13 Eylül 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

13 Eylül 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 13 Eylül 1929 Tetrika numarası: 119 ABDÜLHAMİT GEATRRSA BEŞARAAR KA NOUN «.Melâhati ben öldürdüm, Bir çok ailelerin hayatını kurtarmak için ©o melünenin kalbi Nuri hiddetle ağzından bir lâf k: ve kardeşini kızkardeşini — kolundan çekerek yerdeki yatağın üstüne savurdu. — O melüneyi ben - vurdum, anlıyor musun? Ben vurdum... ve Padişah sorarsa onun yüzüne karşı da bu hakikati İkBal , karşısında Nuri dişlerini gıcırdatıyor, hid- detinden — yumruklarımı - zındanın duvarlarına vurarak haykırıyordu. — Allahım, sen beni şu bay- kuş yuvasına nerden düşürdün? Nihayetsiz fenalıklar yapan ve hesapsız aile acakları söndüren bir zalim hükümdarın gözdesini vurduğum için sen beni affet ! Onu öldürmekle bir çok masum ailelerin hayatım bu melünenin elinden kurtarmış olduğum için vicdanen hiç de muazzep degil İkbal yerinden fırladı. — Ay, dedi, Melâhati hakika- ten sen mi vurdun ? — Evet.. Ben geberttim.. Hem de kalbinden vuraral İkbal gözlerini açtı. — Evelce bana onu Cafer ağanın vurduğundan bahsetmiştin! Yalan mı söyledin? — O vakit her nedense şaş- kınlıkla öyle söylemişim. Şimdi, işte bağıra bağıra söyliyorum: Melâhati ben öldürdüm! İkbal güldü. — Sen çıldırmışsın, Nuril her- " kes işlediği cinayeti örtmeğe ça- lışır.. Sen ise bilâkis kendine ci- nayet atfediyorsun! - Gençliğine acımıyor musun? — Hayır.. Artık yaşamak iste- miyorum. İşlenen kababati ikrar etmek bazen fazilet addedilir. Çerkes kazı, kardeşinin muvaze- nesiz bir genç olduğunu biliyordu. — Fakat, dedi, O ölmer senin bıçağın galiba kısa gelmiş! Kalbi hâlâ hareket ediyx — Benimle alay mı ediyarsun? — Doğrusunu söyliyorum. Me- lâhat yaşıyor.. hattâ şimdi Hün- kârla başbaşadır! Nurinin ağzı köpürdü.. hiddetin- den dudaklarını isirarak : — Ne söyliyorsun, dedi, Hün- kârla başbaşa mı? 1? Ben evel göz- lerimle gördüm, Efendimiz Melâ- hatın odasına girdi ve Cafer ağı kapının önünde nöbet bekliyor. Nuri bu haber üzerine, olduğu yerde buz gibi donup kaldı. " — Alçak hükümdar.. Diye söylendi. İkbal kardeşine bir bardak su — Nuri... Allah aşkına kendine gel Efendimize küfretme.. Gü- | nahtır. Peygamber postunda otu- ran bir Halifeye karşı böyle sözler sarfedilir. mi? Nuri tekrar coştu. — Bu safsataları bırak! Bana Halifeden ve onun üzerinde otur- duğu kanlı posttan bahsetmel Ben arlık vicdanımdan başka bir şey- den korkmiyorum, Melâhatı- öl dürnğe bent sevkeden ve so- nunda zındana attıran böyle iki yüzlü Lir Halifeyi ben tanımıyo- | rum... VE AFRODİT Ben, 1895 senesinde doğdum. Bir Yani, geçen asır. zarfında, asır evel dünyaya gelmekl pek fenama gidiyor. 19 <uncu asrın çı Yazan: İskender Fahreddin anladın mı? ini parçaladım!!!» asra, yabancı yabancı, açırmıştı. İxbal şüpheye düştü | bakıyorum, Ona karşı, romantik sıkıştırınca... ve hürmetkâr tavırlar - takınamı- İkbal kardeğinin — sözlerinden | Yorum. İşi alaya ve mizahçılığa ai BZ vurüyorum. TÇ gece Melâ- | — Kendi hakkımda, malümatım pek azdır. hatın odasına sen kendi arzu ve iradenle mi gittin? Yoksa Efendi- mizin iradesi ile mi? Hattâ, nerede doğduğumu bile bilmiyorum. İhtimal Sibirya'da, . ü ihtimal Petersburg'ta dünyaya Nuri mahçup bir çocuk tavrı al P g yay ile ellerini yürüne götürdü: gelmişimdir. Vesikalarımın birin- O Sus İkbal sus! Bana her- | de böyle, ötekile öyle yazılı. Herhalde, iki vesikadan biri sah- te amma , hangisinin sahte oldu- ğunu gel de anla! Tevellüt senem de münaztlün fihl Bir vesikaya göre 1895, bir vesikaya göre 18961 Ayıkla pirin cin taşını! Mesleğime gelincece... Denizde Alpulludan şehrimize şeker — kum, bende meslek! Doğrusu, gelmeğe başladı S Te B Alpullu şeker fabrikası bu sene — Ordudayken ihraz ettiğim muh- 500 vagon / şeker çıkaracaklır. — eelif sımf ve dereceeler istisna mize altı vagon şeker — Olunursa başlıca başıbozuk mes- . Bu şekerler şeker in- leklerim şunlardır: hisar idaresi tarafından piyasa- — 1 — Petrograd Darülfünnu ta- daki tacirlere dağıtılmıştır. | lebesi. şeyi söyletme ll Bu esnada zindan kapısı açıldı ve Şaban ağanın sert, yüksek sesi işidildi : — Haydi bakalım, konuştuğu- nuz artık yeter... (Mabadi var) Evkaf Müfettiş Muavinliği imtihanları Evkaf Müdiriyeti umumiyesinden: Üç Müfettiş muavinliği için icra kılınacak müsabakaya ait şerait ve program: İmtihana duhul şer: 1 — Mekâtibi âliyeden veya orta mekteplerden mezun olmak. 2 — Sinni 21 den dun ve 35 ten efzun olmamak. 3 — Talipler memurinden olmadıkları surette memuriyete tayin olunmak için memurin kanununda muayyen şeraiti de haiz bulunmak. Talipler tarihi ilândan itibaren 30 eylül 1929 akşamına kadar Ankarada Evkaf Müdiriyeti Umumiyesine ve İstanbulda Evkaf Mür riyetine baistidaname müracaatla kaydolunacaklardır. — Verilecek arzahallere muvazzah adres yazılmak lâzım geldiği gibi berveçhi ati evrak ve vesajk sureti musaddakalarının da raptı muktezidir. 1 — Nüfus tezkeresi ( memurinden olanlar siçin tercümcihal vara- 4 2 — Tercümeihal varakası (memurinden açıkta olanlar cevazı istih- dam kararı almış olması lâzım geldiği gibi memuriyette bulunmamış olanlar mektepten çıktıktan sonra - ne gil matla meşğul olduk- larını ve hukuku siyasiyesine sahip ve hüsnü ahlâk eshabından olup mühilli haysiyet ve namus suç ve alehtlak ağır hapis ve ya o dere- cede cezayi müstelzim bir fiil ile mahküm bulunmadıklarını ve cenebi kız ve kadınları ile müteehhil olmadıklarını ve hangi lisanlara ne de- rece vakıf bulunduklarını mübeyyin kendi imzalarını havi ve ziri ma- hallesi hey'eti ihtiyariyesince musaddak bir beyanname ile mektep şehadetname veya tasdiknamesi sureti musaddakasını raptedeceklerdir. 3 — Memurin kanununun 4 üncü maddesinin (h) fıkrası mucibince askerliğe ait vesika (memurinden olanlar ve olmıyanlar) 4 — Teftiş vazifesinin icap eltireceği seyahate ahvali sıhhiyesi mü- ait olduğuna dair memurin kanununun 4 üncü maddesinin (v) fıkrası mucibince sıhhat raporu (memurinden olanlar ve olmıyanlar) Müsabaka tahriri ve şifahi olacaktır. Tahriri kısmi 4 teşrinisani 929 da Ankarada ve İstanbulda ve şifahi kısmı da 11 teşrinisanide İstanbulda ve 16 teşrinisanide Ankarada icra kılınacaktır. Tahriri imtihanda aldıkları numaranın yekünu tertip olunan sualle- rin tam numara on itibarile mecmuuna isabet eden miktarın nısfından — dun olanlar şifahi imtihana kabul olunmazlar. Tahriri imtihanda muvaffak olanların isimleri gazete ile ilân oluna- caktır. Maaşı asli 30 liradır. Buna ai t fevkalâde ve uzaklık ve pahalılk zammı alacakları gibi merkezleri haricinde vazifeten seyahatte bulundukları zaman harcırah kararnamesine tevfikan ayrıca yol masrafı ve yevmiye verili Evelce memuriyette bulunmamış olanlar memurin kanunu mucibince namizet olarak alınacaklardır. Müsabaka proğramı: Kavanin ve nizamat - kanunu —medeninin tesis bahsi ve memurin Mmuhakematı, memurin, kefalet, maaş, ceza muhakemeleri usulü nunun birinci kitabının sekizinci ve ikinci kitabının birinci ve ikinci fasılları, muhasebei umumiye, damga resmi, memurin mülkiye hareket harcırah, memurini mülkiye tekaüt ve müzayede, münakasa ve ihale kanunları ile kanunu medeninin hukuku ayniye ve mükllefiyetleri Malümatı iktisadiye ve maliye ve hesabiye : iktisat ve usulü maliye (malümatı mücmele ) besap (faiz, ve şirket ) mebahi: ü hesabisi ( kaydi muzaaf ve basit _—) ve hesabatı cariye) Türkçe kitabet . Zoşçenko 2 — Posta ve telgraf müdiri | (Kerenski zamanında). 3 — İcra memuru (Denikin zamanında) . 4 — Tavşah yetiştirme mütehas- ler zamanında Ros- inde) 5 — Belediye çavuşu. 6 — Hudut muhafızı telefon- 8 — Leningrad askeri ambarlar tezgâhtarı, Daha pekçok, amma pekçok mesleklerim vardı. Fakat gel de hatırla, anam, sıkı i: Sırası gelmişken, çizme tamir- ciliğim hakkında iki çift söz söy- leyeyim. Bütün mesleklerim ara- sında bu sakin, nefis mesleği se- verim. 1920 de, tam bir sene, Voskresaski ustanın dükkânında çalıştım. Ne çizmeler tamir ettim, ne çizmeler. Bir gün gene çizmeci kalfalığı iğim bir sırada, şöyle bir tesa- düf oldu: Dükkâna biri gelerek Papucunu diktirdi ve muharrir Che- büyef olduğunu söyledi. Mesle- ğimin âdiliği sebebile elini sık- madımsa da, onunla uzun uzadıya konuştum. Henüz - biçbi intişar etmemişti ve beni tanımıyordu. Edebiyatla uğraşmı yordum. Pis, mavi önlü; üstünde kundura eskileri duru- yordu. Bu sebepledir ki, küçük düşmemek ve hikâyeciliğe başla- mazdan evel sui şöhrete uğrama- mak için, Chebyef'e — ismimi söylemedim. Chebyef, bize, ikinci defa ola- rak, karısı ile beraber geldi. Gene, öteden beriden konuştuk. Artık, papuçlarını bu. sefer ben tamir etmedir Usta etti. Ben, yalnız köseleyi ıslattım. En mühim muvaffakıyetim, 1917 senesinde hudut muhafızlığı za- manındadır. O sırada — Maksim Gorki ile de konuştum ve pasa- port suretini deftere geçirdim. Şair Yesenin'le, iki kere, biraha- nede tesadüf ettim. Mihelovski caddesinde, köşebaşındaki bira- hanedel Rabindranat Tagor'la henüz tesadüf edemedim. Fakat, şöbre- tim aldı yürüdü madem, bu muh- tiyarı da, elbet ergeç gö- receğim. Son mesleğim: muharrirliktir. Bunda demir atacağım. Buna çok müteessifim. Muharrirlik, saydığım — bütün meslekler arasında en berbatıdı Mütercimi: (Hikâyeci) HAMİŞ: Yukariki hikâyeye azıcık mi- zah karışmış olmakla beraber. bugün Rusya'nın en meşhür mı- zahçısı olan Zoşçenko'nun hayatı, hakikaten — naklettiği şekildedir. - Mütercim. Akşam Halk sütunu Nişan Tüccardan Burhan bey kerimesi ve Üsküdar orla mektep san sınif talebe- | sinden Soyyare Burhan hanımla Abdük kadir paşazade merhum Rasim mahtumu muallim ve muharrir. Foridun Akagün: düz boy arkadaşından nişan n deri bu akşam Üsküdarda mütasarrır Behçet bey. efendinin konağında içra edilecektir. riz. iş arıyorum silim Viyana orta ticaret — mekte: , almanca, Türkea ve sirpce oku yup yazarım, Daktilografım. Vatanperverane bir seyahat (Baş terafı i sahifada ) deliklerile perişan kahraman nefer hallerini muhafaza ediyorlar. — * Biraz sonra Çanakkalede dex mirledik. O gece jandarma kara- kol kumandanları — mektebinde misafir kalacaktık, karaya çıktık, İnsan ye şehre girdi mi oranın ismini merak ediyor. Sanki mühim bir şeymiş gibi Çanak- kaleye girince benim de zihnimi bu merak tırmaladı. Fakat, ça- naklarının şöhretini ve kalelerinin çokluğunu hatırlayınca şu mua- dele ile mes'ele halledildi: Çanak —£ kale — Çanakkalı : Bütün deniz şehirleri gibi, bu- rası da yalı boyunca uzayan bir kasabadır. Sahili güzel, oturaklı, kâgir binalar dolduruyor. Arada yangın yerleri, boş ve çorak ar- salar, bombardıman — senelerini hatırlatmakta ... Elektrik ve belediye Kasabada dikkati çelmeleyen iki şey var: Elektrik ve yahur diler. Gece şehri baştan başa noktalayan — bu. medeni — işık Çanakkalede ancak üç aydan- Beri parlamaktadır. Fakat haber vereyim ki, bu tesisat belediye tarafından yapılmış değildir. Bunu yapan jandarıma mektebidi Esasen iki gün oturunca insana kanaat geliyor ki, Çanakkale demek jandarma demektir. Jan- darma, burada —medeniyet ve teşebbüs unsurudur. —— Jandarma mektebi, şehrin me- deni ihtiyaçları arasında mühim bir yer tutan elektriği de, doğrudan aöğrüya Kedilağ a ada ll meydana getirmiştir. Bu 25 beygirlik ti n belediyenin, şehrin ten- in cereyan satın alması p EE e Bundan evelki belediye heyetinin hiç bir iş görmediğini söyliyorlar, Şimdiki reis Veli bey ise çok çalışkan bir zat imiş. İşe başlar başlamaz bir arozüz. satın aldır» mış, belediyenin 40 bini geçmiyen varidatını arttırmağa çalışıyormuş.. Çanakkale çarşısını dolaşırken, bir kaç tabela dıkktımı. çeldi: Kasap Bohar, Sütçü Nesim, Köf- teci Kohen, Terzi İzak, ilh... Hem yürüyor, hemde — tabelalardan yahudi dükkânlarını saymağa ça- Tişıyordum. Bir müddet sonra anladım ki Türk dükkânlarını saymak çok daha kolay olacak. Koskoca çare şıda Türk dükkânları nazarbon- cuğu gibi tek tük. Yahudi vatı daşlarımız, buranın iktisadiyatını avuçlarına almışlar, nüfusun sekizde birini teşkil etmelerine rağmen toprağı işleten, pazara patlıcanı buberi yetiştiren ve köylüye borç veren bu unsurdar. Çanakkale çanakları Çanakkalenin iyi bir hali var; Adım başında el açan sırnaşan, dilencilerden burada eser yok. Şehirde araba da göremezsiniz. Çönakkalenin lek mamulâtı, çıkıyor. Bu imalâthanelerin ismi kârhanedir!. Burada satılanından maada Karadeniz havalisine de bir miktar ihracat yapılıyor. Fakat buranın hususiyetini taşıyan bu mamulâta son zamanda boya karıştırılıyor. Bakıyorsunuz, - zarif bir toprak vazonun üstüne bir sarıklı ihtiyar veya peçeli bir hanım resmi çizilmiş. Tabak ve testilerin üstünde yağlı boya — manzaralar. Tarzı kadim — mamulâtı değiştirmek, yapılışa yeni bir çeşni vermek lüzumu hissedilmiş. Fakat neden- se, yeni bir oriji te bulmak yerine, boya sürmek daha kolay gelmiş, Adres: Galata posta kutusu GĞl Rıza Rüşen ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: