24 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

24 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 SANATÇI SUNA Doğrusu güç iş, çocukluk nedir bilmeden çocuk olmak, sonra büyümek.. Kişi büyüyüp de gençlik çağına, arkadan erginlik çağrına e- rişince söyliyeceği, anacağı, anlata- cağı birşeyleri olmalı. Koşmaca oy- narken, sözgelişi, ayağı kayıp düş- tüğünü anlatabilmen. Bir baharda komşu bahçeden çağla hırsızlığı yap- , duvardan atlarken yüzü ko- yun düşüp ellerinin, ayaklarının kan içinde kaldığını anabilmeli. Ev- cik oynamalar, kaydırak oynamalar, köşe kapmacalar, mahalledeki ço- cuklarla kavgalar, daha bunlara eş binlerce çocukluk anısı bir kişi- nin yaşantısında yer almalı. Yıllar geçip de, kişi yaşantısının şöyle or- talık bir yerine geldi mi, bu çeşit çocukluk anılarının eksikliğini da- ha iyi anlıyor. Bu anılan zengin o- lanlar daha bir güçlü, güvenli olu- yorlar. Böyle çok kişi görmüşüm - dür. Suna Kan "Ben çocukluk nedir bilmiyorum ki!" diyor. Bilmiyor ya! Suna Kan hiç çocuk olmamış. Çocukluğunu, çocukluğun gerekle- rini yaşıyamamış. Bunda kendisi- nin bir suçu yok. "Büyük kişi" ola- rak doğmanın, üstün yetenekli ol- manın acısını, baktım, şimdilerde duyar olmuş. Suna Kanla Hanımeli Sokağında- ki Uç katlı bir apartmanın birinci katında, alabildiğine sâde döşenmiş evinde karşı karşıya oturup konuş- k. Kemanı, notaları, da nonfigüratif resimler var, bir de kendisinin karikatürleri. Bir aralık ikibuçuk yaşındaki oğlu Ömer girdi salona. Ama hiç yüz vermedi bize, doğru odasına çekildi. Esmer, to- sun gibi bir oğlan Suna Kanın 1957 yazında, yurda dönmesiyle evlenmesi bir ölüyor. u konuda "rivayet muhtelif". Bir kendisi, bir de evleneceği kişinin di- KAN M. Sunullah ARISOY şında, kimseler razı değil bu ise. Olsun. O, aklına koyduğunu yapan kişi. Biraz inatçılığı var. Daha çok gençliği var, tecrübesizliği var, yü- reğine kor düşmüş bir kere, aşkı var. Evlendikten sonra herkesin gözü, kulağı Sunada. Hani Suna- n kemanı? Suna konser vermez? Elbette evlenirse.. Evlilik onun sanatım öldürecek! Söylenen- ler, hattâ yazılanlar bu. Başını sal- liyor Suna, "Hayır, diyor, yok hiç birinin aslı! Eşim bir gün olsun ba- na engel olmamıştır. Çalışma de- memiştir. Bir tartışmamız olmuşsa, o da benim o gün kemana çalışma- dığımdan olmuştur. Gerçek bu. Ama ben beşbuçuk yaşından beri hiç kendi hayatımı yaşamamıştım. Ke- manıma çalışıyordum. Çalışıyor- dum ya, biraz da kendimi yaşamak istiyordum. İstanbul, pisliği, denizi, vapur dumanı, martısıyla sarmıştı beni. Seviyordum. Çocukluğumu bi- lemedim, genç kızlığımı hileyim gi- bilerden bir duygu, bir istek vardı belki içimde. Kendimi İstanbulun içine bırakıverdim. Süslenmeği sev- dim. Eğlenmeği sevdim. Kocamı sevdim. Sonra, baktım yetmiyor bunlar. Bir yerde bitiveriyor. Be- nim dünyam, yaşamam gereken dünya bu değil. Dünyalarımızın ay- rılığını sezince de, Ömerle kemanı- mı, kitaplarımı alıp Ankaraya gel- dim. Ankarada rahatım. Günde dört beş saat keman çalışıyorum. Kon- serler veriyorum. Memnunum." Kan, evliliğin bir sanatçı- nın verimliliği, sanatçı kişiliği üze- rinde menfi bir etkisi olacağını ka- bul etmiyor. Bekârlığın da öyle. "Önemli olan dünyaların bir olması, bir denge kurulması." Yeniden ev- lenmeği düşünmüyor Bana öyle geldi ki, "şimdilik" düşünmüyor. Sevdiği bestecileri sordum. Bir iki ad s k istedi, sonra bunun ge- reksizliğini belirtti. "Ben, dedi, mü- ziği seviyorum!" Yeniden doğsa ge- ne müzikçi olmak istiyor. Suna için yarın diye bir şey yok. Para, han, VE DÜNYASI hamam, şu bu önemli değil Kişi gü- nünü, yaşadığı günü değerlendire- bilmen, önemli olan bu. Acının da, aşkın da, sanatın da, eğlencenin de tadını mal "— Acının da mı?" diyorum. v ta gülüyor. ” , diyor, acının da tadı var. Onur da tadını çıkarmalı.." "— Acının tadını çıkarmışa ben- ziyorsunuz?" diyorum. Gene gülüyor. Ama bu kere gü- lüşünün bir yerlerinde biraz acının tadı var. öyle seziyorum. Artık ge- çe hayatı, süslenme onun için de- gil. Yatağına uzandığını , bir günün hesaplaşmasını yapıyor. Düşler ku- ruyor. mış, mutlu, yalın düş- unanın en önemli yanlarından biri de ülkücülüğü. Anadoluda önü- müzdeki yıl uzun bir turneye çık- mak istiyor. Bölge konserlerinin gördüğü ilgiyi heyecanla anlatıyor. yecandan, mutluluktan yerinde du- ramıyordu. "Ben, diyor, bu ülkenin bir sanatçısıyım. Ülkeme, toplumu- a karşı bir sorumluluğum var. AKİS, 24 NİSAN 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: