9 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

9 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sabite 6 Dairelerde iş takibi Serbest maliyecilerin bir dilekleri Dördüncü vakıf hanında birinci katta eski defterdarlardan B. Ali Rıza hisar ettirilmesi hakkında, yeni Avu- katlar kanunu lâyıhasına konulan maddeye itiraz edilerek deniliyor ki; «Eğer bü madde aynen kabul edile- cek olursa mükellef ile hazine ars- sında çıkacak ihtilâflarda avukat ol- mıyanlar, vergi komisyonlarında bir mükellef müdafaasını üzerlerine ala- mıyacaklardır. Halbuki bu zümre arasında valilik, maliye müfettişliği defterdarlık, di- vanı muhascbat mürakipliği, varidat müdürlüğü yapmış kimseler vardır. Bunlar, serbest maliyeciliği kendile- rine meslek ittihaz etmişler ve bu meslektö öehelerce çalışa çalışa ihti- sas peyda etmişler, üzerlerine aldık- ları davalarda hazine ile mükellefin arasmı* bulmak suretile kanunların tamarmi “tatbikine yardım etmişler- dir. Vergiler başlı başına bir ihtisas işi- dir. Bu Sözlerimizle mali davalarda avukatların muvaffak olamıyacakla- rını iddiâ etmek istemiyoruz. Biz yal- niz serbest maliyeciliğin avukatlara inhisar ettirilmesine muariziz. Her sahada, hâttâ adliyede bile işler ihti- sasa göre aynimıştır, Cezacı avukat- lar, hukukçu avukatlar hemen hemen ayrılmış gibidirler, Bir bâkim, vazlfeden çekildikten sonra nasıl avukatlık yapiyorsa, bir maliyecinin de işinden çekildikten son- ra serbest maliyecilik yapabilmesini tabii bir hak olarak görmek lâzımdır, Yenıiz serbesti maliyeciler arasında maliyecilik ile hiç alâkası ve münase- beti bulunmıyan kimselerin maliye işlerile meşgul olmaları v& komisyon- larda iş takib etmeleri hem hazine, hem de mükellefler için mahzurdan salim değildir. Bu itibarla serbest ma- liyecilik yapmak isteyenlerin gerek sicil ve tahsillerinin ve gerek bulün- duklari mevki ve memuriyetler itiba- rile ehliyet ve ihtisaslarının Maliye vekâletince tedkik edilerek serbest maliyeciler arasında bir tasfiye yap- mağa ihtiyaç vardır. Gerçi vilâyetce tasdik edilmiş bir mali müşavirler ve muakkipler cemiyeti varsa da cemiyet. teşktlüti bu maüsadı temine kâfi olma- dığından Maliye vekâletinin bu mühim noktalar üzerinde icab eden tedbirleri alarak Avukatlar kanununda serbest meliyeciliği himaye etmesi lâzımdır; Münir Nureddin Manisada * Manisa (Akşam) — Sanatkâr Mü- nir Nureddin Uşaktan buraya gelmiş ve arkadaşlarile birlikte bir konser İmame Konser çok rağbet görmüş- AĞ Guy de Maupassant Yemek yenince hemen odalarna çıktılar ve ertesi gün geç vakit kalk- tlar. Rahat rahat yemek yediler. Öğleden sonra Kontes gezmeğe çık- mak teklifinde bulundu. Aralarında anlaştıkları gibi, kerkes o gün yürü- dü, Kont Yağ Küpünün koluna gi- rip arkada kaldı. <Evlâdımı, «çocuğum», «yavrum; gibi müşfik kelimelerle konuşa konu- $a sözü sadede getirdi: — Demek her zaman yaptığınız bir Yağ küpü cevap vermedi, İ Kont usuletle, sit perdeden, hissi- yatını, mantığıni okşıyarak konuşu- > ve nihayet işi Jâüballliğe dö- — Hem, dedi, adam, memleketinde #şini bulamıyacağı güzel bir kız ta- hımış olmakin iftihar edecek. Yağ küpü cevap vermedi. Ötekile- yin yanını giti, Otele dönünce de odasına çıktı. aşi AKŞAM Sinanın ölümünün yıldönümü Sinanı unutmadığımızı eserlerini Bugün büyük Türk mimarı Sina- “ nın ölümünün yıldönümüdür. Bu münasebetle İstanbulda Sinanın me- zarı başında, Edirnede Selim camli etrafında toplanan yüzlerce insan yurdumuzun dört köşesinde ölmez Aâbideler yükseltmiş olan koca Sina rin ismini bir kore daha hatırlıyor, ateşli nutuklar söyliyerek bize şeref veren adını asla unutmadığımızı bir kere daha ilân ediyoruz. Zaten bunu her sene yaparız. Ve koca Sinan için yaptığımız da galiba bundan ibaret- tir. Yaratıcı dehasile bütün dünyayı hâlâ hayrette birakacak kadar ulu şaheserlör ovücude getirmiş olan ve Türk mimari sanatinin âltın anahtas rını elinde tutan bü büyük dâhinin adını sadece senede bir defa tekrar etmekle kendimizi müsterih addedi- yoruz. Onu tanıtmak için henüz bir şey yapmadık. Alman sanat tarihi oprofesörlerin- den Glückun derslerinde Mikel Anj ile mukayose ettiği ve bir çok cihet- lerde ona faik bulduğu koca Sina- sin büyüğünü anlatınak için ya- zılmiş türkçe eserler zamanında şair Sainin yazdığı Tezkeretülbünyan ile Ahmed Refiğin çıkardığı «Mimar Si- nan; isimli küçük bir broşürden iba- rettir. Eski müzeler müdürü B, Halil Ethem «Camilerimiz; isimli bir bro- şürde bazı eserleri münasebetile mi- mar Sinan hakkıda beş on sahife yazmıştır. İşte 'Türk mimarisine şeref veren koca Sinan hakkında yapılan neşriyat!. Avrupalılar Sinanı Mikel Anj ile mukayese ediyorlar. O Mikel Anj ki İtalyanın haricinde üç eseri vardır. İkisi Luvr müzesindedir Ve herhangi bir eserine sahib olmak için her mil let akla gelmiyccek fedakârlıklara razı olabilir. Koca Sinanın ismini senede bir de- fa tekrar ediyoruz. Fakat Süleymani- ye, Edirnede Sultan Selim, Şehzade camli gibi bir Kaç büyük âbidesin- den başka diğer sayısız eserlerinin ne halde olduğunu biliyor mıyız? İs- mini unutmadığınız koca Sinanın bazı eserlerini şimdiden unutmuş ol- duğumuz muhakkaktır, Sinanın ölümünün yıldönümü mü- nasebetile ihtifaller tertib edilirken onun senclerdenberi bakımsızlıktan harab olmağa yüz tutmuş güzel bir eserini hatırlatmıya çalışacağız. Hüsrev paşa türbesi İşe eski bir tarihi vaka ile başlıya- KÜPÜ Çeviren Selâmi İzzet Sedes 9g— tıkça artıyordu. Acaba ne yapacaktı? Eğer inad ederse iş fenaydı. Akşam yemeği zamanı geldi. Fa- kat Yağ küpü gelmedi. Bay Follenvii bayan Russenin biraz rahatsız oldu- ğundan aşağı inemiyeceğini haber verdi, Herkes kulak kabarttı. Kont otelciye yaklaştı: «Oldu mu!> «Evet» arkadaşlarına fazla bir şey söylemedi, wi bir göz işaretile vaziyeti anlat- ye derin bir nefes aldı. Herke- sin neşesi yerine geldi. Ertesi gün parlak bir güneş karla” rı ışıldatıyordu. Koşulu araba kapı- nın önünde bekliyordu. Göğüsleri kara benekli, kırmızı gözlü güvercin- ler, tüylerini kabartmışlar, altı atin ayakları altında dolaşarak nafakala- rını temine çalışıyorlardı. Arabacı koyun postuna sarılmış, yerine olürmuş piposunu içiyordu. Yolcular da gelmişlerdi. Yağ küpü- nü bekliyorlardı. Nihayet o da görün- dü. Mahçuptu, sanki yol arkadaşların- art. | den utamyordu, Onlar da kendisini erme yaşalmakla ispat edebiliriz Büyük sanatkârın kıymetli bir eseri küçük bir tamirle harap Gi kurtarılabilir Minar Simdi çini bantlarla hü öl, fakat bakımsızlıktan harab olmuya yüz tutan Hüsrev paşa türbesi ve kapısı lm: Bundan dört yüz sene evvel Kanu- ni Süleyman devrinde, hükümdarın vezirlerinden bir Hüsröy paşa vardı. Eski müzeler müdürü B. Halil Ethe- min «Camilerimiz» isimli eserinde de kaydettiğine göre bu paşa bir gün padişahın huzurunda kurulan divanda bir mesele görlişülürken sad- zazam Süleyman paşa 'ile aralarında bir ihtilâf çıkmış ve Hüsrev paşa ile Süleyman paşn fena hülde kavga et- ler, Kanuni Süleyman bu hâdiseye çok kızmış ve derhal ikisini de vazifelerinden azletmiştir. Çok nüfuz- Tu ve nüfuzlu olduğu Kadar da vekar sahibi olan Hüsrev paşaya padişahın hiddeti çok dol ve bu bâdise- den fena halde müteessir olarak evi- ne kapanmış, on yedi'gün yemeyip, içmeyip uçlıktan ölmüştür, Hüsrev paşanın bu şekilde öldüğü- nü öğrenen Kanuni bu kıymetli vezi- rine çok âcınmş ve devrin mimarbaşı- sı olan Sinana Hüsrev paşa için güzel bir türbe yapmasını emretmiştir. Diğer bazı tarihler Hüsrev paşanın bu hâdise dolayısile azledilmeyip Ka» nuni tarafından kafasının kesilmesi emredildiği ve bu türbede Hüsrev pa- şanın Kafası bulunduğunu Kaydedi- yorlar. Sinan hicri 952 tarihinde yani dört yüz sene evvel bu türbeyi büyük bir T görmemezlikten gelir gibi başlarını çevirdiler, Kont, karısının koluna gir- di, uzaklaştı. Yağ küpü bu harekete şaştı, müte- vazı bir dille manifaturacının karısı- na «bonjur bayan» dedi. Öteki bir baş sallayışile yarın mukabele etil. Sanki onu görmüyorlar, tanımı- yorlardı. Bayan Luazo baktı baktı da usulca kocasına: «Bereket versin ye- rim onun yanında değil» dedi. Araba kalktı, Evvelâ konuşmadılar, Yağ küpü başını kaldırmağa cesaret edemiyordu. Ayni zamanda da onu | Almanın kolları arasına zorla atan yol arkadaşlarına kızıyordu. Kont, bayan Karre Lamadonla, erkekler de kendi aralarında, konuş- mağa başladılar. Otelden beş yıldır kullamla kulla- mla yağlanan iskambilleri aşırmıştı, karısile bezik oynamağa koyuldu. Kadın papazlar bermutad tesbihle- rini çekiyorlardı. Konüde düşünüyor- du. Üç saat sonra Luazo iskambilleri topladı: «Karinlar acıktı» dedi. Karsı bir paket açlı. Bir parça da- na söğüşü çıkardı, kesti. Karı koca yemeğe başladılar. Kontes: «Haydi biz de yiyelim: dedi, Onlarda çeşid etler vardı. Kadın papazlar sarmsak- hıdomuz sucuğu yediler. Komüde ceplerinden dört Katı yumurta Je ek- ek m 8 itina ile inşa etmiştir. Şimdi Yenibahçe yangın yerlerinde harab bir halde bulunan, Sinanın bu şaheseri hakkında B. Halil Ethem şu setırları yazıyor: «Bali paşa camii Fatihin ait taraf- larında ve Yenibahçeye yakındır. Bu camiden biraz daha aşağı tarafta Si- nanın en mutena âsarından olan «Hüsrev paşa türbesi» bulunur, Burâ- lara Hüsrev paşa çarşısı da derler, Se- kiz köşeli ve iki kat penceresi olan 'vardır. Etrafını dolaşan saçak tezyi- balı ve pencere köşeleri büyük bir ih- timamla yapılmıştır. Kapısındaki ki- tabede (1545 M) 952 tarihi görülür.» Mimar Sinanın eserinin , bugünkü hali İ o İki büyük yangın geçirdiği halde İ Yenibahçe yangın yerlerinde hâlâ dimdik duran bu dört yüz senelik eserde ufak çatlaklıklardan başka hiç bir sakatlık yoktur. Yalnız parmak- lıkları, pencere kapakları çalınmış, kapısı götürülmüş, pencereler üzerin- deki büyük yekpare mermerler düş- müş, çinileri aşırılmışlır. Türbenin Kubbesi sağlamdır. Bakımsızlıktan taşları arasında in- cir ağaçları çıkmıya başlıyan bu sa- nat eserinin etrafı bir çöplük, duvar. ları sarmaşıklarla örtülüdür, İçerisi tamâmen boştur. Fakat res. mini yukarıda gördüğünüz bu şahe. Yağ küpü telişle hiç bir #y y alma. | miştı. Karınlarını doyuran bu İnsan- lara garezle bakıyordu. Biran öyle bir hiddete kapıldı ki hepsine birden kü- für etmek istedi, fakat ağzını açamı. yacak kadar perişandı. Ona kimse bakınıyordu. Onu düşü- nen yoktu. Birden aklına yemek dolu sepeti, donmuş piliç söğüşleri, Bordo şarapları geldi, öfkesi kırıldı. Ağlıya- cağı geldi. Kendini bir hayli tuttu, Fakat yaşlar kirpiklerinin ucunda in- cilendi, yanaklarından süzüldü, Kontes farketti, kocasına gösterdi. Kont: «Ne yapayım, kabahat benim değil: demek ister gibi Omuz silkti. Bayan Luazo bıyık altı güldü: «Utan- cından ağlıyor» dedi, Kadın papazlar geri kalan sucuk- larını sardılar ve gene duaya başla- dılar, Komüde bacaklarını uzattı, aklına bir fikir gelmiş gibi gülümsedi ve Marsayezi ıslıkla çalmağa başladı. Yüzler çatıldı, Bu popüler hava yolcuların hoşuna gitmemişti. Sinir- lendiler, canları sıkıldı ve lâtâmaya | * havlıyan köpekler gibi hırlamağa ha- zırlandılar, Kormüde bunun farkına verdi ve fi devam etti, Arada sırada güttesini de söylüyordu. Araba daha hızlı gidiyordu. Karlar biraz daha katılaşmıştı. Diyepe ka- «| dar, üzün saatler yel aldilar. Göre 9 Nisan 1937 KADIN KÖŞESİ Çanta ve : > ayakkabı. E Spor için kahve rengi yuvarlak çanta ile kahve Tengi podösüet karı şık ayakkabı. Yaya geçid yerleri Fen heyeti geçid yerlerini tayinle uğraşıyor Bir şirket, belediyeye o müracdat ederek otomobil ve tramvay kazaları- na mâni olmak için caddelerdeki ya- ya geçit yerlerini bozulmaz bir bo- ya ile boyamasını teklif etmişti Belediye, ilkönce yaptığı bir tecrü- beyi kısmen muvafık" görmüş, fa- kat sonra yapılan tedkiklerde bu boyanın uzun müddet dayanamıya- cağını görerek bu teklifi reddet- miştir. Şimdi belediye fes heyeti geçit yer- lerinin tefriki için başka bir çare aramaktadır. smanss saa sana sessanassmsazansenanıne ser yangın yerleri arasında hâlâ asil bir âbide olarak durmakta, güzelliği uzaklardan belli olmaktadır. Bu harap halinde bile seyri insana zevk veriyor. Böyle kalırsa beşon sene sonra tanınmıyacak hale geleceği şüphesiz clan âbideyi ufak bir tamirle eski ha- line getirmek mümkündür. Kendile- rile görüştüğümüz mimarlar bunun tamiri için 2500 lira gibi küçük bir paraya ihtiyaç olduğunu söylediler. Son günlerde evkaf âbidelerimizi korumak çin hayırlı bir harekete gi- rişmiş ve bütün tazibi eserleri esaslı surette tamire başlamıştır. Evkaf, Si- banın bu eserini diriltecek kadar zen- gindir. Maarif vekâleti müzeler umum mü- dürlüğü âbidelerimizin muhafazasına büyük bir dikkat sarfetmektedir. Na- sılsa unutulmuş olduğunu gördü müz koca Sinanın bu güzel eseri ufak bir ihtimam bekliyor, Küçük bir ta- mir ve etrafı duvarla çevrildikten sonra dört, yüz senedenberi yangın- lar ve merhametsiz eller tarafından tahrib edilen bu şuheser kurtarılabi- lecektir. Koca Sinana göstermek istediği- miz hürmet sadece senede bir defa onun İsmini zikretmekle değil, eser- lerini muhafaza etmekle mümkün- dür. Yoksa bir gün bü büyük dâhinin ismindn başka bir şey kalmıyabilir. Sinarı unulmadığımızı eserlerini yas şatmakla Ispat edebiliriz. $trafı karanlık bastı, fakat Kornüde gene susmadı, mütemadiyen isliğnı çalıyor, güfteyi tane tane söylüyordu. Yağ küpü de hâlâ ağlıyordu. Ve bazan zaptedemeğiği bir hıçkırık, ka- | ranlıklarda, iki güfte arasından ge çip kayboluyordu, 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Muharrem 27 — Ruzu Kasım 153 5 İsmi Güzeş Öğln İkindi Akşam Yatsı K 904 1049 S34 Sila 120) 1G Ya 346 531 1842 2016 di ii ii Eğ NİZ ALLA ğe VU LAKE — ağda

Bu sayıdan diğer sayfalar: