23 Mart 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

23 Mart 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ Ticaret Masuniyetti Migros Geçen hafta İstanbul Esnaf Bir- likleri salonunda çok hararetli bir toplantı yapıldı. En ağır hücum- ların hedefi Migros'tu. Zira toplantı- yı yapanlar İstanbulun bakkallarıydı. hayatı ucuzlatmak vaadıyla Kurulan Migros'un satış usulleri müstahsile olduğu kadar, görünüyordu. Zira Migros, mecburi bir satış usulü bulmuştu. Oltasına takacagı yemi de doğrusu iyi biliyor- du. Fakat bu yemin nasıl bulunduğu- nu merak, edenleri tatmin etmek o kadar kolay değildi. Acaba Migros, imtiyazlı bir müessese imiydi? Son gelen kahveden 10 tonluk bir hisseyi nasıl olmuştu da ele geçirebilmişti ? bakkallara da garip, VE MALİ bin paket yapardı. Beher paket için 9 lıralık alışverış yapıldıgına ve kâr haddi d eksik olmadığına göre kahve o tası Mıgros ayak üze- rinde 300 - 400 bin liralık bir kâr te- min edecektı Esasen Migros'un olta- sı sadece kahveden ibaret değildi. Peynir ve cay da, İstanbulluları ba- lık misali cezbedecek, her yiğide na- sip olmayan nadide maddeler arası- na girmişti. Aynı imtiyazlara nail olamıyan bakkallar Migros'u satıştan imtina suçundan dolayı savcılığa şikâyet, etmişler, fakat savcılıktan "tahkikata mahal olmadığı" cevabım almışlardı. Şu migros ne büyük ümitlerle ku- rulmuştu! Safdil İstanbullular hele bir Migros kurulsun, o bir türlü al- almayan fiatlar düşecek, zalim bak- kallar, iflâs edecek diyorlardı. Fa- Tiryakinin derdi: Bir fincan kahve Oltaların en iştah vericisi... Meraklılar bir i taraftan bu suallere cevap arıyor, diğer taraftan da has- retini çektikleri kahveye kavuşabil- mek için Migros kamyonlarının yolu- nu gözetliyorlardı. Ama Migros'tan kahve alabilmek için önce 9 liralık bir alışveriş yapmak mecburiydi. Bir vatandaş gelıp 100 gram kahve ister- se, Migros "Hayır, satmıyorum" diye- biliyordu Halbuki Mili Korunma Kanununa gore satıştan imtina ağır cezalı bir su Ama ne olursa ol- sun hayat ucuzlatıcısı Migros satış- tan imtina edebiliyordu. Hesaptan çok hoşlanan bir müsteh- lik, hiç değilse ortaklarına hayatı u- cuzlatan Migros için şöyle bir hesap yapmıştı: Bir kilo kahveden 16 pa- ket çıktığına göre, 10 ton kahve 160 AKİS, 23 MART 1957 kat ne çare fiatlar Migros'tan da inat- çı çıktı. Migros fiatları kendisine uy- duracağına, fiatlara uymak zorunda kaldı. O kadar ki bir ara korkudan uykuları kaçan bakkallar şimdi peh- livan edasıyla meydana atlıyor, Mig- ros şu kahve, çay ve peynir oltaları- nı bıraksın da güreşelim, kozumuzu paylaşalım diyebiliyorlardı. Bakkal- lar blöf yapmıyorlardı. Zira Migros'un fiatlarıyla diğer bakkalların dükkân larındaki etiketler arasında fark ok— tu. İstihsal bölgelerinden dogrudan doğruya ye büyük mikyasta muba- yaa yapmak, senenin her mevsimin- de ucuz ve sabit fiâtlarla mal sat- mak vaadi çoktan rafa kaldırılmıştı. Bugün Migros sadece büyük kârlar temin eden ve kahve, çay, peynir im- SAHADA tiyazlarına sahip bir — müesseseydi. Maamafih fazla nankörlük etmeme- liydi. Zira bu müessese sayesindedir ki İstanbullular hayatın ucuzlayaca- ğı bahsinde tatlı sözler dinlemek im- kânına kavuşmuşlardı. Hatta -ayıp değil ya-, bu sözlere inanmışlardı da.. Hayal kurmak tatlı şeydi; bütün İs- tanbul halkı kendilerine tatlı tatlı ha- yal kurduran bu müesseseye minnet- tar ve müteşekkir olmalıydı. A. B.D. Bir yeni cins enflasyon on zamanlarda hayatın hissedilir derecede pahalılanmağa yüz tut- ması, bütün Amerikalı 1ktısatçıları pahalılıgın sebebleri üzerine eğilmi ye sevketti. 1952-1905 yılları arasın— da düşen gıda maddeleri ve sanayi eşyası fiatları yeniden — yükselmeye başlamıştı. Bunun sebebi kuvvetli iş- çi sendikalarıyla büyük, şirketler ara- sındaki ücret-fiat yarışıydı. İşçiler sık sık ücretlerinin arttırılmasını ta- lep ediyorlardı. Sendikaların kuvve- ti karşısında boyun eğen patronlar, çareyi' fiatları arttırmakta buluyor- ardı. Artan fiatlar ise, yeni ücret arttırma taleplerine sebeb oluyordu. Ücret yükselmeleri, prodüktivite ar- tışını geçmeseydi mesele yoktu. Yük- selen verim, ücretlere yapılan zam- ları telâfi edecekti. Bununla beraber - pahalılığın baş- lıca sebebi hizmet fiatlarının artist olmuştu. Doktorlar, berberler, dışçı— -er, sinemalar fiatlarını — bir hay yukseltmışlerdı Yani elle tutulmayan maddelerin fiatı devamlı şekilde ar- tıyordu. Basit bir Amerikan ailesinin bütçesinde bile elle tutulmayan mal- ların istihlaki © 33'ü buluyordu. Ame- ika "birlokma birhırka” memleketi degıldı Basit birişçinin hanımı bile sık sık, psikanalistini görmeden ede- mıyordu Fakat gelgelelim hizmetler sahasında prodüktivite, sanayideki gibi yükselmiyordu. Otomasyon, hiz- metlere tatbik edilmiyordu. Henüz robot doktorlar meydana getirileme- mişti. Güler yüzlü İtalyan berberleri babalarından daha çok sayıda adam traş edemıyorlardı Sanayi sahasın- da olduğu gibi, hizmet sahasında da ucretlerı yükseliyor, fakat ve- İ sayı- yordu. Tek çare fiatları ukseltmek— ten ibaret kalıyordu. Esasen elle tu- tulmayan mallara talep, büyük ölçü- de artıyordu. İşte fazla miktarda elle tutulma- yan, gözle görülmeyen şeylere para harcadıkları için, hayat pahalılığı ba- sit Amerikalıların bütçelerini kemir- meye başlamıştı. Memleketimizde hayat pahalılığın- dan şikâyet için ekmek, et, şeker, yumurta akla gelirken, 'Amerikalılar psikanalize fazla para ayırmak zorun- da kaldıklarından dert yanıyorlardı. l11

Bu sayıdan diğer sayfalar: