October 21, 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

October 21, 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Sal 21 Terini isvwel' 1932 En büyük Melandiricir Amerikadan Atinaya kaçan Samuel Insull'ün macerası ve Atinada hayâtı Atina 15 (Hu- #usi mubabi mizden) — Dün- yanın en büyük dolandırıcısı ol duğu iddia edi- len bir banger bir haftadan beri yunan payıtalı. tında bulunuyor. Bu banger, yeni dünyanın daha bir kaç ay evve- line kadar en büyük milyarderi sayılan» Samuel Insull'dür. Yunan ve Avrupa gaze- delerine bakılırsa, Samuel | İnsull, dolandırıcılık ta , meşhur © kibrit kralı © Kreugeri bile gölgede bırakmış. Ame- rikadan © kaçan ve buraya kapağı atan Samuel Insull'un Amerika sefirinin teşeb- büsü üzerine tevkif ve sonra tahliye edilmesin den bahsetmezden evvel, kı Samuel asull biraderi Martin ile beraber, Amerikada Midi Uest Yuliç © Korporeyşin bankasını 8 etmiş ve az bir zaman zarfında, büyük bir şöbret ve itibar kazanmıştır. Bilhassa Ame- rikanın ufak tefek sermaye sahip- leri, bu para kralının nüfuz ve şöhretine güvenerek paralarını, iki kardeşin kurduğu bankaya yakırmağa başlamışlardır. Bu su- etle az bir zaman zarfında, ban- 'kadaki mevduat milyarları bulmuş, banka işini genişlettikçe, geniş letmiş, bir çok teşebbüslere rışmış, nihayet dünya buhra * Iflâstan sonra... Samuel ve Martin Insull kar- deşler, bu iflâs karşısında, Ame- yalnız |, bütün ılarınca, adım adım uğramışlardır. Aradan rikadan © kaçmışlar Devrek panayırı açıldı Samuel insuli uzun bir zaman geçtikten sonra Martin — Insull İtalyanın Bari şehrinde yakalanmış, bundan bir hafta evvel Atinaya gelen Samuel Insuli'de Amerika sefaretinin te- şebbüsü üzerine tevkif edilmişti Fakat Amerika ile Yunanistan arasında mücrimleri iade hususun- da hiç bir muahede mevcut olma Amerika adliyesinden evrakj ve vesaik olduğu cihetle, bangerin sırf sefirin Amerikalı teşebbüsü üzerine tevkif edilmesi burada dedi koduları mucip olmuş, mevkuf bangerin avukatlığını üze- rine alan sabık Yunan adliye müsteşarı, tevkifin kanunsuz ol- duğu hakkında yaptığı şidde teşebbüsler üzerine serbest müekkilini bıraktırmağa muvaffak ar otelde. Yunan polis müdüriyetinde iki gün kadar mevkuf kalan Samuel İnsull bugün Atinanın en kibar oteli olan Petit Palais'de oturmak- tadır. Samuel Insull, bir alay gazete fotoğrafçısı tarafında adım adım takip edildiği halde ne fotoğrafını Zonguldak 19 (Hususi) — Geçen hafta içinde Devrek de bir panayır açılmıştı. Panayırı 15 bin kişi ziyaret etmiştir. Şimdiye kadar Devrek panayırı bu kadar kalabalık olmamıştı. Civar kasaba we köylerdeki zahire sahipleri, mallarını dir. Diğer taraft panayıra gelmişti anayırda teşhir etmişler- Istanbuldan bile hazır elbise, şapka satıcıları Bartın ayakkabıcıları da panayırda büyük bir yer işgal ediyorlardı. Yukarıda görülen resim Devrek panayırında alınmıştır. Resimde Zonguldak Halk fırkası idare heyeti reisi Mbit Zonguldak mebusu Celâl Sabir, Ebip Servet, maden mü- doktorlar görünmektedir. çektirmiş ve nede mülâkat vermiştir. Yunanlı mes- lektaşlarımız, bu bangerin arka- sından sabahtan akşama kadar hiç durmadan koşuyorlar. Telefon ile vuku bulan mükâleme teşeb- büsleri de suya düşmüştür. Yalnız dolandırıcı bangerin vekili avukat Ladas, müekkiline atfedilen dolan- drill ittihamının bir iftiradan ibaret bulunduğu, pek yakında hakikatin meydana çıkacağını ve müekkilinin, alacaklıları ile anla- Şarak Amerikaya döneceğini söy- lemekle iktifa etmiştir. Amerikalı bankerin, Atinaya gelmesi, yunan gazetelerine sütunlar dolusu mevzu zemini temin eylemektedir. Serbes yeziyor, fakat... Şimdiki halde, banker İnsoli, bürada serbesçe dolaşmakla be- raber, “Yunan sivil. zabılasının nezareti altında bulunmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, Yunan hü- kümeti Amerika adliyesi tarafın dan kanuni bir müracaat karşı- sında bulunduğu taktirde, iki hükümet arasında mücrimleri iade için bir muahede mevcut olma- masına rağmen Insullu Amerika zabıtasına teslim edecek ve yahut hiç olmazsa, siyasi bir hadiseye sebebiyet vermemek için, Yuna- nistanı terketmeğe davet ede- cektir, Söylendiğine göre Amerika se- fareti, bankeri elinden kaçırma mak 'için pasaportunun elinden ması için yapılacak adli teşeb- büş neticeleninceye kadar kendi: sinin Yunanistandan kaçırılmama- sini Yuzan hükümetinden talep edecek imiş. Rivayet edildiğine göre Samoel Insull, pasaportu vize edilirse, Türkiyeye gelmek niye- tinde imiş, Bu şayıanın ne dere- çeye kadar doğru olduğu şimdiden kestirilemez. Maamafih Türkiye ile A: ika arasında, mücrimleri iade için bir muahede mevcut olmadığına göre, dolandırıcı ban- kerin Türkiyeye kapağı, atmak istemesi ibtimalden uzak deği Yunan gazetelerine göre Samu- el Insull'un dolandırdığı para mik- tarı milyarları geçiyormuş. Sa- muel Insullün fotografını çekmek isteyen © Yunan fotografçılarna karşı yüzünü şapkasile örterken bir Yunan fotografcısı tarafından yapılan bir karikatürünü gönde- Tiyorum, gazetecilere *»x Yaşlar yükseliyor! Macar kadınları küçük görünmek istemiyorlar Kadınların en hassas noktası şüphe yoktur ki yaş meselesidir. Hiç bir kadın hakiki yaşını hiç bir zaman söylemez ve daha genç görünmek için muhakkak yaşından daima beş on sene indirmeğe kalkışır. Halbuki Macaristanın merkezi olan Budapeşte şehrinde bünun aksi oluyor 24 yaşını aşmamış olan binlerce kız, 30 yaşında gö- rünmeğe ve kendilerini öyle gös- termeğe çalışıyorlar. Budapeşte şehrindeki garip va- ziyetin sebebi şudur: Macar iktisat ve ticaret nazırı, kararnamede, bar ve lokantacıların yaşı 24 yaşından aşağı olan kadın garsonların va- zifelerine nihayet verilmesini emr- eylemektedir. Bu emirde, ahlâki kaygulara istinat eylemektedir. Bu emir, 24 yaşından aşaj olan bütün kadın gersonlarını altüst etmiş, vazifelerinden ve işlerinden olmamak için kendile- rini 4-5 yaş daha büyük gös termeğe sevkeylemiştir. i 21 Teşrinlevvel 1938 m Nakleden: Selâmi İzzet Asabiye mutehassısı doktor Ahmer Şükrü beye Dünkü parçanın kısacası Gel ni: bir hava, Mesan başinda uyukluyorum... Hademe. b beni görmek istediğini söylüyo savmak istiyorum, fakat hadı bu kadının «kaçik> Lir kadın eldögune söylüyor, merak ediyorum, buyursun, müddet, ince parmakları ar bükülüp düğümlenen mendiline baktı. Nihayet son kozunu karar verdi: — Size, her şeyi olduğu gibi anlatayım... Ben bugün... Hayır ir zamanlar... Her şeyi açık söyleyeceğim befendi... Evet, ben bir zamanlar... Dudakları birdenbire öyle bir eynamıya gerildi, ki. “sözlerini tamamlı inadı, Geniş, muntazam, in dişleri, kalın, etli alt dudağını ısırdı. Bir anda sesine başka bir ahenk verdi. Fakat sözlerinin manasızlığı bütün bütün arttı; — Mesele Ona aitken, ken- dimden ne diye bahsediyorum?.. Yaşadığı x memleketin hudutları sir insan var keyefendi. Iyi yürekli, temiz, sevimli bir insan. Amma acaba elân var mı? Hayatta mı acaba? Bunu ancak allah bili Bu adamın ben. Her ne ise beyefendi, bu adam yirmi yedi gündür mahpus. Onu hususi bir Hmarhaneye hapsettiler!, Bu son sözleri, boğuluyormuş gibi, yutkunarak, güçlükle söyledi. Güzel gerdanı, bir hıçkırığın düğümleri ile boğumlandı. İçime garip bir üzüntü çökmüştü. Bir iki saniyelik | sessizlikten sonra, kadın gözyaşları arasında devam etti: — Onu yokettiler.. Bu işinasıl yaptılar?. Onu zorla öldürüyorlar bir şeye müsamaha edecek izi temin ederim, ki değil. Yemin — ederim, ki deli değil. Aklım, fikrim altüst olmuştu. Kadına elimden geleni yapacağımı söyledim. Yalnız, meseleyi daha vuzuhla, çok daha açık anlatması lâzımdı. Cevap vermedi. Gözlerini kırp- madan, gözkapaklarını tekerlek- leştirerek yüzüme baktı. Kapkara iki bakış, bakışlarımı çi Dedim k — Anladığıma nazaren hanım- efendi, bir aydan beri, biri, haneye konmuş öyle mi Başile tastik etti, — Tmarhaneye konan bu adam da deli değil öyle mi? — Hayır, Belki biraz acaip adam. Fakat, tumarhaneye kon- madan bir gün evvel beraberdik, izi temin ederim, her zamanki gibi aklı başındaydı. Acaip sıffatı, iliklerime işledi, hafif kızardım. Delilerin üzerim: deki tesirlerini tekrar hisseder gibi oldum. Bu elemli tesir beni sarstı, Mrıldandım: — Delinin akrabasından mısı- niz hanımefendi? — Evet.. Yani akrabasından im. Fakat çok sık görü; Yakından tanışırız, ir lâzımdır. Kadın bütün dilkat kesi — Hanımefendi hazretleri muva- fakat etmiştir. — Doktor raporu lâzımdır. — Bu kolay. Doktor Sağfur bey ordaydı. Başka bir şey lâzım mıdır? — Hayı — Bir insamı yeryüzünden kal- dırmak için bu kadarcık şey kâfi midir? götürüp, sordum: — Doktor Sağfur bey kimdir? Kısık bir sesle cevap verdi: — Hanımefendinin dostu, âşıkı. — Hanımefendi kimdir? — Tumarhaneye konanın, yani Hanın karısı, Merakım arttıkça artıyordu: “Ya siz kimsiniz? diyecektim. Suali sormama vakit bırakmadı. Tavus- kuşu adımları ile biraz yaklaştı. Eteklerinin valanları kabardı. Ak mını dik tutarak: — Ben de, dedi, Hann met resiyiml,.. Bu çifte ahlâksızlığın şeytani çerçevesi içindeki tablo, bana bir cehennem © manzarası gösterdi. Aynı zamanda, bin bir mütered- dit şüphe düşüncemi kurcalamıya başladı. Kadının biraz. evvelki yeisi ile, şimdiki rahat lâkaydisi arasındaki tezat beni uyandırdı. Bu işte müthiş bir dalavera vardı. Bu kadın muhakkak bir para dolabı kurmak istiyordu. Omuz silkerek sordüm: — Olur iş değil bul. Bu zatın anası babası, hısımları ne diyor ? — Anası babası, hısımı akra- bası olup olmadığını. bilmiyorum. Eğer varsa herhalde burada de ğiller.. Han, Kafkasyalı. — Ali Kuli Han, Kalbim bir mengenede sıkışmış iydi. Derhal bir karar vermek niyetinde / olduğumu hissettikçe hararetleniyordum. Bir taraftan aldatılmak; hokka altına atılmak endişesile tereddüde düşerken, diğer taraftan'büyük bir merakla arvranıyordum Usulla fisladım: — Peki, ne yapayım? Tavus kabardı: — Sir gazetecisiniz. Size isim- leri söyledim,. vakanın tafsilâtıni anlatırım. Yazarsınız. Bakalım ne olacak. Bu işime gelmedi. Kadının şantaj yaptığına, bir para dolabı ladığına o bir kere daha im ettim. Mamafi sordiszz — Hangi timarhanede? — 2x hastanesinde. Pendikle Tuzla arasında, — Yok canıml, Emin misiniz? Orası hususi bir müessesedir. Sahibi ve başhekimi Karun bey değil mi Kadın, dik bir sayba çıkardı — Karan bey arkadaşınız mi? — Geçen sene bir ahpabımda tanıştık. Orada görüştük. Beni hastanesine davet etti, “ Sizi gı direyim, gayet enteresandır, de Bunu söylediğine derhal piş- man oldum. Çerkes kadını, önüm- de heykel gibi durdu. Çaketinin yakasını tuttu; Beni hipnotize edip uyutmak istiyormuşcasına gözlerini gözlerime dikti: — Beyefendi K*** hastanesiie ceksiniz | (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: