August 2, 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

August 2, 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BASIN da kızı da, çalıştığı şirketten izin alabildiği takdırde annesine refakat etmektedir. Ortadan iki kat mla bölünmüş ve yan yana inşa edılmış telefon kabinesi büyüklüğündeki hüc- relerden bırıne mudurıyetın numaraya Öte yandan Nimet hanım girmekte- dir. Bu hücrede Buraklar ancak bir kaç dakika görüşebilmekte, çift kat camlara oyulmuş dikiş iğnesi büyük- lüğündeki beş ilâ altı delikten gırt- lak paralayarak seslerini yekdiğerle- duyurmağa çalışmaktadırlar Burak bu sırada, hiç bir talep veya şikâyette — bulunmaz, yakınlarının sıhhatlerini, sadakatle bağlı olduğu girin yuvasını ve bahçesini — sorar. Karısından daima cesaretli olması- nı ister. Kırlaşan saçlar imet hanım, telefon kabinesi bü- yüklüğündeki mahut taştan hüc- Subaşı - İ mamakta, hayretini mucip olmakta- dır. Türkiyedeki cezaevlerinin yeni yeni gazeteci misafirler beklemekte olduğu şu günlerde, Ratip Tahir on- altı aydır alâkasının kesildiği dün- yaya — dönmeğe hazırlanmaktadır. Burakın çıkması ile, Ankara ve İs- tanbuldakı cezaevlerinde üç tane da- ha ma eteci kalacaktır. İs- tanbuldaki — Büyükbuluttan — başka, Ankarada Merkez Cezaevindeki iki Ulusçu, Nihat Subaşı ile Şinasi Na- hit Berker içeride daha uzun müd- detler için yürümek bilmeyen daki- kaların hesabını tutacaklardır. Şüphe yok ki, Nimet hanım gibi "ben sokmadım ama çıkarmağa gi- şeklinde düşünen yakınla- arkadaşlarından müteşekkil büyük bir grup 9 Ağustos 1958 cu- martesi günü sabahı Paşakapısı Ce- zaevinin paslı demir kapısı önünde Büyükulu'; A Berker İçerdekiler relere girmeden veya çıktıktan son- ra her defa maziye, çok gerilere da- lar: Son halife Vahdettin zamanında İstanbul İtilâf devletlerinin altındayken Nimet hanım kızdı. Babası, Diyarbakır Valisi Dr. Reşit bir gece bütün İttihat ve Te- rakkiciler gibi evinden yaka paça derdest edilerek tevkif olunmuş, Be- yazıttaki meşhur Bekirağa Bölüğün- de hapse atılmıştı. O zaman ve o şartlar altında bile annesiyle birlik- te hergün gider, beraberlerine yemek ve diğer ihtiyaçları alırlar babasını ziyaret ederlerdi. Üstelik kendileri- ne hiç bir zorluk gösterilmezdi. Hal- buki şimdi. Cumhuriyet — devrinde, hassaten 1950'yi müteakip başarıl- dığı iddia olunan Demokrasi inkılâ- bından sonra hapiste bulunan, hem de fikir ve muhayyile mahkümu en yakınını ziyaret için maruz kaklığı zorluklar, Nimet hanımın aklına sığ- 26 toplanacaklar ve gıcırtılar içinde a- çılacak kapıdan — çıkarak en tabii hakkına kavuşacak Burakı bağırla- rına basacaklardır. Karşılayıcılar, ihtiyarlamayan yaşlı, heybetli Ratip Tahirde saç ve bıyıklarının — biraz daha kırlaşmış olmasından başka bir değişiklik müşahede edemeyecek- lerdir. Burak, basının Türkiyede hiç bir zaman alınmadığı kadar kayıt ve baskı altına alındığı bu devirde gene, doğru bildiği yolda yürümek- te devam edecektir. Fikir adamları- nı hapis etmenin, onları ideallerin- den vaz geçirmediğine, hatta ters istikamette tesirler yaptığına — dair hadiseler tarih kitaplarında çok a- ma pek çok sayfa işgal etmektedir. Dışardakilerin dertleri R atıp Tahırın tahliye gü eçen an biraz daha yaklaştıgı, Halım Büyükbulut, Ni- hat Subaşı ve Şinasi Nahitin ise gün- edileceği leri saydıkları sırada dışardaki ga- zeteciler de az içerdekiler kadar dertlidirler. Geçen haftanın sonunda pazar günü Ankaradaki Gazeteciler Cemiyeti olağanüstü kongresinde bu dertler dile getirildi. Basın Kanunu- nun koyduğu tahditler yetmiyormuş gibi, idare mekanizmaları da, gaze- tecilere türlü güçlükler çıkarmakta ve haber alma hürriyetini tahdit et- mektedir. Hemen gün geçmemektedir ki, şurada veya tahkir edilen, zorluk çıkar tiskal edilen bir gazeteci ile karşıla- şılmasın. Ankaralı gazeteciler kongrelerin- de bunları tek tek sayıp döktükten sonra, bir başka mevzua — geçtiler. Basın Kanunu şöyleydi, idari meka- nizmanın davranışı böyleydi. Hadi bunlara bir dereceye kadar idare sis- temimizin ve rejimimizin bozukluğu diye göz yumulabilir, hafifletilmele- ri veya giderilmeleri için çareler a- ranabilirdi. Ama yâ Amerikalıların davranışına ne demeliydi? İşte bu noktada Ankaralı gazeteciler âdeta ayaklandılar. Tel'in protesto se- daları kongrenın toplandığı — salonu doldurdu Irakta zuhur eden ıhtılahn men ardından Amerikalılar na asker çıkardıkları gibi, Adanada- ki NATO üssüne de havadan asker indirmişlerdi. Ancak taa Almanya- dan, İtalyadan uçaklarla getirdikle- ri bu askerlerin yanında Amerikalı ve Avrupalı gazeteciler — bulunduğu halde, İncirlik hava limanına Türk gazetecilerinin sokulmasına ve bun- ların haber almasına, resim çekme- ü Alan ci- askerler tarafından tutulmuş ve alana — bir parça — olsun yaklaşmak — isteyen Türk gazetecileri silâhların kendile- rine çevrilen namlularını karşıların- da bulmuşlardı. İşte — Ankaradaki kongrede bu duru protesto edili- yordu. Memleketimizde, tıpkı bir mustemlekede imişcesine hareket e- en ve haber alma hürriyetini arzu- larına göre tahdit eden Amerikalı- lar şiddetle tenkit ediliyordu. Ame- rikalılar sadece İncirlik hava ala- nında değil, İzmirdeki NATO karar- gâhında ve Esenboğada da ayni muameleyi Türk gazetecılerine reva görüyorlar, yabancı gazetecilere her türlü kolaylığı gösterirken Türklere bir düşman muamelesi yapıyorlardı. O gün Ankarada toplanan Gazete- ciler Cemiyeti Kongresi, yeni seçti- ği idare heyetine ilk vazife olarak bu durumun derhal Türk ve Ameri- kalı makamlar nezdinde resmen pro- testo edilmesi yolunda talimat ver- di. Müştereken hazırlanan bir tebliğ- de gazetelerde neşredildi. Ancak o günden bu yana, Türk gazetecileri meselenin üzerinde hassasiyetle dur- dukları halde müsbet bır tek adımın he- dahi atılmadığım üzüntüyle gördü- ler. Amerikalılar, bıldıklerını oku— makta devam ediyorlardı.. AKİS, 2 AĞUSTOS 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: