10 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

10 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

OLUP BİTENLER lelerine, savunduğu kemalizm aleyh- tarı tezlere tahammül edecekse talebeler kendi o başlarının çâresine kendileri bakacaklar, hâdise çıkması pahasına bu zatın İstanbul Üniversi- tesinin talebelerine (o hitap etmesini önleyeceklerdi. Nitekim Üniversitenin o devrimci gençleri aynı haftanın başında geri- cileri kati hezimete uğratmışlar, Hu- kuk Fakültesindeki meşhur Orta Ma- sayı tarumar etmişlerdi. Gerçi bu iş Askeri Tıbbiyenin ve diğer Fakülte- lerin pazuları kuvvetli öğrencileri sa- YURTTA leye devrimcilerin akılları artık yat- maz olmuştu. Zira fikir münakaşa- sına daima hazırdılar. Fakat bir avuç tahrikçinin okendilerini (o Üniversite Gençliği diye satıp manevralar çevir- mesine göz yummamak kararlıday- dılar. Nitekim haftanın başındaki sa- bah gericilerin lideri Kadri Mısırlı- Prof. Eski iktidarın pek akıllıca bir â- deti V Eline bir yabancı ta- rafından yazılmış iki satır geçirip te bunda kendi değirmenine su ta- şıyan bir cümle gördü mü onu alır gazetelerinde kocaman manşetlerle yayınlar, radyolarında okur, başya- zarlarına, yazarlarına mevzu diye Şimdi böyle bir iktidar, Al- laha şükür yok. Ama, Bedii Faikin "Şu Garip Dünya"sında belirttiği gibi Türkiyemizde bir acaip zümre var. Bunlar istiyorlar ki demokra- siye illâ paydos densin, "Sukarno Demokrasisinin eşi bir "Gürsel Demokrasisi" o ilelebet (başımızda kalsın, memleketin dertlerini bu münevver mutlakıyet sistemi için- de halledelim ve gül gibi geçinelim, yuvarlanıp gidelim. İşin acaipliği, başta Gürsel, bütün Geçici İdare yürütücülerinin böyle bir hevese asla malik bulunmamaları, bilâkis aklı başında herkes gibi onların da bir demokrasi "Sukarno Demokra- sisi" veya "Gürsel Demokrasisi" oldu mu demokratik vasıflarını kaybettiğini ogörmeleridir. imdi, bir yandan bu hakiki idealistler "en kısa zamanda seçim yapıp memle- keti normale çevireceğiz" diye fer- yat etmekte, fakat ötekiler onların yakasına yapışmış, "aman, bizi kimlere bırakıp gidiyorsun" tarzın- da bağlaşmaktadırlar. Bunlar son günlerde bir yabancının kaleminden çıkmış bir cümle, daha doğrusu bir kaç kelime ele geçirmişler, dâvala- oğlu ve arkadaşları külliyetli bir so- pa yiyince Orta Masayı bir anda tah- liye ettiler. Tahliye etmekle de kal- madılar, o hizaya Tanın- mış Necip Fazıl Meh- met Bağış M.T. B. FE. Geçici Baş- anı Ayhan Soysalı telefonla a- radı ve biat etti. Onu, maruf Eyüp Yardımcı takip etti. Eyüp Yardımcı- nın Ayhan Soysala telefonla -bildir- diğine göre hâdiselerle en ufak alâ- kası yoktu. Zaten memleketine gidi- yordu ve uzun müddet dönmeyecek- ti. Liderleri böylece dağılan Orta Ma- sanın diğer müdavimleri de kaybol- mayı tercih ettiler. Artık değil kan- tine, gericiler Üniversiteye bile uğra- mıyorlar, hele bir Askeri (o Tıbbiyeli görünce bucak bucak kaçıyorlardı. Fakat bu haftanın başında panik havası sâdece İstanbul Üniversitesi- nin bir avuç gerici talebesi arasında esmiyordu. Salı gününden itibaren tekrar çıkmaya hazırlanan Havadis gazetesinde de birtakım tedbirler a- lınıyordu. Gerçi- son hâdiseler, bek- lendiği veçhile, gazetenin tirajını art- tırmış, merak saikası satış o sağla- . Bu yüzden ticari yönden düşü- enler neşriyatın aynen devamı ta- raftarıydılar Peyami Safa gene yaz- malı, Orhan Sey gene döktürme- i. Orhan Seyfi, karakteri icabı böyle bir kahramanlığı elbette ki yapmayacaktı. karakteri icabı yazabilirdi. dakikada Havadisin idarecileri pabu- cun pek ucuz olmadığını anladılar. İnkılâp Oomahkemeleri (okurulmuştu. Gençler ise tetikteydi. Nitekim gaze- yı tercih ettiler ve daha müsait şart- ları beklemek üzere tekrar kabukla- rına çekilmeyi tercih ettiler. Suyun altındaki oyun suyun üze- rinden tekrar yerine dönüyordu. Baade ve Demokrasi rını o şahitle yürütme hevesine ka- pılmışlardır. Halbuki aslında şahit demokrasiye inanmayanların değil, inananların şahididir. Bahis mevzuu zat Prof. Baadedir ve tartışılan de- meci Cumhuriyet gazetesinin cuma günkü sayısında çıkmıştır. Koparılan gürültüye bakılırsa Türkiyemizin dâvalarını gayet iyi bilen Alman Profesör o "Türkiyeyi ancak partiler üstü idare kurtarabi- lir" demiştir. Böyle dediği ileri sü- rülüyor ya, seçimden vebadan kor- kar gibi korkanlar ve çirkin politi- kacıların' marifetlerini opolitikaya maletmeye çalışanlar kaleme sarıl- mışlardır. “İşte efendim, bizzat Prof. Baade partiler üstü idare is- tiyor. Eee, partiler üstü idare bu- günkü idaredir. O halde seçimlere koşmayalım. Seçim peşinde koşan- lar muhterislerdir. Hem bunlar, Mili Birlik oOKomitesinin e den yani memnun değiller midir? Halbuki koparılan gürültü. bir de- magojiden başka şey değildir. Tekrar etmek lâzım: Her aklı ba- şında insan gibi Alman Profesör de Türkiyede seçim yapılmasını, mem- leketin ve rejimin itibarının buna bağlı (o bulunduğunu, o seçimlerden sonra parti temsilcilerini içine alan bir hükümetin kurulmasını sağlık vermektedir. işte, Atanan Profesörün bütün bu gürültüye yol açan ve demokra- sisevmezlerin o tezlerine delil odiye gösterdikleri raporu hakkında Cum huriyetin meşhur yazısının parça- sı: "Baade bu konferansında sabık Türk hükümetine verdiği oraporu- nun gizli tutulan taraflarını da a- ğine bunun yapılması gerektiği- ne işaret eden Profesör, daha sonra ekonomik meselelere o geçerek ez- cümle şöyle devam etmiştir: Türkiye bugün milli bir sıkıntı içindedir. Bu sıkıntıdan ancak ol- gun demokrasilerdeki gibi partiler- üstü bir hükümetin yani parti tem- silcilerini içine alan bir o hükümetin kurulmasiyle o çıkabilecektir." oParla- manter Demokrasinin en üstün ör- neği olarak kabul edilen İngiltere iki Dünya Harbinde bu çâreye baş- vurmuş ve muvaffak olmuştur. Türkiyenin iç politika krizinden kurtulması için yegâne çâre kuv- vetli partilerin o muktedir adamları- nı seçerek bir partiler üstü hükü- metin o kurulmasıdır ve o partilerde muktedir adamlar vardır." Bu yazıdan Prof. Baade'nin se- çimle işbaşına gelmiş bir demokra- tik koaliryon hükümetine taraftar bulunduğu mânası çıkarılabilir. A- ma öyle görünüyor ki aynı satırları seçimsiz bir idarenin müdafii diye göstermek için insanın dünyada de- ğil, ayda yaşaması lâzımdır. Zaten bizim ahbaplar da başka yerde ya- şamıyorlar ya... AKİS, 10 AĞUSTOS 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: