8 Eylül 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

8 Eylül 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birinci hâdise, hayatta herzaman tesadüf edilen binlerce vak'adan bir tanesi idi. Sevgilisi tarafından iğfal hp bakmakta tereddüt gostermedı ve kısa zamanda isabetli bir iş yaptı- edilip terkedilen ve bundan sonra normal hayat mücadelesini yaparak hayatına devam etmek iradesini gös- teremiyen bir gene kızın hıkayesı Ahlâk zabıtası tarafından "uygunsuz vaziyet"te yakalanarak Derneğe ge- tirilen bu genç kız, yeni bir hayata başlamak için can atıyordu. Gençti, güzeldi, ve temiz ruhlu idi. Dernek üyelerinden bir hanım onu evine a- ğını da anladı. Gene kus; cidden isti- datlı ve mesut olmaya lâyıktı. Allah ta ona yardım etmıştı Çunku tanı o sıralarda Derneğe uğra bir mu- habir gene kızın hayatını gazetesinde hikâye etti. İşte genç kız için Alla- hın gönderdiği "Hızır" bu gazeteci olmuştu. Aradan birkaç gün geçmiş- ti ki, Derneğe yığınla mektup gel- meye başladı. Anadoludan ve İstan - buldan birçok genç bu bedbaht ve sevimli kıza evlenme teklifinde bu- lunuyorlardı. Dernek gayet müşkül- pesent ve kılı kırk yaran bir ebeveyn pozunda teklifleri tetkike başlamıştı. Nih ayet namuslu ve iyi bir genç se- çimi kazanıp davet edildi ve bu hi- kaye mesut bir evlenme ile bitti. Dernek Başkanı bu sözleri söyle- dıkten sonra bir an durmuş ve bü- bir haz içinde ilâve etmişti: Şımdı onların gayet güzel bir yav- ruları Yuva bulan bir yavru kinci vak'a Dernek üyeleri için da- ha da üzücü olmuş. fakat o da ga- yet iyi bir neticeye bağlanmıştı. Bu sefer Derneğe müracaat eden bed- baht kız üstelik hamile idi. Anadolu- dan geliyordu. Sevdiği adam tarafın- dan terkedilince, memleketinde barı- namamıs. dedikodudan ve ailesinin üzücü tazyikinden — kurtulmak için kaçmıştı. Bu genç z da Dernek üyelerinden bir hanımın yanına girdi. Şişli Çocuk Hastahanesinde doğumu- nu yaparak tekrar barındığı eve dön- müştü. Fakat işte bu sırada mühim bir mesele ortaya çıkmıştı. Kızın ai- lesi kendisini affettıgını bıldırıyordu Memlekete dönüp yeni bir hayata başlıyabilirdi. Yalnız aile, çocuğu is- temiyor, dedikodudan —çekiniyordu. Dernek Darülaceze ile temasa geçti. Annesi belli olan bu çocuğu orada barındırmak güç olacaktı. Bir çare aranıyordu. Fakat gene bir fevkalâ- delik oldu: Derneğin kapısı vuruldu ve bir gazeteci içeriye girdi.. Gaze- tesine enteresan birşey yazmak isti- yordu. Yuvasız kalan çocuğun hikâ- yesi onu alâkalandırdı. Bu hikâye ço- cuksuz kalan birçok mesut çifti de cezbetmişe benziyordu. Gazetede çı- kan hikâyeyi okur okumaz çocuğu evlât edinmek isteyen bir aile Der- neğe müracaat etmişti. Böylece yu- vasız kalan bir bebek bir anne ve babaya kavuşmuş, bedbaht bir genç kız ise yeniden hayatını kurmak im- kânını kazanmıştı. AKİS, 8 EYLÜL 1956 KADIN Almak ve Vermek K adın bütün dünyada, bilhassa İslâm dünyasında, asırlar bo- yunca pasif bir hayat sürmüştür. Onun istikbali, hayatta mesut el- ma şansı, ne şahsi meziyetlerine, ne zekâsına, hatta ne de güzelliği- ne bağlı idi. "Talih ve kısmet" gi- bi tamamile müphem kelimeler o- nun bütün mukadderatını tâyin e- derdi. Kötü de olsa, bu mukadde- ratı değiştirmek hakkına sahip ol- madığı için, kafasını hileli yollar- da, entrika ve kurnazlıkta kulla- nırdı. "Kadının fendi erkeği yen- di" dedikleri bu olsa gerektir. İn- sanın hakları elinden alındığı sa- man bu haklarım date dolambaçlı şekillerde elde etmeye çalışması en tabit bir hayat mücadelesi şar- tı olduğuna göre, kadının kafasını uzun zaman kurnazlığa işletmiş olmasını tabift karşılamak lâzım- dır. Fakat bugün şartlar değişmiş- tir. Amerikanın kuruluşunda ka- dın nüfusunun erkeklere nispeten çok az oluşu ve kadınları bu yeni kıt'aya cezbetmek düşüncesi onla- ra birçok imtiyazlar kazandırmış- tı. Avrupada ise —bılhassa Fransız ihtilâlinden sonra- "insan hakları kadınların gözünü açmış ve onla- ik bir mücadeleye sevket- Bu mücadele sonunda ka- dınlar bütün medeni âlemde, er- keklerle tamamiyle eşit haklar ka- zandılar. Zaten kadını geri kalmış bir cemiyetin ilerliyemediğini gören erkekler bu davada kadınlara yar- dımcı olmuşlardı. İslâm dünyasın- da ilk hamleyi büyük insan. Ata- türk yaptı ve Türk kadınına, mü- cadelesiz bütün medeni haklarını verdi. Netice şu idi ki, bugün bütün medeni alemde olduğu gibi, Türkiyede de kadın, kendi mukad- deratını elinde tutuyordu. Tıpkı erkek gibi hayatını yapar, ona is- tediği istikameti verebilirdi. Mek- tepler, üniversite kapıları ona a- çıktı. Ama âlim olmak istemezse küçük el sanatları ve çeşitli işler, ona rahatça hayatını kazanma!l imkânını bağışlamıştı. Çalışan ta- sanın kımseye minneti olmazdı ve bugün bir g kız elini kolunu bağlıyarak, t'ılanca türbeye adak adıyara ismetini — beklemeye mahkum, pasif bir hayat sürüyor- sa kabahat kendisinde idi. başka kimsede değil.. Evlendikten sonra da pasif hayat yaşıyorsa kabahat gene kendisinde idi. Çocukla bir Sosyal Hayat Faydalı bir felsefe anınmış muharrir ve iş adamı Frederick Van Ryn hayattaki mu- Jale CANDAN kadın için şartlar ne derece müş- külleşirse müşkülleşsin onun mali vaziyetini düzeltmek veya fikri hayatını devam ettirmek için ça- lışması, cemiyetlerde vazife alma- sı ve şahsiyetini muhafaza etmesi daima mümkündü. Fakat bütün bu imkânlara rağmen, bugün bir- çok muhitlerde kadınlar, gene de erkeklerden beklemekte leştırmeye, gayretleri ile daha cazip şekle sokmaya çalışa- cakları yerde, hey şeyi gene erkek- lere yüklüyorlar: Eğer aile para sıkıntısı çekiyorsa, kabahat er- kektedir; eğer ailenin eğlenceli, cazip bir hayatı yoksa kabahat gene erkektedir.. Kocalarının geli- rini bilerek evlendiklerini unutan e aile muhitinde eglen eli ve gü- l Mr hayat yaşamanı para ile değil samımıyet ve arkadaşlık hisleri ile elde edile- ceğini bilmiyen birço! kadınlar bugün talihlerine kusup oturuyor, zengin bir hayat süren filânca ar- kadaşlarının kısmetine imrenerek devamlı bir şikâyet içinde, ömür- lerini harcıyorlar. Bir yandan medeni hakların ka- dınlara verdiği güzel imkânlardan istifade ederken, bir yandan eski- nin pasif ve parazit zıhnıyetı ile hareket etmek aile ıçın ne derece zararlı ise, cemiyet için de o dere- ce zararlıdır. Bir süs eşyası olmak- tan çıkan kadın bugün artık ce- miyette faal bir rol oynamaya ve vazifelerini seve seve mecburdur. Cemiyette faal bır rol oynamak muhakkak meslek sahibi olmak, evin haricinde çalışmak veya mühim davalara atılmak de- ğildir. Eğer bir kadın evini bir sa- mimiyet, sevgi ve saadet yuvası- na çevirmek için canla başla çalı- şır, çocuklarını, cemiyete faydalı birer unsur olarak yetiştirir ve kocasına hayat mücadelesinde, da- lma fazileti aşılıyarak. arkadaş- hık edebilirse o kadın —muhakkak ki, kendisine düşen en zor ve en mükemmel işi başarmış sayılır. Yeter ki bunu seve seve, İstiye- rek, şuur yapsın ve yaparken pasif şıkayetlere değil bugunku cemiyetimizin ona bağışladığı im- kânlara ve haklara başvursun. Yalnız almayı değil vermeyi de bugünkü medeni hayat anlayışı- nın bir şartı olarak kabul etsin. vaffakiyetinin sırrını ifşa etmiş bu- lunmaktadır. Vakıa bugüne — kadar birçok muharrir, aynı mevzuda yazı- lır yazmıştır ama, Van Ryn'ın ifşa- atında enteresan iki nokta vardır: Birincisi, okurlara — nazari ve kuru 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: