6 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

6 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Z A B I T A İstanbul "Kızımın namusu!." Geçen haftanın sonunda Perşembe gecesi, saat 24 sularında Kadı- köyünün Yeldeğirmeni semtinde İzzet tin sokağındaki 121 numaralı iki katlı ahşap evde bir cinayet işleni- yordu. —Ardarda patlayan bir ta- bancanın sesini çığlıklar, feryatlar takip etti. Semt bir anda ayağa kalk- Semt sakinleri pencerelere talerine uğranmışlardı. — Her- kes birbirine soruyordu — Ne oluyor?" — Ne var?" Her kafadan ayrı ses çıkıyordu. A- yağına tetik olanlar koşuyorlardı. A- ma rast gele bir koşuşma.. Kararla- ma, sesin geldiği tarafa doğru... Bir kaç kişi İzzettin Sokagrndakı 121 numaralı evin önünde duraklamıştı. Alt katın acık pencelerinden dışa- rıya bir inilti, — kesilmiş bir boğaz- dan çıkan sesleri Aandıran hırıltılar geliyordu. Bu arada devriye gezen polis memurları da silâh sesini duy- muşlar, — koşuşanlarla birlikte 121 numaralı evin önüne gelmişlerdi. Po- lisler kapıya yüklendiler. Kapının bütün şiddetiyle vurulması, evin için- de akisler uyandırıyordu ama, içer- den alt kat pencerelerinden gelen i- niltilerden başka bir ses duyulmu- y Hiç bir hareket yoktu. lislerin de teşvikiyle semtin iri yarı delikanlılarından biri kapıya yüklen- omuzların tazyiki altın- da kapı menteşeleri önce bir iki ça- tırdadı, direndi, sonra birden ardına kadar devrildi. Kapıyı omuzlayan iri yarı genç de, ona yardım eden " Fatma Demir “Yavrumun — saadeti" AKİS, 6 EKİM 1956 tabancalarını çekmiş polisler de - bir anda kendilerini evin içinde buldular. İlk şaşkınlıkttan sonra hemen i- niltinin geldiği odaya koşuldu. — O- danın kapısı zorlamaya bile lüzum kalmadan ufak bir dokunuşla ardına a daha ileri giden kal- . Gözler, faltaşı gibi açıldı ve hayret ve dehşet içinde, beyaz çar- şaflı bir yatakta kanlar içinde, — çı- rılçıplak yatan bir çifte dikilmiş 0- larak kaldılar. Evet. çırılçıplak, ku- cak kucağa yatan ve ara sıra Zayıf bir inilti, çıkaran bu çiftten başka hiç bir şey görülmüyordu. — Bütün gözler onlara dikilmişti ve bakanlar sanki taş kesilmişlerdi. Birden: "— İbrahim!. Tİbrahim — ağabeyi vurmuşlar?." diye bir ses yükseldi. Bu ses kapıyı omuzlarıyla kırıp a- çan gencin sesi idi. Bu çığlık polis- leri harekete getirdi. Sarmaş dola çift birbirinden ayrıldı. İbrahim de- nen erkeğin vücudunu beş — kurşun delik deşik etmişti. Ama daha ya- şıyordu. Boğazından, kanla bera- ber hırıltılar yükseliyordu. Kadın i- se 20 yaşlarında, etli. butlu, genç irisi biriydi. rşun yarası almıştı. Ama kurşunlar onu daha ağır yaralamıştı. Koma halinde idi. â)lmemıştı sesi soluğu da çıkmıyor- Yaralılar derhal Haydarpaşa Nu- mune hastahanesine kaldırıldılar. Fa- kat onlar için herşey bitmiş, tıbbi müdahalenin hiç bir faydası kalma- mıştı. Hastahanede evvelâ İbrahim, sonra da kadın öldü. Zabıta ise yeni bir Yeldeğirmeni cinayeti ile karşı karşıya kalmıştı Hastahaneye koma halinde — kal- dırılmış olan genç kadın hiç bir za- man kendine gelemedi. Fakat İbra- him ölümünden ü ika önce gözlerini aralamış, hırltılarla karışık bir sesle şunları söyleyebilmişti: "— Bızı Ayser'in kardeşi Tuncay vurdu.. Sonra göz kapakları kapanmış, ba- şı yastıktan düşmüştü. Bir cinayet kurbanının son sözleri bunlar ol- muştu: — izi —Ayser'in kardeşi Tuncay vurdu..." inayetin tahkikatına, — Kadıköy savcılığı el koymuştu. — İlk sorguya çekilen maktul İbrahimin karısı Se- vim Yalçın oldu. O hadiseyi şöyle anlatıyordu: Kocamla sekiz sene evvel evlen- dik. İlk senelerimiz çok iyi geçıyor— du. Günler geçtikçe kocamda deği şiklikler hasıl olmaya başladı. Se— bebini bir türlü anlayamıyordum. Bun dan üç dört ay önce bu değişiklikler kendini daha çok göstermeye başladı. Sık sık içiyor ve bazen eve hiç gel- miyordu. Derdimi kımseye açmıyor- dum. İki tane yavrumuz vardı. Un- sal ye Sedat.. Bunların saadeti için herşeye katlanıyordum. Bir ay önceydi. Bir gece İbrahim eve geldi. Üzgün ve korku için- deydi. Gene sarhoştu. Uyuyan ço- İbrahim Yalçın İçi kurşun doldu cukları sevdi, öptü. Bu arada ken- di kendine. "Beni öldürecekler, beni öldürecekler..." diye söyleniyordu Daha ertesi gecelerde de ayni hal devam etti. ir gece iyice sarhoş i- ken korku ve endişelerini bana izah etti: "Bundan bir müddet evvel plaj- da Ayser adında bir kızla tanıştım. Ona gönlümü kaptırdım. Birgün onunla anlaştık. Ayser benim ikinci karım oldu. miştim. Ama aldırmıyordu. So sonra beni tehdide başladı. İllâ be- ni al, diyordu. Eğer almazsam beni kardeşleri öldüreceklerdi." gün — önceydi. Ölümden kurtulmanın tek çaresinin Ayser'i e- ve getirmek olduğunu söyledi. Ha- yatının kurtulması için bu acıya ra- zı oldum. Dün de gece 7.30 da ikisi beraber geldiler. Aşağıda sofra hazırladım. Yemek yediler, içtiler. Kendi elimle kahve pişirdim, goturdum İbrahim: "Ha- di Sevim, sen yukardaki odaya çık. Çocuklarınla beraber kal. Biz iki- miz aşağıda kalalım" dedi. Odama çıktım. — Aşağıdan konuşmalar ve gülüşmeler geliyor Sonra dalmı- şım. Birden tabanca sesleriyle uyan- dım." Ibrahim'in karısı da açıkça cina- yeti Ayser'in kardeşi üzerine yıkı- yordu. — Kadıköy savcılığı öldürülen Haseki Hastahanesi hemşirelerinden Ayser Özbekler'in kardeşini buldurt- mak için derhal faaliyete geçti. Ay- ser'in 17 yaşında Tuncay adında bir kardeşi vardı. İzmit'te idi. Derhal tel çekildi ve Tuncay ihza- ren İstanbul'a getirtildi. Tuncay i- fadesinde, hadiseden haberi olmadı- ğını ve hadise gecesi İzmit'te oldu- ğunu soyluyordu İzmitten tekrar so- ruldu: Doğruydu. Tuncay o gece İz- mitteki evlerindeydi. Tuncay serbest bırakıldı. 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: