10 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

10 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

n dersi veren veya dini telkinlerde bulunanlar objektif olmalıdırlar. Ba- ha sorarsanız bu meseleyi ben söyle kabul ederim: Evvelâ insanım, son- ra Türküm, sonra müsltimanım" de- ” Toplananlar Generali dikkatle din lemeğe çalışıyorlar ve başlarıyla tas- dik e ttn ek ten geri kalmıyorlardı. Bu sırada ayakta bulunan bir hanım Gürsele "Neden içmiyorsunuz Pa- şam?" diye sordu. Devlet ve Hükü- met Başkanı gülerek masayı göster- di ve: "— Ne var ki ne içeyim?" cevap verdi. Klüp idarecileri bu söz üzerine neredeyse birbirlerini çiğneyeceklerdi Derhal koşuştular. Rakı, bol buz, karpuz ve iri bir tabak ordövr geti- rildi. Cemal Gürsel kadehine konan , biraz su koy- yu um. alarak konuşmaya devam etti. diye Şark â Gürsel sohbetin, sark milletlerin- leri elçilerinin ziyaretinden de söz açtı. Konuşurken ellerini i hafifçe oy- natıyor ve gülümsüyordu "— Elçilerle ilk yarım saat pek iyi konuştuk. Türkiyenin Arap âlemi hakkında düşündüğü iyi şeyleri, ni- yetlerimizin samimiliğini onlara an- lattım. Sonra Hatay meselesine te- oldu. Ben de onlara Dedim ki, dogrusunu isterseniz Ha- tayı boşaltamayız. Ama illâ da isti- yoruz Gİ YADASAMIZ, buyurun bir tecrü- be edin Günel başını devam etti " Sağım Kerkük meselesini mi- sâl olarak ileri sürdüm. Hatay ve Kerkük aynı durumda, İkisi de Türk. Ama biri Irakta, biri bizim toprağı- mız. Yani şimdi biz Kerkük diye bir talepte bulunsak doğru bir şey mi o- lur? Bakın, biz hiç bir talepte bulun- muyoruz dedim". İnanır mısınız şa- Bana gelirken anlaşıp gel- » "Dışarı çıktıklarında birbir- leriyle kavga etmişler." Gürselin bunla söyledikten son- ra attığı küçük kahkahaya beyaz smokinliler derhal katıldılar. Bu ara- da tam arkasında bulunan, çıplak ka- falı, kısa boylu, küt parmaklı bir zat oldukça yüksek mi kadehini yu- dumlayan Gürsel "— Paşam, inşallah içki hususun- da Atatürke benzemezsiniz" dedi. Sözünün bitmesiyle ortalığı kap- layan ölü sükütu adamı şaşkına çe- AKİS, 10 AĞUSTOS, 1960 hafifçe salladı ve Gürsel A. Fuat Cebesoy ile , . Ama, bazı askerler ölürler, virdi. Evvelâ elini kulağına götürdü, sonra ne yapacağını bilmez halde burnunu okşadı, sonra da iki defa öksürdü. Fena halde şaşırmış ve saçsız başı kıpkırmızı kesilmişti. Es- ki bir antikacı olan beyaz smokinli adam şayet Gürsel bir iki saniye da- ha sussaydı düşüp bayılabüirdi. Ge- neral sesinin tonunu ağırlaştırarak sözlerine devam etti: tatürkün neden içtiğini şim- di anladım! Millet için o kadar çok çalıştı, o kadar çok yoruldu ki yor- gunluğunu ve bitkinliğini içmekle gi- derebiliyordu. Nerede Atam, nerede ben?. Ben yorgunluğu bir veya iki kadehle giderebiliyorum, eh Atam bi- raz fazla içer miş. Demek fazla yoru- luyormuş! " meydana gelen ses- sizlik Başkan Gürselin bu ince' nük- tesiyle kayboldu. Uzun masanın sa- ğında, bütün diğer hanımlar gibi a- yakta duran pembe tül tuvaletli es- mer güzeii biri Devlet ve Hükümet Başkanına: " —Paşam, sizin Atatürke benze- yen tarafınız var. Hem adınız da ben- ziyor. bir harf değişikliği mevcut. O Kemâl", siz Cemâl" dedi. . Babacan General iki elini birden havaya kaldırdı, iskemlesini geriye doğru hafifçe itti, protesto ettiğini belirtir şekilde oOpembe tuvaletli ve eski Ankara Valilerinden Asaf ilka- yın kızı olan Emel Böke adındaki ha- nıma cevap verdi: "— Ama hanımefendi, onun Ata, benim ise sâdace Aga olduğumu unu- tuyorsunuz," YURTTA OLUP BİTENLER Pembe tuvaletli hanimin yüzü bu cevap üzerine tuvaletiyim aynı rengi aldı. Salondakiler Devlet ve Hükümet Başkanının bu tip boş iltifatlardan hoşlanmadığım anladılar. Şimdi ini- siyatifi hanımlar ele almıştı. Erkek- lerin konuşması imkânsız gibi bir şeydi. Konuşmayı bir hanım bırakı- seli evine davet ederek söyle dedi: — Paşam bize buyurmuyorsu- Ş nuz?, Di görüncs dertlerimizi unu- Paşa, başını hafifçe sola döndürüp kaşlarını o sevimlice çattı. Dâvet sahibi hanıma "— Sizin dertlerinizi ounuttuğu- nuza memnun oldum. a ben unu- tamıyorum Öyle berbat bir mirasa konduk ki ne siz sorun, ne ben söy- leyeyim" dedi. Yani çöküyor muyuz? "Başkanın sohbeti adamakıllı koyu- laşmış ve Gürsel hemen herkese bir politikacıdan ziyade bir asker gi- bi cevaplar yetiştirmeye başlamıştı. Bu sırada Klüp idarecilerinin- büyük bir telâşa kapıldığı görüldü. Dert, balkonun kalabalıktan dolayı çökebi- leceği ihtimali idi. i ralle sohbete dalan misafirlere balko- nun çökebileceğini bunca nisanı kal- dırmasının imkânsız yakıla anlatıyorlardı nımn etrafında toplananlardan bir kaçı, neden olduğu bilinmez, biraz yüksek sesle idarecilere "Cemal A- gayla beraber düşeceğiz, ne çıkar?" diye cevap verdiler. İdareciler; eski devirden çok. iyi tanıdıkları beyaz smokinli zevatın cesaretine doğrusu hayran olmuşlardı. Hakikaten tehlike arzeden. duru- mun Generale duyurulması icap edi- yordu, idareciler vaziyetten (Milli Birlik Komitesi üyesi Kurmay Bin- başı Münir Köseoğlunu haberdar et- tiler. Köseoğlu Paşaya hâdiseyi nak- letti. Gürsel gülerek etrafına topla- nan kalabalığı bir kere daha süzdü ve "Yani çöküyor muyuz? Ama unut- mayın ki faziletli, kalbi temiz insan- lar çökmez. Biz düşmeyeceğiz" dedi. ürsel, gene kendine has hareke- tiyle oturduğu (o sandalyadan kâlk'İii ve büfenin kurulu olduğu salona geç- mayo- nezden fasülya pilâkisine kadar her şey vardı. Mönünün revaçta olan ye- meği dönerli pilâvdı. Başkanın etrafi. nı saran hanımlar Gürselden kısa bir; konuşma yapmasını rica edercesine 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: