19 Şubat 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Şubat 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© TefrikaNo.129 ||| BAR Yazan: ROS İskender Fahreddin Akdoğan, nihayet padişahla erisir arasını bulmağa Gaia olmuştu, huzura girerken, tersane Madağan, a ear — Bugün reisler tersanede top- landılar ve kulunuzu elçi olarak gönderdiler, şevketlim! » diye ös gm ladı - Barbarosun yerine paşanın geleceğini duyun- e başını yukarı kal- e Cezayirde başı yukarı- da konuşmağa alışmış, bir yüzlü İnsanlarız, padişahım! Müsaade buyurun da bilmediğiniz şeyleri anlatayım. m, Çünkü, ix cağ i vezirleriniz sizi aldattılar. İgfal €ttiler, We hâlâ da ei ötmeğe salışıyorlar! ni merâ ve Süleyman iğ o ir kaç i Osu öldürmek için hazırlanan do- pe ve bu yüzden bir tanburacı- nasıl müşkimi gittiğini analt- tiktan sonra meli leri başka bir fı- akk kalmadığını e; vr yea e a, gözdesile işçil eri ini içinde idi adamcağız içtikten biraz sonra si irisi dı, gitti a paşa bu hadise üzeri- ne ne hr Her suçlu insan gibi, kaç ei sürünerek yelkenleri su dirdi.. Barbarosun ayal erme ka- pandı: (Bu geceki faciayı padi- ayaga ia in) di ar kesildi.. Yere yuvarlan- HASAN Üisirük Pas Oksürük, Nezle, Bronşit, Boğaz V Göğüs Hastalıklarile | Sesi Kısılanlara Şifai tesirleri çoktur. uruşimr. HASAN ECZA BEP9SB — Padişah düşünmeğe başlamıştı. Barbarosu boşuna kırdığını anla- yınca Akdoğanın omuzunu ok- şadı: Bu sözleri bir başkasından dinleseydim, hiç bine inanniaz- hakikatı itiraf et baka os Ayas paşanın göz- desile meşgul oldu mu? 'enedikli aşifte paşanın dizinin dibinde oturuyordu. * İki vezir de, bu kadının Barbarosu ne vakit ve nasıl avlıyacak ve tu- zağa düşürecek diye gözlerinin O, kendisine aid olmıyan bir ağacın meyvasına el uzatmayı en büyük alçaklık sayar. ve Akdoğan padişahı iyice doldur- duktan ve herkesin ğı me- seleleri ve entrikaları birer birer anlattıktan. sonra, saraydan çi kıp gitmişti. , Genc reis tersaneye geldiği za- arkadaşlarını bıraktığı gi- bi, toplu bir halde buldu: — Efendimize bütün bildikle- rimi anlattım.. Çok umuyorum ki, ün Barbaros tekrar başımıza gelecektir! Dedi. Reisler hep birden: — Yaşasın Barbaros... Diye bağrıştılar.. Sevinc ve neşe içinde birer birer dağıldılar, , Tersanede gp ili bile, donanma kaj ke Hünden düşürmeğe teşebbüs etti- dö Halbuki Barbarosun bir şey- haberi yoktur, şevketlim! On- r kuşçu başıyı da kendilerine rak, Barbaros aleyhinde vi rdukları cepheyi bu suretle tak- YE etmişlerdir. Sözün kısası Yüdur; u ez zehirlemeğe bil Siverek e oturttu. ra, — Peki amma, Barbaros ba- ilg kendi ale in dönen bu fı aklardan > bahsetmedi? A ei an hoşlanmaz, e ÖzeL başıma Be “ia nberi tersanede ve biyerde bile, denizcilerin biri- €ri aleyhind. lemel Ya, Yy imi e söz söylemelerini Mak etmiş müz Pek alar Tanburacı öldü Marka züüzün önünde öldü, > Nasıl öldü bakalım? e kk bir kadeh şarab getirmiş- ; Tang rbaros bu şarabı içmedi k Uracıya verdi.. Ve zavallı tanlığına geleceğini SARAL se vinmişlerdi > gerze Ne buldum..2),, telâşla içeriye sirin — Efendimiz sizi bekliyor, pa- 1 Harem ağası bu sözü söyler- ik dik 8. dızı bugün yavrucuğum! bekliyormuş... Tez gidip ayağına yüz sürelim ve iltifata mazhar olalım! Venedik şövalyesinin kızı, al tın yaldızlı basık tavanların altın- dan yürürken, Ayas paşaya s0- ruyordu: — Padişah beni haremde alıko- yarsa, bir daha sizi nasıl göre- ceğim — Merak etme, gözümün be- beği! Bunu ben senden önce dü- şü bir şey saklama! Her derdini ona söyle! Arasıra ben de gelir, giz- lice seni görmeğe in (Arkası var) HASAN Karre Şarlı Zaafı Umumi, “Kansızlık w 'Kemik Hastalıklarma şifai te- sirleri" çoktur. Çocuk- lar, gençler, genç kızlar ve ibtiyarlar her yaşta istimal edebilirler. HASAN ECZA DEPOSU e rinden bayan Semiha > Maliye bakan lığı namına kon 20,20 Demi Caz, 21,20 Son ber m iz Münir Nureddin, Radyo orkest- raları, m. 17,30 Hai Breslau, fif musiki, # Sözler 19, 20 Amı ele konseri, 19,50 ler, 20 e şarı Almanlarına halk ha. 2 21,10 «Helden der Arbeit» adlı eç, 22 ye çeri 23 yu 235, 25 Ka si 35 18 Opera orkes- 9,55 ir yim 20,25 Bu- da; E operasından «Feiegen de Hol- lander» operasının nakli (o (Vagner), 2245 "Haberler, 23,35 Çigan musikisi. 332 m. Müdeni; 21 “Hab 21,10 «Haut nud Esel> adlı a şen skeç, li kon: 23 Haberler, isi netice- si, “(Pi Yi , 23,40 Musiki, 24 ans, 291 m. öğ ik sa- 040 Sözler, 2 yök 21, 10 ları, 23 Haberler, SPK 3, . 18 Misler 18, > 7 g 3 » » Z — ei 5 &. Bp 3 ok “ ri, 23,45 Konferans, 24,05 Da Viya iz m. 18,25 m kon- seri, neşriyat, Ders 19,45 ia 20, 15 Heba - 20. 25 Tirol şarkıları ve saire, 22,1 Armupa konseri, 23 Holzer radyo orkestra: 23.55 Haberler, 24,15, Orkestranın sü. rümü, 24,25 Dans, 20 şubat çarşam 18 Fransızca ni 18,30 Jimnastik bri Azade, 18,50 Klâsik musiki, Plâk, 19,30 Haberler, 19,40 Bayan Halide A 20 Maarif ba- 22 Radyo Tango ve caz Esi Beş dakikadan beri lefon başında bekli gün, bu zamanlarda kocasının idarehanesinden açılan bir tele- fon ona o akşam yemeğe gelip gelmiyeceğini e verirdi. — Sen özüm! Na- sıl, bugün iyi İyi eğlendin mi? Çaya gittin mi? Briç oynadınız mı? Nazlı te- u, Her akşam yemeğe gelemiye- muha- ceğim. Gene bir Avrupalı bir geldi. Ona klübde bi fet vermeğe mecl leğen yüzlerine gülmeli. mi getireyim? Onlar evde ye- a m bir şey anlamaz- lar a gecikmem, on buçu- ga doğ . Fakat sen vü ha- lir | selen geç kalmak üzüntüsünden beni ın, bel- ki on ikiye kadar gecikebilirim. er halde, on ikiden çok sonraya İstanbula ne kadar da çok ec- nebi gazete muhabiri geliyordu! Bütün bu muhabirlerin yalnız bir aydaları oluyordu: Mini mini, nazlı bir güzel hanımı evde yalnız bırakmak, ona sıkıntılı, aba bu akşam da kocası gel- miyecek bari Nazlı ona iyi bir sürpriz hazıtlamıştı. şam Sa: natlar mektebinde lek de dolma- sını öğrenmişti. Kestane ile dol- durulmuş, nar gibi kızarmış bir ördek. Hem de bunu ince, uzun beyaz ellerile kendisi yapmıştı. Eğer Nafız gelmiyecek olursa bu koca ördek ile başbaşa kalmak- tan âdeta ürkecekti! Nafız gelmiyecek diye o kadar üzülüyordu ki «bari bu akşam bir yere A diye içi yana yana dua kten başka bir ça- e Telefon ii Bu defa başka bir erkek sesi: — Hanımefendi, ehemmiyet- siz bir şey, hiç merak etmeyiniz... Beyefendi lie inerken, birdenbire ayağı kaydı. Ufak bir za... Hiç ve ehemiyetsiz bir e ei bir kırık. Ne ali. ü az epi Şili eve ge ireceği: p rs) sonra Nafizi getirdiler. İptida bir parça ağrıdan şikâyet etti. Fakat sonra in et suyu içti. Bir de konyak istedi Nazlı ağzına İnal Mi bir şey koymadan kocası mda dönmeğe bildir. alçıya koymuşlardı. taktan kımıldamak ihtimali yok- tu. Artık. evin içinde mahpus demekti. En ufacık bir şey için Nazlıya Pe Mânasız Di kadın di- ye hükmettiği, yüzünü pek az gördüğü bu küçük dl şimdi her dakika ona lâzımdı. Nazlı güzel hastanın her ihti- yacını düşünüyordu. Ona kitab, kalem, çiçek, kolonya lâzımdı. Bunların hepsini Nazlı sokaktan alıp getiriyordu. O dah sokağa çıkıyor, kucağı pa- ekibe dolu, odadan içeri giri- yordu. Kendi elile Gişklklerin sularnı değiştiriyor, çiçekleri yer. İeştiriyor, kocasmın kolon; şesini açarak yüzüne sürü; nimini bir kelebek gibi her tara: fa koşuyor, her şeye yetişiyordu. Her dakika bir kadına âşık imi ci ie âşık oldu. kadının balinde o sinir. Kırılan ayak | lerine dokunan Pm kal- aştı. di a dai bem Sisi telefon etmiyerek Nafizin sıhhatini hep bu daktilo- ordu. Nafizin ayağından alçıyı çıka- rır çıkarmaz dokt ne lüzum gösterdi yündeki köşklerine taşınmağa ka- rar verdiler. Burası rahatsız bir evdi. Faka tabiatın ve manzaranın güzelliği çoktu ki her şey unutu- rdu. He em mesud bir aile için onforun ay ikinci de- receye düşüyord a tanın kini çarçabuk iyi- m yn bastona dayanarak bah- çede dolaşmağa başladı. Nazlı yanından ayrılmıyor, tatlı cıvıltı- ları, şakırdıları ile Nafizi eğlen- dirmekten geri kalmıyordu. Nafiz yürümekte daha kolay- lık buldukça: bahçeyi âdi ve dar bulmağa başladı. Hele asri kon- fordan mahrum bulunan bu eski köşkte oturmak ona o kadar ga- rib geliyordu ki... Şikâyetleri git- tikçe çoğalı Nafiz işlerini de yüzüstü bırak- mıştı. Kendisi yok iken elbette pek sönük kalacaktı iyede, dünyadan uzak, pe bir hayat dei .. Öte tarafta çalışmak mec- kayik ne yapmalı? erdi Nafiz bir gün, ayağı- nın daha tamamile iyileşmediği- ne ehemmiyet vermeden, İstanbu- la işinin başına inmeğe nr ver- di. Alelâcele köşkten ayrılırken Nazlıyı bir kere öpmek bile aklı- na gelmemişti. Nazlının bütün neşesi uçmuş, yüzüne tatlı bir hatıranın hasre- tinden ağlar gibi bir hüzün göl- gesi gi O gün yalnız başına kırlara çık- tı. Dolaştı, çiçekler topladı. Köş- in geniş sema çiçeklikler ilin yerleştir ir şi neş ile dolu idi. tu ve Nafiz uzaklarda idi. an, içinde derin bir acı duy. ene içinde bir dua ihti- yacı iyidir oldu. İçi yana yana dua etti: « Yarabbi, öbür ayağını da kır!» Hikâyeci TRAKYA KÖYLERİNDE Ahmed #ilmi Yücebaşoğlu Yeni çıktı Fiyeti: SO kuruş 'evzi yeri: AKŞAM KITAPFHANESİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: