11 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

11 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Basın Bir düşmanlığın sonu smer, bıyıklı genç adam başını ka- E şıyarak yüzünü buruşturduğunda Ankaranın Babıâllsi Rüzgârlı So- kakta sabah gazeteleri bağlanıp ma- kinelere verilmek üzereydi. Eski D.P. Genel Merkezi olan sarı binanın ikinci katındaki odada esmer genç, gazete- nin gecikeceğini dahi hesaba katma- dan önündeki uzunca yazıyı okumağa devam etti. Yazının ikinci sayfasına geldiğin- de başım kaşıması arttı. Yüzünü bu- ruşturdu ve birkaç saniye ne yapma- sı lazım geldiğini düşündü. Tekrar o- kumağa koyuldu. Birkaç dakika son- ra yazının okunması bitmişti. Ellerini başının arkasında birleştirerek geriye kaykıldı, bir kaç dakika da bu şekil- de, gözleri kapalı olarak durdu. Son- ra ani bir kararla önündeki yazıyı ke- nara itti ve birinci sayfanın plânın- da küçük bir değişiklik yapmak üze- re masanın üzerinde duran mizanpaj kâğıdına eğildi. Hâdise, geride bıraktığımız hafta- nın ortalarında birgün, öncü gazete- sinin yazı İşleri müdürlerine ayrıl- mış odasında cereyan ediyordu. Es- mer genç, gazetenin mesul müdürle- rinden Erdoğan Tokatlıydı. Tokatlı- nın dikkatle okuyup bir kenara ittiği yazıya gelince bu, Aydın Yalçın ta- rafından yazılan ertesi günün başya- zısıydı. Genç yazı işleri müdürü, yazı- yı pek beğenmemişti. Beğenmeyişi- nin birkaç sebebi vardı. Bir defa yazı, gazetenin umumi politikasına uymu- yordu. Sonra, eski bir alışkanlığın te- siriyle -Tokatlı, D.P. devrinde kurban yazı müdürlerinden ve Ankara Hil- tonun devamlı müşterilerindendi- ya- zıyı tehlikeli bulmuştu. Gerçi fikir, yuvarlak lâflarla bin dereden su ge- tirilerek anlatılıyordu ama, tenkid edilmek istenilen hususlar doğrusu pek hoşa gidecek şeyler değildi. Baş- yazı, Milli Birlik Komitesi üzerine in- şa edilmişti. Dili ve ifadesi son dere- ce, çetrefika. Bu yüzdendir ki genç yazı işleri müdürü başyazıya itibar etmedi ve ertesi gün kopacak Artma- yı göze alarak makaleyi bir kenara itti. Ertesi gün Öncü, başyazısız çıktı. Fırtına da, beklenildiği kadar sert başlamadı. İlk rüzgâr, beklenileceği veçhile öncü başyazarının zarif eşi ve aynı gazetenin dış politika muha- biri Nilüfer Yalçından geldi. Nilüfer Yalçın, kendine has ve asabi tavrıyla Tokatlıdan, başyazının neden girme- diğini sordu. Tokatlı gülümsiyerek: “— Vallahi abla, evvelâ okudum o- kudum anlıyamadım. Sonra, neme lâ- zım yâni, yazıyı biraz sert ve tehlike- AKİS, 11 KASIM 1960 Aydın Yalçın Beklenen netice li buldum. Hani, gerçi korkan adam- lar değiliz Me lüzumu da yoktu." diye cevap ver Başyazarın zarif eşi, daha da asa- bi, işi uzatmamak ve meselenin içyü- zünü anlamak için diğer ilgililere du- rumu sormağa gitti. Bayan Yalçının o günlerde işi de pek çoktu. Bir kere, istihbarat Şefliğine vekâlet ediyor- du. Sonra, kendi sahasını ilgilendiren haberlerin derlenmesi gene kendi o- muzlarındaydı. Bir de başyazının gi- rip girmemesiyle uğraşmak, bayan Yalçını oldukça sıkıntıya sokacaktı. Yapılan temaslar sonunda, gazete sahibinin de bu makalenin girmesini doğru bulmadığı anlaşıldı. Bir kompleks ve ötesi slında herşey, öncünün yayın ha- A yatına başlamasından bir ay gibi kısa bir zaman sonra ortaya çıktı. Bay ve Bayan Yalçında belirli bir İ- nönü düşmanlığı vardı. Gerçi bunu C.H.P. ye antipati şeklinde açığa vu- ruyorlardı ama, işin esası herkesçe iyi biliniyordu. Kim bilir Yalçınlar, belki de, yazılarında kendinden "bizim gibi aydın politikacılar", "biz aydın lider- ler" e benzeyen formüllerle bahseden Aydın Yalçına karşı Türkiyede tek si- yasi rakip olarak İnönüyü görüyor- lardı! İşte bu yüzdendir ki, Ankara- nın belli başlı gazetelerinden biri hali- ni oldukça büyük bir süratle alan Ön- cünün genç ve akademik unvanlı baş- yazarı, daha birinci aydan itibaren sütununda bir " politikacı" i kapan- mış teraneleriyle (okuyucularının karşısına çıkmıştı, insanlarda komp- leks bulunması tabii (oaddedilebilirdi ama, doğrusu, bir başyazarın kendi şahsi malı olan bu eksiğini gazeteye aksettirmesi pek özlenecek durum YURTTA OLUP BİTENLER değildi. Bu yazılar öylesine dozunu kaçırmıştı ki büyük imkânsızlıklarla çıkan öncü, mütevazi normal tirajının altına düşme,tehlikesiyle karşı karşı- yaydı. Bu tutumun gazeteyi yıkabile- ceği anlaşılmıştı. Öyle ki, günlerden birgün, öncünün genç neşriyat mü- dürleri birinci sayfalarını İnönünün kocaman bir resmiyle süsleyip, C.H. P. liderinin yaş gününde kendisine ne kadar önem verdiklerini o belirttiler ve hâdiseyi lüzumundan fazla büyült- mek zorunda kaldılar Başyazarlarının tutumu, gazetenin genç muhabirleri arasında da beğe- e Güle CH. .P. e ve C.H.P. Genel Başkanına yönelülen oklar tabii tesirsiz kal- dı. Öncünün sahibi de durumu beğen- miyor, bağımsız bir hüviyete bürü- mek istediği gazetenin, İnönü düşma- nı zir zümrenin fikirlerini yayan or- gan olarak tanınmasından üzülüyor- du. Bütün bunlar gazetenin her ka- demesinden bâzı çatlak seslerin yük* selmesine yol açtı. Başyazılar tema- di edince, gazete sahibi duruma el köy mak lüzumunu hissetti. Ancak bu, son derece sessiz ve efendice yanıldı. Protesto sözden ziyade hareketlerle yoktu. Salvolar, son yazının Tokatlı- nın önüne gelmesine kadar devam et- ti. O gece başyazı girmeyince mesele çabucak ve sessizce halledildi. Aydın Yalçın artık Öncüye yazmamağa ka- rar vermişti ve yazmadı. Öncünün genç yazı işleri kadrosu- na aynı günlerde bir başka muharrir daha sıkıyordu. Fikret Ekinci İhtilâl- den bu yana, belki de senelerdir bek- lediği bir fırsat eline geçtiği için ön- cüde kaleme sarılmıştı. Bu zatın ka- leminden de doğrusu kan damlıyordu. Gazetenin mutfağında çalışanlar, Ft- kinci imzasıyla üçüncü sayfaya koy- dukları fıkraları hani neredeyse ez- berliyeceklerdi. Ekincinin yazıları İh- tilâl Hükümetini destekliyordu. An- cak zaman zaman dozu fazla kaçıyor ve genç yazı müdürleri ne yapacakla- rmı şaşırıyorlardı. Ekinci, cünün hakikaten pek mutena bir köşesine o- turmuştu. Üçüncü sayfanın sağ üst köşesi Ekincinindi. Genç yazı işleri kadrosu, ferahlığı küçük bir "tebdil-i mekân"da buldu ve Ekincinin fıkrası öncünün sayfalarında gezintiye çık- tı. Bir gün ikinci sayfada görünen imza, ertesi gün dördüncüye gidiyor- du. Ekinci bir ara yazmağa ara veri di. Fakat mürekkep tatlı gelmişti Dayanamadı. Ancak fıkralar artık gazetenin mutfağını idare edenlerce değerlendiriliyor ve bunların hangj sayfada çıkacağı onlar tarafından ta- yin olunuyordu. 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: