24 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

24 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Akşam —— 24 Teşrinievel 1929 A M ALAĞE Evlenme buhranına karşı tedbirler Bedikadu; Bakımsız çocuklar Anneler pek çok defa küçük gecuklarını “iştahı mek yemiyor..., di girler, ve “.. buna bir ilâç ver seniz.. İştahı icak bir Şey ..n ricalarile mini mini zaif yavrular idin “iştah ilâçları..., — isterler, yalvarırlar... Fakat çocukte hiç bir sebep olmadan görülen bu isteksizliğin sebebini aramazlar ve sormaz- lar. Çocukların bu iştahsızlıklarının sebebi nedir?.. İştahı ilâcla temin etmek kabil mi dir?.. Çocuklarımızın iştahla yemek yemekrini, dalasile. beslermele Fini istiyorsak en mühim olarak yemek saatlerini mutlak tanzim etmeliyiz... Bu saatleri Çocuğun hazim ve tahammül kabiliyetine göre bir doktor tertip etmelidir... Mevada umumiyetle pek küçük olmayan çocuklar içini şu tertip kabul edilebilir: 1 — Sabah 8 de sabah kahve altısı. 2 — 12 de öğle yemeği. 3 — 4 te İkindi kahve altısı. 4 — akşam8 de akşam yemeği Eğer çoçukte iştihasızlığı - izal edecek ciddi bir hastalık yoksa beman çocuklarımızın - istemiye- rek, zorla yemek yemeleri hep bu yemek saatlerinin mutazam olmamasından gelişi güzel, vakitli #akitsiz yemelerinden dolayıdır... Çocukların hiç ilâç almadan yemek vakitleri tanzim edilmekle hazımları yoluna girerek iştaha- ları açılır ve iyi yemek yerler. Bir mide yemek alınca o mide hareket etmeğe, çalışmağa başlar, bu çalışma hareket neticesinde yemeği subye gibi bir bale soka- muhteviyatımı bağırsağı ı:IIB'ııııwlııı sonra ş maga yemeği hazim etmeğe kazırlanmak için istirahate geçer daha doğrusu uykuya - yatar... İşte bu hemen istirahate - geçmiş mideye biz vakitsiz bir yemek daha önderirsek, sabahtan — akşama dar çalışmış, yorulmuş fakat ayumamış bir adamın çalışması gibi yorgun ve isteksiz olur. Ha- zim bu zaman bozulür, iştahı kaybolur. Demek muntazam saatlerin ha- zam füllerinde ve iştaha üzerinde pek büyük tesiri vardır. Onuda bilmeli ki iştahla yenilen yemek vücuda fayda verir... Bizde çocuklara, bu muayyen yemek saatleri arasında (çorek, pasta, islmit, kâhat helvası, fın- dık, fistk gibi..) şeyler verme- melidir.. Yemişleri daima yemek üstüne, çorek bisküi gibi şeyleri kahvealtılarda vermemelidi Yemek vaktine yarım saat kalarak verilecek iki -üç bisküi, bir az simit çörek, fındık gibi geyler.. İştahı temamile kesmek için köfidir. Halbuki bizde aileler ide maalesef buna hiç ehem- miyet verilmez. Çocuk yemekten bir az evvel ağlar, bir şey ister , ağlamasın diye verilir. Tabildirki yarım saat sonra çocuk yemek yiyemez, yahut ta zorla yer, Mide” hazmını ” bitirip istirahat ettikten sonra ikinci bir yemek zamanı gelince (üsarci mideviye) denilen bir su ifraz eder. İşte bize acıkmak hissini veren bu #sadur. Çok dikkat ederseniz acı- kap yemek vaktiniz geçerse işta- kapanır, kesilir.. Çünki ifrağ BE T0 ti aa iştah da kalmaz... Midenin bu - hazım, istirahat, Gaarei mideviyenin ifraz fileri me kadar muntazam olursa ço- cakların ve hattâ büyüklerin iştah- li o kadar yolunda, — fazla olur. Bu usul dahilinde, munta- zaman bakıldığı halde çocuğun gene — iştah olmazsa o vakit gocukta gizli, derin bir hastalık aramalıdır. Yemek bususunda - çocukların Umumi harpten sonra — yer. yü- zünde — evlenen- lerin adedi şa- yanı dikkat de- recede — azaldı. Her tarafta izdi- vaca karşı bir rağbetsizlik baş- ladı. Bu rağbet- sizliğin — başlıca sebebi — hayatın pahalılaşması, muharebeden sonra- insanların Tuhunu saran çıl- günlik ve sefa- hattır. Şimdi her yerde gençleri izdivaca teşvik için türlü tedbirler düşünülmekte bir çok çarelere baş vurulmaktadır. Bir çokları da izdivaç mesele- lerinde eski adet- lerden, seneler- den arta kalan ananelerden isti- fade etmektedir- ler, Meselâ, bu kabilden olarak panayır mevsinse leri adeta bir çöp çatımı — zamanı haline gelmiştir. Avrupa panayır- larından bir çoğun- | da binlerce genç birbirleri ile tan- T ı şırlar, nişanlan- mırlar, evlenirler. delikanlılar köylerine dönrlerken bu intizamsızlıkları, bakımsızlık- ları devam ederken bunların İş- tahlarını ilâçla açmak kabil ve mümkün değildir... Daha bu yaşta bu zavallı ço- cukların midelerini bin türlü ilâç- larla doldurmak, onların başına, midesine bir de ilâç belâsı sok- mak yazık ve günahtır. Avrupada zaif, bezli çocuklar için sanator | yomlar vardır. Burada bir kaşık | İlâç bile verilmez. Tedavinin ruhu temiz hava, muntazam bir tağad- diden ibarettir. Sonra bilelim ki bu ayni zae- manda bir terbiye meselesidir.. Sarayıbosna panayirine koca bulmak Için Bazen panayra tek ve yalnız gelen Evlenmeyi çoğaltmak için her tarafta izdivaç panayirleri kuruluyor — — Ç | yay bil Bosnadaki Saraybosna panayirinde her sene yüzlerce olarak avdet ederler Panayirin kurulduğu cami meydanı ve yeni nişanlanan bir çift kollarına birer de hayat arkadaşı takıp öyle avdet ederler. Çocuk yemek yerse yemişi veri leceğini, yemezse verilmiyeceğini bilirse yemeğini yemeğe gayret eder ve öyle alışır... “Çocuğu uykuda sevmeli.. , derler. Ne doğru değil mi?.. Çocuklara karşı müstebit olmalı.. çocuğun her dediğini yapmamalı- dır. Sıhhi mesailde bunun hayati acıları çekilir. Bir çoklarımız, bugün bu yaşta midelerimizde duyduğumuz hazımsızlıklar , zafi- yetler hep küçüklüğümüzde çek- tiğimiz ihtimamsızlıkların, bakım- sızlıkların neticesidir: Dr. Ekrem Emin Bu panayırlarda, başlayan saf köylü aşklarının hemen bemen hepsinin nihayetinde bir nişan halkası ve bir nikâh duası vardır.| Bu izdivaç panayırlarına yalnız genç kızlar ve henüz bü- yükleri terbiye delikanlılar değil evde kalmış kızlar , evlenmek sevdasma düşerek kırkından sonra saz çalmağa kalkışanlar da/ gi d"l"iı Ve bunlar dıkkendiluinı re birer bularak memnun, ğun( ve Eç';h olarak köylerine dönerler. Bittabi arzusunda kandırmağa kınlar da yol Fransada — fasülye — mevsi idrak idilir edilmez panayırlar | başlar. — Panayırlar — başlayınca da izdivaçlar çoğalır. Fransa panayırına giden köylüler, bera- berinde getirdikleri — mallardan ziyde kendilerini beğendirmek için | uğraşırlar. Panayırlar — bittikten sonra yapılan izdivaç istatistikle- rinde yüzlerce kişinin çöplerinin gı görülür. Mamafih izdivaç- €n müsatt panayır Bos- nadaki Saraybosna panayırıdır. Saraybasna panayırı civar köy- ler için fevkalâde bir hadisedir. Bu panayıra giden gençler daha bir kaç gün evelinden hazırlan- mağa başlarlar. Panayıra en yeni, en güzel, en şık elbiseleri ile “traş olup süslenip püsl nip, takıp takıştırıp öyle derler .. Saraybosnada gençleri birbirleri ile tanışmasına da lüzüm yoktur. Çünkü panayıra gelenler adeti belde —mucibince el ele verip milli rakıslar yaparlar, hora teperler. İşte bu esnada başla göz arasında aşınalıklar, başlar, müna- sebetler ilerler. Tek gelenler öbür yenayırda olduğu gibi çift döner- Te Çit dönemeyenler İştihalımı gelecek seneki panayıra saklaya- Tak boyunları, bükük köylerine dönüyorler.. Bu panayıra koca bulmak- için köylü elbisesi giyip gelen şehirli kibar kadınlar bile vardır. İzdivaçların artıp gençlerin baş- göz olması için İstanbula da böy- le bir panayır kurulması lâzımdır zııınlndııı yenayırlara — evlenmek yulunan genç kızları giden açık göz çap değildir. — Bir ev almak istiyx — Beyhude dolaşıyorsı bakıver, bulursünl ” yirader, (manyatizme o1 | Anahtar yok.. altı ayı Bir cep hikâyesi Dünyada en ziyade sinirime do- kunan, beni en ziyade çiledeh çıkaran şey ceptir.. Her türlü ce- bin gadrine uğramış bir zavallı- yun. Ceketimin yan cebine tram- tini koyarım, kaybederim İç cebime cüzdanımı yerleştiririm çaldırırım, ekseriya pantalonumun cebine koydugum mendiller kayb- olur.. Sanki elbisemdeki bütün cepler, bir cemiyeti hafiye teşkil edip beni mutazarrır etmek için el ele vermiş gibidirler.. Onun için bert de öyle bir cep düşmanlığı — vardır ki. sormayın.. Ceplerime karçı husumetimden on- ların vazifelerini ekseriya elbise- min sair aksamına veririm... Me- selâ — tramvay daima cebime — yerleştireceğim — yerde yakamın iliğine sokarım, gazetemi cebime koymam elimde tutarım,, leçen gün pardesümün sağ e danı br oynn oynadı. Bir çok kimselerin - yanında — rezil oldum, yerlerin dibine geçtim.. Efendim geçen gün bir sinema- ya gittim.. Üzerinize afiyet bir parça nezle olduğum için parde- sümle oturdum.. Sinema idaresi Avrupadan iki adam getirtmiş .. Bunlar ufaktefek hokkabazlıklar, nları yapıyor. İşte bu adamlardan biri, öbü- rünün gözünü mendille bagladı. Gözleri açık olan adam elindeki büyük anahtarı benim pardessü- mün bebine attıktan sonra arka- daşına seslendi: — Anahtarı nereye sakladım?.. Söyle bakayım. Gözleri bağlı alan adam: — On dördüncü sırada.. Sağ- dan sekizinci iskemlede oturan siyah pardessülü beyin cebine attın.. Hakikaten adamın — söylediği yer benimi yerimdi.. — Aferin bildin. Diye elini cebime attı.. A.. Herif arar arar bulamaz.. Etraftaki seyirciler bu falso üzerine mütemadiyen güler- ler.. Nihayet bu berbat vaziyet kar- şısında ben de aranmağa- başlar dım. Nerede?... Anahtar bu imkânsız.. Bunun Üzerine” herif medyoma: — Sen burada dedin amma beyin cebinde anahtar Filân yok. Gözleri bağlı adam: — Orada... Diye israr ediyordu. Nihayet gözlerini çözdüler Herif geldi elini pardessünün cebine attı. Kemali rezaletle ve halkın kah- kahaları arasında — parmaklarını cebimdeki yırtıktan ta pardesü- mün eteğine kadar indirdi ve anahtarı çıkardı... mü ceplerin mü- HF hna (Klşanlı

Bu sayıdan diğer sayfalar: