4 Nisan 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

4 Nisan 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TELEVİZYON " " Vaf # g P Bir televizyon istasyonunda teknik kontrol İyi "programlardan vazgeçilse - bile... Ankara Mevsimsiz hayaller Bugun yurdumuzda, Devlet radyo— larının teknik durumunu göz Ö- nüne alırsak televizyon - hayallerine kapılmak için zamanın henüz pek erken olduğunu anlarız. Başlıca iki radyomuzun, Ankara ve İstanbul radyolarının, müdürleri ve program şefleri, bir yabancı firmanın Türki- ye acentası lütfetsin de iki tane plâk çalıcısı hediye etsin diye beklerken, radyo diskoteklerine dört beş tane yeni plâk satın almak için karabor- sacılardan medet umarken, eskiyen bir iğneyi veya manyetofon lâmba- sını degıştırebılmek için — yabancı memleketlere seyahat eden eşe dos- ta yaranırken, Türkiyeye televızyo— nun geleceğini sanmak, Merine seyahat edılecegını ummak kadar hayalperestlik olur. Dünyada ilk radyo istasyonları- nın -Amerikada Pitsburgh ve İngilterede BBC- kurulduğu yıl olan 1920'yi beş altı yıl geçmiş geç- i radyo Türkiyeye — gelmişti. dünyada ilk sürekli — televiz- yon yayınlarına Londrada 1936 y lında başlanmış olmasından bu ya- na gecen zaman ortadadır; televiz- yon her memlekette, halk kutlelerı— ne kültür ve eglence ulaştıran en tesirli vasıta olarak kabul edilmiş- tir ve en az radyo kadar rağbet gör- mektedir. Buna rağmen Türk hal- kım televizyona kavuşturma yolun- AKİS, 4 NİSAN 1959 da Devlet istikametinden gelen he- nüz en ufak bir kıpırtı bile yoktur. Televızyon meselesi, modern Türki- yenin yirminci asra ayak uydurma gayretlerindeki başarı — derecesinin bu- sembolü sayılabilir. Şunu da u- nutmamalıdır ki Türkiyenin etrafı televızyonla çevrilidir. Yunanistan- da. Demirperde gerisi memleketle- rinde, Rusyada hattâ geri Irakta televizyon, aşağı yukarı radyo ka- dar yaygındır Bugün Türkiyeye televizyonun gelmesi bir yandan döviz imkânları- na, öte yandan da televizyon eğiti- mi görmüş teknik elemanlara ihti- yaç gösterecektir. Döviz — meselesi- nin halledildiğini farzedelim. Teknik eleman yokluğu ilk ağızda, yurdu- muzda televizyon yayınlarını engel- liyecektir. Hükümet, Türkiyede te- levizyon ıstasyonları kurma tasav- vurunu müsbet hareketlerle gerçek- leştirebilmek için hiçbir şey mamakta, televizyon ışletmecılıgının teknik cephesınde eğitim görmeler için yabancı memleketlere eleman bile göndermemektedir. Devlet rad- yolarının yayınları bir teknik felâ- leti olarak sürüp gitmektedir. Tek- nik eleman yetiştirmeden, — yüksek katlarda birinin romantik hayalleri neticesi, günün birinde - yurdumuza televizyon geldiği takdirde, — radyo yayınlarının bile teknik — kalitesinin sağlanamıyacağından şüphe edilme- melidir. Bu durumda Türkiyeye televiz- yon ancak, işletmeciliğin bir yaban- cı firmaya verilmesi suretiyle müm- kün olabilir. Bunun için de mevzua- tın değişmesine lüzum vardır. Çün- kü bugün Türkiyede Devletten baş- ka kimse radyo işletemez. Ingılız firması iki yıl kadar — önce, Basın Yayın Ve Turizm Umum Mü- dürl ügune Türkiyede televizyon is- tasyonları kurulması ve işletilmesi i- çin bir teklif yapmıştır. Teklif mek- tubu henüz dosyalarda — uyumakta- dır. PYE'ın teklifi, mahallı yayın yapabilecek küçük bir istasyon ku- rulması hususundaydı ve nakil is- tasyonlarını ihtiva etmiyordu. — Bu- nunla beraber şartların uygun olma- sı, teklif edilen istasyonun çok ucu- za maledilmesi sebebiyle Hükümet, az bir masrafla, Türkiyede ilk tele— vizyonu kurmuş olacaktı. Bu müte- vazi başlangıçtan — sonra, bu yayın kolunu — geliştirmek için çalışmalar yapılır, tedbirler alınır, hele eleman 'etiştirilmesine başlanabilirdi Ama bunca yıldır, radyolar için, hem tek- nikçi, programcı olarak, e- hil personel yetiştirilmesi sahasında hiçbir şey yap mamış olan Hüküme- tin televizyon gibi "“alaydan" işçile- re tahammülü olmayan bir teknik vasat 1çınde doğru dürüst yayın ya- pamıyacağı — şüphesizdir. Bugünkü imkânlar içinde Türkiyeye televizyo- nun gelmesi ancak, bir kaprisin tat- mininden ibaret kalacaktır. Programcılık bakımından ara, teknik personel ve mevzuat ile alâkalı engellerin kaldırıldığı- nı ve memlekete televizyonun geldi- ğini farzedelim. Bu takdirde, bugün Türkiye — radyolarının — ya 'nlarına hâkim olan ve halkın her tabakasın- da şikâyetlere yol açan programcı- lık anlayışı bir gecede degişmiyece- inden, o zamana kadar yalnız ku- lakların duyduğu bilgisizlikler ve zevksizlikler, bu sefer gözle görülür hale gelecek Radyo yayıncılığının çağdaş iler- lemelerine ayak uydurmak- bir ya- na, programcılığın en basit kaidele- rini hiçe sayan -daha doğrusu bun- ların mevcut olduğundan bile haber- siz bulunan. Devlet radyoları, tele- vizyon gibi değişik bir vasatın ge- rektirdiği programları — hasırlamak yerine, bugüne kadar — yapılagelen yayınları televizyon uydurmakla yetineceklerdir. Bu durumda, haber bülteni okuyan spikerin sesine bir de suratı eklenecek, kimbilir belkı de yayınların çogunda bir pika dönen bir plâk uzun uzun halka gösterilecektir. Derken birinin aklı- na, yabancı memleketlerin — televiz- yonlarında film de gösterildiği gele- cek, derhal Basın Yayının "Kalkın- ma" filmleri televizyona — çıkartıla- caktır. Bugün radyolarımız, bir iki program dışında, kolayca televizyon programcılığı anlayışına — uyabilecek ileri ve ölenin bir anlayışını örnekle- rini gösterselerdi, maddi ve teknik imkânlar bir yana, Türkiyede tele- vizyon bahsi bu derece iç karartıcı ihtimalleri önümüze sermezdi 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: