21 Şubat 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

21 Şubat 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ — —Bukahraman adam zih-! — © güttü beki * çelme atarak sirt ü illet mektepleri kıraat sütunu IB az da gülel ıııı Cihan pehlivanı! Geçen sene Mısirdan şehrimize müthiş bi livan gelmişti ; ihtimal gazetelerde de okudunuz! Fakat, zannederim ki ne- ticeden haber Anlatayım: Mis yanın, hiç kimse, Mısırda sırtını yere getiremen nine cihan pehlivanı ol- mayı koy k , evvel BĞ Dde İ bablmada ve türkleri yendikten son- ra sıra ile Bulgaristan, Rumanya ve sair civar — memleketleri dolaşarak, Avrupadan Amerikaya kadar gitmeğe karar ver- mi Geçen sene, bu vakitler, — gürür ve azametle Galata — rıhtimina kendisini Ter onun heybetinden kork- muşlardı. Misi li pehlivan, iri yarı vücudiyle ins: “dan ziyade bir dev “usuna benziyordu. Istanbulda onun heybe- /— tinden korkan pehlivan- lar Mısırlı ile boğuşmağa / cesaret edememişlerdi. — Masırlı sordu: — Baş pehlivanınız kim- : âır’ Ben onunla güreş- ge ğeldim.. Oiyakit Türkiyenin 't nınmış pehlivanları An- karada bulunuyorlardı Mesirli pehlivan doğruca Ankardya gitti . Bütün hlivanlar onu hurmetle arşılamışlardı . Büyük — bir müsabaka ilân edil- Mişti. Herkes sabırsızlıkla yordu. Mısırlı, Türkiyenin üç büyük Ve meşhur pehli yaniyle boğuşacaktı; Her sabah otelin bahçesinde, — genç ve hafif sikletli dö düncü, beşinci derecede pehlivanlarla idman ya- piyordu. — Bir gün idman esnasında pehlivan — çıraklarından - biri ile ufak bir tecrübe yapıyordu. Çırak çok me- faklıydı, güzel oyun bili- — yordu; bir iki el enseden sonra Mısırlının çok- kof olduğunu anladı ve bi 'av- — yere düşürdü. Mısırlı mahcup olmuştu, “yerden kalktı ve güya şaka — yapıyormuş — gibi davranarak : — Yavrum! -dedi- şaka derken bir tarafımı kıra- rım diye korkıyorum. — Bütün dünya pehlivan- « Çocuk ansiklopedisinden » fehni bilgiler: Mikroskop | Mikroskopu — ilk defa tetkik eden ( Antuvan Lüvenhük:) isminde bir adamdı. Bu fakir bir Fe- lemenk — papazıydı. - Bu adam 1632 de doğmuş 1732 de ölmüştür. Bu papaz bir takım camlar yapmıştı ki eşyaya ba- kınca büyük gösteriyordu. Bu keşif © zaman çok mühimdi, çünki 1628 se- nesinde (harvey) isminde biri kanın damarlarda dolaşdığını iddia etmişti. Bu keşif o vakita kadar bir doktorun yaptığı ke- îifleı'in en mühimi idi. nsanlar ilk defa olarak kanın damarlarda dola- şan bir şey olduğunu öğ- İ . Fakat gör- n | nu gösterdi. olmadığı | için bıı doktorun iddiasını | kimse anlayamamıştı. Halbu ki- ( Van hük ) yaptığı cam saye- sinde kanı damarlarda | ortaya çıktı. Şimdi bu görmeğe muvaffak ol | alet vasıtasiyle Muştu . Hattâ kandaki | küçük bir damla suda kırmızı küreleri bile gör- | milyonlarca — mahlukun müştü. Fakat (Van Sü- / yaşadığı yeni bir âlem venhük) buna muvaffak olduğu zaman harvey artık | ölmüştü. (Van Süvenhük) n yaj ni ve larına meydan - okuyan Mısırlı pehlivan bu genç çırakla tekrar bir tecrübe oyununa daha tutuşmuştu. Bu defa seyircilerin adedi artmıştı. Pehlivan yav- rusu, Mısırlının ensesine Ve adam akılk yapıştı onu bir hamlede koyı gibi devirerek tekrar sı ftinı yere getirdi! Artık, Misirli kahraman, ufak ve yeni yetişmiş bir pehlivan çıragına yle - yenilmi: hııı müşkilatla ons | mühim bir şeydi. Fakat Mikroskopa varıncıya ka- dar daha bir çok yeni şeyler yapmak lâzımdı. Bu camla bakıldığı zaman görülen eşya kâfi derece- büyüyor, vazih gö- nüyordu. Büyültücü ca- mı islâha yardım edenler (Civanni Batesta Amiçi) isminde bir İtalyanla , Lister) isminde bir ingilizdir . Bu adamlar uzun müddet uğraştı ve ancak kırk yaşına doğru mikroskop tecrübeleri yapmağa başladı. Bu tecrübeler, evelce camları birleştirmek için kullanı- lan üsulün yanlış olduğu- Bunun üzerine yeni cam- lar yaptı, /'mil opta bil k tadilat vucude getirdi ve nihayet bu gün GüEimiz mikroskop aleti görebiliyoruz . — hülasa , | Mikroskop bize meçhul kalmış yeni bir dünya keşfetmi yerden kalktı ve pehlivan yavrusunun elini sıkarak: — Pes... -dedi- Beni sen | yere vurdun! Bas pehli- phesiz yerin | dibine geçirecek, Agaya lam söyleyin, ben gü reşten vaz geçtim. Gel- diğim gibi gidiyorum. mısırlı pehlivan Türki- yedenbaşka bir yerc gitme- di ve memleketine döndü. Bu gün Kahirede Nil boyunda bir gazinoda gar n[ulı eden Habib işte bu meş- “1— Doldurma Birinci perde ( Eczacı, eczahanede yalnız ) Eczacı — ( Kapıdan bakarak ) Bir müşteri geliyor. ikinci perde (Aynı eczahanede) Eczacı — Ne emir buyuruluyor, efendim? Müşteri — Beni doldurun! Eczacı — Ne?.., Nasıl?... Müşteri — Bunda anlaşılmıya- cak bir şey yok... Beni eczalıyın ve içimi samanla doldurun diyo- rum... Para cihetinden hiç merak etmeyin... Her halde sizi memnun brakırım. Eczacı — Enayi bir kazı ele Adam akıllı irlikte atöl- yeye girerler.) Üçüncü perde (Bir saat sonra, gene aynı ec- zahanede ) Müşteri — (Atölyeden dükkâna girerek) Oh, oh!.. vaziyetten pek memnunum... Eczalanıp samanla dolmak cidden pek hoş şez... Hiz- metinize mukabil - size kaç para vereceğim? Eczacı — Şimdi faturayı dol- dururum...Fakat, o zamana kadar bir şey sormaklığıma müsade edin: Kendinizi samanla doldur!- mak orijinalitesi aklınıza nereden geldi? Müşteri — ( Soğuk ve somurt- kan ) Niçin gelmesin ? Elbette gelir ! Eczacı — Buna sizi sevkeden amili lütfen izah edin de mera- kım zail olsun ! Müşteri — Mesele gayet basit: Doldurulup — müzelere — konulan bayvanların, doldurulmamış haj vanlara nazaran daha uzun mü det dayandıklarını bilirim.. Vücu- dumu uzün zaman hüsnü muha- faza için kendimi doldurttum. Eczacı — Peki amma efendir 'elâşla ) Vayt simdi öldüm ha ? Müşteri — (ı-ı.aauıbş doldür- | mazdan evel buny haber vermek yök miydi?. yıp sinirli (Kapıyı hızla kapı- inirli çıkar gider. ) Ferde inor 2 — Motör Birinci perde (İki bacağı kesik bir adam, kutuyu andıran mini mini teker dekli arabasına — binerek tıkır makır bir bakırcı dükkânına gelir) Bacakları kesik adam — ( Ba- karcıya )Arabamı altımdan alınız... : 1- Doldurma 2 - Motör 21 Şubat 1 Şubat 1929 | Yerine bir bakır kazan koyum Fakat yanımda tekerlekleri olmili Bakırcı — Neden? Bacakları kesik adam —Bugün, enkizisyon — mahkemesi — tarab fından işkenceye marvz. brakıla * cağım da tedabire başvuruyorur Bakırcı — Peki öyleyse.. (Ba - cakları kesik adamın arabi tekerleklerini çıkarır. bakır bir kazana takarİ) ikinci perde (Sahne, enkizisyon mahkeme- sini temsil eder.) Reis — (Bacakları ada- ma) Sizin yarı yarıya dinsit oldu. ğunuz meydana çıktı! Bu cürmü: 'nüzden dolayı su ve ateş İşken- cesine — mahküm — edildiniz!,.. Midenize elli maşrapa su dö> külecek... — Sonra, umumi bir meydanda yakılacaksınız.. Ancakk mahkeme heyeti, malül bulune düğünüzü nazarı itibara alarak, Tütfen cezanıza azalttı. Bacakları kesik adam — (Heye- canla) Ne gibi ? Reis — Midenize- filtre edilmiş su dökülecek. Üçüncü perde ( İşkence ) Cellât — ( Mahkümun — ağzına konulmuş huniye maşrapa maşrapa su boşaltır) 42 43... 44... 45... 46...47... 48... 49... 50... S1... Bir de cabasını dökeyim mi Bacakları kesik adam — Mer- si! İstemez ! Müsil ki Cellât — Müsil t Bacakları kesik adam — Evet... Midemden muztarptim de, hekim, lâvaj tavsiye etti idi. 1 Ortaya odun yığarlar. Ba- cakları kesik adamı, arabasiyle beraber — bu oturtturlar. J Cellât — İşte odunları ateşli- yorum. Bir Yahudi — ( O esnada ora- dan geçerek) Âlâ aynalar, tarak- lar, sabunlar, düdükler, yelpazeler. Bacakları kesik adam — Bana bir yelpaze ver, Yahudi... Sıcaktam fena halde patlıyorum — hani... (Yelpazeyi alır. Sallamağa baş- lar. Bu esnada, kazan, tekerlekle- vi üzerinde harakete gelir. Baş döndür bir süratle enkizisyon âzasına doğru ilerler.) Enkizisyon âzası ve seyirciler — (kaçışarak) ne oluyoruz?... Ne o duyoruz?... Hangi şeytanın işi bu?.. Bacakları kesik adam — (Bas kır arabasına rakiben, uzak u- fuklarda kaybolduğu sırada) *Me- sele basit: bana içirdikleri su ka« zanda buhar oldu. Ve, beni, en- kizitörlerin elinden kurtardı. odunların — üzerine Nüâkili: ( H ge CASÜS MEKTEBI Mis NORA DAVİS in sergüzeştleri bir şilebin feci bir manzarası zitanya yolcularını telâşa düşür- müştür. Herkes geminin güverte- sine çıkmış, uzaktan patlayan bu müthiş bomba — ve dinamitleri seyrediyordu. Suların üstünde ara sıra bir kol ve bacak parçası, ba- zen de bir kafa ve gövde görü- nüyor.. Taymısın üstünde canlı cansız bir çok insan cesetleri yüzüyordu. kazaya uğrayan şilebin yanına infilâk, İngilizler - iç felâketti. Bu esnada Luzitanya gazetesi fevkalâde bir nusha neşretmişi Taymis yangını kakkında tafsilât verirken şu- satırları da ilâve etmişti; * Aldığımız yeni bir telegraf üzerine iki saata kadar Fransız | sularına doğru açılmağa mecburuz | Pilot vasıtasıyle yeni yolcularımızı aldık. Taymıs üstünde yanmakta | olan şilebin bir sui kasta kurulan | olduğu tahakkük etmiş ve sahilde , | derdesi edilen şüpheli bir ada- miın Alman casusu olduğu anlaşıl- mıştir. Casusun / mühakemesi bu gün icra edilecek ve Alman der- hal idam olunacaktır..,, Nora Davis bu satırları okurken | çok heyecanlıydı; başını çevirdigi | zaman yanında, Mülüzım korbeyin | İ dalgin dalgin yangına baktığını gördü.. Ona manzaranın fecaatını işaret etmek maksadıyle dedi ki: — Bu ne dalgınlık Mösyö ?! Fransız zabiti, çok sevdiği ve fakat rencide ettiği bu genç ve güzel kadını görünce hürmetle — Beni affediniz, Leydi! Size karşı - yaptığım . küstahlığın — aff- büyük ol Fakat em olunmuyacak — kadar düğünü — biliyorum. olunuz ki, adam - değil sadece — beceriksizliğimin sulüdür. -Onları unutunuz, eskisi gibi dost olalım. Si temin ederim ki, bir daha sizi hiç bir suretle rahatsız eti cegim. — Yalınız benden ftınızı esirgemeyiniz! Size Pa çok faydalı olmağa — çalışacı ğumdan emin olunuz. gım, mah- hei iltifa- te yine | Nora, Pariste hakikaten çok mühim işlerlerle meşgul olacaktış böyle saf ve temiz kalpli bir adama çok ihtiyacı vardı — Ben çocuk degilim... madam ki itirafı kusur ediyorsunuz, ortada mesele kalmamıştır. Artık iki arkadaş gibi görüşebiliriz. Fakat şunu ilâve edeyim ki, cid- diyetinizi kaybettiginiz zaman sizi fena halde tahkir ederim. — Teşekkür ederim... Güvertede — gazeteyi “okuya - rak dolaşmaga îı;lıdılıı Noranın bu cevabından Fran- sız zabiti çok memnun olınuştu. Mülâzım — Korbey, Amerikalı kadının kalbinde bir iz brakmış Mamafi Noraya onunla yılışkan bir züppe gibi degil, ağır başlı bir arkadaş gibi görüşecekti. Korbey kendi kendine: (Mabadi var) ei z e — el e -

Bu sayıdan diğer sayfalar: