20 Kasım 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Kasım 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Teşrinisani 1929 Akşam Tariht roman tetrikamız: 37 Yazan: iskender Fahreddin (Ayasolya) meydanına elli bin kişi toplan- Mmıştı. Kardinal, sarayın balkonundan halkın galeyanını görünce korktu ve içeriye kaçtı..! (Kostantin)in endişesi artmışt kırık tekne ile, 400 parça- dan ibare olan TÜRK donanmasına karşı nasıl mukavemet edebiliriz..?» diyordu. (Lukas Notaras) n te- gebbüsünden bir netice elde edilememişti. Lukas, Ayasolyada pa- paslar - tarafından — nasil karşılanmış olduğunu im- peratora anlati ( Kostantin ) papasların istipdadından yakasını kurtaramıyordu. ( Ayasof- ya) papaslarının başında bulunan (Genadiyos) çok zeki ve nüfuzlu bir adamdı. İiagöretie €n ziyade (Genadiyos) tan çekiniyor- dü. Kostantinin endişesi ta- hakkuk etmişti. (Lukas)ın Ayasolyadan avdetini mü- papasları kiliseye topla- yarak — imperatorun - bu teşebbüsünü akim bırak- mak için saray siyaseti aleyhinde kararlar verdir- mişti Ayasofya kilisesinde Kardina! yavaşca oda kapısını açtı. yapılan bu içtimadan içti- het Ürel ga ( Perseloni ) yatağının içinde so- madan senra — papaslar yunmuş, âşıkını düşüniyordu. Bizansın — mühtelif — semtlerinde | faa edeçek kadar kuvvetlidir. halkı başlarına toplamışlar ve İmpefator bu neticeden hiç te kiliselerin tevhidi Bizanslılar için bir felâket olacağını söyliyerek halkı isyana teşvik etmişlerdi. ©O gün Bizansın her tarafında imperator aleyhinde içtimalar ve nümayışler yapıldı. Halk: — İstiklâlimize, papaganlı kar- dinalin elini uzatmasına müsade etmiyeceği Diye bağırdılar. Ayasolya ) meydanına elli bin oplanmıştı. Kardinal İzidor sarayın balko- numa çıktı, halkın galeyan ve he- yecamı karşısında, itidali muha- faza etmekten başka yapacak iş kalmadığını anladı . Ehaliye bitaben — Niçin kendinizi bu kadar azap ve işkenceye sokuyorsunuz? Ben sizin huzur. ve refahinızi çalmağa gelmedim... Size huzur ve refah vermeğe geldim. Heye- can ve telâşınız çok beyhude ve Tüzunsuzdur : Dedi. Kardihal balkondan ayrılırken, halkın tamamile —müsterih ol masını ve kendisinin bir. kaç ğüne kadar (Roma) ya döneceğini de ilâve etti. Halk yavaş başlamıştı. Kardinal içeriye girdigi zaman yavaş dağılmağa kalmamış, fakat Karı nali İmperatorun odasında oturiyor- lardı. - Kardinal, kendi aleyhine müncer olan tetkikatı esnasında Bizanslıların harbe - taraftar ol- madıklarını öğrenmişti. Halbuki, Bizanslıların harbedebilecegi mer- kezindeydi. Kardinal sordu: Halkın maneviyatı çok kuv- vetli... » İmperator, — İzidor un — sözünü ikmal etti. — Düşman daha kuvvetli... — Türklerle harbetmekten o kadar çok mu korkuyorsunuz? Kostantin kaşlarını çatarak sö- züne devam etti: — Korkmak ta lâf mı? Onlar- la harbetmeği aklımdan bile ge- çirmek istemiyorum. — Tahaf şey..! Limanımızdaki üç — kank gemi ile, dört yüz parçadan iba- ret olan türk donanmasına karşı nasıl mukavemet edebiliriz? — Şuhalde siz Bizansı hakika- ten tehlikede - göriyorsunuz de- mek... Kostantinin canı sıkıldı: imperatora: — Endişelerimi Jâtife olarak- — Hiç merak etmeiyniz, dedi, | mr dinliyorsunuz , kardinal haz- halkın - heyencan ve maneviyatı, | retleri? (Bizansjı TÜRKLER)e karşı müda- (Mabadi var) TURKUAZDA Her gün matine ve suare Snog- Jazz, 5 Forman's cazbandı Ehramdaki esrar Binlerce senelik mezar- lardan neler çıkıyor? Mısırla - Firavunlardan - kalan Aasarın en mühimmi Ehramdır. Şimdiye kadar bu muazzam abi- delerin mezar olmak üzere inşa olunduğu zannolunuyor idi. Hak buki şimdiye kadar büyük Ehram- da bir mezar keşfolunmadığı gibi Ehramın üzerinde cenazeye de- Tâlet eden yazılar bulunmamıştır. Ahiren İngiliz uleması tarafın- dan icra olunan tetkikat netice- sinde Ehramin fenne hizmet mak- sadiyle vücuda getirmiştir. Mısırllarda ilmüfen ruha- fının inhisarı altında idi. riyaziyate ve heyete ait formülleri muhafaza için azim taş kitleleri vücude ge- işlerdir. Ehram Masırlıların daimi takvi: yani güneş saati” ve milli evzan — ve — mesahat — merkezi bulunmuştur. Büyük ehram ahiren ince bir sürette ölçülmüş ve Arzın nısfı kutrli kutbisinin milyonda on kıs- mi olduğu anlaşılmıştır. Kürrei arzın mesahatından binlerce se- nelerdenberi en ziyade değişmi- yeni nısfı kutrü kutbidir. Ehramın her biri bazı riyazi formulü yahut yıldızların bazı es- rarını temsil ediyor. Üy .. Şifalıdaş!? — | Binlerce malül bir taştan şifa umuyorlar Deyli Telegraf gazetesinin Nev York muhabiri bildiriyor: Massachuzetts hükümeti 'dahi- linde Malden kasabası civarındaki Mukaddes — Salip — mezarlığında medfun Patrik Pover isminde bir papasın mezar taşına el süren bulduğu şayı olduğundan etrafta ki halk buraya hücum etmi; Yalnız 11 Teşrinisani zarın ziyaretine 200,000 kişi ge- miştir. Civardaki kırlar insan ile dolmuş ve izdiham fevkalâde ol- duğundan feci kazalar zuhur et- miştir. Hatta bir aralık kalaba- lıktan mezar taşının yıkılmasına ramak kalmıştır. Mezarlık memur- ları yeni bir. izdiham vukuunda | gezarın yıkılmaması için etrafına | tel örgüler çekmişlerdir. Fakat ikinci defa ziyarete ge- | len yüzbinlerce malül tel örğüle- | ri de dinlemeyerek bunları söküp atmışlardır. Nihayet mezar taşını rinden kaldırıp gizlemek mec- buriyeti hasıl olmuştur. Buraya Boston gibi yüzlerce mil mesa- fedeki şehirlerden bile akın akın | ziyaretçi Mezarlığa giden bütün şosalar kör, topal, sağır ve' diğer malül- leri taşıyan otomobiller ile do- ladur. Mezar taşının etrafındaki bir kaç gün devam eden manzara görülecek bir şey idi. Taşa yak- laşabilen binlerce adam hastalı- |ğindan şifayap olduğunu bağırı- İKi v di aA Diğerleri ise taşa yetişemedik- lerinden — ağlıyorlar , — sızlıyorlar | idi. Körler gözlerinin açıldığını, kötürümlerin doğrulduğunu iddia | ediyorlar. “HANIM,, Terzihanesi MulERREM ve YAŞAR 'a Hacıköçek sında Havuz her hangi hastanın derhal şifa | Chbarles Foley'in hikâyeleri Sihirhaz Messer Gretto, kârisı Monna/ Dalfa'nin öşikile betiher yakârıki odada bulunduğunu bil yor. Evelde: tertibat ile, intikam — alacaktır. — Evlerindeki besleme, vak'ayı anlatıyar: — Peki amma, Messer, - dedir Gecko, bu sabah da birşey ye- medi. — Biliyorum. Biliyorum. Onu, mahsustan aç birakıyorum. Bu sırada , simyahanenin üze- rindeki yatak odasında , kahka- halar ve öpücük şapırtıları - işit liyordu. y arlık işilme- Fakat, lâmbanın aşığı sayesinde, —rengin balmu- | mu gibi olduğunu gördüm. Omuz- | ları ve ensesi raşelerle sarsıldı. Yukanıkiler, sihirbaza yaptıkları bu manevi işkenceyi kâfi görerek, | sustular. Biribirlerinin koynunda | uykuya daldıklarını artık tahmin eyledik. Aradan iki saat daha geçti. Gece sakin ve derindi. Ben de gayrı uyuklamağa bi lamıştım. ki, Messer Gretto, ye- rinden kalktı. Kapmnın arkasında asılı duran meşin eldivenlerini alıp eline giydi. İki üç adım ati ve, geckonun saklı bulunduğu teknenin önünde durdu. İlk önce, kapağın üzerindeki ağır taşı kab dırdı; sonra da, garip bir tebes- sümle, kapağı araladı; bana ya- rım dönerek: | Sen sihirbazı ahmakŞkör ve ağır sanma, kızımi -dedi- O, herşeyi - bilir. İntikam almasını Haydı, lâmbayı yaklaştır. Lâmbanın ışığı sayesinde, eldi- venli elile, vesimde görüldü; Gecko, işte böyle bir hayvandı. Ağzından sal- yaları akıyordu. Sihirbaz, onu, eldivenle tuttu. vechile yeckoyu yakladı. — Haydı, yürül Gürltü etmel Merdivenleri iyi aydınlat! Basamakları gıcırdatmadan yu- karı çıktık. Sofaya vardığımız za- man, bana anahtarı uzatlı : — Kapılarını kilitle! | verdi, Odağa girmediğimi - Töedüzüme sertababetinden: lan taliplerin yevmi | yona müracaatları ilân olunur. | Türkiye iş Bankasınd. yedlerindeki makbuzla ları rica olunur. 1 — İtibarı Milli Bankası senetlerini İş Banvası senetlerile tepdil ettirmeleri; 2 — Hamiline ait hisse eden, hissedaranımızın senetlerini dim. Böylelikle, haileengiz kavga döğüşlerin önüne geçliğimi san- yordüm. Kapıyı kilitlemem, âşıld: dırmadı. Silhirbaz: — Lâmbayı rede olduğunu Lâmbayı indirdim; ve, ilk defa olarak esrarengiz Geçekoyu adam- akılhı gördüm. ( Yanı semender, yarı kurbağa, yarı kertenkele — bir. hayvandı bul 7-8 parmak uzunluğunda idi. Kafası yassı ve kuyruğu uzundu. Ağzından — yeşilimsi ” külrengimsi salyalar akıyordu. Meşin eldivenli pençeden kurtulmak için , tekmil | küvvetile debelleniyordu. Fakat , baz, onu, sımsıkı tutuyordu. Az daha, lâmbayı yere düşüre- cektim. Korkumdan bir adım ge- riledim. Messer Gretto, geckonun başını, gündüz deldiği delikten içeri geçirmişti. Hayvan, içeriye girmemek için, ayaklarile cidarları itiyordu — amma, ihtiyar, — onu, zorla soktu ve odanın Tahtanın üzerine içeri ostasına attı. yumuşak ve ratip bir cismin düş- imü duydum. Sonra, uzun bir süküt hükümferma oldu. Şüphe- siz ki, hayvan, sukutun. tesiri ile sersemlemişti. Çok geçmeden ken- disini toparladı. Yatağa doğru sürüklendiğini duyduk. Messer Gretto, bunun ü geytanetkâr bir kahkaha ile ve, beni, merdivene çekt — Gel! — Mesele — tamamdır. Gecko benim intikamıza alacak! * Çocuk aklım * Kadınlar, kurbağadan kör- karlar! -diye düşündüm.- Bu gecko, kurbağadan da — daha — sakil - ve iğrençi Anlaşılan, sihirbaz, bu hayvanla, karısını korkutatakt * Tekrar simyahaneye dönüp de, lâmbayı masanın üzerine "keydur gumuz zaman, Messer Gretto; heyecanla — eldivenini — çıkardı. Elinin ” ötesini berisini muayene ; geniş bir nefes aldır. “Çok kür ? Salyası bir yerine değ- memiş! Deyseydi berbattıl, diye söylendi. Bu esnada, yukarda, çığlık çığ- hiğa — bağırışmalar, — koşuşmalar oluyordu. İhtiyar, göz kırpıp yu- karısını işaret etti; ve dedi ki: — Bu gecko Afrika geckosudar, çocuk! İnsan tenine değerse, bü- tün — vücut —müthiş — yaralarla kaplanır. Şayet gecko insanı ısı- yırsa (Allah vere de, açlık yüzün- den yukarıkileri ısırsa) netice ölün dür! Karahümmadan — ölür hem. Filhakika, sabahlara kadar, yu- karı odada feyatlar, iniltiler ayu- ka çıktı. Sabahileyin, komşular kapıyı bin takayyütle açtıkları ve geckoyu öldürdükleri zaman, iki âşığın, marsık gibi simsiyah ke- sildiklerini gördüler. Mütercimi (Vâ Nü) “istanbul limanı sahil sıhhiye merkezi Merkezimiz anbarında mevcut (856) sekiz yüz elli altı kilo silindir ü mütecaviz boş teneke ve sair hurda demir müzayedd olan müsadif perşembe günü saat 13 te merkezimizde aksamı sa- 21 T.sani 929 tarihine müteşekkil komis- anı Türkiye enetlerimizi mübar almak üzere Ja şubemize mümacaat-

Bu sayıdan diğer sayfalar: