6 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

6 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; Tefrika No. 26 Vazifeniz mis Barneyi — losan sizi dinledikçe haki- katen saf ve temiz yürekli bir kaptan olduğunuza inanmak istiyor. — Sözlerime inanmıyor musu- nuz? — Böyle bir şey söylemedim. Maamafih, mademki öyle talâkki ediyorsunuz... Süvarinin yanakları kızardı: — Çok yorgunsunuz. Mister Hopkins | Bir viski içmez misiniz? — Hava fırtınasızdı.. Hiç yo- rulmadık. Esasen vaktimiz yok. Hopkins ayağa kalktı: — Lütfen bana Barneyin ka- marasını gösterir misiniz? — Onu götürmekte ısrar edi- yorsunuz demek? — Vazifemi ifaya mecburum, kumandan! Size esnayı seyirde biri çıksa da: “Deniz üzerinde dur!,, dese nasıl ona ehemmiyet vermezseniz, ben de vazifemi ifaya mani olan kimseye şimdilik gülmekle iktifa ederim... Süvari fazla itiraz etmedi.» Polis hafiyesini Barneyin ka- marasına götürdü. Hopkins sekiz numaralı kama- raya girdiği zaman, Barney ayakta geziniyordu. Polis hafiyesi ellerini göğsüne kavuşturarak ( gözlerini açtı ve genç kadının yüzüne baktı. —Nasılsınız, mis.. Yolculuğunuz- dan memnun musunuz?. Mis Barney bu ziyaretçiden hiç hoşlanmamıştı. Birbiri arkasına hadiselerin tesiri altında âsabı yorulan kadın eğer kendini birden- bire toplamasaydı çok korktuğunu belli edecekti. Sağ küçük parmağı ile bukle- AŞK DİLENCİLERİ Nakleden: ISKENDER FAHRETTİN vicdanınız ve hissiniz ona mani olmalıdır... lerine mini mini bir fiske vurdu ve yüzüne derhal bütün tatlılığını topladı. Üfku parmaklarile göstererek çevap verdi. — Mister Hopkins, bu kadar esrarengiz lezzetlerle dolu seya- hatten elbette çok memnunum. Ben denizi çok severim. Hopkins şaşalar gibi oldu, Mis BBarneyden Oohayret ve Okorku bekliyrrdu. Halbuki Mis, tıpkı bir genç âşıkı kendine bağlamış gibi çok tatlı, çok sakitti. Hopkins kaşlarını çattı ve kor- kunçlaşan yüzünden çok ciddi harekete karar vermiş olduğunu anlamak güç değildi süvariye dönerek: — Mis, benim yanımda da sizin yanınızda gibi rahat edebilecektir. kendisine, bir kadına yapılması icap eden misafirperverliği gös- tereceğimi vaadederim. Mis Barneye döndü: — Mis sizi güzel bir hava se- yahatile ele geçirmiş olmaktan - memnunum. Hayatımda en teh- likesiz takip ve tevkif olarak bu hadiseyi kaydedebilirim. Süvari bu müstehzi müsahabeyi kısa kesmek istiyordu. Ve çok telâşlı görünüyordu. Sesinde garip bir ibtizaz seziliyordu. Hopkinse tamamen bir düşman gibi baktı ve yavaş yavaş söyledi ; —Mister Hopkins, sizi nihayetsiz muvaffakiyetlerinizle (tanıyanlar nezaketinizi de itiraftan çekin- mezler. Filbakika vazifeniz Mis Barneyi tevkifi âmirdir. Fakat vicdanınız ve hissiniz onu azat etmeği emre- derse hangisi galebe çalar? Kendi hesabıma zannederim ki Mister Hopkins gibi muvaffakı- yetlerini ancak fevkalâde hadise- 6 Eyiti 1932 tevkif etmektir, fakat lere saklıyan bir centilmen silâhsız ve himayesiz bir kadına karşı tamamen bir polis gibi hareket etmekten zevkalmaz. Hopkins dudaklarını çiğniyordu. Filhakika onun için tayyare ile bir kadını takip etmek ve yaka- mak şerefli ve fevkalâde bir hadise olamazdı. Bu nihayet ufak tefek polis memurlarının de becerebile- ceği bir işti. Fakat yazifesi bu idi, Biraz sertçe cevap verdi: — Yani süvari efendi, benim Mis Barneyi azat etmemi mi isti- | yorsunuz? Bu gülünç bir tekliftir. Hem vaktimin pek kısa zamanını bu vakaya tahsis ettiğimi takdir edersiniz. Mis, rahatsız olmıyacak- lardır. Kendilerini muavinim Tim- Tomun tayyaresile seyahat ettire- ceğim. — Fakat Mr. Hopkins.. Süvari sözünü bitirmeden Hop- kins gülerek süvarinin omuzunu okşadı ve devam etti: — Mis Barney, her halde sizden fazla bana lâzımdır. Bu emrivakii hüsnü suretle karşılamanızı tavsiye ederim. Rica ederim, tedbirlerime yardım ediniz. Mis Barneyin izzeti nefsi kırıl- mıştı. Yanakları pembeleşti ve dudakları | titreyerek sert bir sesle söylendi: > — Rica ederim süvarim, Mr. Hopkinse benim namıma rica etmek salâhiyetini size vermedim. Lütfen Mr., vazifenizden geri kalmayınız. Tetsiz telefonla Tim - tomu haberdar etti. Hazırlık bitti ve Mis Barney. çok hoşuna giden bu esrarlı gemi seyahatinden artık ayrılıyordu. Torino 'bu güzel saf- rasını küçük hava sefinesine bırak- tıktan sonra hakikaten matemli bir tekne kadar sessizleşti. Gemi- ciler, çok alıştıkları bu sihirli kadını, kanları pahasına vermiye- bilirlerdi amma bunun pahalıya oturacağını hesaptan da geri dur- mamışlardı. Zaten kaptan ve süvari hiç o taraflı görünmüyordu. Mis Barney, ağır ağır vedalaştı ve Tim-Tomun gemiye yanaşan tayyaresine bindi. Hopkins tayyaresile küçük bir viraj yaparak havalandı. Kaptan, dişleri arasında bir kemik eğeler gibi ağzını kenetle- miş, aşağıda cereyan eden bu hadisede iki kuşuda vurmağı düşünüyordu. Öyle iki kuş ki biri süvari gibi aşağı yukarı kendisinin hakiki rakibini izale etmek, biri de sevdiği Barneye kendi lehine daha heyecanlı bir hürriyet vermek. Bu tertibatı almak ve tatbik etmek için müddeti pek kısa idi. Derhal aklına gelen fikrin lezze- tinden (hura!) diye haykırdı ve merdivenleri dörder dörder inerek çok emin adamlarından biri olan birinci kamarot (Ceymis) i buldu. — Ceymis! — Kaptanım! | — Sana: emin olabilir miyim? — Kendimi boğazlamamı emr- etseniz de âmadeyim kaptanım. — Teşekkür ederim. Genç gemiciyi kollarından sü- rükledi. Kulağına çok heyecanla şunları söyledi : — Bu tayyareye iki kişi hüçum edeceksiniz. Ne ses ve ne bir gürültü | Hiç kimse duymıyacak, Aşağıda gördüğün şu yabancı Müşkül vaziyet Damadını ve dönürünü muhakeme vazifesi | Cenral San Jurjo ve oğlu Ispanyada krallık taraftarlarının çıkarmış olduğu isyanın mürettip- leri muhakeme edilirken bir aşk dramı uyanmıştır. Asilerin reisi ceneral San Jurjo muhakemeye memur İspanya mahkemei aliyesi âzasından bir zatın kızı meğer daha yakınlarda ceneralın oğlu ile nişanlanmış imiş. Ceneralın oğlu da kendisi gibi mevkuf bulunıyordu. Hâkimin kızı ile asi ceneralın oğlu bir aşk neticesi olarak teşriki hayat et- meğe karar vemişlerdir. Hâkim müstakbel damadı ile pederini muhakeme etmek gibi müşkül bir mevkide kalmış, keyfiyeti daha yüksek bir makama bildirmiştir. Bunun üzerine cene- ralın ve oğlunun muhakemesi esnasında hâkimin yerine muvak- katen başka bir hâkim tayin edilmesi kararlaştırılmıştır. Ceneral San Jurjo isyanın mü- rettibi ve faili kendisi olduğunu ve bunu vatanın selâmeti için ihtiyar ettiğini ve kendisinden. başka hiç bir kimsenin suçu olmadığını ifadesinde söylemiş, bunun üzerine iptida idam, sonra müebbet hapse mahküm olmuştur. Oğlunun cezası affedilmi polis tayyaresine binip havalanınca iş bitmiş olacak. Tayyareden anlarsın değil mi ? — Evet kaptanım. Kaynanam- dan daha mükemmel idare ede- bilirim. Kaptan güldü ve iki omuzlarını kolları arasına aldığı Ceymisi hafifçe sarstı. — İçeride biri var. Onun yerine sen pilot olacaksın. Onu burada hapsedeceğiz ve tayyare ile bir müddet öndekini takip edeceksin. Dikkat kesileceksin. Bir küçük şüphe mahvoluruz ve sonra kay- bolacaksın.. Londrada buluşu- ruz. Yerimizi biliyorsun değil mi? — Evet kaptanim. — Haydi arş! Ceymis kayboldu. En tehlikeli işler karşısında yemek yer gibi bir emniyet ve huzur ile hareket eden kaptan her ne dense titri- yordu. Korkmuyor fakat heyeca- nından bayılacak gibi gözleri ka- rarıyor, kulakları uğulduyordu, Muhakkak çok seviyordu ve eğer geçen hadiseleri arka arkaya düşünürse seviliyordu da. Süvari gibi kuvvetli bir raki- binden kurtulmak ne güzel (Arkası var) bir hikâye Ahmet Nureddin, hergün, Gala- tadaki işinden saat yedide çıkar, Şişliye evine gider. Halbuki, o gün, Fatih cihetlerinde bir işi vardı. Hasta olan müteahhit Kemal beyle evinde, bir muka- vele işi için görüşeçekti. Bir tak- siye atladı. Fatih'de işini halletti. Sonra, saatına baktı. Altı buçuk... “Artık, daireye avdete ihtiyaç yok.. - diye düşündü, şurada, yeni apartımanlar yapılıyormuş. Hele onlara bir bakayım.,, Nice zamandır geçmediği s0- kaklarda yürüdü. (Aylak Ay- lak gidiyordu. “Bir köşe başını henüz dönmüştü ki, bir binanın önünde duran bir otomobile, o binadan çıkan bir kadın, adeta kendini atarcasına bindi. Yüzünü Ahmet Nureddin'den saklamak istedi. Otomobil, süratle uzak- laştı ve kadın köşeye gizlendi. Bütün bu ihtiyatlara rağmen, Ahmet Nureddin, kadını tanımıştı: Feriha... Feriha, kendi arkadaşı doktor Fazılın karısı, ve Ahmet Nured- dinin zevcesi Halidenin can ciğer, sıkı fıkı arkadaşıdır. Ahmet Nureddin, bu kadının kendisinden böyle son derece büyük bir korku ile gizlenmesini evvelâ manasız buldu. Düşünmeğe başladı. Lâkin, birdenbire, ilik- lerine kadar titrediğini hissetti: Aklına, bir şimşek süratile ne müthiş şeyler gelivermişti Halide, o gün demişti ki: — Öğleden sonra, Feriha'lar- dayım, Akşamakadar Oberaber gezeceğiz. Ondan ayrılır ayrılmaz eve gelirim. Halbuki, Feriha burada yalnızl. Peki, Halide?.. . Halide nerede? Ahmet Nureddinin dimağına bin bir şüphe birden hücum edi- yor: Yoksa aldatılıyor mı?.. Tema- mile itimat ettiği karısı, ona oyun mu oynuyor?.. Bugün Ferihanın yanında oldu- gunu söyliyerek başka yere mi gitti ve bu bahane ile evden çıktığı zamanlar, nereye gidiyor?.. Derhal bir taksiye atlıyarak evine gitti. Yolda düşünüyor: Belki karısı çoktandır evdedir. Belki, bugün Feriha ile ne için buluşamadığını makul surette ona anlatır. Hizmetçisi : — Hammefendi henüz gelmedi! - dedi. Saate baktı: Yediyi yirmi geçiyor. Halide aslâ yedibuçuktan fazla kalmazdı. On dakikaya kadar neredeyse gelir, Netekim, işte saat yedibuçuk. Kapı çalındı. Halide, herseferki gibi, pürneşe, canlı ve güzel — içeri girdi. — Merhaba, cicim.. Ne zaman geldin.. Yalnız sıkılmadınya?. Ahmet Nureddin de bir dakika tereddüt: Acaba “Ferihaya, ben Fatihde rastladım!,, desin mi? Hayır, buna cesaret edemiyecekti Bilmek, her şeyi öğrenmek isti- yordu. Halide, tafsilat vermeğe baş- lamıştır: — Cicim! Şimdi Ferihadan ay- rıldım... Öğleden beri onunla beraberdik... Terziye... Ahmet Nureddin dinlemiyordu; kulakları uğuldıyordu. Kelimeler ve cümleler parça, parça beynine kesik kesik aksediyordu. Terzi.. Ayak kabıcı.. O kendine iki çift.. Tokatliyanda çay. Halide, konuşuyor, konuşuyorda. Yalan mı: Bol bol yalan söylüyordu. Nede kolaylıkla tafsilât verebiliyordu. Ahmet Nureddin bu kırışmayan alına, bu saf ifadeli gözlere, bu çocuk ağzına bakıyordu. Yumruklarını sıktı. Masanın üzerine bir darbe indirerek: “— Yalan süylüyorsun, yalan!,, demesine ramak kaldı. Fakat, kendini tuttu. Kararını vermişti. Tahkik edecekti. Karısının pe- şine adam koyacaktı. Başka çare- lere tevessül (edecekti. Onun esrarını öğrenecekti. Yarabbi! O geceyi ne fena geçirdi... Ertesi , mutadı veçhile, dokuzda Se gitti. lerini fee yaptı. Karısını takip etme plânını dimağında hazırladı. Akşam üzeri, mutat zamanda evine döndüğü vakit, karısını, karşısında perişan vaziyette buldu. — Bana yaptığın muamele ne iğrenç, Nureddin! - Diye, Halide ağlamaklı Obir hale gelmişti. Nasıl?... Sen, dün Feriha'ya rastlayasın da (geceleyin uzun uzadıya yalan söylememe müsaa- de edesin... e — Vallahi seni, bu derece iki yüzlü sanmıyorum. Nasıl da giz- lenebiliyor , pusuda yatabiliyor- muşsun. Seni samimi, açık, doğ- rucu zannederdim. Beni sevdiğine kaildim. Beni o suretlz istintak ederek ne mi yakalamağı, ne mi öğrenmeği istedin sanki ?... Ahmet Nureddin öyle şaşala- mıştı ki, kekelemeğe başladı: — Peki amma, Halide, sen bana hakikati niçin söylemedin? — Niçin mi söylemedim? Bu sır, benim sırrım değildi de onun için... Ferihanın bir âşıkı var... Hak ver: Kocası Fazıl bey öyle sakil ve öyle aksi bir adam ki, böyle bir muameleye müstehak... Şayet onun da senin gibi bir kocası olsaydı, Nureddinciğim... Elbette böyle şeyler yapmazdı. Feriha senden çok reca ediyor, madem ki sırrını tesadüfen öğrenmiş bulunuyorsun, bari faşetme... Ah cicim ab... na- sıl oldu da benden şüphelendin... utanmıyorsun, utanmıyorsun... Hıçkırmağa başladı. Şimde, Ahmet Nureddin perişan bir halde, düşünüyor: “ Ondan şüphelenmekle cidden haksızlık mı yaptım? Yoksa, şimdi mi aldatılıyorum?.. Fakat şurası muhakkak ki, mükemmel yalan söylemesini biliyor. İster kendi hesabına, ister başkasının hesa- bına olsun, her halde mükemmel yalan söyliyebiliyor. ,, Lâkin, Halide öyle hıçkırıyordu ki, Ahmet Nureddin, onu uzun uzadıya teselliye mecbur kaldı. Nakili: (Hatice Süreyya) EMLÂK SAHİPLERİ Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor | Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKNiZiN iDARESİiNiĞ Bahçekapı Taşhan No. 20-21-22de Ni mukim UMUM EMLÂK AGENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON 20307

Bu sayıdan diğer sayfalar: