24 Kasım 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

24 Kasım 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K Sağlık Sinir yorgunluğu ir ev kadınının hayatının pek te kolay birşey olmadığını kabul et- mek zorundayız. Bugün bir kadın meslek sahibi olmasa ve dış hayatta mühim mesuliyetleri bulunan bir iş- te bulunmasa da, gene da evinde o sessiz dört duvarı içinde asrımızın süratli gıdışıne ayak» uydurmak so- rundadır ve ister istemez kendisini zaman Zzaman telâşa kaptıracaktır Bugün her aile kadınının birçok m seleleri vardır. Meselâ hayat pahalı— lığı ile mücadele etmek ona düşen başlıca bir vazifedir.. Bundan başka bugün her ev kadınının yapılacak bırçok işi ve bunları yapacak pek az zamanı vardır. Ev kadını daima telâş içinde, daima yorgundur. Bir iş biter bitmez, bır yenisine rundadır. Tam nefes almaya hazır- lanırken de ,hiç beklenmedik bir yep- yeni iş çıkıverir ve işte o zaman ev kadını sinirlerinin en son haddine ka- dar gerildiğini hisseder. Bazan sinir krizi hailinde bağırarak, ağlıyarak veya bedbinliğe kapılarak isyan eder. İşte burada mevzuu bahis edeceği- iz şey bu sinir krizidir. İster sesli, ister sessiz olsun, ister sert ister yu- muşak.. Bu isyan bir tek hadisenin, bir tek defa vuku bulan bir aksılıgın neticesi değildir. Bu isyan birdenbire patlak verir. Fakat birdenbire husule gelmemiştir. İnsanın içinde yavaş ya- vaş, sinsi sinsi inkişaf eder ve hiç beklenmedik bir anda birdenbire pat- lak verir.. Bir kadın düşünelim ki evli ve ço- luk çocuk sahibidir. Prensip itibariyle mesuttur. Fakat evinde çok fazla ça- lışmakta çok fazla yorulmaktadır. a bu kadının evde yapılacak bir- çok işleri vardır. Yemek pişirmek, a- lışveriş. ortalık ve daha birçok iftar bu kadının üzerindedir. Bu kadın u- mumiyetle vazifesini seve seve ya- par, pek şikâyet etmez. Fakat bir* denbire herşey değişir.. Kadın daha süratli yaşamak, daha çek çalışmak, daha çok iş başarmak baskısı altın- dadır. Vaktiyle geniş bir zamanda yapmak üzere ayırdığı ister şimdi bir dağ gibi gözlerinin önüne yıgılmış— tır. Hepsini birden müm künmüş gibi. bunların hepsini bir a- rada düşünmekte, bir arada başar- maya çalışmaktadır. Çocukların o- yuncak dolaplarından sandık odası- nın kıyısına köşesine kadar heryer yenibaştan toplanmak, intizama so- kulmak üzere beklemektedir. Sonra tamire muhtaç çamaşırlar sepette yı- ğılmış kalmış, mutfaktaki ocak isten kapkara olmuştur!.. Hele senelerden- beri mektuplaşmadığı şu uzaktaki akrabalara birşeyler yazmak artık şarttır. Ev kadını bütün bu işleri ak- lına kor komaz hepsını birden yap- mak ister. Bunun için yorulmak bil- mez bir çalışma kabiliyeti, demir gibi bir irade gösterebileceğini zan- AKİS, 24 KASIM 1956 A D | Hayır B ir lisanı konuşabilmek için yüz- lerce kelime öğrenmek lâzımdır. İnsan derdini ve meramını anlata- bilmek İçin de bazan kelime bula- maz. Fakat insanların ve milletle- rin mukadderatında mühim rol oy- nıyan kuvvet, iki kelimecik içinde toplanabilir. Bu kelimelerden bir taneni "hayır" dır. "Hayır" deme- sini bilmek çok mühimdir. Bu, her- günlük hayatımızın küçük teferru- atından en mühim hadiselere ka- dar her an karşılaştığımız bir du- rumdur. Bir kadının ve bazan bü- tün bir ailenin hergünlük hayatını zehirliyen arsız ve şımarık bır ço- cuk, icabında ve yerinde "hayır" demesini bilmiyen anne ve babanın eseri değil midir?. Ama anne ve baba çocuklarına hayır demesini bilmedikleri, hayır diyecek kuvve- te ve ıradeye sahip olmadıkları za- man kendi kendilerini kandıracak türlü ve türlü sebepler icat eder- ler. Yanlış şekilde manalandırılan bir "modern" terbiye sisteminden tutunuz da, hususi şartlara, icat e- dilen bir fevkalade hadiseye kadar herşey onların irade zaaflarının mazereti oluverir. Neticede hiçbir mukavemetle karşılaşmıyan, her dediklerini yaptırtan, evde hak ve huzur bırakmıyan küçük diktatör- ler türerler. Anne ve baba, göster- dikleri Zzaafa önce mazeret arar- ken sonra yavaş yavaş, — çaresiz boyunlarını büküp herşeye seyirci olmak zorunda kalırlar. Çünkü za- manında "h " demesini bilme- mişlerdir. Hayır diyebilmenin gündelik hayatımızda daha çeşit neder. Zanneder ki bütün bu işler bi- tince artık rahata kavuşacaktır.. Ha buki bozuk olan şey evindeki intizam değil onun sinirleridir. Bu işler bit- tikten sonra memnuniyetsizlik duy- mak için başka başka sebepler icat edecektir. Zaten ev işi denilen şey hiç tükenmiyeceğine göre bu ümit bey- hudedir. Yorgun bir vücut ile bütün işleri bıtırmeyı düşünmek, tıpkı bir çakı ile bir ağacı kesmeye benzer. İş daha çok zorlaşır ve muvaffakiyetsiz- likle neticelenir. Farzedelim ki ev kadını bir mucize başarmış, en zor işlerini hep birden yapmaya muvaffak olmuştur. Neti- cede Trahatlayıp sevinecek midir? Hayır! Yorgun argın çalışırken mu- hakkak ailenin kendisine karşı ta- kındığı tavruhareketi düşünüp, ka- fasını bu menfi yolda yoracaktır. En çok çalışıp yorulduğu bir günde bu hain çocuklar oyuncaklarını şuraya buraya atmakla acaba ne gibi bir ile N Evci Jale CANDAN çeşit tesirleri görünür. Sabahları iş saatinde, komşunun kahve soh- beti davetini reddedemiyen ev ka- dınından tutunuz da, büroda geve- ze bir mesai arkadaşının zamansız konuşma merakını durduramıyan memura kadar hepimiz günde bir- kaç kere hayır diyememek du- rumuna düşer ve hazan bu yüzden en mühim işlerimizin aksadığını görürüz. "Hayır" demesini bilmek çok kü- çük yaşlarda öğrenilecek birşeydir. Bir imtihana hazırlanırken kendi- sini oyuna davet eden arkadaşları- B " demek zorunda- dır. Gençlikte, ilk hissi mücadele- lerde "hayır" demek durumu bir- kaç kere kuvvetle zuhur eder ve sırf "hayır" diyememek yüzünden birçok gençler istikballerini körle- tir. bazan hayatlarını mahvederler. Fakat bütün bu vaziyetlerden en mühimi insanın menfaatlar karşı- sında hayır demesini bilmesidir. Çünkü yaşadığımız dünyada, bu- gün maalesef, vicdanımızın sesı ile menfaatlerimiz çarpışabilmekte, ço ğu zaman birbirine uymamaktadır. İşte menfaatler karşısında, vicda- nının sesine uyarak "hayır" diye- bilen insan, hayattaki en büyük imtihanı kazanmış insandır ve ide- al cemiyeti, ideal milleti yarata- cak olan insanlar bu insanlardır. İstikbal onlarındır. Hayatımızda mühim tesirler ya- pan ikinci buyuk kelıme şüphesiz ki "evet"tir demesini bi- len bir insanın evetı ne kadar güzel, ne kadar kıymetlidir. zevk duymuşlardır? Ya kocası ? Onun yorulduğunu hiç kaale almış mıdır?.. Hiç tatlı bir söz söylemek, teşekkür etmek aklından geçmiş midir?. Saat- lerce koltuğunda gazetesini okumuş, hatta çocuklarına bile uslu durmala- rı için en ufak bir nasihatte bulun- mamıştır. Ev kadını bir yandan yorucu isleri yaparken, bir yandan — böyle menfi düşüncelere kapıldığı içindir ki, bir- denbire e bahane ile kriz geçirir, aglar, bağırır veya kendisini yatak odasına atar. Hakiki sebep Yorgunluk fazla —çalışmak daima yıpratıcıdır ve sinirleri hırpalar. Bir ev kadım işini kudreti dahilinde, yavaş yavaş, — telâşsız ve programlı bir şekilde yapmaya çalışmalı ve iş saati bitince muhakkak kendisine bir dinlenme, eğlence ve ma> /vesile- si de hazırlamalıdır. Istırahatla ge- 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: