3 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

3 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden Su, «Siyasi Faaliyet» dediğimiz... jkinci Cumhuriyetin siyaset hayatı resmen açılmış bu- lunuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu hayat zaten devam etmekteydi. Sosyal hâdiseleri kanun me- tinleri veya yasaklarla ayarlamak mümkün olmadığın- dan ne Menderesin meşhur Tahkikat Komisyonu, ne de onu takip eden İhtilâl Türk cemiyetinde politikayı ta- til edebilmiş, hattâ dondurabilmiştir İhtilâl öncesi, bel- ki de çok partili sisteme geçişimizden bu yana siyaset hayatının en ziyade civcivlendiği devri teşkil etmiştir. 27 Mayıstan bu yana ise, yanyana gelen her iki kişinin mutlaka politika konuştuğu bir gerçektir. Şimdi, resmi müsaade verildiğine göre açık siyasi faaliyetin mem- leket ölçüsünde tatbikatına şahit olacağız . demektir. Bunun Türk milleti için hayırlı olması, her vatanseve- rin kalbindeki samimi temennidir. Geride bıraktığımız yıllar hepimizi bazı noktalarda fazla realist, bazı noktalarda ise aşırı idealist, hattâ ütopist yapmıştır. İki tutumun da kendine has tehli- keleri bulunduğu gözden kaçırılırsa bir takım mefhum- lar eşyanın tabiatına değil, gönlün arzularına göre kıy- metlendirilirse bir karamsarlığın çok çabuk cemiyeti- mizi kaplaması önlenemez. Bu karamsarlık, normal gi- dişi mutlaka dejenere edecek bazı tasarrufları teşvik eder. Demokratik hayatın açılış güçlüklerini yenmenin tek çâresi ayakları yerin, Kafayı omuzların üstünde sa- pasağlam tatmaktan ve sinirlere hâkim olmaktan iba- rettir. Politikanın kadife eldivenle yapılması, temenni edi- lecek bir husustur. Ancak bunun gerçekleştiği pek gö- rülmüş değildir. Bilâkis, en olgun ve demokrasi terbi- yesinde en ileri cemiyetlerde bile seçim devreleri kirli suların bol bol aktığı, ağızlarda çirkin sözlerin müte- madiyen dolaştığı, bir şahsiyet furyasının ortalığı kap- ladığı, isnatların ve iftiraların akılları durdurduğu za- man parçasıdır.bundan on sene kadar evvel İngilterede bir seçim kampanyasını bir baştan ötekine takip etme fırsatım bulmuştum. Sizi temin ederim, rakiplerin bir- birlerine karşı söylediklerini bazen kızarmadan dinlemek kabil olmuyordu. Vatana İhanet, bütün ithamların en hafifiydi. Britanyayı kimin batırmakta, mahvetmekte olduğu başlıca tartışma konusuydu. Şahısların ise, pa- zara çıkarılmamış İpliği kalmıyordu. Bir kaç gün evvel biten Belçika seçimleri başka bir misaldir. O hürmete şayan Muhalefet lideri Spaak ile oturaklı Başbakan Eyskens'in birbirlerine söylemedikleri pek az şey kal- mıştır ki o eksiği de iki tarafın neşir organları başarıy- la tamamlamışlardır! Ne Eyskens'in utanmazlığı, ne Spaak'ın NATO'dan aldığı paralara karşılık Kongoyu sattığı bırakılmıştır. Demagoji ise alabildiğine işlemiş ve herkes kütleleri kendi tarafına çekebilmek için bü- tün yalanları mübah görmüştür. Almanyadaki, İtalya- daki, Fransadaki seçim kavgaları ve Amerikada Tru- man ile Eisenhower'in birbirlerine reva gördükleri söz- ler de şüphesiz hatırlardadır. Rakibin rakibe rahmet okuduğu hiçbir demokraside görülmemiştir ve aslında bu kavgalar rejime bir zarar da vermemiştir. Bir şartla: Seçimlerden sonra bunlar seçim devresinin cilveleri ola- rak kabul edilip memleket hayatını uzun süre zedele- melerine müsaade edilmediği takdirde! Bizim demokra- AKİS, 3 NİSAN 1961 Metin TOKER simizin ölüm çanı 1954 seçimlerinin kampanyası sıra- sında değil, o seçimler sonunda iktidarda kalan ekibin “İnce demokrasiye paydos" diye kolları sıvamasıyla çal- mıştır. Bugün Türkiyenin hususiyetleri var. Bugün Tür- kiye bir kardeşlik havasına muhtaç bulunuyor. Bugün Türkiye yaralarını sarmak zorundadır. Bugün Türkiye, kapısında bekleyen düşmanlarınla limitli gözleri altın- dadır. Bunlar hep doğrudur. Bunları, açılan siyasi faa- liyet içinde herkesin dikkat nazarına alması, ona göre davranması gönlün arzusudur. İnsan, biraz afaki dü- şündüğünde "Neden olmasın" diye hevesleniyor da.. Ama, nihayet bir "meşru iktidar kavgası" olan seçim- lerde hiç aşırılık beklememek hayaldir. Aşırılıkları azaltmanın tek çâresi, öyle tutumları itibardan düşür- mekten İbarettir. Memleketin şu intikal devresindeki idarecilerinin, kendini bilen basınının, uyanık umumi efkârının omuzlarındaki asıl yük budur. Yoksa tahdit- ler, tehditler, ellere zorla-kadife eldiven geçirtme te- şebbüsleri hep geri tepen silâhlar olacak zarar vere- cektir. Politikacıların çekişmelerini, birbirleriyle müca- delede tatbik edecekleri usulleri, davranışlarını tam bir sükünet içinde seyredebilirsek, rejimin normal kusur- larım mübalâğa etmezsek, gökteki aya istemeye kal- kışmazsak ve en mühimi kuvvetin mutlaka kafa ezmek- te kullanılamayacağını onatırımızda tutarsak sonuna getirdiğimiz işi başarıyla tamamlarız. "Kuyruklara ve “Düşük"lere, kelime olarak dahi tâviz vermeye kalkı- şacakların çıkmamasına hiç imkân var mıdır? Hiç im- kân var andır ki zümrüd-ü anka "D.P. oyları" politi- kaçıların gözünü kamaştırmasın? Bir takım sevimsiz tiplerin açılan siyasi hayat için de arz-ı endam etmemesi nasıl beklenebilir? Bunlar yazacaklardır, söyleyecek- lerdir. Onbeş yıllık fersude D.P. propagandasına bile bugün hâlâ sarılanlar ve onunla bir şeyler yapabilecek- lerine inananlar yok mu? Küfredene karşı küfrün iti- barını kırmak, aşırılıkları aşırılığın yetersizliğini göz- ler önüne sererek tesirsiz kılmak, yalanların suratına hakikatin şamarını çarpmak.. Ve her şeyin en ziyade kızıştığı anda serinkanlılıktan hiç birşey kaybetmek- sizin milletin sağduyusuna güvenmek.. Memleketin, bir takım kimselerden istediği budur. Son yıllar suni olan her balonun, zamanı geldiğinde tek bir iğne darbesiyle ve ne kadar kolaylıkla patlatılabildiğini göstermiştir. Böyle balonlardan korkmak için hiç bir sebep yoktur. Bütün felâketler yer ayakların altında kaymaya ve ka- fa omuzlar üstünde sallanmaya başlayınca belirir. ' Bir memlekette demokratik hayat açılacak ve her şey sâdece gönlün arzuladığı gibi cereyan edecek! Bu- nun çâresini kimse bulamamıştır. Bırakacağız söyleye- cekler, bırakacağız yazacaklar. Bizim de elimiz armut devşirmiyor ya.. Ağzından bir tek gün bir tek kötü söz çıkmamış İnönü kendisine "Profesyonel Cani" diye sal- dıranları sâdece sabrıyla değil, haklı olduğunu bilme- nin verdiği kuvvetle, emniyetle altetmiştir. Siyasi fa- aliyet her yerde nasıl oluyorsa, bizde de aynı şekilde olacaktır. Kristof Kolombdan bunca asır sonra Ame- rikayı bir defa daha keşfe kalkışırsak, işte anıl hatayı o zaman işleriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: