19 Ağustos 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

19 Ağustos 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife € Akşam 19 Ağustos 1929 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT — Yazan: İskender Fahred din İzzet paşa Melâhate gözünün ucu ile iş- aret ederek: « Küçük hanım! -dedi - Beyba- banızla çok samimi bir dostluk mukavele- si imzaladık.. Beyhude yere aramızı bozmağa kalkmayınız!» Melâhat onları gizlice di İzzet paşayı da avucunun içine almı Cevdet bey kızının bu manalı sözlerinden şüphelendi. — Ne demek. istiyorsum, yav- rum... Fehim paşa sana ne fenalık yapabilir? Dod v kllarıi Tüğileteni başladı. İzzet paşa düşünmeden bu ha- beri verdigine pişman olmuştu. — Melâhat hanım! - dedi - bey- hude sinirleniyorsunuz! Fehim pa- şanın boşboğazlığı herkesce ma- lümdur. Efendimiz onun sözlerine ehemmiyet verir mi hiç..? Melâhat İzzet paşaya hitap etti — Onunla aranızda imzalanan muahedenin mündericatma tama- mile vakıfım... Bütün kabahati Febim paşaya yüklemeğe çalış- mayınız ! İzzet paşanın vengi kül gibi oldu. Birdenbire şaşırdı. Sözlerinizden bir şey anla- miyorüm kizim ! Diye kekelemeğe başlar Mielâhat fazlı medi. — Benim ve babamın aleyhin- de verdiğiniz kararları " burada tekrara lüzum görmezsiniz zanne- derim.! İzzet paşa elindeki sönmi garasını güçlükle yaktı ve ö baktı. Cevdet beyin bir şeyden haberi yoktu. Kızına : — Allah aşkma, dedi, ne demek istediğinizi anlamiyorum. Paşa ile aranızda ne varsa açıkca söyle- yiniz.. ben de anlamak isterim. h etmek iste- | mişti.. Şimdi, bu vazıyet karşısında, ve mağlup etmişti. geçecek — şeyler hakkında — bir Şey söylemek istemem,..Fakat geç- miş biç bir şey yoktur. Yalnız bir gün Fehim paşa ile gizlice görüşürlerken — tesadüfen — kulak misafiri oldum da... Hakkımızda pek ziyade teveccüh ve muhab- bet beslediklerini öğrendim! İzzet paşa Melâhate gözü ile işaret etti. Bu bahsin babası yanında daha fazla devamını arzu etmedigini lisanı halile anlatmıştı. Melâhat bu vaziyeti İzzet paşa için bir maglübiyet telekki ederek | susmuştu. Cevdet bey de işin farkındaydı. — Kızm, cemiyet içinde en ziyade ayıp olan şeylerden bi de, iki kişi konuşurken onlar dinlemektir! Ümit ederim ki, bi daha böyle çirkin şeyler tekerrür elmez... Melâhat her ikisi baktıktan — ve başını sonra şu cevabı verdi: — Cemiyet içinde memnu, ha- | ram ve çirkin addedilen şeylerin | burada mubah olduğunu - öğren- diğim gündenberi, iki kişiyi ko- | nuşurken gördüğüm zaman der- | hal kulağımı o tarafa çevirmek, | | de yüzüne salladıktan benim için ibadet kadar mukad- des bir vazife olmuştur.. Melâhat ayağa kalktı. — Sarayda yegâne vazifenin tecessüs olduğunu bil halde bu vazifenin ifasından beni men- etmeniz doğrusu, garip olduğu kadar da gülünçtür. Kapıya doğru yörüdi — Müsadenizle, gidip yataca- ğim. İki ahbap çavuşlar başbaşa kalınca daha serbest konuşur ve daha güzel anlaşırlar, değil mi? Melâhat gülerek çıktı. İzzet İ*paşa, Melâhat bakkındaki sözleri söylediğine çok pişman olmuştu. Melâhatin kendilerini dinlemiş olduğunu - bilseydi, —ağzından böyle bir şey kaçırırmıydı? Melâhatin arkasından İzzet pa- şa Cevdet beye dedi ki — Azizim, kızından - korktum! doğrusu, ateş parçası... Şeytan mı şeytan... Fettan mı fettan! hiç bir İâfın altında kalmıyor. Polis hafiyesi gibi, hangi taşı kaldırsan, onun altından çıkıyor! Cevdet beyin kolları kabardı.. Malâhat içini ” boşalttığı — için biraz ferahlamış ve muhakemesini et paşa, niyazkâr nazarlarını Melâhate i. z ber, babanızla çok samimi bir dostluk mukavelesi aktettik. Beyhude yere aramızı bozmağa çalışmayınız. Cevdet bey meseleyi kurcala- mak istemişti. — Allah aşkına beni meraktan kurtarınız paşam | - Aranızda ne var.? — Hiç.. Sizi namusumla temin ederim ki, bir şey yok. Hanım kızımız. çok lüzumsuz - ve haksız olarak benden şüphelendiler. Melâhat babasının mevkü gözerek, İzzet paşanın bu te'vili arşısında fazla israr etmedi. — Baba! -dedi - paşanın ağ- zını aramak istedimz. Ar Emlâk ve dytam Bankası Umumi Müdürlüğünden: Satılık anirepo Mevkileriyle evsafı mahsusası aşağıda yazılı bi emlâkin satı müzayedeye konulmuştur. SUŞ a el 1 — Müzayede ( kapalı zarf) usuliyledir. İhale 2 eylül 929 taril lhnıııl:; İdhılm ınzîl.iıli hıî:ıııl Ie)krı Göllecektir. Talip oız:uı: lI::îıî: mülkün hizaasında gösterilen miktarda teminat iraesine | bu feninat varakasını teklif mektuplarıyle beraber mm?f:fk':hâxı bizzat ve yahut ihale meclisine yetişmek üzere taahütlü olarak Pos- taya ti edilir. 2 - İ ale bedeti peşin olarak istifa olunur. 3 — Çalip olanların İstanbul veya İzmir şubelerimize ve yahut merkez emlâk müdiriyetine müracaatla mufassal şartaamemizi mütalâa etmeleri ve müzayedeye iştirak halinde bir nushasını bir liraya alıp imza ve teklif mektuplarına rapt etmeleri icap ede: — Paşam, ne yapayım? — dedi, Efendimiz fazla şımarttı... ele avuca sığmaz oldu! Uı:lmımî Ne;i ve — Mevki ve semti " Hudut ve kaymet — Teminat l0.s mahiyeti meşhuru ve müştemilâti — miktarı 13> Depo ve ahşap Galatada kalafat — Tapoda yazılı — » lira antrepo * — mahalli kürkcüler 3710 kapusu ne yapaca- — Bunu düşünecek ne var. derhal şuracıkta — soyunup — eski halimize avdet edeceğiz! — Sen aklını mı bozdun? he - rifin bize dediğini unuttun mu? Yüksek paket istifleri için bo- yamuzun . pek elverişli olduğunu | söyledi.. — Sen ona bakmal Biz fabri- kaya kabul olunduk ya.. bu. ka- darı kâfi.. - Şimdi — soyunuruz.. amele başı bizi kısa boyumuza rağtnen böylece kabul edildik zanneder! Merdivenleri indiler. Kâtibin tarif ettigi kulübenin önüne geldikleri zaman, amele başı da kapısını kapıyordu. Pipo- sunu dişlerinin arasına sıkıştırmış, keyifli ve “güler yüzlü bir işci olan amele, başı gayet uzun boylu, güçlü kuvetli, kırk yaşlarında bir adamdı. Cak ve Tom ikisi birden elle- rindeki kayit puslalarımı uzatarak: — Affedersiniz mister, — sizi rahatsız ediyoruz ama, kusura bakmayın? Dediler. Amele başı püslaları — alarak kahkahayla güldü. — Çocüklar.. siz mi işliyeceksinizi Cak, büyük bir erkek tavriyle cevap verdi: — Biz. çalışacağız ya.../ arslan gibi iki delikanlıyız.. beğenme- din mi? Tom, ayağının ucuna basarak yavaşça mırıldandı: — Sertlenme... tornistan yap- mayalım! Amele başı birini sağ elile, digerini de sol elile tutarak kal- dirdi. icelerin ayakları yerden ke- Cak bu esnada kendi kendine: “Dünyada en büyük — saadet : küvvetli adam - olmaktır ! diye söylendi. Beş on adım, ayakları yerden kesilmiş olduğu halde yürü Fabrika imalâthanesindem içe- riye girerlerken, amele başı , bu Yeni işcilere dedi e — Madamki fabrika kâtibi ka- bi u...iî Mesuliyet — benden i demektir. Haydi giriniz içe- Tiyel Falat, Gkdatedinin çei deki işçiler sizi futbol gibi hava- da gezdirmesinler. Cak cevap verdi — Tayyareye binmek istemeyiz, mister ! — Hayatta, insanın elinde ol mıyarak yaptığı bazı seyahatler vardır.. Sizi birer meyva sepeti gibi buraya kadar elinde taşı amı rüyanızda bile görmemiş- iniz, degil mi? Amele başı çok alaycı bir adamdı. !Cüceler pek "ziyade ho- şuna gitmişti. Cak ve Tom..iki kardeş, çiko- lata paketlerini istif. dairesinde çalışmağa başlamışlardı. Bütün fabrika işcileri onlara bakıyor, herkes gülmemek için kendini zor zaptediyordu. (Mabadi var) W k | ! | Yeni ru: hikâyesi Eh, yoldaşlar, inkılâbın memle- ete ne nimetler bahşettiğini artık sizin de diliniz. inkâra varamıyor. ya. Hayatımızın herhangi bir tara- fım alınız, meselâcığıma, — hemen- cecik göreceksiniz ki, dev adım- larile terakki eylemişiz! — Tarak- ki de lf mı? — Çanküulesi boyul1) taali etmişiz, yani demek isterim! Anlatayım da bakın. Ben, ev: velden demiryollarında çalışırdım. | Bu sahanın eskidenki ve yeni hali arasında ne müthiş fark olduğundan haberiniz var mi?.,, Son günlerde, vakıa görüyorsunuz: Aşağı yukarı, — şimale, / cenuba, şarka, garba, vizir. da vizi yınr da - vizir trenler — işleyip duruyor. Düdükler, acı acı mekte, efendim, semaforlar ya- mıp dönmekte... Amma, bir de bunun evveliyatını düşünün. 1918 senesindeki — vaziyet — aklınızdan .gıktı mı? Öyle olurdu ki, gider: sin, babam, gidersin. Derken, anam, birdenbire * zmk | , .. Ne haber ? Ne var ?... Makinist ba- ğariyor : “ Hele hepiniz toplanın da buraya gelin bakalım ! ,, Bittabi, tekmil yolcular toplanır. Makinist başlar gözüm diskura : — Vaziyet şöle de böyle, yerekten. de Şayet ileri gitmiye niyetiniz. var- Sa, haydi, gayrete gelini Kolları Paçaları ” sivayın! Yallah, — orman- dan odün kesmeyel İlkönce somurturlar, bomurda- aırlar falan filân, amma, yolcular, bakarlar ki iş başa düştü; taları, testereleri — omuzladıkları gibi, ormana! i üç metro mikâbı odun kestik miydi marş ileriye! Bittabi, odunlar yaş olduğu için, sürü sürü sivrisinekler, yahut da, haş- lanan astakozlar gibi. cimr da cızıri fasır da fısır. — Derken, ormanın başka bir tarafında , gene zınkla dur! Gene kes odu! Zoşçenko Bittabif, yolcular sorup turdular: — Niçin, — yani, doğru gidiyoruz? diyerek... haydutlar mm — yolumuzu - kesti? Yoksa, daha fecii, yenibaştan odun mu keseceğiz?! Makinistir ini meseleyi izah geçti; dedi ki Usta, şapkasını düşürdü | - dedi - Onu bulmıya gitti. Bu sebeple, biz de, geri geri yürüdük. Hay gidi aksilik. O gün, hav” hakikaten de, insanın başından kasketini — koparacak - gibiydi ... Fırtına, anam babam, yağmur, kıyamet! Hepimiz - pencerelere Başladık aval aval bakaraktan bekleşmiye.. O sırada, bir de gördük ki, makinist, ormandan doğru geliyor. Geliyor amma, eli boş, başıka- bak! Hazin hazin omuz silkiyor. Dedi ki: ğ — Şapkamı, - dedi - bulama- diml -'dedi - Gözü kör olası! Ne- reye gitti bu nubuset? Treni 500 adım daha geriye aldık. Bütün - yolcuları -kasketin peşinde, grup grup, avcı hattına dağıldılar. Yirmi dakika kadar filân sonra, bir hazret çalı dibinden bağırdı: — Höööyl Nah işte, bakın köpoğlu nereye kaçmış! - diye, Baktık ki, hakikaten mal tin şapkası! - Oracıkta bir dikine takılıvermiş; durup duruyor.. Teslim ettik ustaya kasketini, Bittabi,hatiplerden biri, şapkaların faidesi hakkında kısa bir nutuk verdi. Derken, dağıldık vagonlara. İki saat sonra islim tuttu.. Gene çıktık, fiss fıss yola. lar, şimdi, inkilâp sayesinde me- deniyetin — memleketimizde —ne dereceleri bulduğunul / Gayrı, bu güne bugün, trenler , düt aşağı , ları! Bereket, Rusya'nın üçte biri ormanlıktır da, bu sayede nak- liyat yapılırdı. ir gün, anam , yola çıktıl iğim şekilde Petrograd'a, efendim, düt yukarı vızır da ve- zır, sayei inkilâpta işliyor. Bir de beyenmezler inkilâbı. Hem de öylesine işliyor ki, değil makinistin şapkası için saatlarca rötar yapmak, 1919 sene- ; yukarıda lhö, ağlanle Tenmardla Bt | pencereden kazara adam . bile d:'fn,'uî PAR m';g_'f,d,,_,g_v düşse, bir dakikadan başka tevak durüverdi; ve , başladı. gözüm , | Kuf yokl Vakit nakittir. İle Mütercimi ( gerisin geri gitmiyel.. Hikâyaci ) ÜN Minara bayanün rusçuşıdır. Ticareti Bahriye mektebi P LEAMA SA âlisi müdürlügünden: Eylülün on besinci'ğünü tedrisata iptidar Edilcer- ğinden talebe kayt ve kabuline başlanmıştır. Mektep Nehari vecmeccani olup:sefaini Ticariyeye Kaptarı ve veakiüsi yetişlirir vetderdcnsi yükseklir. Tahsil müd- deti ikisi tâli ikisi âli olmak üzere dört senedir. Âli birinci sınıfa liseyi ve tâli birinci sınıfa lise dokuzu ikmal eylemiş talebe alınır. Ve liselerin onuncu on birinci sınıflarından münakale suretile talebe kayt edilir. Talip olanların eylülün yedinci cumartesi gü- nüne kadar istidalarına atideki evrakı rapt ederek Ortaköyde Çırağan sarayı ittisalinde kâin mektebe her gün öyleden soura müracaat etmeleri lâzımdır. 1 — Hüviyet cüzdanı. 2 — Aşı şahadetname: 3 — Mektep şahadetname ve ya tastiknamesi. 4 — Maznun ve müttehim olmadığına dair polisçe musad- dak ilmühaber. 5 — Dört adet kartonsuz vesikalık fotograf. 6 — Veli, Veliyelerinin musaddak imza suretleri. İstanbul İthalâf gümrüğünden: 10 sandık 1000 kilo paslı kaşık 3 baly 450 , kil torba Teti 90 . kehdir ip 1 55 , — boyalı pamuk mensucat 1490 metro mil ilk muhtelif ebadda kereste Balâda muharrer 5 kalem eşya 19/8/929 tarihinde İstanbul İthalât gümrüğü satış ambarında bilmüzayede satılacağı ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: