18 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

18 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Piyasa konuşuyor gütün Türkiyede, özellikle büyük şehirlerde, besin maddelerinin fiyatlarında görülen artış, son gün- lerde yurdumuzda cereyan eden hazin olayları en iyi bir şekilde anlatmakta; A.P. iktidarı bugün sah- nede, büyük bir hünerle, D.P'nin 1954'den sonra oy- nadığı rolü aynen tekrar etmeye çalışmaktadır. Ge- çen yıl Şubat ayında sığır eti 900 kuruşa satılırken bu- gün ll lira -İstanbulda 12 lira- dır. Patates 1966 Şu- batında 100 kuruş civarında satılırken bugün -yine meselâ İstanbulda- 235 kuruşa yükselmiştir. Sadeyağ- da 300, Zeytinyağda 100, beyaz peynirde 100, koyun etinde 200, makarnada 70, sütte 40 kuruş fark var- dır. Bugün, memleketimizde, gerektiği zaman çocu- gunun ayağına sağlam bur deri ayakkabı alıp onu okula gönderebilen aileler mutlu ailelerdir ve bunla- rın adedi, fiyatlar arttıkça azalacaktır. Devamlı su- rette giyildiği takdirde sağlığı tehdit eden plâstik ayakkabılar ve lâsti çizmeler bile, nüfusumuzun büyük çoğunluğunun, güçlükle elde edebildiği şeyler- dir. Ne yazık ki bugünkü iktidarın güttüğü ekonomik ve sosyal politika), toplumu daha uzun süre bu mah- rumiyetlere mahküm edecektir. 1954'den sonraki D.P.'nin halini hergün yeniden yaşar gibi oluyorum. Sokakta fiyatlar hiç durmadan artar, mallar karaborsaya çekilir, vatandaşların be- ceriklilik, çalışkanlık, zekâ ve başarılı olma ölçüleri u dengesiz ekonomi hayat şartlarından ( sıyrılıp yaşayabilme güçlerine göre değerlendirilirdi. Bütün sıkıntılar ve mahrumiyetler bir yana, en önemlisi bu devrin yarattığı yeni bir insan tipi idi. "Ekmeğini! taş- tan çıkardığı" rivayet edilen ve piyasada kahve yok- ken kahve yaratan, akşamları daireden eve nereden geldiği bilinmeyen bir elbiselik kumaş veya beylik bir ayakkabı, battaniye veya erzak gibi beklenmedik şey- ler taşıyan bu yeni tipler, meslekleri ve işleri ne olur- sa olsun toplumda rağbet görürlerdi. Devrin iktidarı sokaktaki bu olaylara tamamiyle sırtını çevirmişti. Ekonomik ve sosyal tedbirler düşünecek yerde, kendi- sini merakla seyreden bir grup seyirciye yeni bir oyun hazırladı ve sahnede her gün bunu oynadı: Mem- leket kalkmıyordu, hürriyetlerden faydalanan bir- çok hainler ise, bu kalkınmayı önleyecek bir tenkid gü takımların özelliği, spor olmakla beraber, vücudu sarması, bu bakım- dan çok kadınca bir hava taşıma- sıdır. Meselâ lâstik örgülü, küçük kollu, vücuda yapışık bir ( sveter, giydirilmiştir. hem eşarpla beraber kullanılmak- Baharın en büyük özelliğini makinede dokunmuştur. Mini etek- ler, elbiseye eş, uzun Yeni bir buluş : Rob - manto ve fesat yarışma girişmişlerdi. Vatan cepheleri kuru- lacak ve bunların hakkından gelinecekti. DP. hürriyetleri kısıtlıyarak, fikir (özgürlüğüne son vererek, insanları bezdirip susturarak, sokakta ne olursa olsun, sahnedeki bu oyununa devam edebi- leceğini sandı. 1967 Türkiyesinde, fiyatlar daha şimdiden, çok mutlu bir azınlık dışındaki vatandaşları ezmekte, ya- rına korku ve endişe içinde bakmalarına sebep ol- maktadır. T.B.M.M. bütçe çalışmaları bir defa daha göstermiştir ki bugünkü İktidar, bu dertleri yenmek için, 10 yıllık plânın öngördüğü hiçbir ciddi ekono- mik tedbire iltifat etmemektedir. Yerli ve yabancı uz- manların raporlarında Türkiyenin toprak reform yapmadıkça kalkınamıyacağı, en açık dille, delilleri ile anlatıldığı halde, A.P. iktidarı bu reformu diğer- leri gibi, tamamiyle gömmüştür. Aldığı tek tedbir, hürriyetleri kısıtlama konusunda giriştiği hazırlıklar, dır. "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kanun teklifi aç insanları korku saçan ninnilerle uyutma ça- basından başka birşey değildir. Azgelişmiş memleketlerin büyük dramı, ekonomik güçlükleri yenecek güçte olmıyan iktidarların hürri- yetleri kısıtlama yoluna gitmeleridir. Bugün o "dış yardım" adı altında bu memleketleri abluka altına alan büyük devletlerin baskısı ile bu politika, daha korkunç bir hal almıştır. A.P.'nin temel hak ve hür- riyetlerin korunması bahanesi ile getirmeye çalıştığı tedbirler, anlaşıldığına göre, Adalet mekanizmasını baştan başa sarsacak, hâkim teminatını, hattâ ilk soruşturmayı kaldıracak, hükümete bağlı o savcılara her türlü yetkiyi vererek, istenilen vatandaşı mahke- melere sürükleyecek niteliktedir veya bu amaçla dü- şünülmüştür. Fakat bu işte bir yanlış hesap var. Fedakâr, Atatürkçü öğretmenlere, ilerici gençliğe, öz- gür fikrin savunucusu basın mensuplarına karşı son zamanlarda girişilen hareketler, Türkiyede sanki bir komünizm tehlikesi varmış gibi gösterip, bütün dert- leri bundan ibaret sayan bir politika, kanunlar ne ge- tirirse, getirsin sokaktaki gerçekler yanında, sabun köpüğü gibi sönmeye mahkümdur. vücuda yakın bir rob-manto yap- mak da hem ekonomik, hem ko- laydır. Rob mantolar ya önden fermuarla kapalıdır yahut şö- mizye elbiseler gibi, pat altından veya üstünden, genellikle yarım ola- çoraplarla yeni- ta, hem de bununla dansa gidilebil- mektedir. Akşam için örgü kıyafetler Öğzünün bir özelliği, giyeni ısıtma- sıdır. Fakat örgüden yapılmış gece elbiseleri, omuzlan ısıtacak yerde onları tamamiyle çıplak bı- rakmakta, yaz dekolteleri ile mey- dana çıkmaktadır. Akşam elbiseleri küçücük, düz torba elbiselerden i- baret olup, bunlar genel (olarak simli, parlak yünlerden, daha çok 18 Şubat 1967 den sahneye çıkan ve yıldız gibi parlayan rob-mantolar teşkil ede- cektir. Rob-mantoyu çok ince bir elbise, ince bir etek bluz üzerine veya yalnız başına giymek mümkün- dür. Pratiktir çünkü büyük manto- lar baharda hoş durmaz, vücuda çok yakın bir rob-manto ise, kolay- lıkla bu mantoların yerini tutar. Elbise veya ufak bir sveter üzeri- ne giyildiği zaman çok da ısıtıcıdır. Artık giyilmeyen bir eski mantodan rak düğmelidir. Önden kapalı ve ancak V biçiminde açık yakası bulunan rob - mantolar da vardır. Bunlara eşarp takılarak, manto ha- vası verilir. Yine yılın en büyük ö- zelliğini yapan şey empermeabi rob - mantolardır. Renk renk em- permeabli kumaşlarından yapılan bu yağmurluk - rob - mantolar, biraz sıkıcı bir kıyafet olan yağmurluğa yepyeni, şık, zarif ve değişik bir gö- rünüş kazandırmıştır. 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: