17 Eylül 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

17 Eylül 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Eylül 1935 Tefrika No. 125 TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN Çinliler Krakuruma gelmeden önce, Moğollar, büyünün ne Mağ iie Bani Çe eda dalına an derisi geri Büyücü (Mala) nın ve Gözcüler, Kutçunun kapısında duyduklarını Turakinaya anlattık- ları zaman, büyücü Mala saraydan Demişti. O me arattı. Kutçu tedbirli Şa rTanarak: n yal kiii Odama dı- şardan kimse gelme: Diye cevap verdi. ŞN bir ağızdan bağırdı. iz kapıdan Malanın sesini Kulağımizla kc Kutçu gü — Ben Malayi birkaç gecedir görüyorum. Belki uyku- da konuşmuştur.. Ve anasının külüğiin iğilerek: benim sırtımdan ge- çinmek istiyorlar, dedi, maksat- ları se para kopartm o Turakina bu vaziyet i- rüyamda tavırla oğlunun gözüne baktı: — Birini eter söyle > elki sen de bir alladı: astayım amma, dedi, derdimin ilâcı yoktur. Kutçu bu sözü ekielilderi son- Ta anasının yanında duramadı. ağzından bir lâf kaçıracağından korkarak odasına döndü. Turakina gözcüleri kovduktan sonra, od kalınca, elini şakağına dayıyarak düşünmeğe başlamıştı. ti tar kimi seviyordu?. ğlunun rüyasına giren büyü- cü Mala va sırrı keşfedemez miy- di? asi ile d Tı rakina kararını vermişti. A- Mele birine gizlice şu em- ri verdi: — Bana hemen şimdi büyücü Malayı bulup ike K, Mala, evine gider gitmez, Kut- çunun vadettiği balişlere bir gün önce kavuşmak için, hemen işe başlamıştı. , İlk önce hanın (Ankin)den s0- “a Semerkanda kadar ime ii laya “od yaptı ir için Semerkanı Horasand. fma inle hanın adını yazdı.. deriyi bahçede bir ağç dalına gerdi. Tavşan derisi üç gün bu dald. asılı kalacak ve güneşte üz caktı, Mala bu işleri Çinlilerden öğ- Tenmişti. Zaten Çinliler esir ola- rak Moğol ülkesine gelmeden ö ce Karakurumda büyünün ne ol- duğunu bile bilmezlerdi. Mala Çinli ustasını çoktan geç- mişti, O, az kimseleri biribirinden ildi. Bunun için Malayı herkes severdi, bra Mala, ağaca gerdiği tavşan de- risini üç gün sonra derleyip topla- ve tüylerini dağlıyarak, “ep bir muska şekline sokacak- Di üç gece, evinde sihirli şilede pk e © ri ii e ne ES duyguları düşürecek ve Ankini saraydan uzaklaştıra- di Han bir kerre Ankini saraydan Mala en çok Oktaydan korku- yn Çünkü, ağ yapacağı yüler, demir iradeli insanlar üzerinde Pe tesiri bırakmı- yordu. Turakinanın adamı geldiği za- man, Mala tavşan derisini ağaca germekle meşguldü. Mala, iri boylu saray bekçisi. ni birdenbire karşısında görünce şaşırdı. Sol elile belindeki palasının sa- Bi tutan bekçinin yüzü gülmü- ordu. — Büyücü Mala sen misin? Diye sani, Mala, kapının önün- cehennem ei gibi Bililen ir eriyor, küçüldükçe küçülü- bekçinin han tarafından zeldiğini sanarak kor! iii uştu. — Benim.. buyurun Diye kekeledi. Sireni bekçisine yer gösteren Malanın dizleri tut- muyordu. — Size bir şerbet vereyim mi, koca aslan?. Diye sordu. Bekçi kaşlarını çat- 13 — ia büyücü evinde bir şey içme: Ve ban kaldırarak, sert bir tavırla şu sözleri söyledi: — Haydi, bakalım.. seni saraya götüreceğim!, Mala titriyordu. korktuğu ba- şına gel işti, — Ne mutlu bana.. Ulu Hakanın bastığı yerlere yüz süreceği; Diye mırıldandı. Bekçi gülme. ğe başladi i hanın ri ği Kut- çunun anasına gidec: Mala geniş bir ei aldı. Hanla yüzleşmekten korkan büyücünün soluk çehresinde şim- i il çizgiler belirmişti. nses Turakina muhak- bak üm bir rüya görmüş olma- “Bp hazırlanmağa başladı. Mala, rüya tabir etmek için Mo- gol saraylarına az mı girip çıkmış. t1?. Büyülü tavşan derisini ağaca gerdikten sonra, saray bekçisinin peşine düştü Haydi, e aslan, bana yol gönle; gidelim! ka ile alâkadar oluyoruz maat- | verdi, bende ei — Şimdi söylemen kâfi... Evle- “ teessüf, dedi. Biliyor musunuz, nirsek ikimiz de istifamızı veri- pasaportumda bilmem ne varmış Bu hikâye I k riz. Otehlikeli E kiliri (Arkası var) | diye beni tam yirmi dört saat prizine Fakat bir gün güzel, Hikâyeci ” bi basa Lİ ale si a AKŞAM 7 Her akşam bir hikâye | İki saat teehhürden sonra ie nihayet hareket etti. yük bir siyasi buhran içindeydi. Her tarafta harp tehlikesinden bahsolunuyordu. Onun çin Orta Avrupa devletlerinden birinin bu- ge Kırmızı tırnaklar (Bir İtalyan hikâyesi) ) Artık yerin- imkânsız ol- dudda alakoydular. den kımıldamak ta du! Oda ecnebi idi. O da benim gideceğim şehire gidiyordu. Öte- den beriden konuşmağa başladık. Kim olduğunu bana söyledi. Hiç akla gelmiyecek bir şey. Bir dok- tormuş! Viyanada meşhur bir ka- dın doktorunun asistanı, Bir kon- soltasyon için çağırılmış. — hur bir şey değilim ha... diyordu gülerek. Hasta ka- ri diri sonlar yemek dağıtmağa başla- dıkları zaman salonda iki kişilik boş yer kalmıştı. Bunlardan biri benim oturduğum küçük pata, Ea dı. Bu büyük masada bir deli- | kanlı ile yaşlıca bir çift, bir karı koca oturuyorlardı Tam bu sırada, genç bir kadın daki masadaki delikanlı da ayni yapıyordu. Genç kadın iki- Hafifçe ke vE rek selâm verdim, Yüzü e b gibi oda hafif bir alamam bulundu. Doğrusu, genç kadının tercih etmesine pek sevinmiştim. İçimde bir gurur hissi kabarıyor. du. Bahusus öteki masadaki de- likanlının bana hased edercesine bakışları keyfimi bütün bütün ar- tırıyordu. Hased edilecek kadar da vardı. Genç kadın fevkalâde güzel ve sevimli idi. Maamafih yüzüme hiç akmadan ciddi bir tavırla yeme- ğini yiyordu. Zihnim başka işler- > o kadar meşguldü ki kadınla raşmağa vaktim olmadığı için edi evel sofradan kalktım, va- gonuma gittim. Hudud. a kadar. beni w yalnız başıma gelmiştim. Fi d bir yola gelmişti. Bunu komparti- Birdenbire kapı e. içeriye sofradaki genç kadın girmez mi? Beni görünce oda hüzme t eder gibi oldu. Dudaklarında hafif bir tebessüm parladı ve söndü, Ben sigaramı attım, — Kapıyı biraz e bırakırsa. Ne üzel 1ZI pek zarif düzeltilmişti. Gazetemi ai ai gibi dav- randığım hi güzel ka- dını seyrediyoi a lum, ved ss di? Bir artiste benziyordu. Bir. den bire sordu: — Bugünkü li görme- dim, bir havadis var — Eğer polikaya pi ediyor. sanız, İngiliz başvekilinin söyli- yeceği nutku bekliyor herkes, İçini çekti: — Şimdi biz kadınlar da politi- gu içi istediler. in adamların böyle garip fikirleri ur! Ben de kim olduğumu söyledim. Avukattım. Bir miras işi için gi- diyordum. Vakit gece idi. Fakat uyumak aklımıza gelmiyordu, ahbaplığı- miz ilerilemişti Ben yemek va- gonunda yanımdaki delikanlının beni ne kadar kıskandığını anla- tıyordum. Genç kadın kahkahalar- Ta gülüyordu — Biliyor musunuz, dedi, si- zin karşınıza ned oturdum? beni döner. Sizin karşınızdaki yeri tercih edi- şimin sebebi bu idi ! Bir aralık genç kadın biraz uyudu. Benim gözüme artık uy- ku EK e epi — tsi otele ineceksiniz? — Bilmem. — Ben Splandide gideceğim. Gayet iyidir, hem her tarafa ya- kındır. — Öyleyse ben da oraya ge- lirim. Ortalık aydınlanmadan biz ote- le varmıştık. Kapıcı bize iki ki- şilik bir an kalktı. Genç kadın kızardı. Ben — Hayır, ayrı De dedim dılar, Biraz sonra iki odanın or- tasındaki kapı vuruldu. Açtım. Genç kadın: — Pardon, dedi, kolonya şişem hududda kalmış. - Banyo yapaca- gım. Bana kolonya verir misiniz? 1 l 97 — Hayır. Hemen hastama gi- deceğim. Ben yataktan geç kalktım. öğ- leye doğru genç kadın geldi. Be- na haldeymiş. Bir kaç gün kal mağa mecbur oluyordu. Akşama loğru gene hastayı ziyarete git- ti. Ben artık işi unutmuştum. İçim- de gari enis Bu ped Viyanalıdan başka bi şey düşünemiyordum. O da ben- den hoşlanmağa başlamıştı, Biri- birimize aşktan da bahsetmiyor- duk. Fakat seslerimiz, hallerimiz ikimizin kalbinde de aşkın ileri- lediğini anlatmağa kâfi idi, üncü akşam, iki odanın or- tasındaki kapı açık kaldı, Son de- rece lâtif ve mesud bir gece geç- ti. Ancak ertesi günü işim için telefon etmek k tini kendi, de bulabildim. Artık avdet lâ- zım geliyordu. Viyanalhı kadın bunu duyunca mahzun oldu. Vi- yanada buluşma vadile biribiri- mizden ayrıldık. Bana adresini Sahife 9 Balkan destivali dansı iz ERİ Hep Birde bir bardak su isteyişleri var ömür.. Sonra «Pandrevu tin agapi mu, Yugoslavların muhtelif sesler!» söyledikleri şarkıları hakiki birer sanat eseri.. Öyle bir diz kırışları var ki gö- rülecek şey.. Ve nihayet bizimk- ler, a , alkış, a dün Balkanlı. talisiz- liği ek üstünd En güze danslarını yapilari kendile- rine atılan bir çiçeğin üstüne bas- tılar, İki Bulgar kızı yere düştü. Alkışlarla ayağa kalktılar. Yunan heyetindeki genc kızlar göğüslerine beşibirlikler o takmış- lardı.O; n bu beşibirliklerden e idi.. birkaçı düştü.. Beşibirliğini düşü- | | renlerin arasında eski Atina va- lisinin kızı da vardı. Yunanlıların lar da dahil Sofya üniversitesi ta- lebesi, Ortada küçük bir büfe Dansa kalkacak heyetlerdeki de- likanlılar, aza kızlar kimi likör kmet Feridun Umum Emlâk Acentesi Bahçekapı TAŞHAN No, 29 EHVEN ŞERAİTLE EMLÂK iDARESİ İ KİRALIK APARTIMAN| EMLAK ALIM ve SATIMI TELEFON: 20307 Ee ani bir Ni ğ almaz mr yım? Böyle başlıyan muhabere dan kalkıp beni görmeğe gelmez mi? — Beni: Tatlı bir sül vap verdi: — Peki. Fakat daha evvel sana bir şey itiraf etmeliyim... Ben sa- na yalan söyledim Ben de sana seyi. Her halde rolünü gayet da görünce işi tamamen anladım. İK ri h 1 lamışlardı, — Çok canın sıkıldı mı buna? Seninle seviştikte 'n sonra, seni ta- etmek bana nefret veriyordu. Söyliyecektim sana, fakat . imle evlenir. misin, medi ş sil kumral

Bu sayıdan diğer sayfalar: