2 Kasım 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

2 Kasım 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

küçük sanatkârlarla Akademi ma- sunu arasındaki boşluğu doldurama- mış olmamızdan ileri geliyor" diyor- du. k sanatkar dededen —öğ- rendiğini yapıyordu ama buna ken- disinden birşey kat du ve nkü ihtiyaçları karşılıyamıyan birçok el sanatları böylece (ilmey mahküm oluyordu. Mesela ü- Halbuki Kü- neler ve neler ya- pılamazdı? Ofisteki çay masaları, ince zarif şamdanlar kütahya çini- sinden neler yapılabileceğine bir mi- Sonra mesela Eskışelıırın lüle- da yapamaz mıydı? İş- muvaffak ol- kaşıklarım bir kımse alıp belki vitrinine koyardı ama şu salata maşasına her evin ihti- yacı vardı. Güzel bir sepet te evde döküntüleri toplıyabılır, çamaşır gün- leri işe y öodern bir şe- kilde örüldüğü zaman bır aba- jur da olabilirdi.. Ofis, muhtelif vilâ- yetlerimizde tek tek ele alınan tek nefıs tik eşyalar vücuda getirecekti. Mese- lâ çini ile lületaşı, bakır ile lületaşı hasır ile tahta beraber kullanılabilir ve bu sayede daha pratik eşyalar vü- cuda getirilebilirdi. Halkımızın dai- ma ne olursa olsun yabancı memle- ketlerden gelen şeylere rağbet etme- mesi ve yerlinin güzelini kıymetlen- dirmesi şarttı.. İç pazarda rağbet gö - ren gelişen küçük sanatların dış pa- zarlara daha kolaylıkla akabileceği bir hakikatti. Bedava reklâm: turist «Mr. Muller- Munk"ın işaret ettiği gibi bir memleketi muh- telif vasıfları ile dışarıya en nıtacak kimse "turist"ti. bu bakımdan Ofisin mühim aliyet merkezi olacaktı.. "Turist gör- duğu güzel şeyleri alır, dışarıya gö- türür ve bunu gösterirdi" Turist be- dava bir reklâm acentesi idi. Gazetecıler burada birbirlerine baktılar. İhti senelerden — beri bomboş duran ve memleketine bir ha- tıra götürmek isteyen transit yolcu- larına sıgaradan başka satacak bir- şey g av mızı duşunuyorlardı Muhakkak ki ogrenılecek ve yapılacak daha çok bir çalışmaya doğru gidiliyordu. Moda Moda kralının ölümü Bundan birkaç sene evvel Ameri- kada yapılan bir ankette "Chris- AKİS, 2 KASIM 1957 tian Dior'un dünyanın en popüler in- sanlarından birisi olduğu — meydana çıkmıştı. Amerikanın Eisenhower- den sonra tanıdığı adam, Parisin meşhur moda kralı idi. Ve işte bir sabah dünyanın her köşesinde gaze- telerini açan kadınla ufak bır çıg- lık a ttılar; t kadınları giydi- “gülünç olmadan e ndan sonra kim recek? kim onlara değişik", "bayağı olmadan cazip", “sıkıcı olmadan kibar" "olmayı öğre- tecekti? Halbuki bundan sadece on- bir yıl evvel "Dior" diye birini tanı- yan bile yoktu. Onbir yıl evvel o, bel- ki tersi olmayı bile aklından geçir- memişti. Onun baş döndürücü muvaf- fakiyeti, şöhreti, —moda dünyasına getirdiği fırtınalar yalnızca onbir yıl içinde kapandı kald Christian Dior eteklerle Artık oynayamayacak Çiçekleri seven çocuk Fransanın köklü ve zengın bur- juva aıleler nden birisine me suptu Bir yakın akrabası "Poıncar- re" — zamanında İç işleri Bakanlığı yapmıştı. Christian Dior 21 Ocak 1905 te Normandiya sahıllerındekı büyük köşkte doğdu. Üç kardeşi var- dı. Alman dadılar tarafından yetiş- tirilen çocuk, annesinden çiçekleri sevmeyi öğrenmişti. Ve eve misafir- ler geleceği zaman masaya çiçek koymak daima onun vazifesiydi. Bu şişman çocuğun, bir büyük zevki da- ha vardı. Oyna arkadaşlarına elbise- ler dikerek maskeli — partiler tertıp etmek. On yaşında iken, okulda retmenlerinden azar işittiği ç Çünkü kitapları ve defterleri daima uzun topuklu ayakkabı giyin- miş kadın bacağı resimleriyle doluy- du. 1914 te bir falcı onun eline baka- KABİN rak istikbalini — keşfetmişti: Falcıya öre o, birgün beş parasız kalacaktı, fakat kadınlar yüzünden kendisine iyi ve çok şöhretli bir bayat temin edecekti. Bu sözler o vakit bütün aileyi güldürmüştü. Aile Parise ta- şındı. Gayeleri "Christian Dior'u bir diplomat olarak yetiştirmekti. Genç çocuk bunun yerine arisin sanat âlemine daldı Kadife yakalı şık el- biseleri, melon şapkası 1le zengin de- likanlı devrin "Poulen ve "Satie" gibi tanınmış muzısyenlerı ve Jean Cocteau Christian Berard, Salvador Dali gibi artıstlerı ile kadeh turuyordu. felâket silsilesi Christian Diorun bü- tün hayatını değiştirecekti. Yeni bir hayat Erk k kardeşı bır sınır hastalığı i mü rinden rahatsızlanarak "Majorca"ya gitti. de beş parası yoktu. "Majorca" da iş- lemeye merak hakkında resimlerini 0 frank m bili bir moda evine satınca "Dior" hem ç sevindi, hem de şaştı. Moda kralı otuz yaşın- felâketlerle başlar" de- Hakikaten Robert Piguet ve Lucien Lelong gibi büyük terzilerin yanında, hayatını kazanmak için ça lışmıştı. Harpte cenubi Fransada or- duda hizmet etti ve ordu bu a kralım — demiryolu şan bir ekibe ver tamıratında çalı- Fransa için.. arp sonun da, Fransız Modası çok fabrikalarına yordu. Bu " böylece tari- he karışacaktı. "Boussac"a göre Pa- ris zevki ölmemişti ama Paris dikiş salonlarının canlılığa, bir vitamin iğ- nesine ihtiyacı vardı. Bu hayatiyeti kim getirecekti? Dostları, fabrika- töre, Christian Dior isimli bir moda ressamını tavsiye etmişlerdi. Zafer I şte böylece "Dior" 1946 senesi- nin aralık ayında "Fontainebleau" da bir arkadaşının apartıman, daire- sine kapandı ve onbeş gün düşüne- rek, çizerek, aşkla, imanla çalıştı. 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: