3 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

3 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO İstanbul "Lütfen Dokunmayın" İstanbul Şehir Tiyatrosu, mevsim sonlarına doğru, telif eserleri arka arkaya afişe çıkardı. Çetin Altanın "Beybaba" sından sonra Haldun Tanerin "Lütfen Dokunmayın" ı, o- nun ardından Cevat Fehmi Başkutun "Hacı Yatmaz"ı. Tezgâhtan çıkmak üzere olanlar da Ahmet Kutsi Te- -erin "Satılık Ev"i ile rahmetli Mu- sahipzade Celalin "Selma"s Haldun Tanerin yeni piyesi adını, müzelerde tarihi eşyaların önüne ku- rulan ve ziyaretçilerin bu o eşyalara el sürmemeleri gerektğini hatırlatan levhalardan alıyor: "Lütfen Dokun- mayla". Adından. da anlaşılacağı gibi, "Lüt- fen, Dokunmayın'ın vakası müzede geçiyor, "Fazilet Eczahanesi" yaza- rının bu defa ele aldığı konu tarihi- dir: Baltacı - Katerina buluşmasının ve dolayısıyla Prut uzlaşmasının tür- lü açılardan yorumlanması. "Lütfen Dokunmayın"ı seyreder- ken Sacha Guitry repertuvarını bi- lenler onun Tarih nasıl yazılır?" ad- lı çok hoş bir komedisini hatırlamış olacaklardır, Onun gibi Haldun Ta- ner de Baltacı hadisesini hoş tara- fından ele, almış, işlemiş. Her hadise gibi tarihi hadiseleri de herkes ken- di mizacına göre yorumlar. Nitekim tarih bilgini Nesip bey kendi cihat komplekslerinin tesiriyle, oBaltacıyı bir kadın düşkünü, bir kadın uğruna İmparatorluğu büyük bir askeri Zza- ferden yoksun bırakmış bir vatan ha- ini gözüyle görecek, eski hariciyeci Ekmel bey, kendi siyasi görüş ve pro- tokol anlayışına uymıyan Katerina - Baltacı buluşmasanı hayal mahsulü bir masal sayacak, bun konuda bir tez hazırlamakta olan genç ve güzel ta- rihçi Sevgi ile turistlere rehberlik e- den sevgilisi tercüman Oktay da Baltacıyı milletler (oarasındaki düş- manlıklara, kanlı savaşlara bir niha- yet vermek isteyen, bu temiz düşün- celerle harbi durduran, aman dileyen düşmanın gönderdiği her çeşit "he- diye"ye "el sürmemiş" bir idealist olarak hayal edeceklerdir. Haldun Taner piyesinde, zamanı- mıza ait kişileri, üzerine eğildikleri tarihi vakanın da kişileri olarak sah- neye çıkarmakta bir mahzur görme- miş. Bu kişiler, seyircinin gözleri ö- nünde, başlarına kavuğu, sırtlarına kaftanı geçirdiler mi III. Ahmet dev- rinin ünlü kişileri oluveriyorlar, Şöy- lece meselâ Sevgi, aynı zamanda Ka- terinayı, Oktay ve Nesip bey, kendi mizaçlarına göre başka başka ta- savvur 'ettikleri Baltacıyı da canlan- AKİS, 3 NİSAN 1961 “Lütfen Dokunmayın" Aman elinizi yanar! dırıyorlar. Vaka müzede geçtiği için, dekor da -fonda gizli tutulan Balta- cının çadırı açılıp kapatılarak- bu ani zaman ve mekan değişmelerine elverişli düşüyor. "Lütfen Dokunmayın" bu tarafıy- la, da başka bir eseri Marcel Ac hard'ın "Aşk Acısı" nı hatırla- tıyor. "Aşk Acısı" nın vakası da bir müzede geçer ve aynı yerde -mü- ze haline getirilmiş eski bir şatoda- seçmiş olan tarihi bir vakayı can- landırır. Marcel Achard da zamanı- mıza ait kişileri, ele aldığı tarihi va- kanın kahramanları olarak kullan- mıştır. Sahnedeki oyun "Lütfen Dokunmayın"ı sahneye ko- yan Zihni Küçümen, vakanın za- manımızda geçen sahneleriyle tarihe ait sahnelerini itina ile birbirinden ayırdetmediği için. birinden öbürüne aynı kişilerle "geçişler" suni ve kaba kalmış. Oktayın modern elbiseleri ü- zerine alelacele giydirilen vezir kaf- tanı, kravatın üzerine oturtuluveren kavuk, aksakallı oDevlet Giray Ha- nın, Gürcü Yusufun, Şafirofun, XII. Şarlın, hatta Sevginin canlandırdığı Katerinanın "authentigue" olmasına özenilmiş oOkostüm ve makyajlarıyla büyük bir tezat teşkil ediyor, seyir- ciyi haklı olarak şaşırtıyor, Üstelik temsili, tarihi sahnelerde, bir mektep temsili haline getir iyor Bellibaşlı rollerden yalnız "Sevgi- Katerina"da Sibel Göksel. "Oktay - Baltacı" da da Abdurrahman Palay zevkle seyrediliyor. Diğer roller o kadar isabetsiz ve gelişigüzeli dağı- tılmış ki Haldun Tanerin nükteleri- nin, cinaslarının ve yapmak istediği entellektüel hicvni tadına varmak i- çin seyircinin gözlerini kapaması ve yalnız replikleri "dinlemesi" gerek" yor. Telif eseri benimsemenin, ona bi- raz da önem vermek, parlak sözler- den çok onu layıkiyle sahneye koyup kuvvetli kadrolar!* oynamak demek olduğunu bilenler şuçun Haldun Ta- nerde olmadığını tabii biliyorlar. Eskiyen İbsen... N için itiraf etmemeli? Zaman aşı- mına uğrayan bütün fikirler gibi "fikir piyesi" de eskiyor, Hatta Hen- rik İbsen gibi ünlü, klasik olmuş bir büyük, yazarın imzasını taşısa bile... Harp sonrası yıllarının, bele atom devrinin» insanlık için kurtuluş yo- lunu idealizmde arayan, tiyatro a- damları onun eserlerini yeniden ele almakta, sahneye koymakta fayda gördüler. Yeni Alman sahnelerinden sonra Fransız, İngiliz sahnelerinin daha sık, daha çok İbsen oynamaları biraz da bundandır. Bizim sahnelerimiz ise, ancak Bi- rinci Dünya Savasından sonra keş- fettikleri İbseni, önceleri sık sık oy- namışlar, sonra unutur gibi olmuş- lar, şimdi de «Batı tiyatrolarının programlarında genişçe bir yer kap- lamıya başlıyalıberi yeniden hatır- lamışlardır. Bu Ankarada "Hortlaklar", kıza bir süre sonra da İstanbul Şehir Tiyatrosunda ("Bir Halk Düşmanı" sahneye konulmuş- tur. "Bir Halk Düşmanı", doğruyu söy- leyen, ilme, hakikata dayanarak bü- tün bir topluma karşı koyan, terke - dilmek, aç kalmak, doğup büyüdüğü şehirden göçetmek pahasına savun- duğu fikirlerden vazgeçmeyen bir i- dealistin dramıdır. Ödevleri toplumu uyarmak olan bir avuç kasaba aydı- nı, Belediye başkanı, gazeteciler on - dan yana olacakları yerde türlü se - beplerle ve daha çok düşük hesaplar* la onu tek başına bırakırlar, hatta bir "Halk Düşmanı" ilan ederler. E- ğer, bu tarafıyla, doğruyu söyleye- nindokuz, köyden kovulduğu günler- de 1957den19601n27 Mayısına ka- dar geçen devrede, sahneye konul* muş olsaydı belki, indirecte bir şe- kilde, faydalı tesirleri olabilirdi. Ama 27 Mayıstan sonra bu ihtimal azal- mış, Dr. Stocmann'ın doğru ve ger- çek uğruna giriştiği mücadelenin se - yircimiz için -desti kırıldıktan sonra- pek önemi kalmamıştır. Piyesin "eş- kimiş" görünen tarafı ise özünden çok şeklindedir. 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: