16 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

16 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

in eğil 5 , Sahife 6 MAHKEMELERDE: Garip bir otomobil kazası muhakemesi Kadın ölmüş, çocuğu ihtiyat lâstik tekerleğe takılmış «İkinci ceza mahkemesinde bir oto- mobil kazasının muhakemesine baş- lanmıştır. Yapılan tahkikata nazaran vaka şöyle olmuştur: Refik adında bir şoför geçen kânu- nusaninin sön günü akşam Üzeri saa altı buçuk sıralarında otomobiline 'Kasımpaşadan müşteri almıştır. Şo- för Bahriye caddesinden geçerken karşısına askerler çıkmış ve kaza yap- mamak için otomobilini sol tarafa çe- virmiştir. Bu defa da birkaç dilenci kadınla karşılaşmış ve bunlardan ku- cağında çocukla yürümekte olan Fat- ma adında birine çarpmıştır. , Kazadan sonra şoför kargaşalıktan istifade ederek otomobilini süratle sürüp uzaklaşmış ve Şişhane yoku- şunun başına çıkmıştır. Refik orada müşterilerini indirdik- ten sonra otomobilini o civardaki İvanm garajına götürmüştür. Şoför otomobili bırakıp garajdan ayrıldık- tan sonra garaj sahibi dikkat edince Refiğin otomobilinin yân çamurlu- gundaki ihtiyat tekerleğin arasında bir bohça gözüne ilişmiş, bunu alıp baktığı zaman bezlere sanlı bir çocu- ğun uyumakta olduğunu görmüştür. O sırada şoför Refik de garaja gel- miştir. : İvan çocuğu göstererek bunun çâ- murlukta ne aradığını sormuş, $0- #ör de hayret etmiş ve Ikisi beraber çocuğu da alıp karakola gitmişlerdir. Zabıtanın tahkikatı neticesinde işin içyüzü anlaşılmıştır. Kasımpaşa cad- .desinde şoför Refik otomobilile Fatma adındaki kadına çarpınca kadın dü- şüp ölmüş, o esnada kucağındaki ço- cuk ta çamurluktaki ihtiyat teker- Jeğin arasına sıkışıp kalmıştır. Yavru- cuk orada uykuya dalarak hiç kimse- nin haberi olmadan garaja kadar git- miştir. Hâdise bü suretle anlaşılınca çocuk, babâsı İbrahime teslim edilmiş, şoför Refik mahkemeye verilmiştir. Dün yapılan muhakemede şoför Refik: — Ben otomobille giderken asker- leri görünce çarpmamak için otomo- bili solâ çevirdim. O sırada kadınlar- Ja katşılaştım. Kadınlardan birisi to- Mâşla koşarken otomobilimin çamur. Tuğuna çarptı. Ben çarpışmanın hafif olduğunu zannederek kadının yara» Jandığını ümid etmedim ve uzaklaş- tım, Sonra kadının öldüğünü öğren- dim. Kazayı ben yapmadım. Otomo- bile kadın kendisi çarptı.. demiştir. Şahitlerin çağrılması için muhakeme başka güne bırakılmıştır, Esad Mahmud Karakurd SON — Birdenbire şaşırdınız galiba yüz- de... Şaşkın şaşkın bakıyor... — Hiç beklemiyordunuz değil mi bunu? Cevap yok... — Bersemlediniz görüyorum yüz- başı!.. Diliniz tutuldu galiba. Sizi bir parça daha cesur zannederdim ben!.. Zabit daha kendini toplıyamamış- tır. Neye uğradığının, nasıl bu tuğe- ie düşürüldüğünün hâlâ farkında Kız, dudaklarının üzerinde parlı- yân o mağrur gülüşlerine devam edi- yor... — Sizi uyurken biran öldürmeğe karar vermiştim. Fakat sonra iztırab çekmiyeceğinizi düşünerek vazgeç- tim. Çünkü bu takdirde gözlerinizi açıp kapıyana kadar yok olup gide- eek ve hiç bir şeyin farkına yaramı (Baş tarafı 1 inci sahilede) bir çok tanınmış simalar, general Ali Fuad, üniversite rektörü bay Cemil Bilsel, tiniversite profesör ve doçeni- leri merasimde hazır bulun Saat 17 ye beş dakika kala da Hâmi- din, üzerinde siyah tül örtülmüş bü- yük bir resmi salonun duvarına asıl- dı. Bu esnada salonu derin bir sessiz- lik kaplamıştı. Merasim bütün gençliğin hep bir a- ğızdan söylediği İstiklâl marşile baş- landı, Buudan sonra profesör Fuad Köprülü kürsüye gelerek şu nutku söyledi: Profesör Fuad Köprülünün nutku — Daha dün en büyük şefimizden | en küçük ferdimize kadar kalblerimizi derin bir yels ve matem | içinde bırakan büyük ölünün ölmez hatırasını takdis maksadile bugün burada toplanmış bulünuyoruz. Türk milletinin bin bir meziyetleri içinde bir de kadirşinaslığı vardır. 'Türk milleti büyüklerine bağlı kalma- yı kendine bir meşale edinmiştir. Üni- versite gençliği bugünkü hareketile ecdadı gibi bu ananeye sadık kaldığı- nı gösteriyor. Hâmid her fâniye mukadder olan Akıbete kavuştu. Öldü, Fakat “onun büyük hatırası, onun, fikir, sanat, kültür tarihimizde bıraktığı iş hiç bir zaman unutulmıyacak, Türk mil- letile beraber ebediyete. gidecektir. Hâmid milletlerin edebiyatlarında bir kaç neslin yaptığı işi Türk edebiya- | tında tek başına başarmış olan adam- dır. O şark kültürü gibi garb edebi ECE!,. Tefrika No. 7 bir ölüme bile müstahak değildiniz. Sizi işkenceler, azaplarla kıvrandıra- rak öldürmeği münasib gördüm, Ha- ni höcresinde idarı edileceğini bilen ve yerinden fırlanuş gözlerile gece- nin karanlığı içine bakarak, sabahın gecikmesini Allahtan yalvaran idam mahkümları vardır. İşte sizi onlar gi- bi ıztıraplar içinde titreterek, inim inim inleterek öldüreceğim!.. Sizin de babam gibi ıztirab çekerek ölmeni- 3i istiyorum. Iztırap!.. Hiç olmazsa gecedenberi benim duyduğum oıztı- raplar kadar ıztırap çekerek öleceksi- niz anlıyor musunuz?.. Zabit dudakları titremeden konu- şan kıza hâlâ hayzetle bakıyor... Ya- rabbi bu ne soğuk kanlı, ne demir yü- rekli bir kız!.. — Kendiniz» - gelemediniz yüzbaşı!... Gülüyor. Alay eden bir ses. — Fakat tavsiye ederim, çabuk ak- | ınızı başınıza toplayıp kendinize gel- meğe çalışınız!.. Şurada bir kaç da- kikanız kaldı, Sonra yazık olur; ha- daha kültürünü de hazmetmişti. Bu edebi kültürün büyüklüğü, şümulü, diğer taraftan kendisinin büyük sanalkâr kabiliyetile birleşti ve şiir tarihimiz- de kaç asırdanberi sürüklenip gelen ve artık son zamanlarını yaşamakta olan bir sanat devrini kapattı. Sanal- ta yeni bir şekil kurmaya muvaffak oldu. Hayatında bu kadar büyük bir iş yapmış olan adam öleceği zaman gözlerini rahatça kapayabilir. Onun sanatın muhtelif şubelerinde yaptı- İn işi anlatmak için saatler deği, bü. yük cildler lâzımdır» Profesör Fuad Köprülü sözlerine gençlikten gelecek nesillere onun bü- yüklüğünü nakşedecek eserler hazır- lamaları temennisile nihayet verdi, Profesör Ali Nihadın sözleri Fuad Köprülüden sonra edebiyat fakültesi metin şerhi profesörü bay Ali Nihad kürsüye geldi. Sözlerine: «— İnsanlar vârdır ki yaşadıkları zannolunur, insanlaf vardir ki yaşar- lar, bir şeyler yaparlar ve ölürler. Be- şeriyetin bazı seçkin simaları ise top- rağa düştükten sonra da yaşarlar, Onlar zihayat değli bizzat hayattır. lar. Hâmid onlardandı: Hâmidi top- rağa bırakırken derin bir teselli duyu- yoruz. Çünkü dün Türk milleti bir kere daha ölümden intikam âldı. Cümlelerile başlıyan profesör Hâ- midin tükenmez bir hayat kaynağı olduğunu, Türk edebiyatının elim boşluğunu doldurduğunu ve mücade- lesini anlattıktan sonra şair Tevfik Fikretin onun için yazdığı bir şiiri ve müteakiben Hâmidin eserlerinden muhtelif parçalar okudu. yaşamadan gideceksiniz!.. toplanın!. fa başınızı uzatarak etrafı seyredin!.. Bakın Romanya dağlarında tabiat ne güzeldir!.. Hazır ta buralara kader ine tesadüf , tanımadı- Banız bir güzelliği görün ve tadın! Bu ebedi yolculuğunuzda size bu ka- dar bir iyiliğin dokunsun bari!.. Zabit yavaş yavaş kendine gelmek- tedir. Şuuruna, iradesine sahib olma- Ea başlıyor... Bu anda içinde bulun- duğu korkunç tehlikenin bütün çıp- laklığı ile neticelerini görür gibi olu- yor... Fakat yapılacak tek hareket yok... Tabancanın raruusu tam kök binin hizasındadır. Küçük bir kımıl- dama bir anda kalbini parçalıyabi- lir... Binaenaleyh korkunç akıbete boyun eğmekten başka yapacak ne var?.. Yüzbaşı demin damarlarını yır- tacak gibi vuran şakaklarının yavaş yavaş soğuduğunu, bütün benliğine hali tabiatin hakim olmağa başladı- ğını hissediyor... Geniş bir nefes alıyor.. Soluk yanak- lannın üzerinde hafif, kırmızımtrak bir renk görüyoruz... avuçlarının içinin ısındığını duyuyo- ruz... Fakat gözleri hâlâ kızın gözle- Ti içinde!.. Hayretle bakmağa devam ediyor!, Kız bundan fena halde sikıl- yacaktınız.... Halbuki siz böyle insanb | yatınızın son dakikalarını iyi, kötü | mastır. O sırada sinirli bir sesle; Şöyle bir | Pencerelerden son birde- | Dudakları ile | — Onaağlamak değil, gıbta etmek lâzımdır. Hâmid bir kutub yıldızı gibi dalma panl panl parlıyacaktır. diye- Tek alkışlar arasında kürsüden indi. Edebiyat muüllimi İsmail Habib söylüyor Kürsüye gelen İsmail Habib büyük Hâmid hakkında ancak son zaman- Jarda şahsen edindiği hatıraları ve ölümüne aid tahassüslerini anlatmak- Ja söze başladı. Muhtelif şiirlerinden parçalar okuyarak ona olan hayran- lığını tekrar etti. Onun nezaketini, büyük şahsiyeti içindeki mahviyetini, samimiliğini anlattı. «Tayflar geçi- Ği» nden parçalar okudu. — Son ziyaretim ölümünden birkaç gün evveldi, Çallı ile beraber gitmiş- tik. Son eserini okuduk; Saat bir ol- muştu, Vakit geçtiği için bize müsaa- de etmesini defalarca tekrar ettik, — Artık yatınız! dedik. O oturduğu koltukta başını arkaya doğru dayadı: — Yatmak mı? Yatarsam kalkamı- yacağım, diye korkuyorum, dedi. Ölüm onu bir uykudan bir uykuya götürdü. Hâmid ölmedi. Uyuyor, uyu- yor. 16 yaşındanberi şiir yazan Hâ- midin kalemini uykuda gelen ölüm elinden sldı, Ölümünde gelen ebediyet meleğini kucaklıyatak kadar geniş olan ruhu ebediyen müsterih olsun! Cümlesile sözlerini bitirdi, Dahiliye vekili Şükrü Kayanin telgrafı Bu sırada Ankaradan, dahiliye ve- kili ve parti genel sekreteri bay Şük- rü Kayadan gençliğin tertib ettiği Hâmid ihtifali münasebetile gelen — Çekin şu uğursuz kara gözleri- mizi gözlerimin içinden!.. diye bağırı- yor. Ne öyle alık alik bakıyorsunuz yüzüme! Zabit, artık büsbütün şuuruna sa- hiptir ve ki sorabileceği bütün su- allere cevap verecek bir sükün ve ha- li tabii içindedir. Fakat buna rağmen susuyor... Cevap vermiyor!.. Yalnız gözleri gene kızın gözleri içinde... - Sana söylüyorum; çek şu uğur- suz gözlerini gözle len!.. Yüzbaşı, tam bir soğuk kanlılıkla dudaklarını bükerek mırıldanıyor... — Nasıl gözlerimi, gözlerinizden çekeyim?.. Bu iri, yeşil gözlerin için- de şimdi büyük bir mucizenin aydın- lığını, ve Allahın insan kabı nasıl vahşi bir ruh yaratabileceğini görü- yorum. İnanın çok samimiyim bu fikrimde!., Hilkat denilen şeyin bu ana kadar böyle yalancı, iki yüzlü, iğrenç bir varlık olduğunu bilmiyor- dum, Ne garib!.. Bir melek zarfı için- de bir şeytan kini, bir çiçek yaprağı kadar yumuşak deri altında bir cel- dâd ruhu yaşıyor!.. İşte onun için yü- zünüze hayretle bakıyorum, beğendi. ğimden değil!.. — Ba, demek ertik konuşmağa başladınız memnun oldum. Şu halde mademki kafanız da düşünebiliyor... — Kafanı da düşünüyor, gözlerim | i de görüyor! Hiç merak etmeyin; iş | desinizle” şu telgraf alkışlar arasında okundu: «Türk milletinin ve Türk sanatının büyük kaybını bir mili matem olarak karşılamakta ve derin bir acı duy maktayız. Bütün Türk milletinin his- settiği bu mateme örnek olmak husu- sunda gösterdiğiniz heyecan ve say- tirak eder, hepinize taziyetleri- mizi ve sevgilerimizi sunanz.» Şair Mithat Cemalin nutku Kürsüye ve Şi Cemal nasıl evine nasıl derin bir hu e çok güzel cümielerie anlattı ra dedi ki «— Dün Hâmidin site gençliği baktım da kendi ki utunu Üniver- şdı. Buna »âime «Bir ölü yükselemez» de- Sonra o p basına koydunuz. Edebiyatın kendisini, mem- leketin dimeağını ordunun kalbine emanet ettiniz. Kendi kendime «Bir insan öldükten sonra bundan ziyade bahtiyar olamaz: dedim. Bu anda cenazenin önünde Atatürkün altın çiçeği bir meşale vekarile yürümeğe başladı. Mekteplini i, ordunun kal- bi, Atatürkün armağanı... Hâmiğ üç şerefi beş dakikada katetmişti. Dün bir defa daha gördük ki sahici adam isek bu rejim dirimizin de, ölü- müzün de bahtiyar olacağı rejimdir. Size bizzat - yaşadığım üç rejimi, üç cenazede göstereceğim: Namık Kemali bir imamla üç hamal gömdü, bu saray devrindedir. Tevfik Fikretin cenazesini Aşiyanın iki odasını dolduramıyan beş on kişi kaldırdı. Bu meşrutiyettir. Hâmidin cenazesini bir kolundan millet, bir kolundan devlet tutarak kaldırdı. Bu Cumhuriyet devridir.» Mithat Cemalin sözlerini bütün gençlik alkışlarla karşıladı. Bundan sonra hukuk, edebiyat, tıp fakültele- rinden birer talebe sıra ile kürsüye gelerek Hâmidin şahsiyeti hakkında heyecanlı sözler söylediler, diğer ta- lebeler onun için yazdıkları mersiye- leri, Hâmidin eserlerinden parçalar okudular. İhtifale bu suretle nihayet verildi. Üniversiteliler dünkü ihtifal münw sebetile Üzerinde Hâmidin bir kroki- $i bulunan rozetleri yakalarına tk mışlardı. Dün Üniversite konferans salonun . da yapılan ihtifal, nutuklar hopar- iörlerle şehrin muhtelif yerlerinde halka da dinletilmiştir. Halkevlerinde Hâmid gecesi Bütün Halkevlerinde olacağı gibi bu gece saat 20,5 da Eminönü Hal- kevi merkez binasında bir «Hâmid gecesi» yapılacaktır. Geceye Eminönü Halkevi relsi bay Agâh Sırrı Levendin Hâmidin şahsiyeti hakkında vereceği bir nutukla başlanacak, muharrir Ni- zameddin Nazif, Halid Bayrı, Hâmid hakkında söz söyliyeceklerdir. Nutuk» lardan sonra Bedriye, Selim Levend, Naki Tezel Hâmidin eserlerinden par- çalar okuyacaklar, Hâmidin «Eşber» piyesinden bir perde temsil * edilerek geceye nihayet verilecektir. tediğiniz ızlırabı vererek öldüröceği nizden emin olabilirsiniz artık! Kiz, hiddetle başını kaldırıyor: — Sus, kâfl!.. Küstahlamp durma karşımda!.. Soracağım suallere cevap ver yalnız sen!., Kırmızı, kan renkli dudakların bükerek acı acı gülüyor: — Sana hesap verme zamanımın geleceğini söylemiştim. - İşte geldi. Anlat bakayım şimdi bana, niçin be- bamı öldürdün?.. , — Ölmesi icab ediyordu da onun > — Ölmesi mi icab ediyordu? — Evet!.. — Demek korkmadan bunu söyl yebiliyorsun!.. — Neden ve niçin korkacağım?.. — Çok soğuk kanlı konuşuyorsu- nuz yüzbaşı! — Senin yaradılışında bir mahlik- la ancak böyle konuşulabilir! — Tekrar ediyorum size; biraz korkmanızı ve biraz da çok yakın is- tikbalinizi düşünerek titremenizi tav- siye ederim!.. — İstikbali düşünerek korkma ve titreme bahsinde ikimiz de ayni şart- Jarı muhafaza etmekte olduğumuz- dan büyük biş- heyecan hissetimiyo- | rum. İstikbalde siz de benim kadar korkmak ve titremek mecburiyetin- (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: