21 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

21 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden Demokrasi ve Çirkinlikleri ir Kurucu Meclisin memleket işlerini ele alması ka- B rarlaştırıldığından beri, ismi konulsun konulmasın, Türkiyede siyasi faaliyet başlamıştır. Kurucu Meclisle gerçekleştirilmek istenilen sistemin aleyhtarları M.B. K. nden tasfiye edildiğinden bu yana, faaliyet daha da gelişmiş, hırslı ya da hırssız, hızlı ya da yavaş politi- kacılar sahnedeki yerlerini almışlardır. Politikacıların harekete geçmesi, beklenilecegi gibi havayı karıştırmış, eski alışkanlıklar daha ilk günden nüksetmiştir. Siyasi partilerin büyüğü içinde Kurucu Meclise şahıs olarak katılmak için başlayan kulis çalışmaları, kücüğündeki teşekküle fazla kontenjan sağlama gayretleri ve bu maksatla yükseltilen çoğu tuhaf sesler 27 Mayıstan bu yana yeni şartlar altında yeni âdetler benimsemiş umu- mi efkârda garipsenmiştir. Hattâ, garipsenmenin çok üstünde, politikacıların bu tutumu hayal sukutu ya- ratmış, âdeta siyasi partisiz demokrasi gibi sapık fi- kirlerin şampiyonlarını haklı gösterecek bir infial ya- ratmıştır. "Al, işte! Daha pasta tepsisi ortaya gelme- den, hattâ pasta pişirilip kotarılmadan kavga başladı. Bu adamlar dünyada değişmez.." lâfı şu son günlerde pek çok dudağa takılıp kalmıştır. İlk günler geçtikten ve vaziyet biraz aydınlandıktan sonra bu çeşit müca- delenin daha da hızlanacağından, insanın sinirlerini, saçmalığıyla bozan fikirlerin ileri osürüleceğinden hiç kimse şüphe etmemelidir. Mücadelenin sml şekil karşısında bir iğrenme hissinin dahi duyulması dün- yanın en feci mahlüka "Çirkin Politikacının heel demokrasiden zaman zaman lanet ettirecek bir vasat yaratması sürpriz olmayacaktır, "Çirkin Politikacı" lar insanların nasıl âdileşebileceklerinin, nelere teves- sül edebileceklerinin, nereye kadar düşebileceklerinin elle tutulur örneklerini vereceklerdir ve bir cerahat iş- leyip gidecektir. Kapalı rejim içinde belirli çevrelere in- hisar eden ihtiraslar, rejimin açılmasıyla birlikte hudu- du genişletecekler ve daha büyük bir sahayı kaplaya- caklardır. Böyle bir manzaraya şimdiden hazır olmak lâzımdır. Hele bu sahada at oynatacak bâzı kimselerin hüviyetleri, mücadele usül ve tarzları, fikir seviyeleri, bu fikirleri ifade yolları malüm bulunduğundan man- zaranın bir sürpriz, mahiyeti dahi bulunmayacaktır. Harem kavgaları, çamur atma gayretleri pek çok iyi niyet sahibini mutlaka tiksindirecek, canından bezdi- recektir. Mesele candan bezmemektir. Demokrasinin kendi- ne has faziletleri bulunduğu gibi arızi değil, üstelik bünyevi dertleri de vardır. "Çirkin Politikacı" nerede politika mevcutsa orada hazır ve nazırdır. Cemiyet son derece mütekâmil bulunabilir. Uzun tecrübe yılları rejimin gerisinde yatabilir. Gene, "Çirkin Politikacı" tamamile bertaraf edilemez. O, marifetini mutlaka ya- par, geçici başarılar bile kazanır, göz boyamakta ma- hir olduğundan şahıslan, hattâ kütleleri kendine ben- dedebilir. Bu hal iyi niyet erbabım bıkıp usandırana "Çirkin Politikacı" hâkimiyetini kurar ve en sonda re- jimi dejenere ederek bir otoriter idareye sebebiyet ve- rir. Demokrasinin yaşaması bu gibi kimselerin faali- yetinin iyi niyet sahiplerini yıldırmaması, onların te- sirlerinin mübalâğa edilmemesine bağlıdır. e Cemiyetin sağ kuvvetleri Demokrasiye inançlarını yüreklerinde muhafaza ederek mücadeleyi sürdürürlerse rejimin fazileti rejimin dertlerini tedavi eder. Bunca yıllık De- mokrasi Amerikasında bile bundan sâdece bir kaç se- AKİS ,21 KASIM 1960 Metin TOKER ne evvel bir MacCarthy grubu çıkarak dünya kadar insana duman attırmış, bir demagoji havası Arthur Miller'in Cadı Kazanını hortlatmıştır. İngilterede, Fransada bu neviden hareketler çok görülmüştür. Küt- lelerin basit, iptidai, hattâ aşağılık hislerini tahrik e- derek, daha doğrusu onların istismarı yoluna saparak suyu bulandıranlar Amerikada da İngilterede de, Fransada da en sonda mutlaka yenilmişler ve biriken bulutlar dağılarak güneş tekrar parlamıştır. Bugün Amerikada MacCarthy bir kötü hatıradan başka nedir ki? Türkiyede de demokratik rejimin hastalıklarının sabırla ve mücadele azmimizden bir şey kaybetmeme- miz şartıyla yenilmemesi için hiç bir sebep yoktur. Zira, iktisattaki kaidenin aksine Demokraside iyi para fena parayı ergeç kovar. Milletler, hele tarihten kopup gelmişlerse ve insiyaki sağduyuya . sahiplerse “Çirkin Polltikacı"yı hezimetin arabasına bindirip yol- cu ediverirler. Bir "Çirkin Polİtikacı"nın yolcu edil- mesiyle bu neslin tükenmeyeceği muhakkaktır. Ama her "Çirkin Politikacının âkibeti aynı olursa o cemi- yet demokratik rejim içinde yaşamaya liyakatini ispat etmiş sayılır. Politika, açık rejimlerde bir nevi çengeldir. Poli- tika alanındaki mücadeleler bazen çengellerdeki müca- deleden dahi daha hırslı, daha merhametsiz ve kiril olur. Bu da, eşyanın bir tabiatıdır ve eşyanın faydasına kani bulunanlar gülü sevenin dikenine katlanması ter- tibi tabiatın o kısmım müsamahayla karşılamak 70- rundadırlar. Aksi halde ideal, dikensiz gül bahçesi tan- zimi olur ki bu hevesin Türk cemiyetinde politikacıları nereye götürdüğü beşbuçuk ay arayla iki defa ispat edilmiştir. Demokrasiye karar verilirken, iyi ve kötü taraf- tan göz önünde tutularak karar verilmelidir. Eğer bu yapılmışsa, bugünden başlayan ve yarın herkesin haya- tının bir parçası olacak "siyaset sahnesinin manzara- sı" garipsenmeyecek, hattâ mühimsenmeyecektir. Ce- miyet olarak kendimizi alıştırmak zorunda bulunduğu- muz husus asıl budur, insanlar ancak ümitlerini kay- bettikleri zaman herşeylerini okaybetmiş olurlar. De- mokrasinin bu memleketi hem en süratli, hem en emin şekilde kalkındıracağı yolundaki ümidimizi, ümit ne keli- me, inancımızı yüreklerimizde her ahvalde sıkı sıkıya muhafaza etmeli, tutumumuzu ona göre ayarlamalı- yız. Hoşgörürlük, vasıflarımızın başında gelmelidir, iğrenme, tiksinme gibi hisler bizden şu önümüzdeki günlerde uzak kalmalıdır. Bunların yerine, o çeşit dav- ranışlara karşı umursamazlık, istihfaf en iyi çare, en tesirli ilâçtır. Böyle hallerde kötüler daha gürültücü olduklarından onların sesleri yüksek perdeden çıkar. Bunların kulaklarımızı doldurmasına müsaade etme- meliyiz. Dolarsa, asıl orkestranın çsaldığı güzel nağ- meleri duyamayız, parçanın -yâni Demokrasinin- zev- kine varamayız. Hep hatırımızda tutmamız gereken husus şudur: Bu Demokrasiyi biz keşfetmiyoruz. İnsanlık âlemi u- zun asırlar süren aramalardan sonra bütün siyasi re- jimler içinde en az fena rejimin bu olduğunu hükme bağlamıştır. Arızı bünyevi bütün dertleriyle birlikte.. Demokrasiyi gerçekleştirme yolunda cemiyet olarak vereceğimiz bu son savaş, milletimiz için de bir mihenk taşı olacaktır. Müşkülü şimdiden bilirsek onu daha kolaylıkla yeneriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: