24 Kasım 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

24 Kasım 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

UÜNİVERSİTE türerek, mazisinde tam 98 şerefli yıl bulunan bir irfan müessesesinin "ya- şayıp yaşamaması meselesinin ciddi Kapaktaki Dekan olarak dikkate" alınacağından bahse- diyordu. . W Bir gazete sütunları arasına mevzi- PİOf. Turhan FeyZIOghl lenen bataryanın bu kurusıkı endah- . . tı - gazetenin adı Zafer bile olsa - el- u ayın başında Siyasal Bilgiler Okulunda hocalık yapan ve o Za- bette üzüntü yaratacaktı. Fakat en Fakültesinin konferans salonun- manlar muhalefette bulunan D.P. cadı üzüntü- duyması lâzım gelen, biz- da, yeni ders yılının açılısı müna- nin 1 numaralı simalarından - bi- sat makale muharriri olmalıydı. Zira sebetiyle yapılan törende kürsüye Ti olan Fuad Köprülü hakkın- isminin önünde taşıdığı unvanı ona çıkan gözlüklü, zeki bakışlı ve yü- da yersiz ithamlara kalkışması, bahşeden — müessesenin adı üniversi- zü çilli genç adamın yaptığı ko- Turhan Feyzioğlu ile arkadaşı teydi ve mensuplarının üniversiteye nuşma, salona dolduran yüzlerce Aydın Yalçını salona, terkedecek karşı borçları olmak lâzımdı. Bu sa- kişinin dinmek bilmeyen tezahü- kadar infiale sevketmıştı O zaman dece bir mesleki tesanüt meselesi de- ratına yol açtı. Kürsüdeki genç a- Jlar D.P. yi tutmakla 1tham edilen ğil, daha ziyade bir beka meselesiydi. dam fakültenin dekanı Prof. Fey- Turhan Feyzioğlu, şimdi de CHP. . : zioğluydu ve yapılan tezahüratın taraftarı olmakla suçlandırılıyor— Bay Doçentin makalesi hedefi de genç dekanın şahsı değil, du. Halbuki, ne o doğruydu, ne afer gazetesinin ikinci sayfasın- flgıkraî oncebkuîsude ifade ettıdgı de bu.. daki makaleyi okuyanların hayre- ikirler ve bunların savunmasında - & te, batta dehşetşğ: düşmî:meleri imlî]ân— gösterdiği medeni cesaretti. 34 lseneTeVğel K:î:yserıdel d”tmîa sızdı. Bundan başka Bay Doçentin O gün salonu dolduran yüzlerce ğalge edn uî î(n 1 eyzıîgâı ade— bataryasını ateşleyen kıvılcımın ne genç, böyle bir hocaya sahip olma- z 1g11n c çağşkan ıgıl la îr e olduğu da, doğrusu , anlaşılmıyordu. nın haklı iftiharı içindeydiler. Fa- rustdugı]ıB Ve îkslevğrtlgâ ıeGarlıııt'ıı— Prof Turhan Feyzioğlunun da arası- kültenin eski talebeleri, dekanları- YOLGU Lırıncîjı â lîr 181 ta lîda_ ra yazdığı bir mecmuada Bay Do- nı esasen tanıyor ve ona karşı de- sşrıîyd ısesınk ed (İca ArIRTN. TAKCI çentle bir arkadaşım "kastederek, rin bir hayranlık duyuyorlardı. âle lîazaar;ımîrsırîırîşsğkr)le%lin bsîvğ;ğlzrilî üstü kapalı, iktidarın teşvikiyle, ik- Yeni talebelerin de, daha ilk derste, t hi I dı. Galatasa- tıdarın gazetesinde yazı yazmakla- it- yürekleri sıcak bir sevgiyle doldu. ye erîetsa bıp] ?_[mkas]ı(y Fl'k"lî aîaîa ham" edilmesi bu hiddetin, vesilesi o- Genç dekan: "Bir memleket en zi- lr(z_ıyı tts' 3?94?4 4% h ?â [e_[s kalğ lamazdı. Zira Bay Doçent meşhur ma yade nabza göre şerbet veren soz— Flpkç'ltL ç d_ bşçneşlıyıı(le b'Ltı“ U kalesinde bu mevzua da temasla şöy- de münevverlerden Zzarar görü Ta ;11 esıığıı c SI ırııı;ıcı(ıj. Te N le diyordu: "Arkadaşım buna gereken deyince bu sevgi ve hayranlık, al— leîı(r âîîaraîyzı!iîıgiâârsişâ ıîııgîalTîğı cevabi verdi; sustular. Bu hareketle- kıştan şelaleler haline geldi ve cesa seçti ve Sivasal Bilsiler Okul%ına riyle, meydanı boş bulunca kahra- ret sahibi ilim adamının üzerine çt I yk di â te h manlar gibi ortada dolaşan, karşıla- yağdı. Salondaki heyecan dalgası 35115 an o adfa gırt 1l b nıvc;rs; e 01; rına hakiki bir pehlivan çıkınca si- kürsüdeki genç adamı da kavra- cî ıgıır(n lsâ SS0 daelî ye ığ ırmfe nen yalancı pehlivanlar durumuna mıştı. Yüzü pembeleşmiş, konuş- oar% 2 anf"ııyor n tanaalına dr düştüklerinin bile farkında değiller- ması daha ateşli, daha sarıcı bir Dü Dil rlokestor aTaş lâmğ îr â'a_ dir. Fakat hükmümüzde acele etmi- hal almıştı, O da daha dün dene- panı; metlnle c m_ıp_lıçın c lu ÜN uı; yelim: Onlar bu cevabı vesile ittihaz cek kadar kısa bir zaman önce, tgut meşîle erel lgllçtçn’T orîlaraFışı ederek kaçar-ayak yine iktidara çat- şimdi karşısında otu e kendi- U îiln abame elme tlâ lllar. ana Şy' maktan da geri kalmadılar". Anlaşıl- sini dikkatle dınleyen talebelerden cZ)ll(s)ğua Şl îlâ azıeşan lır sacrâkltm dığına göre Bay Doçenti öfkelendiren biriydi. Fikirlerini cesaretle söyle- da D AYETMAĞI YELİMEY - üstü kapalı da olsa kendinden bahse- yen hocalara as mı hasret çekmiş- U dilmesi değil, iktidara çatılmasıdır. ti? Ayni hasreti talebelerine du- Talebelik hayatında nasıl çalış- böyle olunca da bu yalancı pehli- yurmak, onun için imkânsızdı. O- kanlığı ile temayüz ettiyse asistan- vanlara bir hakiki pehlivanın çıkıp nun hocaları hadiselere sırtlarını Jlığında da ciddiyeti ve ilim aşkıyla bir ders vermesi Zzarureti vardır. Bu çevirmiş ve talebelerini kitapların kir örnek teşkil etti. Ankara - hakiki pehlivan da, şı mdilik. Doçent siyah satırlarının dışındaki âleme kuk Fakültesinde, Paris Milli İda- Dr. Mehmet Koyme 'dir götürmekten — dikkatli bir şekilde Te mektebinde ve Oxford'da ihtisas Yalnız ne var ki, Bay Doçent er ve ısrarla kaçınmışlardı. Turhan ve doktorasını tamamladı. Doçent- meydanına çıkıp : "yalancı pehlivan- Feyzioğlu bu ıstırabı çekmiş, bu 1lik imtihanını parlak bir şeklide lar"ı sindirmekle iktifa etmemiş, on- hatayı daha mektep sıralarınday- vererek bu ünvana hak kazandı. ların ötesinde bulunan müesseselere ken müşahede etmişti. Ayni hata- Nihayet 1955'de — Siyasal Bilgiler de birer al ense çekerek kuvvet de- yı kendisinin yapması beklenemez- Fakültesinin İdare u Kür- nemesine girişmiştir. di. Politika elbette politikacıların süsüne profesör oldu. Genç yaşın- Bay Doçente göre Siyasal Bilgiler işiydi. Ama ilim adamı, etrafında da ilmi sahada isim yaptı ve haklı Fakültesi, eski iktidar tarafından çı- olup bitenlere bakmaz, anların i- bir şöhret kazandı. 1936 Mayısın- karılan bir kanunla Ankara Üniversi- zahı ile kafa yormazsa en az ilme da yapılan Dekanlık seçiminde ar- tesinin bir uzvu haline getirildiği için ihanet etmiş olurlardı. kadaşları a bu evkie, lâyık daima ona karşı minnettarlık hisset- Bundan on sene kadar önce Tur- buldular. Boylece Turhan Feyzıog— mektedir. Fakülte mensupları gene han Feyzioğlu. şimdi dekanı bu- lu, 34 yaşında Dekan olmak şere- eski iktidar tarafından "alelacele çı- lunduğu Fakültenin bir asistanıy- fini de kazanıyordu. Böyle bir de- karılan bir kanun"la kolayca profe- dı. Bir tonlantıda profesörlerden kana sahip olmak Siyasal Bilgiler sör ve doçent oldukları için eski ik— birinin — vaktiyle Siyasal Bilgiler — Fakültesi için de az şeref değildi tidara borçlu olduklarını zannetm tedirler. Daha fenası bu profesor ve doçentler "sebepli - sebepsiz, yerli - yersiz yani iktidarı bombardımana sızdırlar. Fakat yazdıklarına bakar - — açan budur. Hele Dekan Prof. Tur tutarlar; bunu kendileri için gaye e- sanız, tarafsızlıkla zerre kadar alâ- han Feyzioğlu'nun açılış konuşma dinmiş görünmektedirler. Onlar bu kalan yoktur: Tarafsızlık maskesi sında Fakültesine mensup bir do gayelerine varmak üzere bir mecmu- altında — muhalefetin — bilhassa eski — çentin Üniversite tarafından pro anın etrafında toplanmışlardır; şu — İktidarın hararetli müdafiidirler". fesörlüğünün inhası yapılmışken, ta halde teşkilâtlıdırlar. Mecmualarının İşte Bay Doçentin sabrını taşıran — yininin iki yıldan beri çıkmama adının hemen altına bakarsanız,taraf — ve nihayet' kaleme sarılmasına yol Sından da bahsetmesi, Bay Doçen AKİS, 24 KASIM 1956 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: