10 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

10 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Soruşturma Kurulunun çalıştığı yeni B.M.M. Kime niyet, ölümüne sebep- olmuş gibi üzülmüştü Celalettin Kurelmanın yerine tâyin edilen Hayrettin Perk gerçi dış görü- nüşü itibariyle son derece sağlam ve sıhhatli idi. Ama işin sonuna getirip getirmeyeceği doğrusu istenirse bili- nemezdi. Kurul insan enerjisiyle çalı şan bir değirmen gibiydi; Ham mad- disi şimdilik boldu İstihsal gücü enerjinin devamına bağlıydı: İşte bu bâkımdan, bir sorgu hâ- kimliği durumunda bulunan Yüksek "Soruşturma Kurulunun tâhkikati ne zaman bitireceği o kestirilemiyordu Ama geçen haftanın sonlarında so ruşturmaya verilen hız, işin bir an evvel bitirilmesi gerektiğini ve buna çalıştığını (o gösterdi. Kanlı günler Kurul o birçok yönden incelemeleri- evam ediyordu. Delil topla- mak, sakıtla? hakkında dâva açılma- sı için verilecek karara gerekçe teş- kil edecek doküman bulmak bir hay- li güç oluyordu; Elle tutulanı sakıt- ların Anayasayı alenen çiğneme ve milli iradeyi hiçe osayma- suçlarıydı Bunun sübut delilleri oltadaydı: İs- tanbulda" "Kanlı Perşembe Anka rada "Kanlı Cumâ" diye oadlandırı- lan Üniversite olayları hakkında ya' pılan tahkikat sona ermiş gibiydi. İs tanbulda çalışan üç kişilik komisyon bütün hâdiseyi baştan aşağı incele- miş ve gereken deliller dosyalamıştı Geriye Üniversite hâdiseleri hakkın da sakıt iktidar büyüklerinin ifade- leri kalıyordu: Üç kişilik heyet bunu temin gayesiyle geçen haftanın ba- 14 kime kısmet şında Yassıadaya gitti. İfadelerin a mma 10 Ağustosa kadar sürecekti Böylece ilk dosya tamamlanmış ve | numarayla sıraya konmuş olacaktı. Bu haftanın başında anlaşılan, duruşmalara büyük başlardan başla- nacağıydı. Evvela Anayasayı çiğne- me ve öldürme emri varme gibi suç- la? Yüksek Adalet Divanı huzuruna çıkarılacak ve onların mesulleri he sap verecekti: Muhtemelen Cumhur- başkanı Bayar, Başbakan Menderes, son Hükümet meşhur Tahkikat Ko- misyonunun Cakalı üyeleri aynı grup içinde muhakeme edilecekler ve hü- küm giyeceklerdi. e Bilindiği gibi bu suçların cezası idamdır. Böylece du- ruşmalar daha ilk günden itibaren tuzlu ve biberli olacaktı. Nitekim 1s- tanbulda ve Ânkarada daha şimdiden davetiye avı başlamıştı ve herkes na- sıl edip te duruşmaları takip ödece- ğini araştırmakla meşguldü. Ancak gazetelerde ortaya atılan "duruşma- ların başlama tarihi" henüz bir takım tahminlerden ibaretti ve bu haftanın başında başkentte görülen manzara, bırakınız Ağustosun yirmisini) Eylü- lün başına bile "Yassıada Festiva li'nin başlayamayacağını gösteriyor du: Tarih olarak 20 Ağustosun orta- ya atılması sebebi düşüklerin tutuk- luk hali hakkında o gün yeni bir ka rarın alınmasının gerekmesiydi Ama bu kararın âlınması duruşmalara he- men başlamasından çok daha kolay- dı: Zira bütün suçların tesbiti işi, A- nayasayı (o çiğneme sucunun tesbiti kadar süratli olmuyordu. , Minare ve Kılıfı Sâkıtların Devlet hazinesinden cep- lerine aktardıkları paraların tah- kikatını yapan komisyonun başı dert- teydik Senelerin o hukukçuları karşı laştıkları güçlüklerin içinden çıkmak iyili hiç' değilse günde bir iki kilo tef döküyorlardı. Zira haklarında tahki- kât yapılanlar birer suiistimal şampi- yonuydu. Çalınan minarelerin kılıfını d kadar güzel hâzırlanmışlardı ki işin içinden çıkmak mümkün olmuyordu Meselâ .râbık Başbakanın İsviçrede bir villâsı olduğunun bütün emarele- ri mevcuttu. Villânın şahsına ait ol- duğu Ve parasının diğerleri gibi Dev- let kasasından ödendiği de biliniyor- du. Gelgelelim İsviçre Hükümetine sorulan bu hususun cevabi hiç de memnun edici olmamıştı, İsviçre Hü- kümeti umulmuyan bir (o çabuklukla cevap vermiş ve Menderes' adına is- viçre sınırları dahilinde bir gayri- menkülün kayıtlı olmadığını dikkat ediniz; kayıtlı olmadığını- bildirmiş- ti. Soruşturma Kurulu üyeleri cevap gelince başlarını düşünceli düşünceli kaşımışlardı; Gerçi bu cevabı bekle- miyor değillerdi. Ama ne de olsa ü- mit ümitti. Belki sabık Başbakan te lâşı arasında minarenin kılıfını unu- tuvermiş olabilirdi; Ancak gelen ce- vap kılıfın unutulmadığını, hem de gayet iyi hazırlandığını ortaya çıkar- dı. Adaba villâ kimin üzerineydi ? Bir takma adın mı, bir akrabanın mı, yek sâ Menderesin pek düşkün olduğu yârı vefakârı bazı hanımlardan biri nin üzerine mi ? Yoksa, Villâ bir yaban cı adına mı tescil edilmişti ? Bu da zayıf bir ihtimaldi: Usta dalaverecile- rin bunu da düşünmüş olmaları lâ- zımdı. Böylede tahkiki pek zor bir mesele ortada kalıyordu: İsviçre hu- dudları dâhilinde Menderese alt oldu* gu bilinen veya- tahmin edilen villâ- nın sahibini bulmak. Buttun sabık Başbakanla olan irtibatını teshil et- mek. Bunu yaptıktân sonra da villâ- nın ne yollardan alındığını meydana çıkarmak..: Görülüyor ki çeteyle uğ- raşmak kolây değildi. Bira, bu "nüfuz ticareti" denilen marifetin cinayet veya ihtilas gibi vesikası bulunmu- yordu Ki Kılıfı minareye uydurdun mü hiç yakalanmayacakmısın gibi iş çeviriyordun: İş büyük servet sağ ladığından bir tehlike vukuunda bu paraya güvenerek nasıl olsa kurtula- cağından emin tutuklu da bulünsân rahat edeceğini düşünerek ticârete devam ediyordur Nitekim bir navlun parasıyla üç şilep sağlamasını bece ren müthiş iş adamı Ali İpar bile "yirmi yıllık dost"u "Bay yüzde on" ile münasebetinin ve ortaklığının is- pat edilemeyeceğini, omilyonlarının kendisini nasıl olsa kurtaracağını AKİS, 10 AĞUSTOS 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: