6 Nisan 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

6 Nisan 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER edilmeliydi. Patırtıya gürültüye ma- hal verilmemeliydi. Yapılan her şey sükünetle ve kimsenin rahatı bozul- madan, huzuru kaçırılmadan yapıl- malıydı. Gezi sırasında İç İşleri Ba- kanı Valilere bir de müjde verdi. Se- çimlerden sonra umumi Af çıkarıla- caktı... Ne var ki bütün bunlar Beyfendi- nin gördüğü bazı hakikatlerin yanın- da tereddüdünü tam manâsıyla gi- dermeğe oyaramamaktaydı. Bu ba- kımdan geçen haftanın sonunda "se- çim âvâzeleri" oldukça kısık sesler haline geldi ve hattâ bir ara tama- miyle söylenmez oldu. Bu konu da esasen pek fazla bir şey söyleyeme- yen D.P. milletvekilleri bütün dikkat- lerini iktidarın Başının bu mevzuda yakın ve uzak söyliyeceği bir kaç ke- limeye teksif ettiler. Bazıları ise ar- tık saklamağa lüzum görmeden du- rumu açıkça söylediler. Bunlardan en açık gönüllüsü İstanbul Milletve- killerinden Halük Nihat Pepeyi idi ve kaderine rıza göstermiş gibi bir hali vardı. "Seçim var mı" şeklindeki suallere omuzlarını kaldırarak: " — Buna Başbakanımız karar ve- rir. Biz D.P. grubu olarak kendisine candan bağlıyız. Eğer seçim yapma- ga karar vermişse biz okarışmayız" dedi. Uğurlu Perşembe.. Av karaya cumartesi günü geç va- kit dönen İktidarın Başının Se- çim mevzuundaki kararının bir müd- det daha uzayacağı açıkça belli oldu. Gerçi, Devlet Malzeme Ofisi seçim beyannamelerini bastırmıştı. o Gerçi bir iktisadi devlet teşekkülüne veri- len "Kalkınan Türkiye" adlı ve D.P. nin mucizevi eserlerini bir bir resim- lerle ortaya konan bir propaganda takvimi basılmıştı. Ama vaziyet gös- teriyordu ki, kâğıt üzerindeki parlak lâflar ve resimler, boğulacak hale gelmiş seçmenin derdini halletmeğe kâfi değildi. Nitekim komisyondan çıkmış, Meclis Matbaasında basılmış hazır bekleyen seçim kanunu ( tadil teklifleri bu haftanın başında yeni den açılan B. M. M. nin gündemine ithal edilmedi. Savcılık eliyle aldığımız tekziptir. Avukatlar 29/3/1960 tarihli A kis mecmuasında, hakkımda yazdı- gınız yazıları esefle okudum. Şahsı- mı hedef tutan indi, garazkâr olduğu aşikâr tekzibe değer retinizi gittikçe arttırmanız cevaba başlıca mesnet olmuştur. 1951 sene- sinde pek çok kimsenin C.H.P. den ayrıldığı zamanlarda C.H.P. ye gir- 14 dim. Cebeci İlçe İdare Heyeti Aza- Sı, aynı İlçe Başkanı, Ankara İl Hay- siyet Divanı Başkanı olarak partide filen oçalıştıım. 1957 seçimlerinde memleketim olan Konyadan yokla- maya girerek aday oldum, üç sene- den beride Ulus gazetesinin Avukatı olarak vazife o görmekteyim. Saydı- ğım vazifeler benim C.H.P. li olmak şerefimin yanında birer hiçtir. Tekzibin asıl konusu olan Ankara Barosu Reis Vekilliğine, (o balotajsız idare heyetine, ittifakla (Başkan Vekilliğine seçilerek vazife ve mesu- liyet deruhte etmiş bulunmakta idim. Bu ne mashariyettir siz bilemessiniz. Tarafsız avukatların reyleri, muhalif arkadaşların reyleri ve D.P. li arka- daşların reyleriyle. Başbakanın himayesinde (o yardım- laşma sandığı için balo yapmak tek- lifi bu sandığın müdür vekili tarafın- dan teklif edilmiş ve balo komitesi- nin üçü C.H.P. li biri tarafsız üyele- ri tarafından kabul edilmiştir. Aynı gün Baro İdare Heyetinin dördü C.H.P. li beşi tarafsız bir tanesi de- mokrat olan azaları tarafından tas- vip ve kabul edilmiştir. Baronun sa- dece bir üyesi toplantılara gelmediği halde Balin otelinde himaye keyfiye- tine sonradan itiraz etmiştir. Her şey aklıma gelirdi de, her za- man basına yardımcı olduğum halde kuru iftiraya maruz kalacağım aklı- ma gelmezdi. Ben C.H.P. ye kanla bağlıyım, canla bağlıyım, sıhri akraba değilim. Siz C.H.P. li değilsiniz düne kadar da demokrattınız, bu gün de dün de C.H.P. li olanların şevklerini kırmak isteyen V.C. ye benim gibi C.H.P. liler alet olmazlar. Baroya üçüncü defa arkadaşlarımın pek bü- yük teveccühleriyle seçildim. Düşün- düğüm menfaat Baronun yardımlaş- Namık Gedik Asayiş berkemâl ma sandığının menfaatidir. Şahsi menfaatini düşünenler çoktan oto- mobil sahibi ve apartman sahibi ol- dular. Ben naçiz bir avukat olarak en az yirmi kıymetli avukat arkada- şımı C.H.P. ye kayıt ettirdim. Son olarak bayram günlerinde pek çok dedikoducu keyif çatarken ben mem- leketim olan Akşehirde, Tuzluk- cu nahiyesinde, Subatan köyünde ve Apsarı köylerinde çalışıyor, vazifele- rimizin ehemmiyetini anlatıyor, yak- bildiriyordum. C.H.P. liler İnönünün etrafında vazi- fe duygusu içindedirler, onları parça- lamak isteyenlere asla yer ve yüz vermiyeceklerdir. Selamlar. Avukat Muhittin Kılıç Beyfendinin İstanbulda imar saha- larını dolaşırken aklına yeni ve ente- resan bir fikir gelmiş olabilirdi. 1957 seçimleri oOSonbaharda yapılmış ve kazanılmıştı. Hem dene şartlarla, ne şartlarla... Ne şartlarla canım, yoklar kuyruğunun şehirlerde salkım salkım döküldüğü, D.P. içinde hizip- çiliğin alabildiğine arttığı ve D.P. teşkilâtının tatlı bir rahavete kapıl- dığı şartlarla tabii. oŞimdi bunların hiçbiri yoktu. Vitrinler yanına yak- laşılması 220 voltluk cereyan kadar tehlikeli olmasına rağmen tıklım tık- lum doluydu. D.P. içinde Allaha bin şükür hizipçilik diye (birşey kalma- mıştı. -Zira, D.P. diye bir şey kalma- mıştır, ki.. -üstelik teşkilât, Allah için dişini tırnağına takıyor, çalışıyordu. Yoksa Beyfendinin karşılama tören- lerine o kadar adam bulmak nereden mümkün olurdu. Bu dinamik D.P teşkilâtıyla dolu D.P. kasasının ma- rifetleriydi. Demek ki Sonbaharın bir hikmeti, bir uğuru vardı. Seçim- ler Sonbaharda yapılsa sanki ne olur- du? Bu mevsim belli ki uğurlu bir mevsimdi. Beyfendi o-Topal deveden sonra uğura olan itikadı artmıştır- uğurlu mevsimde seçimi yaparsa belki kaybetmezdi. İşte bunun için- dir ki İktidarın Başının Seçim mev- zuunda ağzını bıçak açmıyordu. Çün- kü yakınları o biliyorlardı ki Medeni Berk İzmirde bu hususta katiyete yakın bir söz söylemiş, sonra Mende- resin ohiddetinden kurtulmak için hayli sıkıntı çekmişti. Tereddüd, D.P. milletvekilleri için oldukça eğlenceli bir mesele haline geldi. Geçen haftanın ortalarında bi- laistisna bütün D.P. li milletvekille- ri Spor - Totodan gayrı Seçim - To- to oynamağa başladılar. Ancak bahis, seçimin kazanılıp okazanılmıyacağı -onu nasılsa kestiriyorlardı- üzerine değil, Beyfendinin karar verip ver- miyeceği üzerineydi. AKİS, 6 NİSAN 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: