2 Ağustos 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

2 Ağustos 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır? F ktisadi — mevzular ve hâdiseler, I kendiliğinden, yani kendinden ayrı dış sebeplerin etkisi olmadan meydana gelmiş — değildir.. Onun doğmasında, gelişmesinde ve çeşit- li manalar almasında, plumsal hayatın diğer muesseselerı relatif birer iktidara maliktir. i hal bünyesindeki muesseseler için de varittir. Zaman, mekân, mevcut şart ve 1mkanlarla ıktısat anlayışında vukubulan her değiş- me, onlarda da esaslı degışıklıkler vücuda getirir. Kısaca söylemek i- cap ederse, tesir eden ve tesiri alan gerçekte bir ve ayni şey olmayıp, her halde, bütün müesseseler ara- sında mütekabil hareketler doğu- ran fikri ve fiili unsurlardır. Hukuk din, politika, edebiyat, müzik, ıbı çeşitli sosyal ha- reketlerı tek sebebe iktisadi âmil- lere irca etmek ve bu hareketlerin İktisadi âmillerin birer ürünü ol- duğu noktasında ısrar etmek, ta- rihi maddeciliğin çok garip spekü- lâsyonlarından biridir. Böyle bir iddianın büyük zorluklarla karşıla- şacağı ve hatta karşılaştığı tarihi bir vakıadır. Tek taraflı bir sebep ve neticeyi, -mevzuun ehemmiyeti ne derece büyük olursa olsun- ka- bul etmeğe, hiç olmazsa düşünme- ğe bile imkân yoktur. İktisadi mevzuların en çok bağ- lı olduğu müessese, şüphesiz, hukuk müessesesidir. Hukukla bağlı — ol- mayan normal bir ekonomi siyase- ti tasavvur edilemiyeceği gibi, ikti- sadi anarşi içinde de normal bir hukuki düzenin fiilen varolabilece- ğini tasavvur etmek o kadar güç- tür. Mevzuun sarahati ve ciddiyeti en ufak bir SÖK bile kaldıramaz. Netice itibar ile, her iki mefhum a- rasında, tesanüdün oluşu veya ol- mayışı, insan hürriyetile çok ya- kından ilgilidir. Hürriyet kelimesi gaipten gelen bir ses gibidir. Esrarengizdir, ca- ziptir. Mana ve mahiyeti, insanı, içten titretir. Bir an için, bundan, hürriyetin bir gaye olduğu mana- sını çıkarabiliriz. Fakat, esasta, hürriyet bir gaye değil, bilakis bir vasıtadır. Gaye, refah, — huzur, ve muvazenedir. Bu gayeye, — ancak, normal bir iktisadi ve hukuki dü- zen içinde mevcut hürriyetin ikti- darı ile ulaşabiliriz. Rollerin ters AKİS, 2 AĞUSTOS 1958 - IV - çevirildiği, yani, ferdi hayatın mün- demiç cevheri olan hürriyetin, bir gaye haline getirildiği devirler ol- muştur. Olmaktadır da... Gerçekten buna "garip bir tecelli" den başka bir şey denmez. Hukukun lüzum ve değeri bu- rada açıkça belli olmaktadır. Faa- liyetlerimin hedefi ve gayesi sade- ce ben olursam diğerleri ne yapa- cak? Benliğin açılarak, yayılarak diğer bencilerle ittihada girdiği ve ben olmayanlar birer vasıta dere- cesine indirildiği zaman, toplum bünyesinde doğacak iktisadi hege- monya ne ile izale edilebilir? Re- fahı, her türlü garantiyi, tam 1li- beral bir sistem içinde — ararken, neticede, kartel ve tröst gibi, hiz- met erbabı ve alıcılar aleyhine iş- leyen mekanizmanın ağına düşmek, iktisadi esarette mahküm tehlikesile — karşılaşabiliriz. bir akıbetin, totaliterizmin hürriyetinden daha iyi olmadığı muhakkak. Liberal teşebbüslerin, milli ik- tisadiyatı fiilen vücuda getirmesi, bütün istihsalin, say'in toplum menfaatına döndürülmesi, ancak, hukukun veya hukuku — tatbik ile mükellef olanların, sistem — bünye- sinde fiilen bulunmasile — kabildir. Kasten veya taksir ile bu müdahe- lenin yapılmadığı hallerde, organi- zasyon, amelesile, alıcısıle yalnız müteşebbisin küpünü dolduran bir mekanizma olmaktan öteye gide- mez. Ayni hal, devlet kapıtalızmı ve devlet ışletmecılıgı için de va- rittir. Devlet işletmeciliği ile hu- susi işletmecilik arasında ikincisi lehine çok fark bulunmakla bera- ber, şayet iktisadi teşebbüsü deVlet eline alırsa, şebbüslerde şahsi ki mevzuatla nasıl toplum menfa- atına da tevcih ediliyorsa, tıpkı o- mm — gibi, devlet de kendi fiillerin- de hukuk ile mukayyet olmalıdır. Devlet işletmeciliği ve kapitalizmi İktisadi kalkınma için şayanı kabul değilse de, zarureten vaki olan te- şebbüslerde daha dikkatli, daha plânlı olması icabeder. Esasen bu imkân fazlasile mevcuttur. Hususi teşebbüsler, hukuku tat- bik ila mükellef olanlar tarafından Salâhattin DEMİRKAN takyid ediliyor ve her fiil genel fayda sahasına intikal ettiriliyor- du. Şimdi ayni kontrol mekanizma- sı, devletin teşebbüslerine ve icra- atına karşı nasıl çalışacak? ile münekkit bir ve ayni şe yor. Vakıa, teşebbüsün neticesi ve sıhhati piyasada kendisini çabuk gösterecektir. Fakat bu bize ne an- latır? Diyelim ki piyasada — panik var. Ve bunun müsebbibi, organizas- yondaki veya istihsaldeki bozukluk- tur. Bunu nasıl düzelteceğiz"Bil— farz, hukukun bize tanıdığı siyasi hurrıyete sahibiz. Her icraatı en in- ce teferruatına kadar tetkik ve ten- kit edebiliyoruz. Ne olacak, sonra bu kâfi midir? İktisadi çarkın mu- ayyen yerlerde — dönmesi, servetin kısmi terakümü belki önlenebilir. Ancak, yine organizasyona — tesiri ve onun istikbali tamamen iktida- rın niyetine bağlı kalacaktır. İktidar — metafizik bir tezahür. değildir. Onu teşkil edenler bünye- mizden çıkmış beşeri fertlerdir. Bi- naenaleyh, senden, benden farklı kimseler değildir. Aksini iddia, saf- satadır. Hepimiz hukukla mukay- yet kimseleriz. Şayet bir paye ver- mek icap ederse o takdirde, sadece, "hukuki kaideleri tatbik ile mükel- lef kimseler" dememiz yeter. Teş- kilâtın reel manası bu olunca, her fiile gösterilen reaksiyonun biribi- I : rine tekabül etmesi lâzımdır. Yani, iktidarın hususi — teşebbüslere, top- lum menfaatına tatbik ettiği hu- kuki kaidelerle müdahelesi gibi, hususi şahıslar da iktidarın âmine menfaatına aykırı icraatına — ayni hukuki hürriyetle müdahele edebil- melidir. İktisadi faaliyetlerde ser- vetin aşırı nisbetsizlikle dağılması ve bir tarafa fazlasile terakümü ancak bu şekilde önlenebilir. Hur— rlyet, bu düzenin tahakkuku şarttır. Diğer taraftan, — iktisadi kalkınmanın hukuki hurrıyet cereyan etmesi karşılıklı İ artmasına ve her mledeki işbir- liğinin daha çok sıklaşmasına mün- cer olacaktır. Böylece iktisadi kal- kınma, başı dumanlı politikacıların ve hususi istismarcıların — bulanık sulardaki faalıyetlerınden kurtula- cak, rasyonel ve ilmi alarda en yüksek zirveye ulaşacaktır. 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: