6 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

6 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN böyle bir boşluk hisseden bir yabancı kadın bütün kozları derhal eline ala- bilir. Evde ihmal endi kendini ve aşkını ihmal e- den ka d bu masum ve mini- mini kusuru çok acı bir surette Adar- ken, bir evdeki ihmaller de o evin sa- adetine ağır darbeler indirebilir. Bir evin saadeti, intizamı ve bütçesi ile de yakından alâkalı olduğu için ev ışlerınde yapılan ihmaller gayet mü- imdir. Zamanında örülmiyen küçük bır sökük büyük bir yırtık olabilir, antensiz çalınan bir radyo bozulur, iki dakika fazla kaynayan yemek yanar, bir saniyede süt taşar, taşar. Ceza anunlar ihmallerin sebebiyet ver- diği kazalar için cezalar keser. Trafik kaidesine uymıyan şoför para öder ve kaynar su ile al yüzün- den çocugunu haşlayan bedbaht an- e bir de hapise girer. Fakat birbir- lerını sevdikleri halde bunu sık sık söylemiyen karı koca en büyük ceza- ya çarpılır ve mesut olmayı unutur- lar. Ev Neş'e ve renk f nsanların üzüntüleri arttıkça ve davaları fazlalaştıkça ev hayatında neş'eli bir dekor yaratmak arzuları da o nisbette buyuyor Bugünkü eş- yalar kıymetli ve ince sanat eşya- ları olmaktan ziyade rahat, iç açı- cı neş'eli eşyalardır. Renk değişikli- ği, insana ferahlık veren parlak ci- lalar, yani ev dekorasyonunun başlı- ca hususiyetini — teşkil etmektedır Sokak kapısından içeriye girer mez ev insana gülmektedir. Eskıde bomboş duran çıplak antreler şimdi girin erdeler, yeşıllık duvara asıl- mış olan birkaç resim ve yerine kon- muş tek parça güzel bir dolap, iki sandalye ile süslenmiştir. Portman- to eskisi gibi açıkta değildir. Ya perdelerm arkasına, ya da duvarın i- çine gizlenmiştir. Bir eve girerken göze en çirkin gelen şey asker gibi dızılmış ayakkabı ve terlıklerdır Ye- ni dekorasyonun en büyük mahareti, ortada sürünen bütün teferruatı us- talıkla göz önünden — kaldırmasıdır. Böylece eve girerken, insana “"mer- haba" diyen antre, evin ölü kısımla- rından biri olmaktan kurtarılmış ve eve verilecek ılk notu almak bakımın- dan büyük bir ehemmiyet kazanmış- tır. Yatak odalarında da vaziyete hâ- kim olan şey, gene rahatlık ve neş'e- dir. Çok bol tutulmuş kreton perde- ler, neş'eli bir yatak örtüsü, bol büz- gülü kumaşlarla giydirilmiş bir tu- valet, yerde yumuşak tüylü halılar insana huzurr ve neş'e hissi verecek şekilde tanzim edilmiştir. Göze ra- hatsızlık veren büyük gardroplar da- 20 Paranın Rolü ertleri idealist olan bir cemi- yetin daha çabuk yükseleceği su götürmez bir hakikattir. İşte bu- nun içindir ki biz Ççocuklarımıza sağlam bir vücut, iyi bir tahsil ve terbiye vermeğe çalışırken, onlara aynı zamanda herşeyden evvel iyi bir vatandaş olmak kaygusunu da aşılamak Zzorundayız. Hakkı ta- nımak, memleket — menfaatlerini herşeyin fevkinde tutmak, insan- lığı saadete götüren hürriyet ve demokrasi yolunda, yılmadan, yü- rümek ve bu guzel idealleri ger- çekleştırebılmek için, icab ettiği anda, bütün fedakârlıkları yapa- bılmek İşte bunlar hepimizin gay- retlerine hedef olmalıdır. dealle yetişen bir gencın en parlak teklifler karşısında dahi memleke- tini terkedip başka bir memleke- te gitmiyeceği gayet tabiidir. Ge- ne bu idealle yetişen bir gene, va- tanın en ücra köşesine çağrıldığı zaman, bu vazifeyi de serve seve yapacaktır Ancak ıdealızm ile misyonerliği birbirine karıştırmamak İlazımdır insan mukaddes bildiği şeyler uğruna, icab ettiği zaman, herşeyini feda eden insandır. Fa- kat o bu fevkalâde an gelinceye kadar normal hayatını yaşar, ya- ni her insan gibi yer içer, her in- san gibi işinde ve mevkiinde yük- selmek ister. Gayesi cemiyete fay- dalı olmaktır. Ama bu, onun çoluk çocuğuna dalma dana iyi bir ha- yat şartı temin etmesine de - fev- kalâde haller müstesna - hiçbir zaman mani değildir ve olmamalı- Misyonere gelınce, o malüm "bır hırka bir lokma" diyar diyar dolaşır ve kutsal bildiği şeyleri yaymak, cemiyete faydalı olmak için şahsi hayatını tamamile fe- da eder.. Ekseriya evli değildir, çoluk çocuğu yoktur. Misyoner ruhlu insanlar cemiyete muhak- kak faydalıdır. Onlar kendi — saha- larında çk büyük işler başarır- lar. Fakat bir cemıyetın gayesi yalnız misyonerler yaratmak de- ğgildir.. Memleket menfaatleri ile kendi menfaatlarını birleştirerek. daima daha iyi olmaya çalışarak enerji ile hayata atılan, mücadele eden "normal insan" bir misyoner kadar, belki de ondan fazla cemi- yete lâzımdır * u halde, neden biz daima A- Snadolumuzun başı pek mah- râm bölgelerine gitmek yen münevverlerimizi derken daima aşırı bir ve —misyonerlik ruhu — aşılama gayretim güderiz? New York'ta 500 Türk doktorunun bulunduğu- istemi- tenkit e- idealizm Jale CANDAN na dair çıkan ve — muhtemelen pek fazla mübalâğalı olan bir ha- vadisten zetelerimiz Türk doktorlarını dillerine doladı- lar. Bir memlekette yetişmiş bir münevverin ecnebi bir memlekete kapagı atarak bir daha dönmeme- si asla tasvip edilecek birşey de- ğildir. Ama bu münasebetle ya- pılan tenkitler insaftan olduğu kadar bugünkü dinamik ilerleme zihniyetinden de uzaktır. İşte son günlerde anlatılan bir hikâye: Mahrumiyet bölgelerinden bınn tayin olan bir doktor alâkalılardan şu suallerin cevabını almak iste- miştir: Başını sokacak bir evi olacak mıdır? Hastalandığı taktir- de tedavi edilebilecek midir? Yi- yecegını ıçecegını temin edebile- cek midir? Bu hikâye tabii idea- list olmıyan doktora tenkit için yazılmıştır Neden ? Bu doktora a- adığı evi ve yiyeceği temin et- mek ona en tabif yaşama hakla- rını vermek çok ma zordur? Yalnız doktorlar değil, her sene mahrumiyet bölgelerine iriden bir- çok münevver, aynı suallerin ce- vabını almak ister ve alamadıkla- için de oralara gitmemeğe ba- karlar İçinde demirbaş eşyaları i- le hazırlanmış küçük evler, uzak mıntıkalara haftada bir defa er- zak götürecek bir ekip, hastaları icabında hastahanelere — naklede- cek bir teşkilât bu suallerin ko- layca cevabını verdırebılecektır Bu gibi birçok suallerin cevabı v rilince de mesele kendılıgınden hal- lolunacak ve "idealist" ler birden- bire çoğalacaktır. Çünkü bugünkü zihniyet, bugünkü dünya anlayışı budur. Kuru fazilet öğütleri yeri- ne cazip ve çekici teklifler.. Ama varsın münevver oralara menfaa- ti için gitsin. Tek gitsin, tek ora- da yerleşsin, tek orayı sevsin de.. Bugünkü düşünüşe göre cemiyet ve fert bir bütün teşkil etmekte- dir. Cemiyet fert için çalıştığı tak- dirde, fert cemiyet için çalışmış olacaktır ve ideal cemiyet kendi menfaatleri ile ferdin menfaatini birleştirebilen cemiyettir. Mahrumiyet — bölgelerine gide- cek olan münevverlerimize bir taz- minat verilmek düşünülüyorsa bu- nu alkışla karşılamalıyız. Bu, mem- leketin menfaatıne olacak ve ha- “idealist" lerin çoğalması- na yardım edecektir. Vakıa haki- katen bu teklif insana eski bir hi- kâyeyi hatırlatıyor, hani adamın birine sormuşlar "cehenneme gi- der misin?" diye, o da “"maaş kaç?" diye sormuş. Fakat neyle- yelim ki yaşadığımız devirde pa- ra, cehennemi cennet ediyor. AKİS, 6 EKİM 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: