2 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

2 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Akşam ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin Melâhat zehirli suya bir tekme vurdu, | testiyi devirdi ve Nazanın sâçlarımı eline doladı.. zındanda di Nazan cesur ve atılgan Fikret beye haykırdı Melâhat fırsattan rek zındanın kapısını açlı ve içe- riye girdi. Nazan, doktor. Fikret beyin yanına oturmuş, yavaş yavaş bir şeyler anlatıyordu. Fikret bey, sinirlerine hâkim; gözlerini kapamış, genç kızı din- Tiyordu. Nazan su testisine zehir pake- henüz boşaltmişi Melâhat içeriye girince, Fikret bey, korkulu bir ruyadan uyanır gibi, gözlerini açtı Rüya değildi.. Karşısındaki kadım: kendisine 've doktor Ali beye pek çok iyi- likler. yapan Melâhat hanımdı. Nazan, buz gibi olduğu yerde donup kalmıştı. Melâbat , artık, her . şeyi göze almıştı. Ne olursa olsun, Fikret beyi ölümden kurtaracak ve ha- yatı bahasına da olsa, ona saray- dan kaçırmağa çalışacaktı. Vakit çok dardı. Melâhat, Fikret beyin önünde durdü. mat et. Ve şu dakikada ölümle karşı karşıya bulunduğunu wnüt- e Fikret bey, vehleten, bu sözün manasını anlayamadı ve Melâha- tin kendisini tehdit ettiğine kail olarak üzerine yürüdü: sen misin? Diye bağırdı: Melâhat yerinden kımıldamadı. Soğuk kanlılığını muhafaza edi- yordu. geldim 've kapuyı açıp kaçmak istedi. Melâhat oda kapısının önünde duruyordu. — Senin canını almak- istiyen Azrail işte budur.. Vazifesini yapmış .. Kaçıyor. Dedi. Nazan bu hiç'te ümit etime- digi münasebetsiz vaziyet karşısında sinirlenmişti. Cüsse itibarile Melâ- hattan küçük olmakla beraber, daha sinirli ve atılgandı. — Utanmaz.. Hayasız! Burada Ve ayağını yerde duran testiye vurarak devirdi. Testi kırıldı., sular ortalığa yayıldı. Ti Dlkar laresi Unün Mi Ortaköyde Feriyede kâin tütün eksper kursuna bu sene 25 talebe alnacaktır. Taliplerin adedi matlup haddi geçerse bir müsabaka yapılarak müsabaka neticesinde kazananlar kabul edilecektir. Bu müsabaka 5 teşrinievvel cumartesi günü Feriyede saat 2 de yapılacaktır. Taliplerden aranacak evsaf şunlardır: 1 — Türk olmak. 2 — Yaşı on sekizden aş: geçmiş olmak.) üşmeğe başladılar. kızdı.Rakibesile boğuşurkeh Melâhat, Bir kelime ile cevap ver: ölmek mi stersin, öldürmel stifade ede- — Fikret bey - dedi - bana iti- — Benim canımı alacak Azrail Vrak haykirde — Ben seni ölümden kurtar Nazan oturduğu yerden kalktı | Bunu kırmak için geldim. Fikret bey şaşırdı. Nazan ne süretle “mukabele edeceğini bilemiyordu. #eden biliyordu? Bütün bunlardan evel Nazanın akıl irdiremediği bir nokta- vardı: Kendisinin zın- dana” geldiğinden ve Fikret beyi zehirliyeceğinden sarayda hiç kim- senin haberi yoktu. Melahat, ken- disinin bu saatte buraya indiğini nasıl haber almışt Kendi kendine, ani olarak, şu kararı verdi: — Demek ki Melâhat beni hatve hatve takip ediyor ... şu halde sarayda benim saadetime yegâne engel olacak bu kadındı Nazan, birden, fitili ateş almış bir bomba gibi. patladı.. Melâ- hatin gırtlağına sarıldı. Boguşmağa başladılar. Fikret bey iki hırçın kadının | arasına girmek istedi. — Ayıptır... şimdi sizi burada kavga ederken görürlerse, ikiniz- de mahvolursunuz. Melâhat, rakibesinin saçlarını eline Gdolayarak , Fikret beye dediki: — Doktor.. çabuk, bana bir kelime ile cevap ver: ölmek mi istiyorsun, öldürmek mi? Fikret bey yumruklarını sıka- — Yaşamak istiyorum.. Yaşa- | mak. Ben hiç bir zaman ölmek istemem. —Öyle ise bu melüneyi öldür! | (Mabadı - var) | 'mın ne şekilde olacağı henüz ma- lüm olmadığından kongrenin top- lanması muhtemel olan 4 teşrini- evel cuma günü Galatasaray atletleri — Taksim- stadyomunda 100 - 400 - 1500 metro koşul: 've 100><200><400>800 olempik bayrak yarışı yapacaklar ve bu müsabakalara Pera - Sporting ve Bakırköy klüplerine mensup rur ların en kuvvetli olacaktır. Müsabakı Deve ve fil Hintlilerin en çok sevdik- leri iki güleş Hindistanda şayanı dikkat bir minyatür resim bulunmuştur. 1528 senesinde yapılan bu resimde deve ve fil güleşleri bir arada göste- rilmiştir. Hintlilerin en boşlandıkları fil ve deve güreşlerinin yeni bir şey olmadığı anlaşılıyor. Bugün distanda yapılan güreşlerin fotoğ- | rafları 400 sene evel bu güreşlere dair yapılan resimlerden katiyen farksızdır. Hinduların mezhebi hayvan ke- rin en sevdikleri eğlence fil ve deve gibi iri hayvanları döğüş- türmektir Fil ve deve dögüşleri tertip olunduğu - vakit halk bunu bay- ram gibi karşılıyor. Bu döğüşler gayet — vahşiyane oluyor. Bahusus deve döğüşü pek korkunçtur. Mahaza bu döğüşleri ların birbirlerini- öldi dar devam eylemesine müsaade edilmiyor. Bir — tarafın maglup olduğu anlaşıldıktan sonra musa- | riler tefrik ediliyor. | En ziyade develeri ayırmak müşküldür. Deve binlerce sene- denberi — ehlileştirilmiş — olduğu halde fevkdlâde cesaretini kayb- | etmemiştir. Filleri kızdırmak ve - döyüşe vahşiyane bir manzara - vermek için bunların vücutları kırmızıya | buyanıyor. Tavuklara çok yumurtlatmak için ne yedirmeli? başlanacaktır. — O. Besim ve yirmi beşten yukarı olmamak. 3 — Lâakal orta tahsilini ikmal etmiş bulunmak. (yani liselerin dokuzuncu sınıfına muvaffakyetle 4 — Sıhhati tam ve bünyesi tütünle iştigale müsait bulunmak. Talipi 'veya İzcryesi ihtiyar hey'etinin polis veya jandı “in nihayet 2 teşrinievele kadar Tütün inhisar idaresi Umum müdürlüğüne istida 'etmeleri ve vesikalarım da beraber getirmeleri ilân olunur. 5 — Alelitlâk ağır cezaları müstelzim cürümlerden ve muhilli baysiyet kabahatlarından dolayı mahküm Üğilde: ikmal eti le dair maarif nam mevkide, cid- diyeti ve zühtütakvası ile meş-. hur bir manastır vardı. Gayetle güzel olan bir kadın, bu manas- tırda rahibelik etmekte idi. Bir gün, kadının akrabası, onu kapı önünde ziyarete geldi. Yan- Tarında, bir de yakışıklı di ibe, bu delikanlıya deli- ce âşık olduğunu hissetti.Delikanlı tesiri altında kaldı, Fakat, aşktan uzun zaman, ancak elem ve hüs- le buluşmak için, hayet, efendim, bugibi işlerde daha becerikli olan delikanlı, manastıra gizlice girerek sevgilisi rahibenin höcresine so- Elem ve hicranla geçen gece- lerinin intikamı sine, aşk ve ihtiras saatleri yaşa- dilar. Mesuttular, bahtiyardılar. Fakat, talih, sevgililerden, gene yüzçevirdi. Rahibe diğer- rahil lerin hasedini celbedecek dere- cede ğüzeldi. Sev; zi tahrik edecek kadar yakı: başladı, azarlamağa... O derece haysi şiken, öderece tahammülsuz ler söyliyordu ki, münafıklık edip de âşıkları başrahibeye fitliyenlerin bile yürekleri cız ediyordu. İse beau'nun mükedder, mazlüm ha- line bakarak ona acıyorlardı. Birçokları, uyku uyumiyor; gece, karanlık — köşebaşlarında bekliyor; anahtar deliklerine göz Aşıkların — harekâtını tetkik ediyordu. Bütün rahi onda toplanmıştı. Ona bakmaktan biribirlerine bakmak vaktini bula- mamışlardı. aşıkının gizlice girdiği: hafiyelerden biri gö kaşup öbür hasutları haberdar etti. ettiler; ve, meseleden başrahibeyi haberdar etmeğe karar verdiler: Başrahibe, gayet dindar , fakat, derecesinde sert bir Verdikler " malümatın olduğunu isbat edebilmek içim- bir yanlışlıkla başına papazın do- L aunu-örtmemiş-miri — — — — Diğer kısmı da, alelâcele paldır üldür, koştü; başrahibenin kapı sını, güm güm vurmağa başladı: kalkın, aziz. valde- hai itiraf eti rahibelere de aynı tatlı günahı işlemeleri ıçin müsade verdi bir delikanlı almış. Bu gürültü, bu patırtı, bu va- veylâ üzerine, başrahibe, yataktan | coşkunluktan kapıyı kırmasınlar; | odasında, ( sandık içinde manas- | Balâda muharrer 15 kalem eşya İstanbul ithalât gümrüğü satış anbarında bilmüzayede satılacağı e| PAPAZIN DONU tıra sokulmuş; ve şimdi, üzerinden cübbesi — değil iç çamaşırları bile çıkarılmış ) bir Papas oldu; hemencecik, allelâcele rastgele giyindi, başını da — rastgele ve alelâcele örttü. u görmesinler diye, Fırladı dişarıya: — Nerede bu zaniye kadın? Nerede? Âşıkların odası önüne vardık- ları zaman, kapıyı kırdılar. İçeri koyun ko- | yuna buldular. Günahkâr rahibeyi kilisesine gö rede kilitlediler. Delikanlı; höcreden kurtulmak ve sevgilisini de beraber kaçırmak” çarelerini arayadursun, biz, gele- lim, rahibelere... Efendim, başrahibe, kilisede, sabeau'cuğu fena halde İ ee İsabeau'nun gözleri yerde idi. lerin — nazarları da Nihayet, başrahibe, şirretçe kü- fürlerimi o derece tahammül edi- mez bir. dereceye vardırdı ki, İsabeau dayanamadı. Gözlerini kaldırarak başrahibeye baktı. A! ALALAL O da ne? Başrahibe aceleden hasıl olma — Başınızdaki nedir, aziz valde? Bütün gözler, bu sefer, başra- hibeye döndü. Başrahibe şaşırdı. Kendi güna- le beraber, öbür — Fakat, gizliden gizliye, kim- seye çaktırmadan ha... - dedi. İsabean, âşıkının yanına döndü. Manastırın âşıkane işleri, kema- fissabık devamı etti. Mütercimi (Hikâyeci) Sianbul İhalât günrügünden: Maa dara kilo Reklâm ve katalok Otomabil tastiği Kibrako Kahve Asbestus Lâstik şırınga Sardalya Fincan Karbunat dö manyezi Fotuğraf kâğdı Demir toka 4 Gramofon tası Seldu sinyet Pamuk fisto 30/9/929 — tarihinden — itibaren Evkaf Umum Müdürlüğünden: Kule dibinde kâin vakıf arsa üzerine inşı icra kılıman münakasasında teklif olunan fiatlar haddi lâyıkında gö- rülmediğinden pazarlık suretile münakasaya vaz olunmuştur. Taliplerim evrakı keşfiyeyi görmek ve şeraiti anlamak üzere her gün sa: dörtten sonra heyeti Ffenniyeye ve ihale günü olan 2 Teşrir tarihine müsadif Çarşamba günü saat on beşte İstanbul Evkaf Müdü- riyetinde İdare encümenine müracaatları. h mütesavver on el 929

Bu sayıdan diğer sayfalar: