26 Mayıs 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Mayıs 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—< ——— < Ğ —— 26 Mayıs 1929 : % Sahife 6 Tefrika numerosu:12 ABDÜLHAMİT Abdülhamit Şamlı Sihirbazın dolaplarını anlayınca, Nazikteri kolunun arasına alarak okşamağa başlamıştı > Nazikter, Padişah Padişah Nazikteri tazyik ediyord biliyorsan söylel yoksa, Padişah, Cafer ağanın sözlerine inanırdı. Ebülhüdann genç kızlara Şikkzşe dt Hü üMSNAy Bt yordü. Fakat Nazikter, Hurkirin çok sevdiği kızlardan biri idi; onu kendi elile belki Ebülhüdaya şilirdi, lâkin kendisinden gizli — cııık bana Nazikteri getir. Dedi. Cafer ağa kapıdan çıkarken Padişahın hatırına bir şey geldi. rem ağası içeriye .ırdı. Abdülhamit — onun — vasıtasile Nazikteri nezdine getirtmişti. Padişahın bu güzel çerkes kızına ilk suali şu olmuştu: —Kız, doğru — söylemezsen kafanı koparacağım. Ebülhüda ile aranızda bir şey var mı? Cafer ağanın, cam gibi parla- yan gözlerinin akı büyümüştü.. Genç kıza manalı bir nazarla bakarak tekrar göz kapaklarını indirdi ve önüne baktı.. Yavaşça başını da sallamıştı. Nazikter, bu işaretin manasını anlamıştı, her halde ortada ken- disini Ebülhüdadan kıskandıracak bir hadisenin vukubulduğu mu- hakktı. Nazikter zaten ara sıra kendi- sine çam sakızı gibi yapışmakta olan Ebülhüdanın elinden kurtul- mak istiyordu. — Efendimize bir tüdü fırsat bulup arzedemedim.. Ebülhüda hazretleri cariyenizi dalma taciz eder.. — Ya sen..? 4 — Cariyenizin, Efendimizden başkasına görünmeme imkân var mıdır? — Doğru söyle, diyorüm, ben- den olarak onun. tekkesine filân gittin mi? — Kabil mi Padişahım? Abdülhamit sükünet bulmuş- onun en ziyade — endişe ettiği cihet, kendisine — saray dahilinde böyle bir sui kastın hazırlanması — idi. — Nazikterin Ebülhüda hakkındaki — sözleri, ee Bakikderi ei bir “Hikir ve kanaat uyandırmıştı. B u ıvhlndıkl. dedikodulardan bahsederken, VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin O halde, gizli teşkilâtcılar Ebülhüdayı elde etmişler... .Bu envetle saravda bir şaşırtma ha- reketi yaparak, €n Sadı —« larımı gözümden — düşürmeğe çalışıyorlar! Diye söylendi. Cafer ağa, Naziktere, Padişa- bın yanına sokulması için gözünün | ucile işaret verdikten sonra yer- | lere kadar eğilerek dedi — Nazikter, — Efendimiz gece gündüz göz yaşı döküyor, sultanım! Onun zatı şahanenize karşı hiyanet etmesine ihtimal vermeniz hatırınızdan bile geçmez. Zehir meselesine gelince, bu. sırf aşcıların — dikkatsizliğinden — ileri gelmiştir. Hoşaf kazanının kalay- sız olması, bir kaç kişinin hast lanmasına sebebiyet — vermiştir. Bu her zaman ve her yerde ola- Padişahım! Mesele ” gayet basittir.. Ortada dikkatsizlikten başka hiç bir şey yok. Nazikter cariyenizi affediniz - merhametli sultanım! Nazikter ince uzun endamile, | boynu bükük bir lâle gibi, Padi- * şahım yanında durmüş, melül ve mahzun, efendisinin yüzüne ba- kıyordu. Abdülhamit Cafer ağaya elile | verdiği bir işaretle dışarıya çık- masını irade ettikten sonra, çer- saçlarım okşamağa | — Nazikter, seni çoktan beri gördüğüm yok. sarayda olup bi ten işlerden eskiden sık sık beni haberdar ederdin; şimdi ne oldu sana böyle..? — Ne yapalım Sultanım. gibi sadık cariyeleriniz unutulma- | ga mahküm oldu. — Kız söyle bakayım bana. İki yüzlü insanlardan kimi kasd- ediyorsun? | — Cariyeniz dedikodudan kork- tuğum Padişah sözünü kestir — Söyle bakayım , diyorum sana! Kim imiş o iki yüzlü insan? Dr. Viktor Hodara Cild. ve efrenci hastalıkları her gün öğleden sonra kabul eder beyoğlu Tünel sokak No 11 Telefon: beyoğlu 2136 | biyle meşhür bu cani bütün Ame- DAltı 'HıuıogluMuıııiıummdıw || Soğuk alğınlığı, grip, enflüenza, Alyina Hırsızlar krali | Meşhur içki kaçakçısı ele geçirildi Şikagonun bırsızlar kralı meş- hur Al Kapone Filedelfiya şehri- ne düşmüş ve derhal mahkemeye verilmiştir. Al Kapone ruhsatsız revolver taşımak maddesinden do- layı muhafizıyle birlikte birer sene hapse mahküm edilmiştir. * Çiçek bozuğu / suratlı, laka- rikayı dehşet içinde bırakmış idi. Şimdiye kadar hiç bir - zabıta memuru bu korkuüç adamı tevkif etmeğe cesaret edememişti. Fila- delfiya polis müdürü bu adamı tevkif ederken demiştir kiz * Amerikadaki şehirlerden bir çoğunun zabıtasının ve müddei umumilerin senden çekindiklerini ve korktuklarını biliyotum. Lâkin Filadelfiya senden korkmaz.,, » Bu defa yakayı ele veren hir- sızlar Kralı 2,000,000 dolar servete maliktir. ( Flörida ) da ( Palm beach -) de 100,000 dolara bir köşk yaptırmıştır Faaliyette | lunmadığı zamanlar burada yaşıyı Al Kapone Şikağoda yedi katil addesinden dolayı takip olunuyor. kadem. irtifamda olan bu | haydut Amerikanın mühtelif Şehir- leriüde müskirat kaçakcılığı şebe- kesi kurmuştur. Bir rivayete göre hayatını tehdit eden rakiplerinin Aparruzundan kurtulmak için kas- fen zan A | Adanada bir adam enkaz altında kalarak öldü Adananın / Evgerli karyesinde Surgul oğlu Mehmet ve İsmailir u....ı ateş zuhür ederek dört sofalı bir hane yanmıştır. şahs enkaz altında kalarak vefat etmiştir. Akit Lâlelide Ragıp paşa kütüpha- 'nesi karşısında mütekait muha- sebeci kadri beyin kerimesi Şişli | terakki lisesi — muallimlerinden Kevser hanımla Kumkapı posta ve telgraf müdürü Sabri beyin akitleri Beyazıt beledive daire- sinde icra edilmiştir. Tarafeyne saadetler dileriz. # ZAVALLI! Bu kadar bağırmal, İşte doktor iDRAJiİN geliyor romatizma, zatürree, zatülcenp, diş ağrıları ve Nevraljiye karşı €en müessir devadır. Beheri O, 5 gramlık 20 adet habı havi tübün Fiatı 207 kuruştur. Bilâmum eczanelerle eccza depolarında satılır. Yerli mallara rağbet ediniz Fd Mis ıtriyat fabrikası Avrupa lavanta, podra, kolonya, krem ve diş pastalarına faiktir. Adres: Nuruosmaniye caddesi İlkbal kıratbanesi karşısında. Ahmet P;nıriu bey, Kuvvayı Milliye harekâtı İhtiyat —zabit esnasında, Yunanlılar”arasında istihbarat ile meşgulken takibata uğradı; Bursa tmarhanesinde dok- torluk eden sarkadaşı Muhiddin Faik beye iltica mecbüriyetinde kaldı. Muhiddin Faik, Ahmet asistan kılığına soktu. M: hastalârdan birinin yanına nöbetçi diye koydu. Böylece bir hafta geçi İhtiyat zabiti, dışarıda aranıldığı: biliyor; ve, iptijdai bir put gibi bilâ hareket —duran hastanın yanında, oda, kımıldamaksızın oturuyordu. Bir akşam üstü idi. Doktor Mu- hiddin, pürtelaş, arkadaşının yanına| geldi — Yunanlılar, hastahaneyi ba- sacaklarmış ! - dedi. - Şimdi haber aldım. Belki hemen gelirlermiş ; belki gece; fakat, yarın sabaha kadar muhakkak... Şayet yakala- nırsan,sen de, ben de mahvoluruz. —.Bu haber Ahmet Nadir, yerinden fırtadi. Me yalı hasta bile, kımıldandı ; saat- *muha- lerdenberi teprenmeden vaziyeti bozdu. dan nereye gidebilirim?.,. Nereye kaçabilirim. — Şimdil Tımarhane taharri edildiği zaman adam akıll / saldıran deli takli yaparsan postu kurtardın. Aksi taktirde, sende, ben de mahv- olduk! Ahmet Nadir, iki üç dakikadan bu: zifiri karanlık odada kilitli... Yalmız, tepedeki pence- reden, demir çubuklar arasından, lâcivert seması görünüyor! Ansızın, bir. inilti duydu: So- gukta kalmış bir köpek yavrusu- 'nun şikâyetini andıran bir inilti... Zabit, dört kulak kesilerek dinle- İnilti, tekerrür etti.. aman yarabbi... Odadan, kendi bulun- duğu odanın köşesinden geliyor... Durdü.. Bekledi... — Ayaklarının ucuna basa basa geri çekildi... Fakat, ayağı sürçtüğü içir çıkardı. Busün üzerine, demi ti, bir kahkahaya tebeddül etti... Amma nasıl kahkaha... Çö; bir makara gibi, nihayetsi tabi.. Demek ki, demek ki?.. Doktor Muhiddin, yanılmış; onu, boş bir höcreye sokuyorum sana - rak, acele ile, bir saldıran delinin yanına koymuştu... Ve, o, bu karanlıkta, bu kilitli tdada, sab dıran deli ile, belki, sabaha kadar, belki de, günlerce beraber| kalmak — mecburiyetinde bulu - nacaktı?... Ya doktoru tevkif edip götürürlerse?.. İşte, o zaman, ilelebet . İhtiyat zabiti, son derece kork- . Yunanlıların eline geçmeyi , ence içinde kıvrana kıvrana ölmeyi bu karanlık odada deli ile birlikte sabahlamıya tercih edi-| yardu... Saldıran deli, köşesinde, hâlâ, sinire batan kahkahalarla kıvranmakta “idi. Ahmet Nadir, asabiyetle: — Sus! Sus! Sust- diye haykır- d Gülme, sus! Lâkin, deli, susacak yerde, menhus - kahkahalarını büsbütün arttırdı. Ahmet Nadir, dayanamadı; ken- disini tutamadı; onun üstüne atıl- dı.. Fakat,deli, karanlıkta, hücuma maruz kaldığını anlıyarak kaçmıya başlamıştı.. Artk kahkahaları, bir ihtiyarın dişsiz. ağzından, ya- hut isterik bir kadının pürüzlen- b,anç:reıındııı çıkıyormuşa Nadir, kahkahalara koşarak deliyi takip ediyordu... Niyeti, gırtlağını dişlerile ısırarak onu-boğmak, canını kurtarmaktı. Arada sırada, demirli pencere- lâcirert fonunda siluetleri resmoluyordu. — Ahmet Nadir, nihayet, deliyi tutabildi. Onu, gırtlağından ısırmak istedi. Fakat, ağzına, ancak omuzu İhtiyar zabiti, o an, anladı ki, meyerse, hasmı, dev cüsseli bir adammış! Bunu anlamasile çenesine bir yumruk yemesi, ve yarı bayğın bir halde yere yuvarlanması bir oldu. Dimağından, yekdigerini müta- lakip, müthiş kâbuslar geçip d yordu: Yunanlılara,, kurşuna dizil- meler,, Muhiddin gibi bir arka- daşın da başını nara yakmalar,,, nilesini erkeksiz bırakmalar,, ve deliler tarafından boğazlarım: de Ne kadar yattığını ” kenc | bilemez. Müthiş bi içinde uyandığı muştu. Güneşin huzmesi, mahir bir kemankeş tarafından atılıp hedefe isabet ettirilmiş altın bir ok gibi, odanın tahta zeminine saplanmış bulunuyordu. Başını çevirdi. Saldıran deli ile göz göze geldi. Hakikaten, dev avurdu avür- nedense, zail duna çökmüş; — gözlerinin altı inişi morarmmı; — Geldiler mi? Geldiler mi ? - diyerek, Yunanlıların gelip gek- mediğini sordu. Saldıran deli, ona, alev alev gözlerile bakarak inildedi. O esnada, koridorda bir ayak sesi, bir anahtar şangırtısı. Dok- diger bir doktor daha, bir- gardiyan ve üç beş yananlı asker, bir yunan zabiti, açılan kapının önündeydiler. Ahmet Nadir, onlara, ürkek ürkek baktı. — Fakat, saldıran delinin, geceki kahkahaları andı- ran kahkahalarla koridora sal- dırmak- istediğini görünce, dok- koğuş arkadaşını taklit etti. Zabit, fransızca olarak: — Bunları temizlemeli! -dedi.- Türklerin akıllılarından bize ne hayır gelmiş ki delilerinden ge- lecek?.. Ahmet Nadir, bin türlü mace- radan sonra, tımarhaneden kur- tuldu. Çobankılığına girerek, dağ- dan dağa, türk karargâhma, ora- dan da Ankaraya kavuştu. Kara oğlan Çarşısından geçer- ken bir de baktı ki.. A.. Uzun boylu, dev cüsseli, azıcık zaiflamış bir yüzbaşı, altı morarmış gözle- rile kendisine bakıyorl... Hayret!. Bu adam, bu saldıran deli, bura- dane geziyor?... Tımarhaneler mi boşandı?... Karşısındaki de, kendi- sine aynı tereddüt, korku ve hay- retle bakıyordu. Nihayet, anlaştılar: - Meyerse, ikisi de aymı vaziyetle tımarha- 'neye sığınmışlar ve aynı sebepten deli rolü oynamıya mecbur kab mışlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: