16 Ağustos 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

16 Ağustos 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 Ağustos 1929 Dedikodu Bu hafta çıkan Resimli Ay ekeriya bey görüyot! için ökumiyor? , 4 Nü rdedi KS Olemmyor. esini “okumüyor, — okuma: — Sakın söyleme! Bana ne, hiç söyler miyim! Limanı inhisara alan Hamdi beyin, Caddebostanındaki - küçük köşkünün bahçesinde oturuyorduk. Dedim ki: — Kızımın meccanen bir mek- tebe — yazdırılması ” için — Maarif Vekâletine rica edeyim mi7. di bey: dedi, sef matbuatın emektarısın. Sana badil olduğumu davilâve edeyim m? — Sakın hal — Neden? — Gayri mübadilse, kahra, mih- nete, meşakkata alışmıştır. deyip kulak asmazlar Tanımadığım iki kişi konuşu- yorlardı. Kulak verip dinledii Yolan söyliyorum . Filvaki iki konuşuyorlardı ama, tanımadığım | kimseler değildi. Kulak vermi dim. Çünkü hızlı sesle münakaşa ediyorlardı. İstanbulun imarı meselesi: “ — İstanbulu imar için bir çok binaları yıkmak lâzım gelecek. — Evet , evvelâ Emanctten başlayıpı.. — Güzel, dedim. — Aman yazma, dediler. — Nede Onlar imar münakaşasını unuttular, yazılıp yazılmamasını münakaşaya başladılar.. Merkeplere lik. Cuma tepenin altındaki — Bornuzunu giysene. — Benim örtülecek aybım yok! — — Bıktım bu mektuplardan; hep saçma sapan şeyler yazıyor. — Bilmez miyim! Beyefendinin sözleri kaleme gelmez. huysuzlanan merkebinden in; — Bir kazık olsaydı, dedi, şuraya çakıp bağlardım. dedim, kazık eledeki — Belediye gazinosuna git. Okkası seksen kuruşa verilen bisküvilerin dört tenesine elli kuruş alıyorlar. SI. iki Fıkra Fevkalâde hasis bir dostum necibi yahuttan olmadığını itiraf edeyim. Bu hasis dostum Türktür, müslümandır ve İzmirde oturur. Geçenlerde İstanbula geldi ve derhal beni buldu. — Haydi bakalım, beni gezdir, yalnız bırakma... Ben onu bıraksam, o beni bırak- mıyacaktı. Öyle, akşam yemekle- rini beraber yiyor, gezmeğe, do- laşmağa, gazinoya, İokantaya be- raber gidiyorduk, 'Yalız masraf- ları ben görüyordum. Evelki gece bahçeye gittik, birer| viski içtik, Hesabı göreceğim zaman, dos- tum kolumu tuttu: — Olmaz, dedi, bugüne kadar hep parayı Sen verdin, bu böyle olmaz... Sonra önümde duran tabaktan bir avuç şamfıstığı aldı, avucunu kapadı: | — Tek mi, çift verirsin — İnşallah bilemezsin! Mademki, ilk fıkranm kahra- manının Türk ve müslüman oldu- ğunu itiraf ettim, ikincisininkini saklamakta mana yoktur. Doğru hareket etmiş olmam. Salamon efendi... Salamon efen- didir. işte. Trabzonla — İstanbul arasında sımsarlık yapar. Yalnız bir derdi vardır. Deniz tutması. Geçenlerde gene Karadenize açılınca gönlü bulanmağa başladı, doğru geminin hekimine koştu: — Doktor bey şu gönül bulan- tısına, gaseyan etmemeğe bir çare yok mudur? — Olmaz olur mu hiç? Ve doktor, Salamon efendinin | ağzına çıl bir sarı beş — kuruşluk soktu. | Salamon efendi, ağzını açıp ? Eğer bile- ; gaseyan edemedi.. Hizmetçi Bu ne pislik kızım. Masala- rın östünde altı aylık toz var. — Kabahat giden hizmetçinin efendim, ben daha geleli on beş tererek çıkıştı. Karanlıkta korkarım Küçük Samihin annesiyle ba- bası, beraber yatmazlar, odaları ayrıdır. Kışın, Şişlideki apartıman- larında, yazın, Adadaki köşkle- rinde, beyefendiyle, hanımefendi- nin, birer yatak odası vardır. Samih için, bunda/ şaşılacak bir şey yoktur, çünkü, gözünü açtı açalı, annesiyle babasının, 'îbır arada yattığını görmemiştir. Geçen gece, geç vakit, Samih koridorda bir ayak sesi duydu. Usulcacık kalktı, kapıyı aralayıp baktı. Babası, köşkte misafir ka- lan Âyşe hanımın odasına giri- yordu.. Samih buna da şaşmadı. Yalnız, gösterdiği cesarete hayran oldu, göğsünü kabartarak yatağına yattı. Fevkalâde korkak olduğu için, kal- kıp kapıdan nasıl baktığına hayret ediyordu. Mahaza, bu cesaretinde dadısının dahli vardı. uyuyan dadısının nefesini işidiyordu. Ertesi gün, dadısı ahp gi Samih ses çıkarmadı. Geceyi bekleyeceyk, yatma zamanı gelince annesiyle yatmak için müsaade is- teyecekti. Akşam oldu. Yatma zamanı gel — Haydi dediler, odana... Gitmek istedi. Münakaşa baş- dadı... Köşkte o gece bir çok mi- safirler de vardı. Herkes, Sami- he nasihat ediyordu. Fakat çocuğun meram anlama- sına imkân yoktu. — Karanlıkta, yalnız korkarım! diyordu. Nihayet babasi kızdı: — Bak ben karanlıkta yalnız yatmaktan korkuyor muyum ? Samih, kaşlarını çattı, babasına çıkıştı ; — Siz tabil. korkmazsınız .. ünkü siz Ayşe hanımın koynun- a yatıyorsunuz Karısı — Karşında bu kıyafette benden başkası olsa, gözlerini kapayıp oturmazsınyı

Bu sayıdan diğer sayfalar: