapmış, oda Elmayı wVe. nüs»e vermişti. (Venüs) buna bir mükâfat ola- rak güzel Eleninin gönlünü Parise bağlamış o da Trovaya kaçırmıştı. Bundan müteessir olan Yunanlılar ayaklandı. Zaten mevcut olan yemin- leri üzerine hep birleşerek onların haddini bil- dirmeye ve Eleniyi geri almaya gittiler yıl- larca çarpışdılar aynı dil ve dinden olan iki taral ta binlerce kurban ve kahraman verdiler. İşte İlyada bunu anlatır. Bu harbi terennüm eder. Odise de buradan dönerken fırtınaya tu” tulup denizlerde yolunu kaybeden Yunan kalı- ramanlarından Ülisin yirmi yıl süren ve insanı erilmedik kemâle götüren fevkalbeşer macera- larını anlatır. Diğer ona atfedilen eserler bir takım ilâhi- lerle (Batrochimyimachie) adlı bir poemadır ki farelerle kurbağaların cengidir. Şimdi asıl İlyadadaki vakaya, yani onun bize anlattığı hâdiseye, mevzuunun efsanesine ve ondan alınacak küçük bir parça örneğe gelelim. Fakat bundan evvel şu ist'.at ve bedahati tek» rar edelim ki destan ve destani şiir herşeyden evvel bir seviye, bir cemiyet sevivesi, bir ce- miyelin idrâk ve medeniyette yükselmesi me- selesidir. Tesamüh ve telâkkide hattâ sanatı idrak ve telehhümde en yüksek medeni zihni yete çıkması işidir. Yoksa sadece bir cemiyette destanlık hâdisatın olması veyahut hal veya maziden böyle bir mevzuu bulması ve bir şairin bunü nazımla ifade etmesi demek değildir. Salih Zeki AKTAY 10

Bu sayıdan diğer sayfalar: