28 Nisan 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

28 Nisan 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Devlet Tiyatrosu Zengin repertuar Devlet — Tiyatrosu bu yıl cidden bü- yük bir faaliyet içindeydi. Opera bölümünde de tiyatro bölümünde de mümkün olduğu çok eserin sahneye konmasına çalışılmıştı. Ba- zı eserler için Avrupadan misafir re- jisörler getirtilmişti. Bu arada prog- ramların ne pahasına olursa olsun yerine getirilmesine çalışılmış, — bazı serler adeta hiç hazırlanmadan sah- neye konmuştu. Devlet Tiyatrosunun kadrosunun takatını aşan bu yüklü repertuar yü- zünden roltevziatında dublörlere yer verilemiyordu. Bu yüzden cidden çok müşkül vaziyetlere düşülmüştü. Fa- kat nedense bundan alınması lâzım Kelen dersten istifade edilmedi. Çok defa en mühim rolleri, bir iki gün- lük çalışma ile başkaları oynamak zorunda ka Bu suretle sahneye konan eserlerın başarılı olmasına im- kan kalmıyordu. Fazla eser sahneye koyma gayreti de eserlerin kalitesini düşürüyordu. Halbuki Devlet Tiyat- rosundan beklenen bol eser değil ka- liteli eserdi. Bu tarz çalışma kalite- li eser seçilmiş olsa bile, ayni şekil- de kaliteli bir temsile imkân bırak- mıyordu. Büyük Tiyatro'da 20 güne kadar misafir rejisör Walter Thomas, Schil- ler'in "Haydutlar"ını sahneye koya- caktır. Bu eser de alelacele hazırlan- maktadır. Başrollerden hiç birinin dublörü yoktur. Bir rahatsızlık ha- linde birisi alelacele hazırlanıp sah- neye itiliverecektir. Nitekim halen oynamakta olan "İki Başlı Kartal'da Nuri Altmok'un birden sesinin kısıl- ması üzerine Müşfik Kenter Stanis- as rolünü iki günlük bir çalışma ile yüklenmek zorunda kalmıştır. Devlet Tiyatrosu önümüzdeki mev- sim bol eser yerine, kaliteli eser rensibine dönmelidir. Üçüncü Tiyatro Trafik Cezası Eski Halkevi binasında kurulan U- çüncü Tiyatroda gene zamanımı- zaait bir piyesin temsiline başlandı. Trafik Cezası" pek fazla tanınma- mış bir İtalyan yazarının - Paola Le- i - eseridir. Bütün vak'a gündelik bir gazete- de musiki tenkitleri yazan Pinedus iminde halim selim bir gencin et- rafında geçer. Günün birinde otomo- bilini yanlış yarde bıraktığı iddiası ile bir trafik memuru Pinedus'e 300 rilet - bizim paramızla 1,5 lira - ce- za yazar. Pinedus cezayı haksız bu- lur, trafik memuru ile münakaşaya girişir. Böylelikle hâdise büyür ve ka rakola gitmek icab eder. Aksilik ka- rakoldabaşlarkomıser vaktiyle ye- ğeni hakkında sert bir tenkit yazısı yazan Finedus'un nihayet eline düş- mesinden memnundur. Ondan inti- 30 kam almayı kafasına kor., Esasen ka nunlar komisere şüpheli şahısları bir haftadan fazla olmamak şartı ile ne- zaret altına alma hakkını vermiştir. Komiser bu hakkını zevkle kullanır, Pinedus'u nezaret altına alır. Fakat iş bu kadarla kalmaz. Pinedus'un mensup olduğu gazete hadiseye sarı- lır. Zulme uğrayan mensubunun hak- larım korumayı kendine dert edinir. Büyük başlıklarla hâdiseyi protesto eder. İş artık bir muhalefet - iktidar mücadelesi haline gelmiştir. Artık Pinedus'un başına gelmiyecek yok- tur. Pinedus karakola düşmeden ev- vel bir cinayet işlenmiştir. Vak'a ma- halline tesadüfen gelen Pinedus yer- de bir bıçak görmüş ve eline almış- tır. Bu suretle bıçakta parmak izi bırakmıştır. Bu delile dayanarak Pi- nedus cinayetle itham edilir. Pine- dus olup bitenlerden öyle igrenmiş- tir ki kendini müdafaaya bile tenez- zül etmez. Neticede ölüme mahküm olur. Böylelikle hiç akla gelmiyecek bir şekilde neticelenen piyesi Cüneyt Gökçer fazla emek — sarfetmeye lü- zum gormeden sahneye koyuvermiş. Eserin kısa bir zaman içinde hazır- landıgı belli. Aktörler sıraları gelin- ce ezberledikleri sözleri okuyorlar, e- serin temposundakı yeknesaklık da buna inzimam edince oyun büsbütün "mihaniki" bir hal alıyor. Bereket vak'anın akışı ve sürprizler seyircile- rin alâkasını ayakta tutabiliyor. Pi- nedus'u oynayan Çetin Köroglu tip itibarıyla tam yazarın Pinedus'u... Sessız pısırık bir delikanlı.. Fakat nun u ile Pinedus'u c landırdıgı soylenemez İlk defa belh başlı bir role çıkan Köroglu yazarın Pinedus'unu 1lâyıkıyla kavrayamadı- ğını gösterdi. Komiseri oynayan Sa- im Alpago için ayni şeyler söylene- mez. Bu eski aktör bütün hareketle- riyle sahneyi doldurmasını bildi. Yal nız ne var ki seyirciler zaman zaman "Harputta Bir Amerikalı" daki ko- miseri hatırlamaktan kendilerini ala- koyamadılar. Piyesin en müsait rollerinden bi- rinde Ragıp Haykır o kadar mono- ton bir oyun tutturdu ki bazı seyir- cilerin uykusu geldi. erap Sezer hakkında da ayni şeyi söylemek mümkündür Diğer sa- natkârlara gelince hepsi eseri reji- sörün arzu ettiği şekilde oynadılar. Böylelikle de alaka uyandırabilecek bir piyes lâyık olmadığı şekilde oy- nanmış oldu Yeni Tiyatro Bir Melek Geçti S ehir Tiyatrosunun Beyoglundakı 5 yeni binasında mevsimin son medisi olarak Bir Melek Geçti tem- sil edildi. Mevzuu itibariyle hayatı- mıza, geleneklerimize hiç uymayan, içinde ne bir buluş, ne de bir espri bulunmayan alelade sahne eserlerin- den biriydi. Komedi bölümü sanat- karlarında garip bir zihniyet vardı: "Ziyam yok. Piyes nasıl olursa olsun biz onu düzeltir, güzelleştiririz" der- ler ve bunun neticesı piyese uyacak- larına piyesi kendilerine uydururlar ve akılları sıra düzeltirler. FFakat "Bir Melek Geçtı" nin ilk gecesi, bu- nu da yapmağa imkân — olmadığını farkettiler. 15 Şubatta rol tevziatı yapılan ve provaya konan eser, ara- dan iki ay geçtiği halde dogru dü- rüst ezberlenmemişti bile.. Bu yüz- den birçok yerlerde, sanatkarlardan çok suflörün sesi işitildi. Maamafih Şehir Tiyatrosu müdavimleri buna alışmışlardı, suflörün sesini duyama- dıkları temsili yadırgıyorlardı. Her temsilde sahneye çıkar çık- maz alkışlanan Vasfi Rıza Zobu. "Bir Melek Geçti" piyesinde - ilk defa o- larak - alkışlanmadı. Emekli aktö- rümüz bu alkışlardan cesaret alma- ğa alışmış olacak ki, rolünü, kendi- sinden bir şeyler katmadan isteksiz olarak oynadı. Karısı rolünde Pati- sin en Zarif ve şık kadınlarından, en güzel revü aktrislerinden biri olması lâzım gelen Hümaşah Göker, son za- manlarda kendisine arız olan o baş ve el hareketlerini, acaip konuşma tarzım bir türlü bırakamıyordu. Ne- zahat Tanyeri tıpı kıyafeti ve koket tavırlariyle bir "Melek" olmaktan çok uzaktı. Rauf Ulukut silik kaldı. Rıza Tüzün ilk perdedeki güzel oyu- nunu - rolü müsaade etmediği için - sonuna kadar davam ettiremedi. Tur- han Göker, ufak rolünde başarılı bir tip çizmişti. Şaziye Moral kızım görmeğe Pa- rise gelen taşralı bir kadın rolünde piyesin en başarılı san'atkarı idi. Ka- cası rolünde Behzad Butak, çok sem- patik, çok canlıydı, fakat her zaman- ki gibi rolünü ezberlememıştı Bedia Muvahhid, gene kadın rollerinden çok kompozısyonlarda san'atini gös- terebileceğini, 80 yaşındaki buyuk anne rolüyle isbat etti. Eserin sah- neye konuşunda bir fevkaladelık yoktu. Dekor kötü ve zevksiz idi. AKİS, 28 NİSAN 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: