4 Nisan 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

4 Nisan 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin iktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır" evlet, fertlerin bir arada refah ve hür rriyet içinde — yaşamak için kurdukları topluluktur İdare edenlerin vazifesi devletin mevcu- diyetinin sebebi olan fertlerın refah ve hürriyet içinde yaşama arzula- rının tahakkukunu — sağlamaktır. İdare edenler fertlere refah ve hu- zur temin etmek için bir iktisat si- yaseti takip ederler. [ktısatçılar asırlardır. milletleri bir an evvel refaha ve huzura kavuşturacak ik- tisat siyasetinin ne olması gerekti- araştırıyorlar. Bu sahadaki ıdeoloplerı liberal — sistemle komü- nizm arasında sıralamak kabildir. Hepsinde müşterek husus a? da olsa, çok da olsa devletin iktisa di hayata müdahalesidir. İşte bü- tün mesele de bu müdahaleden doğ- maktadır. Çunku iktisadi hürriyeti tıpkı siyasi hürriyet gibi — insanın doğuştan sahip olduğu en tabii ve kutsal hakkıdır. İktisadi hürriyet ise insanın emeğinin ve çalışması- nın hakkını, tam karşılığını alabil- mesi ile mümkündür. Ancak böyle- ce fert emeğini deger]endırmış olur. İşte devlet iktisadi hayata müdaha- le ederken fertlerin iktisadi hürri- yetlerini baltalamamalı, devletin ik- tisadi hayata müdahalesi fertlerin iktisadi hürriyetlerini tahdit için değil, aksine fertleri bir an evvel ik- tisadi hürriyetlerine, dolayısiyle de refaha ve huzura kavuşturmak için yapılmalıdır. Bu da milli gelirden fertlerin hisselerine düşen miktarın artması ile gerçekleşebilir. Bu his- senin artması ise tabiatiyle milli gelirin artmasıyla — mümkündür. Milli geliri arttırmak için devletçe ve milletçe yapılan hamleye iktisa- di kalkınma diyoruz. Kalkınmak i- çin yatırımlar yapmak 1lâzımdır. Ayrıca-bu yatırımları memleketin bünyesine ve ihtiyaçlarına en uygun gelecek şekilde yapmak zaruridir. Yatırım ise ya hususi sermaye, ya yabancı sermaye yahut da devlet tarafından yapılır. Yabancı serma- yenın gelmediği, hususi sermayenin ise kifayetsiz olduğu veya yatırım gibi uzun vadeli rantabilite arzeden bir işe iltifat etmediği memleketler- de yatırım yükü sadece devletin o- muzlarına düşer. Bu ise kalkınma zor ve uzun vadeli bir iste dev- letin iki kuvvetli yardımcıdan mah- rum kalması demektir. Yabancı sermaye nazlıdır. Bu n cemi- yetinde siyasi gayelerle yapılan ya- - XXIX - bancı sermaye yatırımlarını nazarı itibare almadan yapılacak bir tet- ik, yabancı sermayenin — gelmek için aradığı siyasi ve iktisadi şart- ların başlıcalarınm hürriyet, emni- yet ve rantabilite olduğunu göste- rir. Kendi vatandaşlarının iktisadi emniyet ve siyasi hürriyetini temin etmemiş bir devlete yabancı serma- ye itimat etmiyecektir. Hususi ser- maye ise iktisadi ve siyasi hürriyet- lerin tahdidi ne kadar fazla olursa hem teşekkül etmekte geçilecek, hem de spekülatif ticari faalıyetle ri tercih ederek uzun vadeli yatı- rımlara itibar etmiyecektir. Şu halde devlet bir yandan ken- disi yatırım yolunda gayret sarfe- derken, bir yandan da yerli ve ya- bancı sermayenin kalkınmaya işti- rakini temine çalışmalıdır. Bu ise sadece gerekli şartları — tesis ile mümkündür. Bu şartlar da ancak hürriyet içinde gerçekleşebilir. Fertler hayatlarının maddi te- minat içinde bulunmasını, Trahat ve huzur içinde yaşamayı arzula- dıkları kadar cemiyette başkaları- nın tesirinde olmadan, korkusuz ve şerefli bir -şekilde yaşamak isterler. İnsanlar hür olarak doğar, hür, o- larak başkalarına tabi olmadan, bo- yun eğmeden yaşamak ve olmek isterler. Bu, devletin varlık sebeple- rinden biridir. Vatandaşın doğuştan sahip olduğu siyasi hürriyetlerini tanımayan hükümetler vazifelerini yapmamış, mevcudiyet sebeplerini inkâr etmiş olurlar. Refah ile hürriyet arasında sıkı bir bağlılık vardır. Bunları birbi- rinden ayırmak, biri olmadan di- ğerini gerçekleştirmek mümkün de- ğildir. Her ikisinin de cemiyet ha- yatında rolü birbirlerini bütünler. Zira hürriyetleri ihmal eden bir re- jimin milleti iktisaden refaha ka- vuşturmasını temin edecek bir yol henüz bulunmuş değildir. Esasen böyle bir yol bulunsa bile İnsanlar refahları uğruna hürriyetlerini, hür- riyetleri uğruna — refahlarını feda etmeyeceklerdir. Çünkü bu ikisi ayrı ayrı birer gaye olmayıp, insan- ların doğuştan sahip oldukları tabii ve meşru haklarıdır. İdare edenler bulundukları mevkie sadece bunları gerçekleştirmek için — getirilmişler- dir. Şu halde bir milletin İktisaden kalkınmasının ilk şartı vatandaşın hürriyetlerine şahin olmasıdır. Ertem EĞİLMEZ Milletçe refaha kavuşmak, ikti- saden kalkınmak için gerekli bir diğer şart da kütlenin düşünme ve kültür — seviyesinin — yükselmesidir. Cemiyette bu işi en iyi şekilde ya- pacak tek müessese ise üniversite- dir. Bu itibarla üniversitenin egıtım ve araştırma vazifeleri kadar önem- li bir diğer vazifesi daha vardır. O da bilgi ve hakikatları halka duyur- e yayma vazifesidir. İlmi bilgi ve hakikatlar halka yayılmaz veya eksik yahut yanlış şekilde yayılırsa kütlenin düşünme ve kültür seviye- sinin yükselmesi mümkün olamaz. Üniversitenin bu vazifesini siz yapabilmesinin yolu ise edenlerin şu veya bu sebepten yap- tıkları yahut yapacakları müdaha- leleri tesirsiz kılmaktır. Bunu da ancak üniversitenin mali, idari ve ilmi muhtariyete salüp — olmasının sağlıyabileceği aşikârdır. Bu vazi- yete göre iktisaden kalkınabilmek için üniversitenin hür ve muhtar olması da elzem bir şarttır. Bir milletin İktisaden kalkın- masında hür basının rolü muhtar üniversitenin — yanıbaşındadır. Hür basın karşısında idare edenler ken- dilerini daimi bir murakabe altında hissederler. Hür basın karşısında hırsız siyaset Aadamları yok olur, nüfuz ticareti silinir, mideciler bir kenara sinerler. Üniversite ilmi bil- gi ve hakikatleri, idare edenlerce alman iktisadi kararlar hakkındaki görüşlerini halk efkarına eksiksiz ve yanlışsız — aksettirebilmek için hür basının işbirliğine muhtaçtır. andaş — iktisadi veya siyasi hürriyetlerine yapılan ve yapılmak istenen müdahalelerde hür basına sığınır. Hülâsa bir milletin iktisa- den kalkınması üniversitenin hür, basının hür, vatandaşların hür ol- masıyla mumk ndür. Tarihe baka- lım; hürriyetleri tanımamış re]ım— lerın bütün — gayretlerine rağmen iktisaden refaha kavuştura- madığını, dünya haritasına baka- lım: demokrasi ile idare edilen mil- letlerde refah içinde yaşıyanların aynı milletler olduğunu bütan açık— lığıyla görürüz. Sanki iktisadi coğ- rafya dünyada — refahın hududunu hürriyetlerle çizmiştir. Esasen aksi mümkün olamazdı, önce hürri- yet sonra refah. Parola budur. Ve bu olmalıdır. Zira hürriyetsiz bir iktisadi kalkınma gerçekleşmesı bir yana, düşünülemez bile. AKİS, 4 NİSAN 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: