31 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

31 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 Akşam e) 4 31 Mayıs 1932 Masal olanlar : Piyano ustası nasıl tutulurdu? Iki hamalın omuzunda piyano köşeden sökün eder etmez, eve girmeden.. Öyle görgülü, bilgili bir madamaki.. Hele piyanosu.. O zamanlarda piyano, konak- ların, konak yavrularının kârı idi. Öyle deme evin harcı değildi. Esasen küçük evlerin piyano ile araları şekerrenkti. Onlarca raaya çalgısı telâkki edilir, lâtar- naya eş tutulur, hattâ çoğu lâter- nayı piyanodan üstün görürdü. Meselâ, Istanbul (yakasında, mahalle içinde, çıkmaz sokağa varmadan sağdaki nohudi evde piyano var. Taşınanlar her kim- lerse beraberlerinde bir de piyano getirmişler. Daha göç arabası kapının önünde, eşyalar içeri taşınırken iki hamalın omuzundaki piyano, köşeden sökün eder etmez, eve girmeden konu komşunun gözüne girerdi. Pencere açılarak © yavaşçacık bitişiğe seslenilir : $ — Nebiye hanım bu! — Hayrola kardeş |! — Artık mahallede işimiz var| — Vallahi anlamadım. — Ayol görmedin mi? Yeni taşınanlara piyano geldi. Gâvur ölüsü kaldırır gibi alafranga ga- zele, şarkıya başlarlarsa halimiz harap. Bu sadede bu kadarı kâfi. Binaenaleyh piyano mahalle arası evlerinin işi değildi. * .. Pek evvelleride paşa, bey ko- naklarında tektük ( bulunurmuş. Fakat o zamankiler şimdiki piya- roların üçte biri kadarmış; Ar- moniğin harlıcası imiş. Bizim bahsettiğimiz zamanlarda büyük konakların hemen hepsinde vardı. Evin küçük hanımı, onbeş onaltısına girdi mi piyano da salon- lardan en genişinin içine girerdi. O zaman Alman, Amerikan pi- yanoları daha moda değil; Ne isimleri var, ne cisimleri. Varmı altın madalyeli marka, yokmu altın madalyalı markal Bu marka (Eleke) ismindeki Fransız piyanosudur. Taş çatlasa, yer yerinden oynasa illâ ki o alı- nacak, Nasıl alınırdı? Meselâ bir ahbabı ziyarete gidilmiş. Misafir odasına adım atılırken köşedeki alâmet göze çarpar. Evin hanımları daha odaya girmeden, kapı aralığındaki kel takkeli besleme kız, kaşına kaşına, alık alık içeri bakarken bir fısıltı başlar: — Baksana, piyano almışlar! — Hem de altın madalyalı. Ev sahibi buyurur. — Sefa geldiniz!,. Afiyettesiniz inşallah!... Paşa hazretleri, kerime hanımefendi, damat bey, mahtum bey, gelin hanım iyidirler inşallah!. Falan gibi lâf olurken ev sahi- besi dayanamaz, gök yüzünden top atar: — Demin ortancamın (ortanca- dan murat kerime) piyano ustası gelmişti de o söylüyordu. Bu yıl, gene o deniz donduğu seneki gibi kış olacakmış. — Rica ederim sahi mi?.. Et- meyiniz allah aşkına!... Yollu ce- vaplar arasında gene hanımefendi devamdadır: — Aman hemşire öyle görgülü, bilgili bir madama ki; hele piya- DOSU,.. kontes mi imiş, ne imiş... Eski bir piyano ustası Elti hanım da söze karışır: — Ya öğretişi, omeşkedişi. Belkis daha piyanoya başlıyalı ne oldu? Üç ayın içinde nelerde neler çalmağa başladı. Yağma mı var? Hanımefendi, lâkırdının hapsini eltisine bırakır mı? Üstün gelerek yine sözünü keser; — Manakyanın tiyatrosunda kırmızı sazlı kemancı yok mu, hani Toni Guguk mudur nedir? (Herifin asıl adı Moni Grok idi.) Onun çaldıklarının hepsini çalıyor. Bu kadarla kalsa ne âlâ. Lâ- kırdı karışmasına, başka bahse geçilmesine meydan bırakmadan Belkıs! Yavrum!.. diye dışarıya seslenilir. Belkis hanım, misafirlerin gel- diğini duyar duymaz etekleri sıvamış; odasına koşmuş; harıl harıl giyinmiş; süslenmiş. En ağır elbiselerinden biri arkasında ola- rak zaten kapının önünde mun“ tazir, Gelinlik ve satılık kız değil mi, elbette süslenir a! Belkis hanım, evvelâ işitmemez- liğe gelir; bir daha çağırılır. Ni- hayet naz ve eda ile içeri girer; herkese alâ meratibihim aşınalık eder; bir sandaliyeye oturur. Gene bir nebze hal, hatır suali, Kerime hanım kıpkırmızı, mah- çup, “Evet efendim!.. Öyle efen- dim!..,, gibi cevapler veredursun, valide hanımefendinin içi içine sığmaz. Uzatmayalım, Belkis (hanım piyanonun önüne oturur. En ipti- dai ekzersisler arasındaki polka bozuntusu bir parçayı, kan ter içinde, yalan yanlış çalar. Ev sahiplerinde caka, adalet; misafirlerde şaşkınlık, hayret, bir müddet dinlenir. Piyano biter bitmez gene sual cevap: — Kerime banım efendiye piyano meşkettiren ustanın isimleri? — Ya fransız, yahut alman galiba. OValidesi (omemleketinde kontes mi imiş neymiş? İsmi benim hiç hatırımda kalmaz! Elti hanıma sorar: — Ne idi hemşire? Elti hanım bir çam devirir ki sormayınız: — Ismi Agavni; bir de yanı var amma ne idi bakayım? — A, ermeni mi? demeğekal- madan hanım efendi gene atılır: — Ailesinden gizli ustalık etti- inden asıl ismini saklıyor. Bu isim ve madamın yeri yurdu bir kâğıt parçasına yazılıp çantaya atılır. Eve döndükten sonra evin paşa yahut beyefendi, daireden gelir gelmez omesele ona açılır. Ertesi gün saati kararlaştırılarak Beyoğlunda ( Komendinger ) in mağazası boylanır. Sıra sıra piya- nolar gözden geçer. Komendin- gerin oğlu Ernest: — Bu piyano birinci kalitedir, şunun arkası kruazedir! diye iste- diği kadar çene patlatsın, hepsinin önüne oturup yarışta at koşturur gibi çala dursun, biç biri para etmez. O aletinmadalyesinden şaşıl- mayıp tıkır tıkır parası sayılır ve piyano alınir. Ustanın adresi itina ile saklı. Canın yongasi olan bir kaç mülkün tapu senetlerinin, hanım efendinin, kerime hanımın, gelin hanımın nişan beratlarının, rah- metli büyük beyin rütbe ferman- larının bulunduğu fildişili çekme- cede. Derhal oPangaltıdaki Agavni hanıma adam koşturularak çağı- rılır ve kerimeye usta olarak tutulur. Sermet Muhtar aa arasan Gizli bir esrarhane Taksimde Armenak isminde bir adamın evinde esrar içildiği haber alınarak araştırma yapıl- mıştır. Evin üst katında arka tarafta bir odanın mükemmel bir esrar- hane haline getirildiği görülmüş- tür. Odada üç kişi esrar içerler- ken cürmü meşhut halinde yakalanmışlardır . Evde bir çok esrar, kabak, nargile, kokain ve eroin bulun- muştur. Esrar içenler ve ev sahibi Ar- menak yakalnmışlardır. (Bunlar adliyeye teslim edileceklerdir. Emrazı zühreviye talimatnamesi Yeni tanzim olunan. emrazı zühreviye talimatnamesi etrafında sıhhiye müdiriyetinin de mütalâası sorulduğu yazılmıştı. Yeni talimatname hazirandan itibaren otatbika (başlanacaktır. Talimatname mucibince kadınlar daha sıkı bir kontrol altında bu- lundurulacaklardır. 1 Aylık abone 150 kuruş Muhterem karilerimize kolaylık Karilerimizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde gaze- temize bir ay için abone olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 150 kuruştan ibaret olan abone ücretini müddetlerinin hitamından evvel ve vakti zamanında idaremize göndermek, Aksi takdirde gazete irsalâtında oteahhur vukubulur ki bunu muhterem kari'lerimizin de arzu etmiyeceklerinden eminiz. m a — Tefrika No 41 31 Mayıs 1932 BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve macera romanı Nakıli : Maamafih, hükümdar kadın, kararını o vermişti. & Rakibesine kendi mevkiini terketmemek için her şeyi göze almıştı. Hattâ, bir cürüm işlemeği bile... Bu azimle, ertesi günden itiba- ren, muntazam surette büyük meclise riyaset etmeğe başladı. Bugünlerde bir gün, kendisine ağır bir mektup geldi, huzurunda secdeye varılarak atebessine tak- dim olunan bumektup müfettişler va anane omabkemesi (heyeti tarfından yazılmıştı. Bunların reisleri olan faziletli ve ihtiyar Au - Ko- Tou cenapları, bir çesaret gösteriyor ; impara- toriçe Ye - Ho'ya, bu meseleyi kendi noktai nazarına göre arze- diyordu. Kouang - Siu'nun impa- rator ilân edilişinin mukaddes imparatorluk âdat, ananat ve kanunlarına ne derece mugayir olduğunu bu resmi mektupta izah ediyordu. Onun noktai nazarına göre, Tsai - Tche'nin oğlu Pou- Louen Imparator seçilmeliydi. Zira, ekberi evlâdın evlâdıydı. Ejderin tahtı da en büyük evlâttan en büyük evlâda intikal ediyordu. Ana tarafından da bu genç prens herkesten asildi. Onun için, tahta onun geçmesi zaruriydi. Bu hane- dan kanununa riayetin ne derece mecburi olduğunu, büyük müfettiş, pek nazik ve merasimperver bir tarzda imparatoriçeye izah edi- yordu. Onun fikrince, başka bir şey daha yapmak zarureti vardı: im- paratoriçe Ha-Lou-To'nun doğur- masını beklemek... Onun hakiki imparatoru doğurup doğurmaya- cağını görmek. Şayet o bir erkek çocuk doğurursa, ihtiyar müfet- tişin kanaatince, tahta onun geç- mesi icap ediyordu. Bundan mada, mektupta birçok siyasi, dini, ahlâki sözler yazıl- maktaydı ki, her biri, diğerinden daha can sıkıcı idi. Bu kızdırıcı vesikayı okuduktan sonra, Ye- Ho, omuz sillmekle iktifa etti. İhtiyarın söylediklerine kolak vermedi. Emir onun emri değil miydi? Bu eski kafalı ibtiya- ra da ne oluyordu da, Imparato- riçenin efaline parmağını soku- yordu? Âdeti mucibince, her mektuba cevap verirdi. Onun için, baş (Va -Na) müfettiş hazretlerine de bir cevap verdi. Mektubunu nazarı itibara aldığını bundan, ihtiyarın rahatsız olduğunu anladığını, her halde, pek yakın vakitte, başmüfettişi arattırıp hatırını (o sorduracağını kendine nazikâne bildirdi. Imparatoriçe, böylelikle, mesleyi kapatacağını umuyordu. Halbuki, inatçı ihtiyar ne yaptı biliyor musunuz? İstifa edip tekaüde çe- kileceğine, oğlunu yanına çağırdı; ona, kendisini vurmasını emretti. imparatoriçeyi protesto makamında, oğluna,kendini vurdurttu. Japonlar- da harakiri denilen bir âdet vardır. Hini hacette, bu milletin efradı, protesto makamında harakiri ya- par. İşte Çinlilerin de bu neviden bir garip protostosu vardır. aratoriçe, böyle bir dram meydana geldiği için son dereçe müteessir oldu. Yeni naipliğine, doğrusu, böyle bir mukaddime ile başlamak istemezdi. Bunu falı bayır telâkki etmedi. Müteveffa ihtiyarın mektubundaki bazı arzu- larını yerine getirmek mecburiye- tinde kaldı. Bir ferman neşreltirdi. Toung-Tche'nin oğlunun tahta geçe- ceğini bildirdi. (Halbuki, yeni Imparator ancak dört yaşında olduğu için, onun veliahtı olmak pek mühim bir mana ifade etme- mektedir. Imparatoriçe, böylelikle bir meselenin ballini pek uzak bir zamana atmış oluyordu. Yukarıda anlattığımız hadise, Çinde ananelerin ne derece kuv- vetli olduğunu gösterir. Diktatör mesabesindeki bir Imparatoriçe, baş müfettişliğin kontrolu altında bulunuyor. Ve bir yandan müfet- tiş İmparatoriçeyi ne şekilde protesto ediyor... “Hükümdarane bir cinayet Buna mukabil, yeniden can sıkıcı vaziyetler karşısında kal- mamak için, gelini Ha-Lon-To'yu miyeti ile beraber, uzak bir se- yahate göndermeğe karar verdi. Bu suretle, doğacak çocuğun cin- siyeti onu pek az alâkadar ede- cekti. Şayet Ha-Lon-To dünyaya bir kız evlât getirirse, vaziyet, kendi kendiliğinden halledilmiş olacaktı. Lâkin, çocuk eğer erkek doğarsa, Ye-Ho, müşkül mevkie düşmek istemiyordu. ( Arkası var ) EYT Eski otomobiller Pariste harpten evvelki otomobillere ait bir sergi Sergide bugün için çok garip görülen otomobiller vardır. Resmini dercettiğimiz 1912 senesinin en mükellef otomobilidir. açılmıştır. Üç kişilik olan bu otomobil saatte 40-50 kilometro. gidebiliyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: