26 Haziran 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

26 Haziran 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Sahife 10 . AKŞAM Bir ipte iki canbaz!.. - Komedi - Naci Bey — fazla ği ei eği — a çapkın.. . mühim meseleyi konuşuyorlar liml,, Gene çok körpe bir bula tmışsın, “Sana âşıkım..,, diye, 'dil döküb ölmeyi. ili bir yılan yutmuş, fil ayi Bu memiş titriyor gençleri: Billâhi, haberim yok.. Kim nm ii kadını? Ben böyle bir güzelin işitmedim adını |... — Kimmi görmüş?.. Ben gördüm: rm Ceylanı kovalayan dağa benziyor. — İltifatına mersi:“Fazla tatlı sözün var ?!.. Demekki sende gördün?.. Amma keskin gözün varl, — Ha, şöyle: itiraf set. Ben değil, herkes gördü.. *Doğrusunu söyleyim: Tıpkı ayın on dördü!... anma bu macerayı sai uzatacağım, Güzel amma, usandım; Başımdan atacağıml.. — Ne dedin?.. sana e çengel, Bü kadına vız gelir iz Şakrak bin bir — Ne demek emek ki: Kuru sözlere bakmaz, Bağın alt e eder, 'seni asla ovma iş u işe aklın ermez..:sen yim; Yeter ki ben bu işe gün meram edeyim. — Asla ir sözüm değildir şaka!.. — Bekle: bu ay mutlakal... Hakikaten sas Selim pe pi Ayrılmak istiyordu: Almıştı he (Nermin) çok ” akılıydı, çok cesurdu, al (Selim) de çok peri Bir ipte iki ünik. Bir iie. isi ça reilmzi yanına, Sokmak istiyor gibi'onu s Dedi : — “Ben ceğim bir haber “Annem damn in kaldığımı mlm ird “Bana mektup gönderdi n İzmirden. “Diyor: Onu bırakıp, bana gelmezsen birden, d “Yanında biraz kalır, sana dönerim yine|...,, Kadim çök keder etti Ağladı, isildedi, Ümicin hilâfına, — & “Olurl..,, dedil. pe Selim isdleğini bedi atlatmıştı, Z gibi, gözden silip atmıştıl.. bu © “Şışmanlardan zaife, esmerlerden kumrala hp Fakst; Üçüncü gündü, birden telefon çaldı, Selim bey makineyi neşeyle ele al Mutlak bir başka kadın baş eli ona, Bir bebek gelecekti bu boş kalan salonal.. ğinda kalmıştı fakat birden hevesi; en duyuldu kalın bir erkek sesi: “ allol.. Kimsiniz! “Cz diyorum, Selim bey bu suali başka bir Mutlak gizli bir dostu kadını serme N Hiddetle w vaa o karı yok, “ Git bağlar Gizem ara.. yek belâya bir, iş Telefondaki adam fakat gene gürledi, e ben seni seni yemin|.. “Ya, kızımı alarak, edebinle durursun, “Yahut ta: Kurşunumla, ömrünü doldurursun!.., Tulumbacı e ni telefonu, Gencin gözü karardı, göremedi — Kalbinin emi bir anda yi Tehdidin korkusuyla bir baygınlık ei Kk —4— Çapkın adam koşmı Nermine ertesi gün, Anlattı belir söylediğini bütün, Dedi : — “Tehdid ediyor.. olur mu hiç böyle iş?..,, Kadın dedi: — Metresin olduğumu işitmiş, “Namusuna dokunmuş.. tabancasını kapar, “Sinek öldürlir gibi, yine cinayet yapar!.. “Çünkü tam beş kişiyi bıçakladı, devirdi, “Kendi öz evi gibi hapishaneye girdi!...,, Gencin, fal taşı gibi, Gi gözleri, Almaya razı oldu, duyunca bu sözleri : Kâğıdları astırdı hemen ertesi sabah, Metresine kıymıştı, on a a sonra, nikâh|.. Bir gn her vol, ais dedi ki; uu arzusu yerini buldu.. Peki.. “ Neye, & kere olsun, gelmiyor evlâdına ?... — “Babam şimdi gelemez.. Zevke, e daldı: arib t: , senin anneni aldı!..., — “Annem on sene evvel öldül.., Kadın dedi: — “Babam da ondan daha önce gömüldü; “Ne yapayım, çıkardın sen muhayyel bir ana, “Düşünsene: Oynar mı bir ipte iki canbaz Necdet Rüştü, Üsküdardaki 19 uncu ilk okulda elişleri sergisi açılmış, talebenin © bu yıl içinde yaptıkları işler — rilmiştir. Talebenin el işlerinde gösterdikl. > gezenler tarafından © eserler arasında talebenin alçı ile yaptıkla 5 rı ile türk tarihine aid muşamba haritalar, ve elektrik eme m masatın büyük bir emek mahsulü oldu; Öğretmenlerini ku muvalffakiyetlerinden kutlularız. büyük bir düzen içinde halka göste | kik leri muvaffakıyet, sergiyi tasdik edilmektedir. Sergide takdirle si Baylar diyorlar ki. (Baş tarafı 5 ci sahifede gayet az. Lâkin para az — la eğlenmek ihtiyacı ortadan kalk- mış değildir ki... O halde az pa- ra ile eğiemek bir mecburiyet haline girmiştir. Şimdi halk ga- yet temiz, gayet şık, gayet mo- dern, yeni tarzda, güzel manza- ralı, ye müzikli ve fevkalâde ucuza çıkabileceği yer istiyor. Beyoğlunun bazı bir iki iş ada- mı bunu anladıkları için pek gü- zel iş yapabiliyorlar, İstanbulun eğlence meselesi ta- mamile üzerinde durulacak, tet- edilecek bir meseledir.. çün- kü eğlence İstanbul için süd me- selesi, su meselesi, yağ meselesi kadar değilse bile bunlara olduk- ça yakın bir ihtiyaç meselesidir.. Tefrika No. 49 Tw ia a) 26 Haziran 1935 ALLAHA ISMARLADIK! Yazan: ESAD MAHMUD KARAKURD sunuz — Sizi sıkmaktan korkuyorum da onun için!... Kız, membaı meçhul bir sevinç içinde kıvrılıyor... Gözlerini yu- alıyor... ER geçiyor... Genç kız ruhu bu!... Kim bi- lir neler düşünüyor şimdi?... Bel- ki yüzbaşının | bu hareketinde ken- dine ir alâka görüyor.. Bu alâka onu il ediyor bek li!... Fakat niçin bu alâka onu mesud ediyor? Rüzgârın önüne katılmış bir saz demeti gibi uçup duran saçları- nı eli ile zaptetmeğe çalışarak yerinden kalkıyor, ona doğru yü- rüyor... Gözleri bulutsuz bir gök yüzü gibi parlak ve mavi... Du- daklarında bir akşam yanıyor... Dudaklarını, kırmızı, kızıl tunç renkli dudaklarını kıvırarak gülü- Zabit, bir fırtmanın kulakların- da mayi ie iğ bu se- si pererek dinliyor.. pe bela sizi sıkıyormuş!... Uğursuz sesimle Kızı MEN aliyor bu sözler — ii bey neler söylüyorsu- eni hiç bir zaman sık- madınız.. karlı tepelerin üzerin- di » Beni bir esiriniz halinde şimdi, suların önüne ta- kılmış bir tahta parçası gibi, hermmsep ufuklara sürükleyi; türdüğünüz şu e bile gene Mi sizden!... Şimdi an- lsyor musunuz bilmem söyledikle- rimi? Zabit ve e birdenbi- triyor... Elle- rel ri Mi kada ne söy- liyeceğini bilmiyor... Şuursuz bir halde ufuklara bakıyor... Bakıyor yalnız!... zi — Teşekkür ederim mis Be- .. Siz çok iyi bir insansınız!... Ca fuklar dumanlı ve ılık... Yelkenler dolu... Akşam yürüyor.. yürü: yor... Her şey yürüyor kararma- ğa Sajlyam e doğru!... — izzet bey yoruldunuzsa ve- rin bana biraz çe Kız, bir yelkenin i; ipine dayıyor sırtını! «Martinin» ta ğı küçük küçük dalgacıkları sey- a! uzaklarda kıvrılıyor, kırılıyor, Obeyazlaşı- yor.. — Ayın ışığı denizi kim bilir irecek bu ge- ce değil mi yüzbaşı!... — Öyle zannederim mis Be- ti!... Denize ışık emi yalnız bir ay olsa neyse.. asıl ışi- EY e gece e ala- Kiz gülüyor.. ağır ağır gene — İzzet bey niçin konuşmuyor- o i koltuğuna doğru gidiyor... Otu ruyor... Başını yastığın üzerine koyuyor... Gözlerini gök yüzü ne dikiyor... Bakıyor bakıyor... O kadr yorgun ki.. —Ne tuhaf tesadüf er olu yor hayatta İzzet bey değil enli gün Britanya adasının sisli ufuk: larından kalkıp, Karadenizin ka ranlık, meçhul bir yerinde, bir ra zabitinin esiri olarak bir r parçası gibi sürüklenip gi ir kimin katırına gelirdi. Hayat bu işte!... İnsan istediği gibi değil, gibi sürükleniyor... — Ben bu sürüklenişi kendi he- sabıma bir saadet telâkki “ef yorum!... — Kendi hesabınıza mi, vatanı: nızın hesabına mı? vi Kurtulması lâzım gelen 'kadaşlarınız için bir mübadele ece başka bir şey deği lim ben!... Bir mübadele vas tası olduğum için ben size göre bazan da istenildiği bir saadet mevzuuyum değil mi? Sizin için belki güzel, fakat ba- na göre hazin bir netice bu!... — Mis Beti! Nihayet insanlar yalnız vatan için yi de ğillerdir. Benim de bir insan ol duğumu 1 Sizindebir unutmuyo- rum.. bhemüiyi bir insan olarak i.. Fakati, ves Sal kat!... Ne bileyim ben işte!.. Keşki bu deniz yolculuğu ai feden doğmıyan bir yolculuk ol saydı... Keşki istiyerek sizinle bu Mer öükkşeizik a başa — Şimdi öyle olmuyor mu mis Beti!. — RR. sizden kuvvetsiz hissediyoru Siz istiyerek gelmediniz. İstediler d vazi Kendimi daima lâzım gelen insani bir vazife gi- bi kabul ediy. ... Belki dü- şündüğüm doğra 4 değil!... Fakat neye yarar!... Daima böyle te- lâkki ettikten sonra bunu! — Olabilir, dedim el Fakat ne Kiyma kafamın içinden sök- e imkân yok bu düşünüşü!... piş için değil vazifeniz için bı İunuyorsunuz şimdi siz burada!... Susuyorl — Ne tuhaf konuşuyoruz İz- zet bey!... Sözler bazan insanı istemiyerek ne garip mevzulara götürüyor değil mi?... Meselâ bu konuşmamızla biz iki düşman değil âdeta... — Ben tamamlıyayım, > âdeta iki mahcup, genç âşığa benziyo. ruz değil mi? Utangaç, tecrübe- siz, söylerken kızaran zasallı iki âşık!... İngiliz kızı kendisine bir lâkay- di vermeğe çalışarak yüksek ses- le gülmeğe başladı: — Neler söylüyorsunuz İzzet bey!... Aşk mı?... Bu kelim ne kadar kolay kullanıyorsunuz ağzınızda!... Hiç düşünmeden ko. nuşuyorsunuz!... (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: