19 Ocak 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

19 Ocak 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN yenleri uzun ve yeşildi, kabıları küt ve spordu. hanım gece fakat ayak- stelik bu klübüne, dans etmek için mişti.!. Bu kıyafı en Amerik Basın Ateşeşinin karısıydı ve pro- fesyonel bir ko kadar başarı kazandı, herkesi bol bol güldürdü. Türk - Amerikan Kadınlar Kültür Derneğinin öğle yemeği bu sürprizli programla bitiyordu. ük Halime Ekinci köy kızlarının hazırladıkları çok güzel ve marifetli sergiyi gezen- lere izahat verirken, güzel bir hanım Amerikalılara Türk yemeklerini ta- rif eden İngilizce kitaplar satıyordu. Toplantı fevkalâde başarılı olmuştu. İki saat içinde herkes hem bo) konuşmak, hem de bol bol duşun— ek, hem de bol bol gülmek ve öğ- renmek fırsatını bulmuştu. â Terbiye Bir hasbıhal Konferansçı bir saattan fazla bir mandır ağır ağır ve çok samimi bir şekilde konuşuyordu Dinleyiciler yalnız kadınlardan müteşekkildi, ken- dilerini hasbıhalin zevkine tamamıy- le kaptırmışlar, nefes e almadan, merakla dinliyorlardı. Ancak zaman man konferansçıya bir sual soru- luyor ve tatmin oluncaya kadar kar- konuşmalar yapılıyorı Konferansçı tanınmış terbıyecıler— den Yunus Kâzım Köni'ydi. Hasbı- hal Kadınlar Birliği lokalınde yapılı- yordu. Mevzu Çocukta Ahlâk'tı. Terbiye ve ruhi tatmin Terbıye muhakkak ki şarttı ve her anne baba çocuğuna iyi birterbiye vermeğe, çalışırdı. Ancak, terbiye yalnızca harici bir şekilden ibaret kaldığı zaman, beklenilen — neticeler elde edilemezdi. Çocuğa terbiye ve- rirken, onun ruhunu tatmin etmek, onu hakikaten mesut etmek lâzımdı. u da zannedildiği kadar kolay de- . Evet bir anne ve bir ıçın elden gelen her fedakârlığı ya- . Buna rağmen gene de etmıyebılırdı. Çünkü çocuğu sevmek, onu okşamak, daima kâfi değildi. Eğer anne ve ba- bahakikaten mesut değilseler, eger anne ve baba yaşamayı bir büyük tuf, bir nımet olarak kabul etmıyorlar— ü çekecek olan çocuktu. uçuk mahlük bilmediği bır surette Çocuğun ette tesır edebile- lâ, anne ve anlaşmamazlıklarını, bed- bahtlıklarını, yanlış izdivaçları saya- bilirdik. Gene bu misaller asında arzusuz şekılde yapılan dogumları ta sezecek ve birçok ruhi sarsıntılar 26 geçirecekti. Zira anne ve baba bu his- lerini ne kadar gizlerlerse gizlesinler, bu hisler zaman zaman feveran ha- linde veya gizli olarak başka sakil- lerde meydana çıkacaktı. Anne ola- cak bir kadınla, baba olacak bir er- kek iştiyakla bir oğlan çocuğu arzu etmişlerdir. Çocuk doğar, fakat kız- dır. Elbette ki anne ve baba bu kızı sevecektir. Fakat bütün bu sevgiye ve ihtimama rağmen çocuk, oğlan o- doğmamış olmanın üzüntüsünü hissedebilecektir. .B örnek T çocuğun terbiyesinde guçlukler— le karşılaşıldığı zaman, a gelecek şey anne ve ve baba bazan gayet böyle bir anne ve babanın çocuğu o- kuldan kaçmağa başladığı veya hır- sızlık ettiği veya herhangi 'bir mese- le çıkardığı zaman, ilk bakışta insan bir hayli hayret eder. akat şayet nne ve baba ayrı ayrı dinlenecek olursa birçok meseleler kendi kendi- ne meydana çıkar.. Anne ve baba çok mazbut olabilirler. Ama çocuga karşı davranışları yanlıştır veya on bedbaht etmışlerdır de aslında prensip değillerdir. Eğer baba hayattaki mu- vaffakiyetinin sırrım — acık gözlülü- ğüne veriyor ve aslında pek de ah- laki olmayan bazı kurnazlıkları ile Övünüyorsa, m lan çocuğu, bu açıkgözlülüğü mesela birşey çalmak manasında anlayabilir. bedbin, devamlı surette hayalından şıkayet eden bir annenin ayatı seven, enerjik, neş'eli bir çocuk olabilir mıydı" Ya bütün vaktini gezmede, yunda, sokakta geçiren bir annenin çocuğu intizam ve vazife fikrine kolay kolay alışabi- lir miydi? Hayır, çetin çocuk yoktu. Daha ziyade çetin anne ve çetin baba vardı. İrsiyet yoktur Anne ve baba çocuğun ahlâki geliş- inde yegâne rol oynaya seler değillerdi. Bütün ve arkadaşlar da dahil, biyesi ve ahlâki gelişmesi — üzerinde rol oynayabılırdı Her mesele çıkaran çocuğu 11' ruh hastası olarak kabul ru değildi ve bilhassa dik- üzerinde durulacak nokta şuydu: Her mesele çıkaran bedbahtlığı yaklaşmak, o- nu lanımak onun ruh âlemine gire- . Suç işleyen çocuklar- da irsiyet aramayı bugünkü ilim red— dedıyordu İrsiyet yoktu. min, müsait muhit vardı. Boşlukların doldurulması Bugünkü hayat şartları, içtimai mecburiyetler çocuk ile ailesinin arasındaki İrtibatın tam olarak ku- rulmasına çoğu zam mani olu- yordu. Baba fazla yüklüydü Akşam eve yorgun dönünce kendi üzüntüle- rini unutup çocuklarınınki ile uğraş- mak fırsatını bulamıyordu. Olsa olsa çocuğun karnesine bakıyor ve onu kabahatleri için cezalandırıyordu. An- e de, ço üylü.. Dışarda ve içer- de çalıştığı zaman, çocuklarına ayı- rabilecek aman kalıyordu Öğretmen okulda, anne ve babanın evde yapmadığı şeyi yapamazdı. İş- te bu yüzden bazı çocuklar tamamiy- le kendi kendilerine kalarak, muhitin kötü tesirlerine kapılıyorlardı Bu boşlukları doldurmak lazım ı. Me- sele çıkaran, suç işleyı çocuklar bulabilecek bir psikologun te- dertlerine hal çaresi terbiye müşavirinin, davisine muhtaçtılar Çocuk bahçesinde eğlenen yavrular Saadetleri babalarının elindedir AKİS, 19 OCAK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: