15 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

15 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahile 6 — PAZARTESİ KONUŞMALARI —————— Tıbbiyenin 14 mart dünkü pazar günü, Türk Mmünevverleri, Tıbbiye'nin 110 uncu yıl dönümünü kutladılar, Kültür hayatı- mız bakımından yakın tarihimizi göz- den geçirmeğe ve bugünümüzü daha iyi anlamıya imkân veren bu yıldönüm. lerini sevinerek karşılamamak elden ge Mir mi? İrfan kurumlarımızın geçirdiği hayat safhalarını münevver ve halk, böyle vesilelerle öğrendikçe onların ne büyük emeklerle var olduklarını daha iyi anlıyacak ve kıymetlerini daha iyi bilecektir. Bizde.medrese dışında modem tah- sil, 1795 de açılan mühendishane ve onun bir şubesi olarak kurulan bahri- ye,.1826.da açılan Tıbbiye ve 1835 de en büyük'âmil, XVII ve XVLL. ci asır- larda Osmanlı ordularının biribiri üze- rine uğradıkları yenilmeler dolayısile ordunun. teknik, bilgi ve inzibat bakı- mundan kuyvetlendirilmesi ihtiyacı ol- pure İlk, erkânıharplerimizi veren weren tibbiye ve kara zabitlerimizi ye- #iştiren harbiye işte bu düşünce ile kırk YEM ŞaiR role Umumi görünüşüne bakıldığı zaman bu dört müessesenin aslında askeri mahiyette olduğu görülür. Bu da Tür- kiyeye.modern müsbet ilmin askerlik yolu ile girdiğini isbat eder, Hakikat- te, bugün mevcud mesleklerin en kuv- vetlisi de askerlik ve ilk zamanlarında onun bir parçası gibi başlıyan hekim- lik değil midir? Bunda hem kıdem, hem de bu müesseselere diğerlerinden daha yıldönümü bir hizmet etmiştir. İkinci Mahmudun açtığı Tıbbiye ilk zamanlarda ancak talobesile bir Türk müessesine benzetilebilir. Çünkü ho- caları Fransız, Rum ve Ermeni idi. 'Ted. risat fransızca yapılıyordu. O zamanın ejderha gibi her yeniliğe saldıran taas- subuna şöyle bir sebep söylenilerek İransızca tedrisat yapılması mazur gös- terilmek istenmişti: «Bizde tıp fennine dair yazılmış ki- tap pek çoktur. Avrupalılar da ilk za- manda bi. kitaplardan istifade etmiş- lerdir. Bu kitapların esası arapçadır ve Avrupallar bu kilaplardan faydala- nıp tıbbı ileriletiikleri halde islâm üle- mast bunu yapmamış, arapça tıp ıstı- lahlarını bilen adamlarımız da azal- mıştır. Arapçadan türkçeye bunları çevirmekten ise esasen arapça kitaplar-) dan istifade eden Avrupalılarınkilerini almak daha doğrudur.» Bu hal 20 seneye yakın bir müddet sürdükten sonra Mektebi Tıbbiye Ne- zaretine tayin edilen Cemaleddin efen- di zamanında, 1957 de arapça ve fars- ca tedris edilmek üzere bir sınıfı mah- $us teşkil edilmiştir Bu sınıfın açılma- sında gözetilen gaye, Avrupalıların €s- ki yunanca ve lâtinceyi ilim ıstılahları yapmakta klâsik birer dil kaynağı say: malarına karşı bizim arapça ve fars- cayı öğrenmemiz düşüncesi idi. Fran- $ızca olarak okunan tıp kitaplarındaki istılahların araçaları bulunacak ve bu suretle türkçeye tercümeleri yapılabi- lecekti, Bu teşebbüs, ilk ağızda ecnebi, Rum ve Ermeni muallimlerin mümanaatine ve şiddetli hücumlarına uğradı. Onlar, pek güzel sezmişlerdi ki dersler türkçe gok olarak verilen emek ve ehemmiyet 'olunca kendilerinin vücudüne lüzum kal-| müessir olmuştur. Netice olarak mil- Jetler arası kıymette adamlarımız, bu mesleklerden yetişmiş; en büyük dev- let adamlarımız askerlik içinden çıkmış değil midir?, Bir takım asitmani düşüm» celerden kurtulup olam olduğu gibi görmek melekesini insan zekâsma-en «alâhiyetlö veren müsbet İlmin, yalnız bilgi olarak değil, bir hayat unsuru o- Jarak ne kıymette ve he ehemmiyette dldüğünü şu'kisa mülâhaza bile bize #sbat eder sanırım. Hemen hatırlatalım ki, bugünkü he- kinilerimizin ağabeyleri, teşrih dersini bir zamanlar resim üzerinde okumuş- , Jar, kâdavra üstünde çalışmamışlardı. Ml bize izahi çok güç gelen bir ted- sebebi, burun dine mü- ün olmasi endişesi İdi. (1254-1848) “series “Tibbiyemizin tarihinde mühim bir tarihtir, Çünkü profesör Bernard, teşrih dersini kadavra üzerine verebil- mek müsâadesini ancak bu yıl alabil- miişti. Değil o zamanlar, hattâ bizim çocukluğumuzda bile ölülerle uğraş- tihmâam diye evlâdmı tip tahsilinden meneden babalar, analar çoktu, Bu itibarla Tıbbiye, ilim yolile lâik düşü- nüşü memleketimize sokmakta büyük mıyacaktı, Bir tarafta Mösyö Baroci, Kostantin Kara Dodori, Serviçen efen- diler, diğer tarafla Kırımlı Aziz, Vahid, “Hüseyin Remzi, Servet, Nedim, İbra- him Lütfi ve Bekir Sıdkı beyler vardı. Bu mevzuda mektep nazırı Salih efen- dile-bu-münakaşalara yazılarile karı- şan Namık Kemalin adlarını da diğer- lerile beraber saygile yadetmek bor- cumuzdür. Nihayet (1286) da mek- tepte tedrisatın tütkçe Olması tekarrür etti. O zaman Tibbiye beş sene idi; her sene bir sınıftan fransızca Kaldırılarak yerine türkçe tedrisat konmüş oldu. Böylece otuz beş serleden fazla bizde tıp tedrisatı fransızca yapılmıştır. Demek tip fakültesi kuruluşundan sonra tamamile mili bir mahiyet ka- zanabilmek için otuz bu kadar sene bir tekâmül devresi geçirmiştir. Sene aded-| lerini gelişi güzel söylemiyelim ve bu sayıların zaman içindeki seyrini de ha- yalimizde canlandıralım. Bir mücsses6 kolay kolay tekevvün etmiyor. Etmedi- ği için gözlerimiz onun üstüne titriyor. Ne zaman hasta olsam veya bir hasta- lık işile alâkadar bulunsam, ne zaman bu mevzuda bir konuşmaya iştirak et- AEŞAM Zehirli gaz maskesi Kızılay ucuz hâlk maske- leri için tetkikat yapıyor Ankara (Telefonla) — Kızılay mas- ke fabrikasınca yapılacak ucuz halk maskelerinin tipini tesbit etmek üzere yapılmakta olan tecrübelere devam edilmektedir. Şimdiye kadar yapılan . tecrübeler halk maskelerinin evvelce tesbit edi- len asgari fiatten daha aşağı bir fiatle satılabileceğini göstermiştir. Kızılay cemiyeti halk maşkelerinin mümkün olduğu kadar ucuz bir fiatle satışa çıkarılmasına bilhassa - ehem- miyet verdiğinden en ucuz maske ti- pi bulunduğuna kanaat hasıl oluner- ya kadar tecrübelere devam edilecektir. Halk maskeleri için evvelce tesbit edilen asgari fiat 7,5 lira idi. mmm deri gelenlerini, talebesini, hocasını, onu kuran ve koruyanları hayır ile yadede- rim. İçimden onlara sevgi ve minnet duyarım, Umiümi hayatımızda Tıbbiye, yalnız ilim yolunda hizmet etmekle de kal- mamıştır. Orası hür fikirlerin, istipdad düşmanlığının bir ocağı olmuştur. Ab- dülhamid devrinde, ilmin paslı düşün- celerden temizlediği bu genç Türk di- mağları, memlekete müsallat olan bu KADIN KÖŞESİ | Çanta ve v Siyah podösüet ve Kak karışık Taşova tütünleri bu sene çok iyi Satış başladı, piyasa hararetlidir Erbaa (Akşam) — Bütün dünya tü- tüncülük âleminde kendisine nefaseti- Je ehemmiyetli bir yer temin eden Taş- Ova 937 rekoltesi bu yıl daha temiz ola- sultanın kör, karanlık, cahil ve gafil idaresine isyan etmekten geri durma- mıştır. Her türlü ıztıraba, yoksulluğa katlanarak mücadele eden, memleketi terke mecbur oldukları hâlde gurbet illerinde gene memleketin saadeti uğ- runa çalışmaktan çekinmiyen bu yurd- daşlarımızı kim hürmetle anmaz?. Cumhuriyet devrinde tıbbiyemiz, ha- yatınım en mesud zamanını yaşıyor. Maddi ve manevi bütün gelişme esba- bını hazırlıyan ve bunda hiç bir feda- kârlıktan çekinmiyen cumhuriyet, hü- kümetimizin bu itiha ve dikkatine kar- şı bu müessesemizin dünkünden daha verimli olmıya çalışacağı şüphesizdir, Bu verim, kıymetini iki cepheli olarak gösterecektir: Kemmiyet ve keyfiyet. Memleketimizin hekime ihtiyaci ma- Iüm, Bu ameli ihtiyaç kadar milletler arası kıymette âlimlerimize ne derece muhtaç olduğumuz da cümlece teslim edilmiş bir hakikat. Şimdiye kadar he- kimlik şehadetnamesi almış 4710 dok- torumuzdan 1242 sinin cumhuriyet devrine isabet ettiğini gazetelerde mem- nuniyetle gördük. Cumhuriyetin ilânı- na kadar geçen 97 senelik devrede va- sati olarak beher seneye 36 mezun dü- şüyor. Halbuki cumhuriyet yıllarına va» sali olarak 96 mezun isabet etmekte- dir. Bu işin yalnız bir sayı meselesi ol- madığını, ayni zamanda genç doktor namzedlerimizin ilmi liyakatlerinin de bu nisbette yükseltilmiş bulunacağını bizden daha ziyade onları yetiştiren yüksek ilim adamlarımızın takdir ede- ceğinde şüphemiz yoktur. Onun için kendimiz hekim olmadığımız halde bu noktaya emniyet ederek alınan netlce- den büyük bir sevinç duymaktayız. sem, bu Türk ilim müessesesini, onun Hasan AH YÜCEL Tak İdrak edilmiştir. Taşova (Tokat, Niksar, Erbaa) (bölgesinde bu yıl (3/200,000) kilo kadar satışa elverişli tütün vardır, Bu miktarın «2,300,000» kilosu 'Taşovanın tütün merkezi (Br- bana da bulunmaktadır. Tütünler gerek kemiyet, gerek keyfi- yet bakımlarından aranılan evsaftadır. Mıntakanın en mühim gelir kaynağı olan mahsulüri satışları Erbaada 1. K. sanide, Niksarda 1 martta filen başla- mıştır, 'Tokaddan beş, on güne kadar başlıyacağı umulmaktadır, Erbazdaki fiatler iyidir ve piyasa hararetlidir. 169 kuruşa kadar fiat kaydedilmiştir. Yaka tütünlerinin daha yükseleceği tahmin edilmektedir. Alıcılar başta inhisarlar idaresi ol- mak üzere, Türk tütün limited şirketi, Austro-Türk Ş. Mustafa Mirza, Şevki Abdi Fuat ve Kadri Kut, tütün firma ve müesseselerile daha üç, beş yerli müesseseden ibarettir, İlerde bir iki ehemmiyetli tütün şirketini de piyasa» ya iştirak edeceği ümit edilmektedir, Erbaada ziraat işleri Erbaa (Akşam) — Köy kalkınma iş- leri dolayısile dağlarda yetişen birçok yabani ağaçların aşılanması ve köyle- rimize birer tohum temizleme maki- nesi alınması, mücadele işlerine önem- le devam edilmesi kararlaştırılmıştır, Kazada altı yüz domuz itlâf edilmiş ve bu vaziyetten köylülerimiz çok mem- nun olmuşlardır. Ziraat memuru kay- makamın buyruğu ile dömuz mücade- Jesine çıkmış ve Bidevi, Çermik, Bula- dan, Dornus, Darmaderesi köylerinin iştirakile sürek avı yapılmıştır. Önder, Hâkim oğulları, Şahin oğulları, | © 15 Mart 1937 ayakkabi çanta ile ayakkabı, EE Şark vilâyetlerin- de imar hamleleri Hastane, banka, Halkev- leri binaları, memur evleri ve 14 şehirde elektrik tesisatı yapılacak Trabzon 13 (Akşam) — Üçüncü umumi müfettişlik omıntakasında hummalı bir imar kalkınma faaliyeti vardır. Erzincan, Erzurum ve Kars şehirlerinin haritaları devlet tarx fından yapılacak, Trabzonda Ok duğu gibi Erzurumda da bir devlet hastanesi, Ziraat, İş bankaları binala- rı, memur evleri, Belediye bankasi- nın yardımile 14 şehirde elektrik te- sisatı yaptırılacaktır. Rizede yetişen çayların sürümü ve istihsali arttırılacak, hayvan cinsleri ıslah edilecek, yağcılık ve peynireilik inkişaf ettirilecektir. Erzurumda 65,000, Karsta 50,000, Bayburtta 20,000, Artvinde 45,000 lira sarfile 937 yılı içinde modem Halkev- ileri yaptırılacak, doklorsuz bütün kazalara doktor gönderilecek, Erzin- canda da sulama işlerine başlana- caktır. | Çukurova tarlalarında faaliyet Adana (Akşam) — Çukurova tarlar larında hümmalı bir faaliyet vardır. Pamuk tarlalarının sürümleri bitmek üzeredir. Bölgede havalar son günlerde »k- laşmıştır. Hararet düşmezse gelecek hafta çikidlerin (pamuk tohumları) €- kilmesine başlanacaktır. Bu yıl bütün Çukurovada, Klevland pamuk tohumu ekilecektir. Bü #razi 600,000 hektar ka» Gar tutmaktadır. Amele ücretleri bu yıl bir az yüksekçedir. Maarif vekili Ankaraya döndü Bir haftadanberi şehrimizdeki maa rit müesseselerini teftiş eden maarif vekili B. Saffet Arıkan dün akşamki ekspresle Ankaraya dönmüştür. KIRILAN BEBEKLER Tefrika: No. 49 Nakleden : Zeyneb İdil Garârobumdan en zarif, en göze çarpan elbisemi çıkardım. Bugün mümkün olduğu kadar güzel görün- mek için ayrianın karşısında saatleri- mi öldürüyorum. Ne budalaca bir dü- güncel Aklıma Şuşulun okuduğu bir kitap geldi, 'Tek bir ümidim, en küçük bir hayalim olmadığı halde güzel gö- rTünmek istiyorum, Tuhaf değil mi bu mm gözleri yaşardı. Boynuna sarıldım: — Beni henüz iyi tanımıyorsun Şu- şut.. dedim. Evet Şuşut hakikaten beni tanımıyor Güzlerine biriken yaşlar, buruşan yü- zü, kararımdan ne kadar çok korktuğu- nu açıkça söylüyorlar. Mevzuu değiş- tirmek için: — Hazır işin yokken elbisemin beli- ni ilikle.. dedim, Titriyen elleri : çekinerek kumaşın Üzerinde dolaştı, Bay Mehmedler şimdi samimi ah- pabımız oldukları için küçüklü büyük: diği otomobile bindim. Şu anda kanım- dan sayılan bu-üç insana o kadar uza- gam ki... Onlar için bu düğünün di- gerlerinderi hiç farkı yok. Annem sik sık yüzüme baktığı halde aklımdan geçenlerden tamamile bihaber, Haf- tâ küçük kardeşim Jülide birkaç za- madanberi bay Zübtünün oğlu Nedi- me hoş görünmek için elimden gelepi » | ablamın mukadderatına ağlamamak kati bilmiş olsalar kimbilir bay Meh- medlere karşi ne tavırlar takmacak, düğünlerine gitmemekle beraber ince- den inceye ne türlü hakaretler edecek- ler. Ben mümkün olduğu kadar tabii görünmeğe çalışıyorum. Otomobile bindiğimizden beri ba- bam ilk söz olarak: — Necdet de amma açık göz şairmiş, doğrusu iyi ticaret yaptı.. dedi. Sevişerek evlenmelere karşı elân hür- met besliyen annem babamin fikrine: — Yanılıyorsunuz! diye itiraz etti, Sanki biraz evvelki sözü söyliyen | kendi değilmiş gibi babam: — Doğru, dedi çok değerli bir genç. — Elbette, Babam Necdetten bahsederken du- dakları gizli bir kini âdeta güçlükle saklıyor. Kalbim çarparak yüzüne ba- | kiyorum, O da, eldivenlerini güçlükle #likleyip sık sık aynadaki Jülideye göz atan küçük kardeşimi dikkatle süzü- için kendimi güç tutuyorum. Büyük salona girilen kapının önün- de Necdetle Emel durmuş tebrik eden- lere cömertçe gülerek teşekkür ediyor- ardı. Bir an evvel ellerini sıkmak için kalabalığı itmeğe başladığım halde yakınlaşınca ayaklarım durdu, en kü- çük azama kadar her yerim titriyordu. Beyaz duvaklarının içinde bir melek- ten daha güzel duran Emelden kaç- mak için ne bekliyordum? Bir muci- ' ze veya kalabalığın itmesiyle onlara yaklaştım. İnsan dimağının sarlede- | ceği en şiddetli bir azimle kendimi İ tophyarak Emelin iki yanaklarından | öpüp: İ — Çok mesud ol!., dedim Sira Necdete gelmişti. Tavandan dü- şen sahte ziyanm altında bugün çok daha iri çok daha şaşkın görünüyor- du. Elimi uzattım. İkimizin de bu an- da ayni düşüncelerle çırpındığına emi» yor. Jülide bugün ilk defa olarak uzun! nim. 4pekli çorap giydi, saçlarını belli belir- siz berbere tarattı. Bu büyük değişik- likler için kardeşim Necdetin düğünü- nü dalma hafırlıyacak. 'Tokatliyanın önünde otomobilimiz durduğu zaman kâpıda büyük bir ka- labalık vardı, Güçlükle İçeriye girebil- dik, Ârinem aynada saçlafim düzel- tirken gözleri yâşardı. Süheylâyı ha- garladığına eminim, Zen de ge dakika — Candan tebrikler!.. dedim. Necdetin yüzü gerildi ve: — Çok naziksiniz, teşekkür ederim.. diye cevap verdi. Çok nazik olduğumu bugün ben de anladım... Benim için düğün, merasim. her şey bu kelime ile bitti; kalabalığı iterek salona girmeğe çalışırken son bir defa daha dönüp Needete baktım, Gene uzatılan birçok elleri gülümsi- yerek sıkıyordu: Bana mı öyle' “geldi bilmem, yüzü biraz evvelki şaşkınlığı kaybetmiş, tamamile sakinleşmiş, bu dakikadan itibaren vicdanı lekesiz bİr adam şeklini almıştı. Salonda epi bir müddet Fazileti arar dım. Çocuğu için gelmemiş olacak. Hayatta her şeyi doğru yoluna koyan gârip bir el var. İki aydan beri Fazilet- ten tek bir mektup almadım. Acaba kardeşinin bana karşı olan Mareke- tinden mi utanıyor? Evet eminim, çün- kü Faziletle ben biribirini seven, biri- birine asla kırılmamış iki arkadaştık. Bu müddet zarfında ondan alacağım herhangi bir mektup belki bu büyük arkadaşlığı temelinden sarsacaktı. Elim çenemde Fazileti düşünürken arkamda ayakta duran çok iyi giyinmiş bir bay yanındaki kadının kulağına eğik lerek; — Damadın babası uşaktı, çok iyi hâr Sa Se görürdü RE m dudaklarına götürdüğü mendili ile boğdu. Herkes eğleniyor, gülüyor, dansedi- yor. Salonun en sonundaki- masada Şuşut, Jülide, Jülidenin Adadan beri peşini bırakmayan çapkın gözlü pik- nik arkadaşı, ben oturuyoruz. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: