21 Haziran 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

21 Haziran 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mösal olanlar: Sadabada varılınca, yorgunluk soluğu alınmadan derhal sofralara oturulurdu Kağıt hanede mekteplilere kuzu ziyafeti Ziyafetlerden sonra her mektep tarafından kasideler okunmak mutattı. Kasidelerde Aziz dostlarımdan, mütekait kaymakam 5S. bey, eski kuzu ziyafetlerini şu veçhile naklediyor: — O vakitler, bahar gelince, askeri ve sivil leyli mekteplere, Kâğıthanede kuzu ziyafetleri ve- rilirdi. 310 senesinde, Eyipte, Iplikhane kışlasındaki baytar ve eczacı rüşdiyei askeriyesinde talebe idim ve oniki onüç yaşlarında bir çocuktum. Bahar gelip ortalık yeşillenmeğe başlar, Halicin o küçük adacığı- nın karşısındaki harap kışlanın, yani mektebimizin üstünü, harmanlarından çıkan dumanlar bürürken, en küçüğü 7 ve en büyüğü 22 yaşındaki (mektep talebesinin gönlüne de, Kâğıtha- neye, kuzu yemeğe ne zaman gidileceğinin kaygusu düşerdi. Başlarında uzun püsküllü, kalıp- sız kırmızı fes, sırtında, çifte top namlusu düğmeli, dahili elbise bulunan talebe, mektebin güzel tarhedilmiş bahçesine (serpilen yeşil boyalı kanapelere yaslanarak bu teferrüce dair sohbete koyu- lurlardı. Her taraftan akseden cıvıltıyı, derse hazırol! Borusu ve dahiliye zabiti mülâzım Rıza ile mülâzım Baba Cemal bey merhumların şiddeti ihlâl ederdi. Günler geçtikçe arzu şiddetle- nir, Mayısın bhulülü, dört gözle beklenirdi.) Ilk partiyi Harbiye kazanırdı. Müzika sesleri neşe ve şetaret nidaları akseden vapurlar geçer- ken, Iplikhanedeki talebe deniz kenarına koşarlar, (kendilerine ne zaman sıra geleceğini düşü- nerek gerisin geriye haip ve hasır, bahçeye dönerlerdi. Yevmi muayyen vürut etmeden evvel, mektep müdürü kolağası arnavut Şevket bey merhum, talebeyi akşam üstleri toplatır, sınıf sırasile dörder kol nizamında dizer, yürüyüş talimleri yaptırmağa başlardı. Ekseriya yürüyüş kolunun ba- şında, son sınıftan (o Tophaneli Yahya (eczacı zabitidir) Erzurumlu, Cemil ( mütekait suvari kayma- 'kamı), Davutpaşalı Sıtkı efendiler bulunurdu. Bu talimlere mülâzım çopur Ahmet bey ( binbaşı iken vefat etmiştir ) ve topçu mülâzımı Ömer bey (31 martta şehit oldu) nezaret ederdi. Artık mektebin sevincine payan olmazdı. Senenin bu biricik gü- nüne münhasır olmak Üzere, eş, akran bir arada, Kâğıthaneye gidilecek, kuzu dolmaları yenile- cek, su yerine limonata içilecek, çayırlarda türlü oyunlar oynanacak gençlik şevk ve sürurundan nasip alına: Bu iplerle çekilen gün gelmez- den evvel, umuma beyaz eldiven- ler dağıtılır, elbisesi eski olanlara yeni elbise verilirdi. Baytar mektebi, Kâğıthaneye, hemen daima Topçu mektebile beraber giderdi. O gün erkenden kalk borusu çalınır çalınmaz, bütün talebe yataklarından fırlar, giyinip, alesta olurdu. Mektep kapısından çıkilıp Eyip iskelesinde bekliyen Haliç şirketinin 7 numaralı vapuruna tuğla 1 Iplikhane kışlasındaki iç bahçede o zamanki talebeden bir grup . iskelesine inilir, orada Halıcioğ- “lundan gelen Mühendishanei berrii hümayuna iltihak olunurdu. Muzika önde, topçu mektebi ortada, baytar mektebi de arkada olarak, Sadabadın yolu tutulur, toz topraklara bulanılmağa baş- lanırdı. Artık, lâcivert caketler kül rengine, mavi caketler beyaza, beyaz eldivenler siyaha münkalip olur, terli başlardaki feslerden akan kırmızı boyalar, noksan olan yüz tuvaletini ikmal ederdi. Bu veçhile, bir hayli yol kate- dile dursun, büyüklere yetişemi- yen ve geri kalan küçükler, etraf- tan tedarik edilen briçka, yaylı, tenteli arabalara doldurulur, ziya- fete giden kafilenin adeta ağır- lığını teşkil ederlerdi. Sadabada, encamkâr varılır ve etrafa dağılınırdı. Dört köşe, yuvarlak, beyzi m- salar üzerine sofralar kurulmuş; kuzu lengerleri ortaya, yeşil salata tabakları etrafa dizilmiş. Iki üç metre boyunda, iyi çinkolu, etrafı musluklu, yalak biçiminde ve dört ayaklı kaplara limonatalar doldurulmuş. Ağaçlara bayraklar asılmış. Erkân ve ümeranın yemek yiyeceği mahaller daha itina ile ve daba çok bayraklarla tezyin edilmiş. Bezlüenam edilecek bütün zadı zahire, muntazır vaziyette hazır ve nazır... Daha yorgunluk soluğu din- meden, rahat nefes alınmadan, üstün, başın tozu toprağı süp- rülmeden, karavana borusu ve hemen akabinden (Ti) işareti tanin endaz olur, derhal sofralara oturulup yemeğe başlanırdı. Hararetten yanan ve limona- taya kanmayanlar, testi testi suyu dikip okırbaya- dönerler, gene deşti kerbelâda gibi dudaklarını yalarlardı. Yemeği müteakıp sofralardan kalkarlar ve bir mola verirlerdi. Bu ziyafetlerde, her mektep tarafından berayı mahmedet ve şükran, kasideler okunmak mu- taddı, Baytar mektebi namına olanla- rıda, imlâ ve hüsnühat muallimi Haşim bey keşidei silki tabrir eder. Ve intihap ettiği bir tale- besine okuturdu. Behsettiğim, 310 daki ziyafette mumaileh Haşim beyin bu neviden bir kasidesini, Kabataşlı Mehmet binilir, biraz gidilip Karaağaç Ali efendi: n sonra oyunlara sıra gelirdi. Kâineta oldu canbahşa kudumu nevbahar! Diye başlayarak gayet selis, pürüssüz ve hatasız olarak okumuş, Asker oğlu askerim ben, asker oğlu askerim; Pür sadakattır serapa kalbi safvet perverim. Diye itmam edince, orada hazır bulunan zevatın nazarıdikkat ve mabzuziyetini oçelebetmiş, metep nazırı Zeki paşa tarafından bir kitap hediye almış, nazımı bulunan Haşim beyin de Mecidi nişanı tebdil (o olunarak kendisi tesrir klınmıştı. Yemek faslı hitame erdikten ve dediğimiz kasideler kıraet edil- dikten sonra oyunlara sıra gelirdi. Her mektep, evvelce hazırladığı bazı komik sahneleri, mevkii tema- şaya koyar, arkasından, jimnastik ve akrobat hareketleri, çeki taşı kaldırmalar, güreşler, halat çek- meler yapılır, uzun eşek, tuğra, hamam kızdı, üç adım, birdirbir gibi oyunlar oynanır, dere kena- rındaki sazlardan' sivri külâhlar yapılarak kafalara geçirilirdi. Idman müsabakaları esnasında bazan maraza çıkıp evvela dil, sonra el ve yumruk şakasına müncer olacaği esnada, müdahale vaki olarak örtbas edilirdi. Dediğim tarih, bilnisbe serbesti ve mengene hayli genişce idi. Devrin son zamanlarındaki bin bir türlü kayıt kuyut, daha mev- cut değili, Oyunlar arasında, şakaya geti- rilerek, mektep müdürünün ve erkanının, hattâ nazır paşanın bile kargatulumba edildiği, kah- kahalar arasında: Yapmayın çocuklar!.. Etmeyin evlâtlar!.. diye feryatlarına kulak verilmeyerek, omuza alınıp taşın- dığı da vakidi. Işte bu şekilde, akşama kadar gülünüp oynayanlar, gene Kara- ağaca kadar yayan gidilip oradan vapura râkiben ezanda mektebe avdet olunurdu. Yorğunluktan akşam yemeği yenmez, külçe gibi yataklara serilinirdi. Sermet Muhtar Hava faciaları Londra, 20 (A. A.) —Bir tenezzüh yapmak üzere 32 yolcu- yu hamil bulunmakta olan bir nakliye ( tayyaresi (o Hamsworth tayyare karargâhı civarında bir hava boşluğuna tesadüf ederek düşmüştür. Tayyarenin sol kanadı ile madeni raptiye ve telleri mühim surette hasarzede olmuşsa da yolculardan hiçbirisi yaralan- , mamıştır. Tefrika No 62 Nakıli : “Sizi ortadan kaldırmak için muvafık zamanın bulülünü bek- liyorum. Fakat, daha şimdiden kendinizi yok bilin! Değil impa- ratorluğunuz, hattâ adamlık sıfa- tınız bile kalmamıştır. Hepsini lâğvettim. “ Sizi, idam edileceğiniz güne kadar, dünya mezarlığınız içinde ebedi süküt cezasına mahküm ediyorum. Şayet burada, herhangi bir edepsizlik etmeğe kalkışırsa- nız sizi, vücudünüzden kan fış- kırıncaya kadar kamçılatacağım. Haremağalarım, size, en âdi bir hırsıza, bir çapkina, bir haini vatana yapılan muameleri yapa- caklardır.,, Bu sözleri söyledikten sonra, tehdidinin şiddet ve hakikati hakkında bir fikir vermek ve onu tahkir etmek üzere, yelpazesinin sapile, imparator Kouang - Siu'nun suratına bir kaç darbe indirdi. Biçare oğlan, teyzesinin dizlerine kapanmış, merhamet rica ediyordu. — Merhamet! Affedin. Sizin kanınızdanım.. Bana hayatımı ba- gışlayın.. Artık kulunu z köpeğiniz olayım.. — Def olun.. Geri çekilin! Imparatoriçe, bütün kuvvetile, imparatora bir darbe daha indirdi. Hayatında bir kere bile böyle müthiş bir biddete kapılmamıştı. Hiddetle haykırmasının neticesi zından vazifesini gören kalenin kâğıttan camları zıngır zıngır titriyordu. Baş hadım ağası, imparatorun bu derece tahkir ve tezyif edil- mesini, buna rağmen yerlere kapanarak yalvarıp o yakarmasını, büyük bir inşirah içinde seyre- diyordu. Bu adam, evet bu sefil ve Ser- gerdan adamdı ki, daba bir gün evvel, kendisinin idam edilmeşi hakkında ferman vermişti. Şayet o böyle ağlanacak /vaziyete düş- memiş olsaydı bizzat baş harem ağasının kafası, bugün, cellâdın kılıcına tevdi edilmiş bulunacaktı. Onun için, harem ağası, pek memnundu. Imparatoriçenin arka- sında siper alarak, Kouang, Liu'ya gülüyor; onu tezyif edici hareket- ler yapıyordu. nuna Adana 18 ( Hususi) jinden yedi Türk kızı 21 Haziran 1932 21 Hazira 1932 “BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve macera romanı (va-Na) Zevce imparatoriçe, o zamana kadar Mukaddes Adam'ı mükem- melen casuslamıştı. e Teyzesinin mükemmel bir casusu olmuştu. Teyzesi, ona karşı derin bir itimat beslemekteydi. Son sui kastı teyzesine heber vermedise, bu, onun kabahati değildi. Zira Kuang - Siu karısın- dan nefret ediyordu. Onun ken- disine karşı hiyanetini biliyordu. Binaenaleyh, karısını, kendisin- den uzaklaştırmıştı. Aylardan beri beraber ( yaşamıyorlardı. e Genç kadın, başka bir sarayda oturu- yordu. Tahkir ve tezyif edildiği için, imparatoriçe (Young, kocasına karşı son derece hitdetliydi. şimdi, intikamını alacaktı. Hem de ne kadar parlak bir intikam... Mevkuf bulunan kocasını tahkir etmeği son derece arzu eyliyordu. Impratoriçe Ye - Ho da, Impa- ratoru karısına tahkir ettirmek arzusundaydı. Bunun güzel bir intikam olacağını anlayordu. Sonra Kouang-Siu'nun çok sevdiği oda- lığını da intikam vasıtası olarak kullanmağı unutmadı. Bu güzel kadının ismi Inciydi. Ye-Ho, gaddarlıkta inceliği o dereceye getirdi ki, İncinin de imperatorun akibetine uğrıyaca- ğını Kouang-Gui'ya bizzat bildirdi. Fakat, imperatoriçe Yung'u'araya “vasıta koydu. Bu kara haberi Kouang-Siuya veren Yung oldu. Ecnebilerin müdahelesi Imparator Terrasse adasında mabpus bulunduğu tarihten iti- baren, ancak ismen Semanın oğlu idi. Hiç kimseyi görmüyordu. Sade imparatoriçe Yung'la teması vardı. O da, kocasına, ancak onu tahkir için hitap ediyordu. Delikanlı, müthiş bir can sıkın- tısı, yürek çarpıntısı ve asabiyet bubranları içinde son gününün yaklaşmasını bekliyordu. * N Bu suretle aradan pek çok aylar geçti. Imparator, mahpesin- den dışarı çıkmadı. Halbuki, mu- kaddes ananeler mucibince sağ bulunan Semanın oğlunun her hangi bir vaziyette bazı merasime iştirak eylemesi icap ediyordu. (Arkası var ) ALAMAMA A ABANA LA ALLA AAA ALLA AAA Ayakta duranlar: Amerikan kız kollejinin bu seneki mezunları, oturanlar; iki muallime hanım — Bu sene Adanadaki Amerikan kız kolle- şahadetname şahadetnameleri kendilerine merasimle tevdi edilmiştir. Resmimiz almağa muvaffak olmuş, şahadetname almağa muvaffak olan kizlar ile iki muallimelerini bir ,, arada gösteriyor. e e maaşı

Bu sayıdan diğer sayfalar: