29 Haziran 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

29 Haziran 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> ağl Rk ei ki ASEL M. Malchenin raporu Darülfünun ıslahatı Bir heyetin geleceği rivayet ediliyor Darülfünun ıslâhatı hakkında, Profesör Malchenin verdiği rapor maarif vekâleti tarafından tetkik edilmektedir. Rapor hakkında, darülfünun muhitinde yeni haberler devran etmektedir. Bu haberlere göre, hükâmet profesör M. Malchenin raporunda ki islâhat (esaslarını prensip olarak kabul etmiştir. Isviçreli profesör, raporunda, müderris ve muallimlerin mesaisin- den bahsederken, bu zevatın, da- rülfünun haricindeki omünasebet- lerini de mevzuu bahsetmiştir. Islâhat işlerinde bu cihetin nazarı itibara alınacağı söylenmektedir. Diğer taraftan hükümetin Da- rülfünun ıslahatı için İstanbula bir heyet göndereceğinden bah- sediliyor. | Bu heyet arasında iktisat vekil Mustafa Şeref beyle adliye vekili Yusuf Kemal bey- lerin de bulunacağı şöylenmek- tedir. Zengin olanlar Bir fransız muharriri malümat istedi Fransada bir muharrir, zengin olmak usulleri hakkında bir kitap çıkaracaktır, buna dair her mem- İeketten misaller toplamaktadır. Meselâ bir lavantaci mallarinı tanıtmak ve şöhret kazanmak için, yolda giderken kasten elin- den bir iki lavanta şişesini yere düşürmüş, kokusunu (herkese duyurmuştur. Bunun üzerine halk bu zatın lavantalarına rağbet etmiş, ve zengin olmuştur. Fransız omuharriri Türkiyede de bu tarzda, bu gibi usullerle zengin olan, malını tanıyan kim- seler olup (olmadığını, Fransız ticaret mümessilinden sormakta- dır. Fransız ticaret mümessili, bu mesele hakkında ihracat ofisinden malümat istemiştir. Ihracat ofisi ayni meseleyi İstanbul ve İzmir ticaret odalarından öğrenecektir . Alâka az Ticaret odaları kongresi pek sönük geçiyor Dün ticaret odası salonunda, mıntaka ticaret odaları kongresi, ikinci içtimaını akdetmiştir. Kon- gradaki âzaların ekserisini, ticaret müdiriyeti komiserleri ve ticaret odası memurları teşkil ediyordu. Esasen kongereye verilen, bir raporda da kongrelere gösterilen bu alâkasızlık mevzuubahs olu- yordu. Dünkü celse bu rapor etrafında bir münakaşa olacağına ihtimal veriliyordu. Fakat fazla bir münakaşa cereyan etmemiştir. Trakya ticaret odaları murahhasları bu bahis etrafında bir şey söylememişlerdir. Halbuki raporda, bu odaların, kongrelere karşı lâkayt kaldığı yazılıyordu. Yalnız bu bahis etrafında, kongrede âza bulunan şirketler komiseri Hayreddin bey söz al- mıştır. Netice itibarile, ticaret odaları kongresinde, kongreler nasıl olmalıdır, kongrelerde neler görüşülmelidir gibi bahisler cere- yan etmiştir. Ticaret odaları birliği Ticaret (odaları kongresinde hatıra bir fikir gelmiştir. Türkiye ticaret odaları arasında sıkı bir rabıta tesis için Ankarada ticaret odaları birliği teşkili... Bu cihet Istanbul ticaret odası tarafından Iktisat ovekâletine bir raporla bildirilecektir. GÜNÜN HABERLERİ Garip bir haber! Mezardan alev çıkmış, bir adamın kolu yanmış !.. Bursa, 27 (Hususi) — Bir kaç gündür burada garip bir havadis dolaşıyor. Kimin tarafından nasıl ve niçin uydurulduğu anlaşılamı- yan bu düzme vakayı cahil halkın ruhi bir haletini gösterdiği için yazıyorum. Bir kadın vefat etmiş. Cenaze- sini kaldırmışlar, Mezara gömmüş- ler. Tam mezar kapanıp cemaat dağıldıktan sonra, kadının gömül- mesine yardım edenlerden birisi, içinde yüz lira bulunan para cüz- danının yerinde olmadığını görür ve en kuvvetli ibtimale göre, cüzdanın iğilip kalkarken mezara düşmüş olaccağına hükmeder. Merhumenin ailesine gider, key- fiyeti anlatır. Nihayet, kendilerini mezarın açılıp çüzdanın aranma- sına razı eder. Kabristana gidilir. Mezar açılır ki, müthiş bir manzara: Kadın- cağızın saçları didik didik olmuş. Mevtanın başında ve göbeğinde çöreklenmiş iki yılan.. Cüzdan da ölünün yanıbaşında duruyor. Mezarı açanlar fena korku ve haşyet içinde kalırlar. (Fakat cüzdan sahibi, gözgöre parasını bırakmağa razı olmaz, Elini cüz- dana uzatır. Ikinci bir facia da bu esnada cereyan eder. Adam kolunu uza- tır uzatmaz büyük bir feryatla geri çeker. Çünkü, müthiş bir alev, mezara uzanan kolu, dirseğine kadar yakarl... Bundan sonra ne olmuş. mezarı açık bırakıp kaçmışlar mı, kapat- mışlar mı: adam ne yapmış? Buraları meçhul!... Meselenin ihtilâfli bir yeri de vakanın hangi mezarlıkta geçti- ğidir. Kimi Pınarbaşı kabrista- nında kimi de Yeşil mezarlığında geçmiş diye hikâye ediyor. Bugün de hâdisenin İnegölde cereyan ettiği söylenmeğe başladı. Demek ki düzme haber büyük bir süratle kazalara kadar yayılmış !... On sene evvel, tıpkı böyle bir havadis çıkmıştı. Gene ölen bir kadındı. Fakat o zaman, kadın mezardan kendisi çıkmıştı. Mezar kaçkını, gece yarısı evine dönmüş. Herkes uykuda.. Evde tıs yok,, Kadın döşeme tahtala- rını (o çıtırdatarak dolaşırken kocası uyanmış. Bir de bakmış ki, ölen karısının başında ve ökçelerinde iri birer topuz var. Korku ile birden bağırıverince, kadın hemen merdivenlerden inip kapıyı açmış, sokağa fırlamış. Kadın önde, kocası arkada mezarlığa kadar gelmişler. Hort- lak tekrar toprağa girmiş; adam- cığaz da sabaha kadar bekledikten sonra karısının tekrar kalkmadı- ğına kanaat ederek ayrılmış ve eve dönmüş!.. O vaktin ukalâları bu kuruntu mahsulü vakayı şöyle tefsir etmiş- lerdi: Güya kadın, kocasının rızası hilâfına saçlarını topuz yapar ve ayaklarına yüksek (topuklu ıskarpin giyermiş. Başında ve ayağında görünen şişkinlikler, itaatsizliğinin cezası imiş!... Gariptir ki o vakayı böyle tef- sir edenler, yeni hâdiseye henüz bir kulp takamadılar!... R.R. Bir nahiyenin Akhisara devri Manisa 27 (Hususi) — Manisaya tabi Babaköy nahiyesinin Akhisar kazasına ilhakı üzerine mezkür nahiyenin vilâyetle olan irtibatı kesilerek Akhisara devri muame- lesine başlanıldı. Tahdidi teslihat Hoover teklifi ve İngiltere Ingiltere teklifi çok iyi karşıladı Londra, 28 (A. A.) — Avam kamarasında, bir mebus tarafından sorulan bir suale cevap veren M. Baldwer tarafından yapılmış olan teklifleri şimdiki şekli ile bir iki hafta zarfında bütün milletler tarafından kabul edilmesinin pek muhtemel olduğunu söylemiştir. Kamaranın tatilinden yani 16 temmuzdan evvel hükümet, mebus- lara Cenevre vakayii hakkında malümat verecetir. Londra, 28 (A.A.) — Avam kamarasında M. Hooverin teklif- leri hakkında yapılan bir istizaha cevap veren hariciye nazırı Sir John imon, şöyle demiştir: Cenevrede söylemiş olduğum nutukta bu tekliflere atfetmekte olduğumuz büyük ehemmiyetten bahsettim. Bu teklifler hakkında dominyonlarla istişare etmekliğimiz lâzımdır. Hali hazırda başka beya- natta bulunmama imkân yoktur. Spor teşkilâtı Trabzon mıntakası kongresi toplandı Trabzon, 26. (Hususi) — Trab- zon mıntakasına merbut (Necmi ati), (Idman ocağı), (Birlik spor), (ldman gücü), (Pulathane sebat yurdu) klüpler murahhaslarının işlirakile idman mıntakası kon- gresi Halk fırkası salonunda açıldı. Yapılan intihapta kongre riya- setine Agâh ( Necmiâti ) kâtiplik- lerine Sait Bilâl -( Birlik spor ) Kemal Mehmet (Necmiâti) beyler seçilmişlerdir. İntibaptan sonra hey'eti mer- keziyenin futbol, atlet, denizcilik vehesap müfettişlerinin raporları okunarak futbol hey'etine teşek- kür edilmiş ve raporlar kabul edilmiştir. Bundan sonra intihabata geçil- miştir. Mıntaka heyeti riyasetine sabık belediye reisi Temel Nücumi, ikinci reisliğine belediye başkâtibi Ömer beyler. Futbol heyeti riyasetine Agâh bey, atletizm heyeti riyasetine Arslan bey, denizcilik heyeti riya- setine Avni beyler seçilmişlerdir. Faşistlere karşı Almanyada müşterek bir cephe yapıldı Hambourg, 28 (A.A.) — Esas itibarile komünistlerden mürekkep olan ve fakat sosyalistlerle impe- ratorluk bayrağı teşkilatı mensup- larını da ihtiva eden “Faşistler aleyhinde (omücadele (kongresi, Hambourgda müfrit milliyetperver- lerle onların şimali Almanyada müttefiklerine (karşı (mücadele etmek üzere bir “ Kızıl cephe,, ihdasına karar varmiştir. Berlin 28 (A.A) — “Vorwaerts,, ismindeki sosyalist gazetesi bina- sına vukubulan taarruz dolayısile sosyalist fırkası, Hindenburga bir mektup göndererek “Hitler'in hücum kıtaatının faaliyetine ait memnuiyetin o ilgasından sonra hiç bir şiddet hareketi yapılmıya- cağı hakkında (o reisicumhurun beslemekte olduğu itimadı şayanı teessüf bir surette tekzip etmekte olan bu müfritane hareketlere müşarünileybin nazarı dikkatini celbetmiştir. Dahiliye nazırı, akşam sosya- listlerin bir heyetini kabul ederek onların müfrit milliyetperverlerin müfritane hareketleri hakkındaki — | şikâyetlerini dinlemiştir. | AKŞAM'ın tefrikası: No: 156 Sahife 5 29 Haziran 1932 ZINDAN HATIRALARI ği İN me Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharriri : * Biz bu ümit ve intizarda iken Sabahaddin bey (Terakki) namında bir gazete çıkardı. Bu gazetede memleketimiz hakkında tatbikini muzır addettiğimiz eski fikir- lerini tadil değil teşdit eyledik- ten başka fırkamızı tahtieye ka- dar gittiklerini gördük. Kendimizi müdafaa değil, mah- za vatandaşlarımızı (hakikatten agâh etmeği vazife addeyledik. (Terakki) nin ilk nüshası hülâ- sa edilecek olsa Sabahaddin bey vatanın ıslahına çalışan bilcümle Türklere şöyle diyor: Siz cahilsiniz! “— Şimdiye kadar efkârınız, her türlü aridir, siz cahilsiniz! Ben fenni içtima tahsil ettim, her ne olursa bu fen içtimai ve ademi merkeyiyetle olur.,, Frenklerin kendi hayatı içtimai- yelerini nazarı itibara alarak tertip eyledikleri bir fenni içtima biz de elbette aleyhinde değiliz. Bu fennin heyeti içtimaiyemize tatbikine gelince, bugün Avru- pada bile hiç bir millet tarafından aynen kabul edilmemiş ve arasın- da zuhur ettiği millette bile muh- telif aksama 'ayırılmış bir fennin tercüme suretile memleketimize nakli bize bir devayı âcil ve mü- essir olabilir mi? Şimdiye kadar vukua gelmiş ihtilâllerin, inkılâpların hangisini fenni içtima husule getirmiş, fenni içtima sükün ve asayiş içinde bulunan bir memlekette tatbik olunabilir, ateş içinde yanan bir memlekete ilâcı müessir ve âcil olamaz. Bu iddia ve faraziya- mesainiz, meziyetten «tın her geçen bir gün hayatından büyük bir kısmını alıp götüren, bir devayı âcile muhtaç olan va- tana ne lütfü olur? Çocukca hatalar mı? Şimdilik tesisi usulü idareyi mil- letin ahlâk ve âdâtına ve ahvali ruhiyesine kesbi (vukuf etmiş erbabı tecrübe ve ihtisasa ve vaz kanun olmağı şurayı umumi ve âyan ve mebusan meclislerine terk ile yegâne vasıtai muvaf- fakıyet Oher felâkete çaresaz olan ittihada çalışmamız en büyük vazife iken bunları kâmilen unu- tarak (o fenfuruşluğa ve vazu kanunluğa kalkışmak hatayı tıf- lane değil midir ? Gençlik ve tecrübesizlik ve ahvali âleme vukufsuzluk neticesi idi ki bir zaman vatanımızın ıslahı için ecanibin müdahelesini istemek bir necat yolu addolunuyordu. Acaba müdahalei ecnebiyeyi istemek de (Fen içtima) mukte- ziyatından ve vasi ademi mer- keziyet levazımındanmı idi? Vatan için çalışanların efkâr ve amalini gayri kâfi veya her türlü (o meziyetten âri addeden Sabahaddin bey efendi gâh mü- dahalei oecnebiyeyi talep için kongre yapıyor ve bunun netayici tabiiyesinden olarak fransızların (Midilli) de vuku bulan nümayişi bahrilerini alkışlıyor. Kâb Folkeston'da (Osmanlı) gazetesini çıkararak kendi tabiri zarifanelerince, (dayak yemiş bir adamın mucibi sada olan ferya- dını) tekrar ediyor. Sonra bunla- rın hiç birile iktifa etmiyerek (fenni içtima ve ademi merke- ziyet) gibi müphem ünvanlarla (Terakki) gazetesini neşrediyor. Âlemi siyasette bukadar devre- lerden geçmeğe ve bukadar me- saili azimeyi halletmeğe (Tiyer)in bile iktidar ve sinni kâfi değildir zannederiz. Bahaeddin Şakir Klemanso ve jön türkler Klemanso Ahmet Rıza beyle dost idi. Bu dostluk Sultan Ha- midin Ahmet Rıza ve Halil Ga- nem beyler aleyhine, Paris sefa- reti vasıtasile açtığı davada bu iki jön türkü - vekilleri sıfatile - Metr (Laburi) ile (Klemanso) nun meşhur, kıymetli ve hararetli mü- dafaaları ile başlar. O sırada jön türkler kadar fransızlar da sultan Hamidin Ahmet Rıza ve Halil Ga- nem beyleri ne yapıp yaparak, ağıf bir mahkümiyete çarptıracağından emin bulunuyorlardı. Efkârı umu- miye bu dava ile pek yakından alâkadar oluyor, sabırsızlıkla neti- ceyi bekliyordu. Fakat bilhassa (Klemanso )nun bütün kuvvet ve kudretini, bütün talâkatını sarf ederek vukubulan meşhur müda- faası neticesinde » sultanın bütün gayretine rağmen - iki Jön türk (16) frank cezai naktiye mahküm olarak kurtulmuşlardı. Ahmet Rıza bey Klemanso ile sık sık görüşür, bazen onun vası- tasile de faransız matbuatına ve siyasi mahafiline hulül ederdi. Hattâ 1902 daki kongre, Fransa hükümeti tarafından evvelâ men- edildiği halde, Ahmet Rıza beyin bu gibi dostlarının o nüfuzundan istifade ederek sarfı mesai etmesi sayesinde inikat edebilmişti. Ahmet Rıza bey Klemansonun, bu mücadeleci adamın fikirlerin- den çok istifade ettiğini, ancak şarkı, hele Türkiyeyi iyi tanıma- dığı için ekserya yanlış hüküm ve kararlar vererek mukayese ve nisbetlerinde aldandığını bir çok dostlarına müteaddit defalar tek- rar etmiştir. Ihtiyar kaplan; yolnnuzu bulamıyorsunuz! diyor Klemansonun yanılmadığı, daima ısrarla Ahmet Rıza beye tekrar ettiği bir fikir vardı: Oda, (birle- şiniz, anlaşınız!) diyordu. O da Kızıl Sultana karşı cephe alan jön Türklerin (dağınık, hattâ, birbirlerine aleyhtar ve muarız bulunuşlarile kuvvetlerini zayettik- lerini görüyor, ve her defasında Ahmet Rıza beye soruyordu: — Nasıl, anlaşabiliyor musunuz? Klemansonun bu sözü, Ahmet Rıza bey ve arkadaşları arasın- da dilden düşmez bir söz halini almıştı. Ahmet Rıza bey —... onun yanına giderken, daha kapıdan içeri girer girmez obonjurdan sonra, nasıl, anlaşabiliyor msunuz sualine muhatap olacağımı bili- yor ve daima cevabımı evvelden hazırlıyorum, fakat ne yazık ki bu cevaplar aşağı yukarı hep birbirinin aynı ve daima - itiraf ederim ki - sudan cevaplar olu- yor.. derdi: Ahmet Rıza bey cumartesi günleri Larus kütüphanesi civarında Rue des Ecoles'de Cafe Sauflet'ye çıkardı. 1905 temmuzunun son cumartesi gene burada oturu- yordu. Etrafını saran dostları ve bazı muarızlarile uzun uzadıya görüştükten, bir hayli münaka- şadan sonra yorgun, yerinden kalkmış : EA (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: